Destek alın, yardım isteyin ama kurtarılmayı beklemeyin: Kim kurtaracak seni?
Oasis’in Wonderwall şarkısını dinlediniz mi ya da sever misiniz bilmiyorum ama sanırım lise yıllarımdan beri en sevdiğim şarkılardan biri. Bazı şarkılar zamansız en iyiler listesine girer ya hani, onlardan işte.
Başındaki çok sevdiğim gitar solosunu kenara koyarak sözlerine değinmek istiyorum.
Nakaratı şöyle:
Because maybe, you’re gonna be the one that saves me
And after all, you’re my wonderwall.
Çünkü belki de, beni kurtaracak olan kişi sensin,
Ve nihayetinde, sen benim kurtarıcımsın/dayanağımsın.
Gayet romantik bir nakarat diyebiliriz.
Ve fakat…
Yıllar geçtikçe insan 2 şeyi fark ediyor.
- Seni kimse kurtarmayacak.
- Kimse seni kurtaramaz.
İlk okuduğunuzda sert gelmiş olabilir ama aslında bu güzel bir haber.
Çünkü –belki de değil-kesinlikle, seni kurtaracak olan kişi sensin.
Dolayısıyla, kendi kurtarıcınız/dayanağınız olun.
Beklemeyi bırakın.
Bu, hayatın tüm yükünü tek başınıza omuzlanın demek değil. Hayatta sevinçlerinizi de, hüzünlerinizi de paylaşacak birinin olması çok güzel ve çok kıymetli. Paylaşın. Hayatı paylaşın, mutluluklarınızı paylaşın, mutsuzluklarınızı paylaşın, birbirinize destek olun, birbirinizi yükseltin. Bunu sevgilinizle yapın, dostunuzla yapın, ailenizle yapın, her kimse sizin için o kişi…
İhtiyacınız varsa yardım isteyin sevdiklerinizden, gerekiyorsa da bir profesyonelden. Yardım istemek zayıflık değildir, yeri geldiğinde kişinin kendine karşı sorumluluğudur hatta. Ancak kurtarılmayı beklemeyin. Mucizevî şekilde bir el sizi çekip çıkarmayacak içinde bulunduğunuz durumdan. Bunu ancak siz yapacaksınız. Çalışmanız gerekiyor.
Şarkıda da söylediği gibi geçtiğiniz yollar rüzgârlı olacak ancak yürüyecek gücünüz var, eğer yola çıkarsanız. Ve yine şarkıdaki gibi söyleyecek çok şeyiniz olacak, nasıl anlatacağınızı bilemediğiniz, kendinize. Kendinize zaman verin. İnsanın en büyük yüzleşmeleri aynada yaptıklarıdır.
Beklemeyi bırakın.
Kendinizle konuşun. Kendinize sorun, ne istediğinizi, ne istemediğinizi, değerlerinizi, amaçlarınızı, hayallerinizi, neden kurtarılmak istediğinizi, şartlarınızı değiştirmek için neler yapmanız gerektiğini… Başkasına soramazsınız. Kimse sizin kadar konuyu bilmiyor, herkesin bildiği yerler kendi sayfalarında yazanlar. Bununla birlikte, bazen ihtiyaçlarımızı belirlerken ya da adını koyarken zorlanabiliyoruz. Bu durumlarda dilerseniz destek alın, ama en yüksek sesin içinizden yükselen ses olduğundan emin olun.
Sonra da harekete geçin. Bir kere adını koydunuz mu, artık farkındasınızdır. Ve ucuna bir hareket bağlanmamış farkındalık kadar can acıtan bir şey yoktur. Farkındaysanız artık harekete geçmelisiniz. Aksi halde bilmemeyi tercih ederdiniz.
İnsanlar çoğu kez öğrenilmiş çaresizlik yüzünden döngülerini kır(a)mıyorlar. Bu nedenle de denemiyorlar. Size öğretilenleri, etrafınızda gördüklerinizi, anlatılan masalları bir kenara bırakın. Kendiniz için bambaşka şeyler varsa hayallerinizde, normlar yüzünden ertelemeyin. Kendiniz için kendiniz harekete geçin.
Herkesin çok meşgul olduğu bir çağda yaşıyoruz. Kimselerin vakti yok sizi kurtaracak. (Bu apayrı bir başlık…) Zaten buna gerek de yok. Kimsenin dünyayı kurtarmasına da gerek yok belki de, herkes kendini kurtarabilse dünya çok daha güzel bir yer olabilir…
Kendi gerçeklerinizin, kendi doğrularınızın peşine düşün. Deneyin. Savaşın. Yenilin. Düşün. Sonra kalkın yeniden. Yeter ki, deneyin. Neyse kurtarılmayı beklediğiniz şey, artık beklemeyin, bir adım atın. Gerekirse çok küçük olsun, ama sizin olsun.
İşinizden mi memnun değilsiniz, yeni iş arayın. Çalıştığınız yerdeki şartlarınızı değiştirebilir misiniz, öğrenin. Sorunlarınızı anlatmayı, çözüm aramayı deneyin. İlişkinizde mi çıkmazdasınız, iletişime geçin. Açık iletişim kadar hayatı kolaylaştıran bir şey yok. Senaryoları çoklayabiliriz, ana fikri değişmez. Biraz da akışa güvenin.
Şarkıyı buraya bırakıyorum, hiçbir şey olmazsa bu 4 dakika 37 saniye size mola olsun.
Belki de ilham olur…