Depresif ve boşlukta hisseden bireylerin 8 ortak özelliği
Son günlerde yaşanan olayların da etkisiyle kendisini depresif ve boşlukta hisseden bireylerin sayısında hızlı bir artış olduğunu eminiz siz de gözlemlemişsinizdir. Hatta belki bu yazıyı okuduktan sonra onlardan biri olduğunuzu bile hissedebilirsiniz.
Yaşamın günlük akışı içinde sahip olduğumuz sorumluluklar, yapmamız gereken işler ya da diğer insanlarla olan ilişkilerimiz nedeniyle hayatımızın ne kadar monotonlaştığını fark etmeyebiliriz. Ancak başımızı yastığa koyduğumuz an düşünmeye başladığımızda boşlukta olduğumuzu görebilir, kendimizi çaresiz hissedebiliriz.
Çoğu zaman farkında olmasak da, çevremizde yaşama amacını bulmaya çalışan, boşlukta olduğunu hisseden ve bu durumdan kurtulmak için çaba gösteren; ya da hiç bir şey yapmayarak böyle yaşamaya devam eden bir çok birey var. Özellikle sosyal medyada yaşadığı hayattan, ilişkilerinden, içinden bulunduğu çevreden ya da çevresindeki insanlardan şikayet eden bireylere artık daha sık rastlıyoruz.
Uplifers olarak boşlukta olan ve yaşama amacını bulamayan bireylerin 8 ortak özelliğini sizler için derledik. Son günlerde bu bireylerden biri olmanız ancak bunun farkında olmamanız bir hayli olası. O nedenle aşağıdaki sinyalleri iyi takip etmenizi ve kendinizin farkınıza vararak durumunuz ilerlemeden harekete geçmenizi öneriyoruz.
1. Hayatlarında var olan her şeye olumsuz tarafından bakma eğilimindedirler
Boşlukta olan kişilerin çaresiz ve yorgun hissetmelerinin en büyük sebebi, yaşadıkları hayatı da büyük bir boşluğa çevirmelerinden ve kendilerine tutunacak bir dal bulamamalarından kaynaklanır. Bu kişilerin düşünme süreçleri; yaşadıkları durumları, çevrelerindeki insanları, gelecek planlarını olumsuzluklar üstüne inşa ederek ilerler. Yollarına çıkan tüm olumlu fırsatlara negatif yönleriyle yaklaşırlar ve başarısızlık sebeplerini çevresel faktörlere bağlarlar.
2. Çevrelerindeki kişilerle iletişim kurmaktan ve arkadaşlık olgusundan hoşlanmazlar
Boşluktaki bireyler genelde çevrelerindeki kişilerle iletişim kurmaktan ve düşüncelerini birileriyle paylaşmaktan kaçınırlar. Bu nedenle çevrelerinde yalnızlıklarını paylaşabilecekleri kişiler ya yoktur, ya da kendileri gibi depresif bireylerle zaman geçirirler.
Boşlukta olan bireyler yalnızlıklarını ve depresif modlarını belli etmeyi severler. Negatif bakış açılarıyla bulundukları ortamın enerjisini de düşürdükleri için, hayattan zevk alan, mutlu bireyler de bu kişilerle zaman geçirmekten kaçınırlar.
3. Kendilerini mümkün olabildiğince gerçekliklerden uzak tutarlar
Bu kişiler hayatlarında zevk alınacak hiç bir şey olmadığına inanırlar. Kendi dünyalarında bu şekilde mutludurlar ve gerçek yaşama geri dönerek negatiflikten sıyrılmaya açık değildirler. Aşırı dozda alkol ve uyuşturucu madde tüketerek gerçek dünyadan uzakta yaşamayı tercih ederler.
Kitap okumak, dizi izlemek, televizyon seyretmek gibi aktivitelere saatlerini ayırırlar. Bu tarz takıntılar geliştirmelerinin sebebi dikkatlerini farklı aktivitelere çekerek yapmak istemedikleri şeylerden uzaklaşmaya çalışmalarıdır.
Gerçek yaşamın içinde var olmak bir seçim değil, var olmanın gereğidir. Bazı şeylerden hoşlansak da hoşlanmasak da o şeylerin gerçeklik içinde var olduğunu bilmek ve kabul etmek, uyum sürecinin bir parçasıdır. Gerçeklikten kaçmak, daha fazla boşluk yaratmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
4. Her sabah negatif duygularla uyanırlar
Hepimizin yataktan çıkmak istemediği, uyandığı için mutsuz olduğu günler vardır. Kendisini boşlukta hisseden, depresif bireyler bu süreci her sabah yaşarlar. Yaşamda haz alabilecekleri bir şey bulamadıkları için yeni bir güne uyanıyor olmak onlar için pek bir şey ifade etmez. Bu nedenle gün içinde yaptıkları hiç bir şeyden keyif almazlar ve tekrar uyuyacakları saatleri iple çekerler.
Güne nasıl başladığınız, o günün kalanının nasıl geçeceğini belirleyen en önemli etmenlerdendir. Bu nedenle sabahları uykunuzu almış olarak uyanmak ve yeni güne yeni umutlarla başlamak, sizi mutlu kılar.
5. Karşılarına çıkan fırsatları değerlendirmezler
Depresif bireylerin başka insanlarla iletişim kurmaktan hoşlanmadığından daha önceki maddelerimizde bahsetmiştik. Bu kişiler başkalarını sevmedikleri gibi kendilerini de sevmezler ve kişisel gelişimin varlığına inanmazlar. Kendilerini geliştirmek ya da potansiyellerini üst düzeye çıkarmak için herhangi bir uğraşta bulunmadıkları gibi, karşılarına çıkan fırsatları da değerlendirmezler.
6. Başkalarının kusurlarını açığa çıkararak eleştiride bulunmaktan zevk alırlar
Depresif bireyler çevrelerindeki insanları da negatiflikleriyle kendi seviyelerine çekmek isterler. Yaşadıkları olaylar için sergiledikleri negatif tutumu çevrelerindeki insanlara karşı da kullanırlar ve bu kişileri eksiklikleriyle ve yaptıkları hatalarla eleştirme eğilimindedirler.
Bunu yapmalarının sebebi çevrelerindeki insanları da kendileri gibi yaşadıkları dünyanın kötü bir yer olduğuna inandırmaktır.
7. Kendilerinin herkesten daha iyi olduğuna inanırlar
Boşluktaki insanlar kendilerini ve yaşadıkları çevreyi sevmedikleri için kendilerini gerçek dünyaya ait hissetmezler. Kendi düşünce sistemlerinin diğerlerinden farklı olduğunu ve bakış açılarının çok daha geniş olduğunu düşünürler. Çevrelerindeki insanların onları anlayamayacaklarını düşünerek kendilerini üstün görme eğilimindedirler.
8. Mutlu olan insanların rol yaptıklarına inanırlar
Depresif bireyler çevrelerinde mutlu olan kişilerin gerçekten mutlu olduğuna inanmaz ve bu mutluluğa şüpheyle yaklaşırlar. Mutlu bireylerin hayatın gerçeklerini göremediklerini, hayatı toz pembe yaşadıkları için mutlu olduklarını düşünürler.
Sürekli insanların neden mutlu olduklarını merak ederek yaşasalar da, kendileri mutlu olmak için hiç bir çaba göstermezler.