Yorgun, tükenmiş, benliğiyle olan bağlantısını kaybetmiş, zihni aktif şekilde çalışan ve durup dinlenme ihtiyacına karşı şiddetli bir direnç gösterenler burada mı? ‘Olmaktan’ çok ‘yapmaya’ koşullan(dırıl)dığımız modern dünyada hayatın bize getirdiklerini olduğu gibi kabul etmekte, deneyimlere kucak açmakta, yani ‘veren’ değil ‘alan’ bir konumda olmakta zorlanabiliyoruz. Bu durum, yapan, üreten, ilerlemek isteyen, inşa etme güdüsünü besleyen ‘eril enerji’nin baskın olduğu ve hayatın akışında kalmak, içsel dünyanın farkında olmak ve yaratıcılığı dışa vurmak isteyen ‘dişil enerji’nin baskılandığı anlamına geliyor.
Dişil enerji yaptıklarımızla değil, olduklarımızla ilgileniyor ve varoluşumuzun özüne inmemize kapı aralıyor. Sağlıklı bir bireyde, hem eril hem de dişil enerjinin dengede olması beklenirken, günümüzde toplumsal beklentilerin eril enerjinin ilişkilendirildiği kavramlara daha fazla değer atfetmesi, dişil enerjinin bilinçli bir çabayla dengede tutulmasını gerektiriyor.
Dişil enerji nedir?
Dişil enerji, eril enerjiyle ilişkili özelliklerin tam tersi olduğu düşünülen, belirli bir dizi özelliği ifade eder. Dişil enerjiyi anlamlandırabilmek için eril enerjinin de ne demek olduğunu, en azından nasıl kavramlarla ilişkili olduğunu anlamak gerekir: Dişil enerji besleyicidir, yumuşaktır, güçlü sınırlarla topraklanmıştır ve sezgisine güvenir. Eril enerji ise mevcuttur, mantıklıdır ve derin bir koruma ve inşa etme arzusuyla hareket eder. Bu iki enerji içimizde uyum ve denge içinde varlığını sürdürdüğünde, bizi insan yapan ve eşsiz kılan her şeyi kucaklamamıza izin veren, muhteşem bir birliktelik hissi yaratırlar.
Yaşamdaki herhangi bir hedefimiz için çalışırken, ilerleme kaydederken, sorumluluklarımızı yerine getirirken ve gelecek odaklı yaşarken eril enerjimiz; bunun aksine hayatın akışına uyarak hareket ederken, yaratıcı enerjimiz ön plandayken, dans ederken, hayatı oyun gibi yaşarken, içsel süreçlerimizle uyumlanırken ve anda kalmaya çalışırken dişil enerjimiz ön plana çıkar. Hayatımızdaki her duruma verdiğimiz duygusal tepkiler dişil enerjiden gelir. Güven, tutku, sağduyu ve spiritüel güç dişil enerjiyle ilişkilendirilir.
Yaratmak, bağlılık, almak, empati, dinlemek, şefkat, güvenmek, sezgiler, affetmek, duygusallık, ilişkiler, dürüstlük, bakım sağlama, tutkular, sevgi verme ve benzeri özellikler dişil enerjiyi yansıtan karakter özellikleri olarak bilinir. Tüm bu özellikler her ne kadar cinsiyet ifade eden ‘eril’ ve ‘dişil’ kelimeleriyle tanımlanıyor olsa da, aslında bu özelliklerin doğuştan sahip olduğumuz cinsiyetimizle bir ilgisi bulunmuyor. Dişil ya da eril enerji olarak tanımlanan tüm özelliklerin ‘kadınsılık’ ya da ‘erkeksilik’ çağrışımı yapması, tarih boyunca kadınlara ve erkeklere toplum tarafından yüklenen rollerden ve beklentilerden kaynaklanıyor. Günümüzde her cinsiyetten insanın bu özelliklerin bir kombinasyonuna sahip olabileceğini, hiçbir özelliğin herhangi bir cinsiyete özgü olmadığını ya da herhangi bir cinsiyetten beklenmemesi gerektiğini biliyoruz. ‘Dişil’ ve ‘eril’ sözcüklerini kullanmaya devam etmemizin nedeniyse, iki farklı ve karşıt varoluş biçimini tanımlamaya ve anlamlandırmaya yardımcı olmaları.
Eril bir dünyada dişil enerjiyle dengelenmek neden önemlidir?
Dişil enerjinin toplumda eril enerji kadar takdir görmemesinin sebebi, daha çok dişil enerjiyle bağlantılı olan dinlenme, tatil yapma, sosyalleşme gibi kavramların üretim, verimlilik, çalışma ve ekonomiye katkı sağlama fonksiyonlarının bulunmayışı. Sadece anda olmak ve hiçbir şey yapmamak bizleri tuhaf ve kaygılı hissettiriyor, çünkü hayata geldiğimiz ilk andan itibaren eril enerjimizi ön plana çıkarmak, daha çalışkan olmak, daha fazla geleceğe yatırım yapmak ve daha verimli olmak üzerine eğitiliyoruz. Dişil enerjiyle ilişkilendirilen kavramlarınsa bunun aksine bizi tembel ve verimsiz yaptığına inanıyoruz. Ancak dengeli bir yaşam, her iki enerjinin de dengeli biçimde salınarak akabilmesiyle ve kendine alan bulabilmesiyle mümkün.
Kültürümüzde, eril enerji -çoğunlukla ilerleme ve üretkenlikle ile ilgili olduğu için- dişil enerjiden daha “değerli” gibi algılanma eğiliminde ve bu durum, hem bireysel hem de toplumsal olarak bir dengesizlik hissi yaratıyor. Erkekliğe ya da eril enerjiye aşırı değer verdiğimizde, zamanımızın çoğunda sadece çalışıyor ve çok azını dinlenmeye, tatile çıkmaya ve diğer insanlarla anlamlı bağlantılar kurmaya harcıyoruz. Eril enerjiye dişil enerjiden daha fazla değer vermek, akıllı telefonlar ve bilgisayarlar gibi insan yapımı ‘şeylere’ bağımlı hale gelmemize, doğada daha az zaman geçirmemize veya yaratıcılığımızın körelmesine neden olabiliyor. Peki dişil enerjinizi yükselterek daha dengeli bir enerji akışının oluşmasını nasıl sağlayabilirsiniz?
Dişil enerjiye alan açmanın ve canlandırmanın yolları
Dişil enerjiyi canlandırmak, aslında basitçe eril enerjinin özelliklerini yansıtan aktivitelerin tam tersini uygulamakla, yani yapmaya değil olmaya odaklanmakla mümkün. Dişil enerjinize daha fazla alan açmak ve bedeninizdeki enerji akışını dengelemek için uygulayabileceğiniz bazı yöntemlerse şöyle:
1. Yansıtma yapın ve içinize dönün
Birçoğumuz o kadar meşgulüz ki kendimizle baş başa kalabileceğimiz anlar yaratmaya ve içimizde neler olup bittiğini dinlemeye nadiren zaman ayırabiliyoruz. Sürekli olarak dışa dönük hareket etmek içimizde ve benliğimizde bölünme yaratabiliyor ve kendimizle kurduğumuz derin bağlantıyı kaybetmemize neden olabiliyor.
İçsel benliğimizle yeniden bağlantı kurmak, dişil enerjimize alan açmanın en önemli ön koşulları arasında yer alıyor. Kendinizi keşeftmenin ve benliğinizle bağlantı kurmanın en iyi yollarından biri düşüncelerinizi ve duygularınızı keşfetmek için terapi sürecine başlamak. Bunun yanı sıra günlük tutmak, meditasyon yapmak, duygularınızı yansıtabileceğiniz sanat aktiviteleriyle meşgul olmak, kişisel gelişim kitapları okumak gibi yalnız yapacağınız pek çok aktivite, dişil enerjinizi ön plana çıkarmanıza ve kendinizle kurduğunuz bağlantıyı geliştirmenize yardımcı olabilir.
2. Doğada zaman geçirin
İçinde zaman geçirdiğimiz mekanlar, kapsayıcı özelliklerine bağlı olarak eril veya dişil olarak karakterize edilebiliyor. Dişil enerji aynı zamanda yaşam gücü enerjisi olarak da biliniyor ve yaşamın kaynağı olan ‘doğa ana’, kendisiyle bağlantı kurulduğunda dişil enerjiyi güçlendirme potansiyeline sahip. Ormanlar, parklar ve deniz kıyısı gibi doğayla baş başa zaman geçirebileceğiniz yerler, dişil enerjinin aktive olmak için en fazla alan bulabildiği yerlerin başında geliyor. Yaşamla senkronize olamadığınızı hissettiğinizde ve yeniden canlanmaya ihtiyaç duyduğunuzda doğada zaman geçirerek dişil enerjinizi canlandırabilirsiniz.
3. Yaratım ve hayal gücünüzü keşfedin
Dişil enerji her şeyin ötesinde yaratma ve hayal kurma becerilerini harekete geçiren ve besleyen bir güç. Kadın bedeninin eşsiz fizyolojisi gereği bir canlıya hayat verme ve sıfırdan yaratabilme potansiyeline sahip olması, yaratıcılığın dişi bedeniyle ve kadınlıkla özdeşleştirilmesinin en önemli nedeni olsa da; yaşam yolculuğunda yaratım çok daha farklı formlarda da gerçekleşebiliyor. Yazı yazmak, hareket etmek, zihinsel ve duygusal süreçleri sanat eserleri aracılığıyla açığa vurmak, yeni fikirler üretmek gibi hayal gücünün sınırlarını genişleten pek çok aktivite, yaratıcı gücünüzü keşfetmenize ve dişil enerjinizi harekete geçirmenize aracı olabiliyor.
4. Duygularınızı anlama ve ifade etme becerinizi geliştirin
Eril enerji mantık ve akıl yürütme ile tanımlanırken, dişil enerji duygularla ilişkilendiriliyor. Her insanın bilişsel kapasitesinin yanında, eşsiz bir duygusal benliği de bulunuyor ancak günlük alışkanlıklarımız ve toplumsal beklentiler nedeniyle duygularımızı nasıl anlayacağımız ve duygusal tepkilerimizle ilgili farkındalığımızı nasıl geliştirebileceğimiz konusunda yeterince kaynağa sahip değiliz. Bu nedenle de mantıklı hareket etmek ve karar verme süreçlerini akıl yoluyla yönetmek konusunda son derece başarılı olsak da, duygusal süreçlerimizi yönetmekte bir o kadar zorlanabiliyoruz. Gün içinde karşılaştığınız, duygusal olarak yoğun hissettiğiniz deneyimlerde neler hissettiğinize kulak vermek ve duygusal zekanızı geliştirecek sosyalleşme, empati kurma, şefkat gösterme gibi aktivitelere daha fazla alan açarak duygularınızı anlama ve ifade etme becerilerinizi geliştirebilirsiniz. Duygu durumlarınızı ve duygusal tepkilerinizi daha yakından tanıdıkça, daha bütün ve dengede hissedeceğinizi gözlemleyeceksiniz.
5. Spontanlığa ve akışta olmaya değer verin
Modern dünyada hayatta kalmak ve ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek için çok çalışmamız gerekiyor, ancak aklımızı ve mantığımızı yoğun şekilde kullandığımız aktif çalışma deneyiminden sonra tekrar dengeye gelebilmek için mola verme ve dinlenmeye de en az çalışmak kadar ihtiyacımız olduğunu gözden kaçırabiliyoruz. Yaşamın içindeki küçük mutluluk anlarını keşfetmek için zaman yaratmadığımız sürece, eril enerjinin baskın olduğu, dengesiz bir yaşam sürdürmek durumunda kalıyoruz. Rahatlığı, mutluluğu ve eğlenceyi yaşamımıza dahil etmek için tatil ve izin zamanlarını bekliyor, o zaman gelene kadar da hiç durmadan ve ara vermeden çalışmaya devam ediyoruz. Ancak dişil ve eril enerjiyi dengeleyebilmek için her gün, sık sık dinlenme molaları ve mini tatil anları yaratmamız gerekiyor. Anda olmamıza ve hayatın akışına uyum sağlamamıza yardımcı olabilecek kitap okuma, müzik dinleme, meditasyon ve yoga pratikleriyle ilgilenme, doğa yürüyüşleri yapma ya da hiçbir şey yapmadan, sadece uzanıp gözlerinizi kapatarak dinlenme gibi deşarj olmanıza ve yenilenmenize yardımcı olabilecek aktiviteleri yaşamınıza dahil edin. Zihninizin çalışmasını yavaşlattığınızda, daha az yorulduğunuzu ve çok daha dengede bir yaşam sürdürdüğünüzü fark edeceksiniz.
6. Dönüşüm ve değişim motivasyonunuzu koruyun
Dişil enerjinin duygular, içe dönüş, sakinlik, akışta olma gibi daha ‘pasif’ aktivitelerle ilişkilendiriliyor olması sizi yanıltmasın: Dişil enerji aynı zamanda dönüşümle de ilgilidir ve değişim için konfor alanının dışına çıkma motivasyonu sağlar. Dönüşümün gücü olan dişil enerji, harekete geçme ve değişim için adım atma cesaretini temsil eder. Hayatınızda işe yaramayan zihinsel kalıplarınızı ve davranışlarınızı değiştirmek için atmak istediğiniz her adım, dişil enerjinin itici gücüyle mümkündür. Değişim ve dönüşüm sürecinin başlaması, yıkımı da beraberinde getirir, bu nedenle kişi için dramatik ve sancılı bir sürecin başlangıcı olabilir. Yeniye alan açmak için eskiye veda etmek zorlayıcı ve korkutucu gibi gelse de, eski olandan kurtulup yeniyi kucaklama cesaretini gösterdiğinizde, dişil enerjini de kendiliğinden yükselişe geçer ve sizi daha fazlası için motive eder.
Yaşamın hızlı ve kaotik akışı içinde, dişil enerjiyle teması kaybetmek çok kolay olsa da, dişil enerji de baskın olan eril enerji gibi varoluşun ayrılmaz bir parçasıdır ve dengeli bir yaşam için bu iki enerjinin de dengeli şekilde akışta olması gerekir. Kendinizi tükenmiş, yorgun, dengesiz, kaybolmuş ya da bağlantısız hissediyorsanız; yenilenmek, ilham almak ve yaratıcılığınızı canlandırmak için dişil enerjinize alan açabilecek deneyimlere hayatınızda daha fazla yer verebilirsiniz.
İlginizi çekebilir: Hayatın dengesini bulmak için: Eril ve dişil enerjileri tanıyın
Kaynaklar: Goop, Mind Body Green, She Rose Revolution