Dikkat! Yüksek dozda paylaşım: Sosyal medyanın hayatımıza etkileri
Sosyal medyasız geçirdiğimiz bir gün var mı? Evet Facebook’un kurulduğu 2004 yılından beri, başta Twitter ve Instagram olmak üzere sürekli yeni bir sosyal medya platformuyla karşı karşıya geldik. Hepimiz günden güne artan bir şekilde adeta birer sosyal medya bağımlısı olduk. Çocukluk ya da ilk gençlik yıllarımızda tuttuğumuz, tüm duygu ve düşüncelerimizi paylaştığımız günlüklerimizi hatırlarsınız. İşte ben sosyal medyayı bazı özellikleriyle modern zaman günlüklerine benzetiyorum. Eskiden günlüklerimizi kimse okumasın diye gizli köşelere saklardık ya da kilitli olanlarından alıp anahtarını da kimsenin bulamayacağı bir yere kaldırırdık. Oysa şimdi duygularımızı, ve özel hayatımızı adeta birer modern zaman günlüğüne benzeyen sosyal medya platformlarında bütün dünyayla paylaşıyoruz. Birine mi kızdık? İçimizi sosyal medyada döküyoruz. Bizi üzen bir durum mu var? Tabii ki bu durumu en ince ayrıntısına kadar yine sosyal medyada paylaşıyoruz.
Sosyal medya kimileri için sosyalleşmeden kaçtığı, kendi kendine yalnız kaldığı, daha çok izleyici olduğu bir ortam iken kimileri için ise sosyalleşmek, topluluklar içinde takdir edilmek, takip edilmek isteğinin tezahürü şeklinde ortaya çıkabilmektedir (Çalışkan, Mencik 2015). İnsanların, gündelik yaşamdan kaçış, bilgilenme, eğlenme, iletişim, vakit geçirme gibi isteklerine etkileşim boyutuyla cevap veren sosyal medya, günümüzde insanları en hızlı ve en fazla kuşatan, kişiselleşebildiği oranda da gelecek vadeden bir araç haline gelmiştir (Hazar, 2011: 153-154).
Bundan bir on beş sene önce bize Facebook ya da Instagram gibi mecralardan bahsetseler ve kendi hayatımızın en özel detaylarını bu platformlarda paylaşacağımızı söyleseler bunu söyleyenlere herhalde deli gözüyle bakardık. Oysa şu an tam da bunu yapıyoruz. Özel bilgilerimizi, özel hayatımızı bilerek isteyerek ifşa ediyoruz. Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, The Daily Telegraph gazetesinin kendisiyle 2010 yılında yapmış olduğu bir röportajda, sıradan insanların kendileri ile ilgili giderek daha fazla mahrem bilgiyi paylaşmaya hevesli olduklarını yani bu alandaki sosyal normların da zamanla evrim geçirdiğini söylemiştir (Akt. Utma, S. 2018).
İçeriğinde suç teşkil eden bir durum olmadığı müddetçe tabii ki herkes sosyal medyada istediğini paylaşmakta serbest ama Zuckerberg’in de belirttiği gibi biz mahrem bilgilerimizi paylaşmaya fazla hevesli bir hale geldik. Sosyal medya yüzünden mahremiyet duygusunu hızlı bir şekilde unutmaya başladık. Örneğin biri çıkıyor hastahanede kolunda serumlarla olan bir fotoğrafını paylaşıyor. Bir başkası aşk hayatının en özel detaylarını yazıyor. Yeni anne olmuş bir kadın lohusa yatağından canlı yayın yapıyor. İnsanların gerçek dünyada konuşmaya, paylaşmaya çekineceği ya da utanacağı konular sosyal medya aracılığıyla son derece rahat bir şekilde ifade edilir hale gelmiş durumda.
İyi de biz gerçekten birbirimizin bu kadar özel hallerini görmek istediğimize emin miyiz? Sosyal medyanın bu durumu bizi gerçek dünyada da özensiz hallere sürüklüyor. Bizim zevklerimizi basitleştiriyor. Bir yanlışın milyonlarca kişi tarafından yapılması, o yanlışı doğru kılmaz. Sizce de sosyal medya kullanıcıları olarak mahremiyetimize özen göstermenin zamanı gelmedi mi artık?
Tabii ki sosyal medyanın olumsuz özellikleri olduğu kadar pek çok olumlu özelliği de var. Sosyal medya; getirdiği yenilikler, bilgiye her yerden ve her zaman en kolay şekilde ulaşım imkânı sağlaması, sınırları ortadan kaldırıp adeta küresel köy kavramına hayatiyet sağlaması, sosyalleşmeyi sağlaması ve daha pek çok yönden olumlu eleştiriler almakta ve faydalı olarak değerlendirilmektedir (Utma, S. 2018).
Bunların yanı sıra sosyal medya sayesinde yeni iş kolları yaratılmış durumda. Faydalı bilgiler içeren, insana gerçekten bir şeyler öğreten sosyal medya hesaplarının varlığını da yadsıyamayız. Ama hayatta her konuda olduğu gibi sosyal medya kullanımında da denge çok önemli. Sosyal medya paylaşımlarımızın içeriklerinde de sosyal medyayı kullanım süremizde de denge anahtar kelimemiz olmalı. Gelin sizi hiç görmemiş, elinizi sıkmamış, sizinle karşılıklı bir çay içmemiş biri hayatınızın en özel detaylarını bilmesin. Kendimizle ilgili bilgileri paylaşmaya bu kadar hevesli olmayalım. Biraz ketum olup, mahremiyetimizi koruyalım.
Bu arada size bir eğitim haberim var. WhatsApp ya da FaceTime üzerinden bire bir görüşmeler şeklinde ilerleyen üç haftalık Öz Sevgi eğitimimle ilgileniyorsanız bilgi için [email protected] adresine yazabilirsiniz. Psikoloji ile ilgili egzersizler paylaştığım Instagram hesabım ise @ranakutvan.
Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.
Kaynaklar:
Çalışkan, M., Mencik, Y. (2015). Akademik Bakış Dergisi
Sayı: 50 Temmuz – Ağustos 2015. Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi
Hazar, M. (2011). “Sosyal Medya Bağımlılığı-Bir Alan Çalışması”, Đletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, Sayı: 32, ss.151-175.
Utma, S. (2018). Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research Cilt: 11 Sayı: 59 Ekim 2018 Volume: 11 Issue: 59 October 2018.
İlginizi çekebilir: Kalabalıklardan korkuyor musunuz: Sosyal anksiyete bozukluğu ve bilinçli farkındalık