X

Denizden gelen ilham: Ceren Civaoğlu Tugay ile “Commodores” markası üzerine bir sohbet

İlhamını denizden alan, çok sevdiğimiz “Commodores” markasının kurucusu Ceren Civaoğlu Tugay’ı ve markasını biraz daha yakından tanıyalım istedik… Keyifli sohbetimizde Ceren Civaoğlu Tugay’a tasarımları hakkında merak ettiğimiz şeyleri sorduk…

Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Ceren Civaoğlu Tugay kimdir?

Ceren Civaoğlu Tugay: Tabii. Ankara’da doğmuş, büyümüş ve gençlik yıllarını geçirmiş biriyim. Bilkent Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı mezunuyum. Mezun olduktan sonra uzun yıllar mimarlığın yanı sıra global müziğe olan ilgim sebebi ile Capital Radio’da DJ’lik yaptım. 20’li yaşlarımın sonlarına doğru freelance olarak aldığım tekne iç mekan tasarımı işlerim dolayısıyla Marmaris’e taşındım.

Doğu Akdeniz’in en büyük teknelerini çeken bir marinada iş yapmaya başladım. İş işi kovaladı ve Türkiye ve yurtdışında charter ve private alanında bilinen birçok tekneyi revize ettik. Sonrasında sektördeki tecrübelerim dolayısıyla, öğrencilerine sadece teorik değil, pratik bilgiler de aktarmak isteyen bu alana ilgili yurtiçi ve yurtdışından bazı üniversitelerden ders ve seminer teklifleri aldım. Çoğunu değerlendirdim ve bir nevi akademisyenlik tecrübesini de tatmış oldum mesleğimle alakalı. Aynı zamanda Motorboat & Yachting Türkiye edisyonunda uzun soluklu bir stil dosyası serüvenim oldu. Aktif olmayı seviyorum. Şu ara işlerimin yoğunluğu dolayısıyla ara verdiğim mesleğin bu tarz farklı kollarına yine vakit yaratınca mutlaka geri döneceğim.

Yaşam tarzınızdan biraz bahseder misiniz? Günlük hayatınızda neler yaparsınız, nelerden keyif alırsınız?

Erken kalkmayı çok seviyorum. Ev halkı henüz kalkmadan çok daha erken kalkmak, yoga, sabah kahvesi sonrasında gazete yahut kitap okumak gibi aktiviteleri ful sessizlik ve konsantrasyon ile yapmak en büyük keyfim!

DJ’lik zamanlarımdan kalma bir alışkanlık iyi bir speaker düzeninde beni motive eden değişmez şarkıları dinlemek, yine okumak, araştırmak, yeni bir şeyler öğrenmek… Sabah erken sahil yürüyüşü yahut akşamüstü kickboks antrenmanına gitmek de en büyük deşarj kaynaklarım. Günlük yaşamımda bu rutinlerim varsa, kendimi çok motive, mutlu ve güçlü hissediyorum!

Birbirinden harika tasarımlarınızın bir araya geldiği Commodores isimli bir markanız ve markanın da oldukça ilginç bir hikayesi var. Bu hikayeyi sizden dinleyebilir miyiz?

Tabii. Motorboat and Yachting’e Stil Dosyası hazırlarken her ay farklı bir tema, akım ve aksesuar aradığım için, piyasadaki çoğu markaya ve çıkardıkları ürünlere aşina olmuştum. Denizci konsepti denince akla gelen klasikleşmiş yaklaşımlar çoğunluktaydı. Ben de daha farklı, niş bir konseptle kendi tasarımlarımı yapmaya başladım. İhtişamlı rütbeler, denizci armaları ve üniformalarından esinlendiğim bir yastık koleksiyonu çıktı ortaya ve bir marka fikri doğdu. Denizcilik ailemizde iki-üç kuşak öncesine dayanıyor. Büyük dedem Tevfik Bey, 1900’lü yılların başında İstanbul Boğazı’nda yük gemileri olan bir armatördü. O yıllarda yaşananlar, büyük babamın savaş sonrası kayıplarının ardından taşındığı ve yaşamının sonuna kadar kaldığı Pera Palas, tek kızı Memduha ve onu evlendirdiği Nadir Paşa’nın oğlu, Atatürk’ün hukuk danışmanlarından olan İhsan Bey, onlardan kalan büyüleyici anılar, film sahnesinden fırlamış gibi fotoğraflar beni çok etkilerdi hep,  küçüklüğümden beri. Onların ve o zamanların anısına “Commodores” ismini vermek istedim markama. Zamanla farklı dekoratif aksesuarlar ve günlük moda kullanım unsurları ekledik koleksiyonlara.

Commodores nasıl bir kitleye hitap ediyor? Commodores tasarımlarını ve müşterilerinizi nasıl tanımlarsınız? Markanızla yeni tanışan kişiler Commodores’te ne bulabilirler?

Şu anda piyasada rafine ve sofistike, sade ve cool çok tasarım var ve beğeni akımı bu yönde. Biz bu anlamda ters köşe bir markayız.  Maksimalist detaylar oldukça fazla. Herkesin beğenisine hitap edebilecek bir tarzımız yok. Bu ürünleri tasarlarken ilhamım zaten bu rütbelerin ve otorite simgelerinin ihtişamı üzerine kuruluydu. Bir nevi arzu nesnesi algısında ürünler sunmak diyebilirim amacım. Otorite sahibi, lider ruhlu, güçlü, sözü geçen, ben de varım diyen iddialı ve maksimalist bir alıcı kitlemiz var.

Buna ek olarak bunu bir oyun unsuru olarak benimseyen ve teatral seçimler yapmayı, esprili detayları seven bir kitleye de hitap ediyoruz. Yenilik olarak mizah unsurlarını sevdiğimiz için denizci üniformalarını giymiş vaziyette resmedilmiş el boyaması illüstrasyonlu köpek figürlü serilerimizi çıkardık mesela: Argos ve Sunny serisi. Commodores’da aynı konsept üzerinden giden fakat oldukça farklı bir ürün skalası var. En son sürprizimiz de Patrimony of Pera adını verdiğimiz gece çantası serisi.

Tekne iç mekan tasarımları yapan bir iç mimar olarak, tekne tasarımlarında imza olarak kullandığınız öğeler var mı? Bu öğelerin Commodores ürünlerindeki tasarımlarınıza da yansıdığını söyleyebilir miyiz?

Evet, kesinlikle. Bir mekanın sınırlarını belirginleştirmek, zenginleştirmek, bordür kullanımları, katmanlardan oluşan mekan tasarımlarım, detayların fazlalığı aslında çantaların tasarımı ile çok örtüşüyor. Kontrast yaratmak, örneğin son derece sade ve spor havası olan mumlu kanvasın üzerine Fransız sırması gibi lüks ve gösterişli bir detay koymak gibi unsurları mekanlarımda da sıkça yapıyorum. Tasarladığım iç mekanlara da ne tamamen çağdaş ne de tam bir klasik diyebilirsiniz. Commodores ürünleri de sanırım bu tanımlamaya uyuyor.

Sıfırdan bir marka kurmak, fikir aşamasından üretime kadar tüm aşamalarında bulunmak ve tüketiciyle buluşturmak oldukça uzun ve meşakkatli bir süreç. Sizin hikayenizde bu süreç nasıl ilerledi? Hangi zorluklarla karşılaştınız, nasıl çözdünüz?

Çok sevdiğim bir eğitim dizisi var: Master Class. Sık sık çeşitli mesleklerden ilgi alanıma göre işinde artık duayen olmuş isimleri dinliyorum. Geçenlerde bir moda imparatorluğu yaratmış, 50 yıldır sektörde olan bir kadının derslerini bitirdim. O kadar içten ve samimiydi ki, işin ta en başında küçük adetlerini yaptırırkenki iş sahiplerine olan yalvarmaları, ters ve yanlış basılan etiketler, ucu ucuna elle yapılan detay değişiklikleri, başlangıçta aldığı, bir elin parmaklarını geçmeyecek siparişler ve daha nice nice benzer demotive edici unsur… Bunları açık yüreklilikle paylaşmak karşındakine “yalnız değilim” hissi veriyor. “Ben de bunları bir şekilde aşabilirim ve yapabilirim” hissi… Ben de iç motivasyonumu başka hikayeler okuyarak, dinleyerek, güzel şeylere inanarak çözdüm bu süreçte. Bir söz var bilirsiniz: Yola devam etmeyeceksek, buraya kadar niye geldik? Buna inanıyorum. Ve hep ılımlı ve çözüm odaklı olmak, imalatçıların bizim çözüm ortağımız olduğu gerçeğini kavramak ve insana değer vermek… Bunlar sinerjiyi yaratan unsurlar ve gerisi geliyor.

Kendi markasını kurmak isteyen girişimcilere öğütleriniz neler olur?

Bu işin fikri, patenti, satın alması, ar-gesi, imalatı, sosyal medyası, PR’ı, satışı, o kadar çok detayı var ki… Bir start-up’ın kendi fikirlerine güveni olduğu kadar mutlaka bir beyin takımı arkadaş grubu olmalı ve onlardan ortaya koydukları ürünün ne kadar iyi olduğunu söylemelerini değil, onu eleştirmelerini istemeli: Neresi olmamış, nesi aksıyor, eksiği, zayıf yönü nedir? Böyle böyle tam olarak güvenebileceği ürünleri ortaya çıkardıktan sonra da, elbette çıkılacak basamakların ne kadar fazla olduğuna değil, günlük ve haftalık iş planlarına odaklanıp aşama aşama yapılacak işler listesine küçük tikler atıp ilerlemek, motivasyon açısından çok daha iyi olacaktır!

Sıra kısa sorularımızda…

Size en çok ilham veren 3 şey?

  1. Eski Holywood filmleri
  2. Bası iyi bir kulaklıkla tek başına yürümek
  3. Biyografi okumak

Hikayesiyle size güç, ilham veren 3 kadın?

  1. Leyla Gencer
  2. Fahrelnisa Zeid
  3. Oprah Winfrey

En sevdiğiniz 3 şehir?

Orada geçirdiğim güzel anılar sıralamasına göre;

  1. Las Vegas
  2. Napoli
  3. Londra

Başucunuzdan ayırmadığınız 3 kitap?

  1. Simyacı (Paulo Coelho)
  2. Ermiş, Sörfçü ve Patron (Robin Sharma)
  3. Tutkunun Romanı (Zeynep Oral)

Tekrar tekrar izlemekten sıkılmadığınız 3 film?

9-10 yaşından beri defalarca izlediğim ve hiç sıkılmadığım;

  1. Starwars – A New Hope
  2. Hollywood Glamour kıyı mekanları ve sıcak komedisi ile Some Like it Hot
  3. Tarantino’nun ikonik Kill Bill’i

Karantina döneminde hayatınıza giren en yeni aktivite/aktiviteler?

  1. Hamak-Anti Gravity Yoga çok iyi geldi.
  2. Yıllardır bekleyen ev detoksu yapıldı
  3. Ve maalesef dünya mutfaklarından yeni tarifler yapmayı denemek!

Hayat mottonuz?

Kalbin her nerede ise, hazineni bulacağın yer orasıdır. Bir de kısa ve öz; Yapabilirim!

Son olarak, Uplifers’la ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Uplifers başından beri takip ettiğim çok emek verilmiş bir platform. İçeriklerin hepsi dolu dolu. Günlük yaşamın temposunda okumadan hızlıca geçtiğimiz çok veri olabiliyor. Fakat Uplifers’a girdiğimde çıkamıyorum. Okumazsam bir şeyler öğrenmeyi kaçıracağım hissine kapılıyorum. Boş zamanlarımda mutlaka girer, yeni neler var diye bakarım. Hareket üzerine yarattığınız farkındalık da ilham verici ve kesinlikle motive edici!

 

Commodores ile tanışmak için:
Web sitesi: Commodores
Instagram: @commodoresshop

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale