Artık günümüzün vazgeçilmez bir parçası haline gelen internet, hayatımızı kolaylaştıran birçok fırsat sunuyor olsa da getirisi kadar götürüsü de yadsınamayacak kadar fazla. Sürekli bağlantıda kalma, ‘online olma’ ihtiyacı, çoğu zaman beklenmedik sonuçlar doğurabiliyor. Ve karşımıza dijital bağımlılığın da ötesinde bir kavram çıkıyor: ‘İnternet beyni’. Evet, evet, doğru okudunuz, artık hemen hemen hepimizin sahip olduğu o beyin. Hatta akademik araştırmalara da konu olmuş ve literatürde ‘online brain’ ismiyle anılıyor. Peki, nedir bu internet beyni veya online beyin?
Birkaç örnekle açıklayalım: Telefonunuza bakmadan birkaç saat geçiremiyor musunuz? Ekranınızı kontrol etmeden duramıyor, gelen her bildirimi açma ihtiyacı mı duyuyorsunuz? İnternet erişiminizde ufak bir kesinti olduğunda bile paniklemeye mi başlıyorsunuz? Cevaplarınız evetse, siz de internet beyni ile yaşıyor olabilirsiniz.
İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte, hayatımızın her alanında sürekli bağlı kalmak bir norm haline geldi. Akıllı telefonlar, tabletler, bilgisayarlar, sosyal medyadan online alışverişe, haber kaynaklarından eğitime kadar ihtiyacımız olan her şeyi avucumuzun içine kadar getirdi. Ama bir yandan da bizi kendisine bağımlı ederken, bir nevi ‘beynimizi de ele geçirdi’.
Günümüzde birçok kişi, sabah uyandığında ilk iş olarak telefonunu kontrol ediyor; haberleri, e-postaları ve sosyal medya güncellemelerini takip ediyor. Akşam yatmadan önce sonsuz ekran kaydırmalarının esiri olup uyku saatini geçiriyor. Belki siz de… Durum böyle olunca beynimiz de adeta yardım çığlıkları atmaya başlıyor; bu sürekli online olma çabası onu fazlaca yıpratıyor.
İnternet beyni nedir, kendini nasıl belli eder?
“İnternet beyni”, sürekli online olmanın bireylerin düşünme şekilleri, konsantrasyon kabiliyetleri ve hafızaları üzerindeki etkisini tanımlamak için kullanılan, günümüzün teknoloji çağını anlatan modern bir terim. Bu terim, dijital teknolojilerin ve internetin, insan beyninin işlevselliğini ve bilişsel süreçlerini nasıl değiştirebileceğine dair olan endişeleri yansıtıyor.
Şöyle ki; internete bu denli bağımlı hale gelen beyinlerimiz, odaklanmakta güçlük çekiyor, çünkü saniyede hızlı değişen çok sayıda uyarana maruz kalıyor; videolar, fotoğraflar, müzikler ve daha nicesi… Haliyle, sürekli olarak birçok farklı uyarıcıya maruz kalma, kısa dikkat sürelerine ve bir görev üzerinde uzun süre odaklanma yeteneğinin azalmasına neden oluyor.
İnternette bilgiyi hızlıca tarama eğilimi, metinleri derinlemesine okuma ve anlama yeteneğine zarar veriyor. Çünkü kabul edelim; internet sitelerinde, sosyal medya hesaplarında gördüğümüz uzun uzun yazıları pek çoğumuz sadece göz ucuyla okuyoruz ve hızlıca ekran kaydırmaya devam ediyoruz.
Diğer yandan, bilgiye anında erişim kolaylığı, herhangi bir bilgiyi hafızada tutma ve hatırlama yeteneğini de olumsuz etkiliyor. Yine pek çoğumuz bilgiyi saklamak yerine yeniden aramayı tercih ediyoruz. Tüm bunlardan dolayı internetin beyin ve zihin sağlığını kötü etkilediğini fark etmek önemli. İnternet beyni kavramı da bu bağlamda önemli bir farkındalık yaratmayı başarıyor.
Madalyonun bir de diğer yüzü var; tahammülsüzlük… Birkaç dakikalığına bile internet kesintisi olsa, sinirlerinizin bozulduğu, ekstra strese girdiğiniz ve üfleyerek gergin anlar yaşadığınız oluyor mu? Pek çoğumuz için benzer bir senaryo geçerli olabilir. Çünkü hıza, hızlı bir şeylere erişmeye o kadar alıştık ki sabrımız neredeyse hiç yok. Sabırsızlık da ne yazık ki sadece kendi yaşam kalitemizi değil, diğer insanlarla ve kendimizle olan ilişkimizi de olumsuz etkileyen, kritik bir değer. Dolayısıyla “internet beyni” hem yaşam kalitemiz hem de beyin ve zihin sağlığımız açısından oldukça önemli bir role sahip.
Bu durumun farkına varmak ve beynimizi internetin esiri olmaktan kurtarmak ise yine kendi elimizde. En başta yapmamız gereken internetle aramıza zaman zaman mesafe koymak. Dijital detoks yapmak, teknoloji kullanımına zaman sınırlaması getirmek, sosyal medya kullanım alışkanlıklarını iyileştirmek, dijital dünyada dolaşırken bilinçli bir tüketici olmak ve keyifli zaman geçirmek için alternatif aktiviteler, uğraşlar edinmek, internet beyninin oluşumunu önleyebilir. Ayrıca, odaklanma ve derin düşünme becerilerini geliştirmeye yönelik egzersizler yapmak ve bilgiyi daha derinlemesine işlemeye özen göstermek de bu süreci iyileştirmeye yardımcı olabilir. Telefonunuzun ayarlarından günlük ekran sürenizi takip etmeye başlayarak da önemli bir adım atabilirsiniz.
İlginizi çekebilir: Sosyal medya kullanım alışkanlıklarımız kişiliğimiz hakkında ne söylüyor?