X

“Diğerleri ne düşünecek” sorunsalı

Son iki haftadır hayatımda çok farklı konularda karar verme dönemeci ile karşılaşıyorum. Öyle noktalar oluyor ki, sadece gördüğüm an zaten içimden biliyorum ne olacağını, neyi seçebileceğimi, neyin olmasını kalbimin son noktasına kadar istediğimi. Fakat öyle karar verme noktaları geliyor ki ve bu konular gerçekten hayat çizgimi etkileyecek konular oldu son haftalarda özellikle, uzun uzun, tekrar tekrar düşünmem ve gerçekten içimden ve tüm varlığım ile “evet” diyebileceğim noktaya erişmem hiç de kolay olmadı.

İşte burada fark ettim ki karar vermek kavramı aslında bizler için “gördüğümüzden” veya şu anda farkında olduğumuzdan daha zor. Peki bunu ne zorlaştırıyor, bunu hiç düşündünüz mü? Yani bugüne kadar aldığınız kararlarınızı sadece “sizin kararlarınızı” şema olarak çizmeye çalışsak (bu çalışmada kararların büyüklüğü küçüklüğü fark etmiyor, isterseniz domates veya patlıcan almak arasında karar vermeniz gerekiyor olsun, isterseniz farklı bir ülkede çalışmak üzere iş teklifi almış ve bunu değerlendiriyor olun) kararlarınızı etkileyen 5 kriter çıkartmaya çalışsak bunlar ne olurdu?

Bu soruyla uyandığım bir sabahta, bugün 33 yaşımda olmama rağmen, hayatımda çok ağır diyebileceğim kararlar da almış olmama rağmen bunu neye göre cevaplayabileceğimi ve gerçekten benim için en önemli kriterlerin neler olduğunu bugüne kadar hiç dikkatlice durup düşünmemiş olduğumu gördüm… Evet ayrı ayrı verdiğim kararlarda belirli öncelikler tabii ki olabilir veya sıralanabilirdi fakat genel çerçevede ben kararlarımı neye göre veriyordum, kime göre ve nasıl şekillendiriyordum?

Bu soruları biraz daha derinleştirdiğimde aslında öyle bir cevapla karşılaştım ki benim için çok büyük bir tokat gibi oldu diyebilirim. Evet, cevabım çok basitti; “diğerleri ne düşünür”. Yani karar mekanizmam şöyle çalışıyordu çok basit anlamda “kimi üzmemeliyim, diğerleri ne karar verirsem üzülmezler, herkesi mutlu edecek karar hangisi olurdu” gibi. Ve hayretle gördüm ki burada bir tane bile cümlemin içerisinde “ben ne düşünürüm, bu karar beni öncelikle gerçekten memnun edecek mi, bu karar benim gönülden kabul verdiğim bir karar mı” ve “bu karar sonucunda ben kendimi iyi hissedebilecek miyim” gibi, kısacası ben kelimesi içeren bir tane bile cümle kurma kabiliyetim bulunmuyordu…

Ve tahmin edin, evet bugüne kadar oldukça zorlu kararlar da verdim, fakat yine her durumda yara alan kendim oldum, neden diye soracak olursanız başkalarını memnun etmek ve başkaları ne diyecekler ve ne düşünecekler sorunsalı… İşte bu “başkaları ne düşünecek” kadar tehlikeli bir cümle henüz edebiyatımızda bulunmuyor…

Peki bu tehlike nereden geliyor? Bir kere diğerinin değerleri, düşünceleri ve tercihleri bizlerin yani kendimizin önüne geçmiş oluyor. Bizler birey olarak o çok önemli olan “diğerlerini” hayatımızın merkezine oturtuveriyoruz; bu bazen bir eş oluyor, bazen anne babamız, bazen en yakın arkadaşımız veya bazen de yöneticilerimiz, iş arkadaşlarımız…

Bizler bugün her adımımızda, ister farkında olalım ister olmayalım, örneğin bir elbise seçerken “eşim beğenecek mi” veya bir tatil rotası çizilirken “çoğunluğa ayak uydurma istediğini söyleyememe diğerleri mutlu olsun diye onlarla istemediğimiz bir yere gitme” veya çok daha basit bir örnekle “annem babam bu bayram tatilinde evde olmazsam ne düşünür diye çok uzun zamandır istediğimiz bir seyahat planını iptal etmek” gibi “başkaları ne düşünür” sorunsalının derinlerine doğru yol almaktayız.

Neden fark etmiyoruz diye sorduğumuzda ise açık ve basit bir cevapla karşılaşıyoruz, her uyguladığımızda hayatımızın daha da normal bir bölümü haline geliyor, bugün bir elbiseyi eşimiz beğenir diye alıveriyoruz, yarın bir iş değiştirme kararını annemiz destekledi diye kabul ediyoruz veya bir ev satın almak eylemini sadece ailemizi memnun edivermek üzere kabullenebiliyoruz… Çünkü biz bunu yaptıkça daha çok yapıyoruz…

Bu durum öyle bir noktaya varabiliyor ki, biz artık “hayır” diyemez ve kendi önceliklerimizi bir “özür” gibi söyler hale geliveriyoruz… Aslında bu doğru olan mıdır, yani başkalarını memnun etmek ve başkaları ne düşünecek sorusu ile yola çıktığımızda en doğru kararları mı vermekteyiz, cevabımız oldukça açık aslında “verebileceğimiz en kötü kararı” yani bizi, ben olmayı, benliğimizi yansıtmayan bir sonucu kabul etmiş oluyoruz..

Sevgili Jen Sincero güzel eseri Var Olmak Senin Elinde isimli eserinde bakın başkaları ne düşünür sorunsalını nasıl yorumluyor;

“…Diğer insanların senin hakkında ne düşündüklerinin seninle hiçbir ilgisi yok. Bu onları ilgilendiren bir durumdur.

İşin sırrı eleştirinin üzerinde baskı kurmasına izin vermemenin yanı sıra, daha zorlayıcı olduğu kesin olmasına rağmen, övgüler arasında boğulmamaktır.

…Önemli olan tek şey senin için gerçeğin ne olduğudur. Eğer yoldan sapmadan bu fikre bağlı kalırsan, güçlü bir süper kahraman olacaksın. Geriye kalan her şey diğer insanların gerçeklik algılarıyla ilgilidir ve bu seni ilgilendirmez.

…Kendine neden diye sor, neden bunu yapmak ya da söylemek üzeresin? Beğenilmek için mi? Kendini öz güvensiz hissettiğinden birisini küçük düşürmek için mi? Yoksa güç ve doğruluk barındırdığı için mi?”

Bugün bu yazımda bana eşlik eden sevgili sizler, bu noktaya geldiyseniz bu başlık sizi etkilemiş, hayatınızın bir yerinde o “diğerleri” gelip baş köşeye çoktan oturmuş veya siz halen o diğerleri ile savaşınızı veriyor ve karar mekanizmanızı, hayatınızın merkezini gerçek benliğinize “özünüze” yönlendirmeye çalışıyor olabilirsiniz. Hayatınızdaki en doğru, en değerli şey yine kendinizsiniz. Her ne karar verecek olursanız olun, nasıl ki bu kararlarınızın sonucunda sorumluluk da sizlerindir, kararlarınızı verirken “diğerleri ne düşünecekler” sorusunun yerine “ben bu kararı neden verdim bunu neden yapıyorum öncelikle benim için doğru olan bu mu” sorusunu kendinize sormak hakkı da size tanınmıştır…

Başkaları veya diğerleri veya onlar veya herkes, “ne düşünürlerse düşünsün”, siz her şeye ve herkese inat, kendinizi çok sevmeye ve kararlarınızı yine kendi ekseninizde almaya devam edin… 

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale