Dertlerimizi paylaştıkça güçleniriz: Dünya Ruh Sağlığı Günü kutlu olsun
Sağlam bir çevre, fit bir vücut, sağlıklı bir hayat, havalı bir kariyer, güzel bir eş, başarılı birkaç çocuk, iyi bir anne, mutlu bir aile… Sayarken bile içim şişti. Geçtiğimiz hafta Dünya Ruh Sağlığı Günü’ydü. Bugünün lugatıma girişinin, yani ruh sağlığımın sallanışının üçüncü yılı. Geçirdiğim dönemin şimdilik geride kalışınınsa, dokuzuncu ayı. Her güzel şey gibi, ruh sağlımın kıymetini anlamak için de önce kaybetmem gerekecekmiş.
Yaşadığın büyük kırılımın “farkında” olunca “spiritüel uyanış” diyorlar adına. Olmayınca; depresyon. İlki daha havalı geldiği için takdir edersin ki onunla ilerledim. Hem ben zaten ayakları yere sağlam basan, güçlü biri olarak büyütüldüm. Kaslı vücut yapımın da yardımıyla hep kuvvetli durdum. Hazır güçlü misyonu bana doğuştan yüklenmişken, yüksek lisansımı “gerçek duygularımı saklamak” üzerine yapıp, okulu iyi bir dereceyle bitirdim. Eskiden kırılganlığımı, yaralarımı ve korkularımı göstermeyi güçsüzlük olarak görürdüm. Yük olmayayım bahanesiyle kimselerle paylaşmazdım. Külliyen yalan.
Artık güçlü olmaya bambaşka bir tanım kullanıyorum. En azından deniyorum. Kaygılarımı, hayal kırıklıklarımı ve çaresizliğimi paylaşabildiğim zamanlar ne kadar güçlü hissettiğimi anlatamam size. Hayatın akışına teslim olmanın verdiği ve kırılganlığımı kabul etmemle gelen gücün tadı, başka hiçbir şeyde yokmuş meğer. Hayatın ta kendisindeki güçte olma hali bahsettiğim.
Çoğumuz dışarıya yansıttığımızdan çok daha mutsuz hayatlar yaşıyoruz. Üstelik kendimiz bile farkında değiliz bunun. Dışarıdan beğeni ve takdir toplama derdiyle, mutlu, başarılı ve havalı rolü yapıyoruz. Kendimizi dijital dünyada, bu illüzyonla var etmeye devam ettiğimiz sürece depresyon, ilaç, alkol ve uyuşturucu kullanma oranının artmasına şaşırmamalı.
Sokakta tanıdık birilerini gördüğümde “Nasılsın? İyi, sen?” milli yanıtına doydum artık. Geyiğimizde elbette olalım. Ama mümkünse hayatta zorlandığımız yerleri de paylaşalım. Kusurlarımız; yetersiz olduğumuzun değil, bu yolculukta hep birlikte yoğrulacağımızın habercisi. Kafamın içindeki “Sana mı kaldı Yasemin?” diye konuşan ses susarsa, bir gün “paylaşım çemberleri” bile organize etmek isterim. Kısmet.
İlginizi çekebilir: Büyük bir soru: Haklı mı çıkacaksın, mutlu mu olacaksın?