X

“Deniyorum olmuyor” diyenlere: Yarını sabırla beklemeye gönüllü müsün?

“Her şey vaktini bekler, ne gül vaktinden önce açar, ne güneş vaktinden erken doğar. Bekle senin olan sana gelecektir.”

-Mevlana Celaleddin Rumi

Deniyorum olmuyor… Ne kolay cümledir, hemen ağzımızdan dökülüverir “olmuyor, ben çok denedim olmuyor”. Nedir olmayan? Örneğin kilo vermek isteriz olmaz, yeni bir aşk isteriz bir türlü istediğimiz kişi karşımıza çıkmaz, yeni bir iş ararız teklifler istediğimiz yönde olmaz veya evliliğimiz bitsin istemeyiz fakat bir şekilde kader bizi o noktaya getiriverir; çokça uğraşırız deneriz (de) yine de olmaz…

Peki nedir aslında “olduramadığımız”, yani bizim “olmayan” yanımız? Öncelikle ben sizlerle bugün biraz bu “olmayan” dönemi inceleyelim istiyorum, bizi hangi nedenler ve nasıllar bu “olmuyor” inancına bağlayıveriyor? Sonrasında da hemen pes ediyoruz değil mi? Ya olması için “sabır” gerekiyor ise, ya yeterince istemiyor isek, ya öğreneceklerimiz var ise veya sadece zamanı henüz gelmemiş ise?

Tüm bu sorularıma sizlerle birlikte cevap arayacağız elbette, fakat işte biz pes ettiğimiz zaman aslında isteğimizi ne kadar “çok” istediğimiz konusunda da “pes” edivermiş oluyoruz, yani sabır etmekten, her ne olursa olsun ilerlemekten, sadece ne istediğimize odaklanmaktan, onun inancında kalmaktan o bilince geçmekten sıyrılıp daha çok şu bakış açısına bürünüveriyoruz; yine olmadı, zaten bana gelmezdi, zaten ben şanssızım, şans başkalarına güler de beni bulmaz ve bunun gibi birçok “gelecek” olan belki ve hatta hayatımıza girmesine ramak kalan düşünce, olay ve oluşum örgüsünü de “öldürüveriyoruz”…

Evet, vazgeçen olduğumuzda bir bakıyoruz, sabır denen süreci de bitirivermişiz. Peki neden sabır konusu bu derece önemli bir konu, neden her istediğimiz “anında” tezahür etmiyor? İşte bu konuyu birazdan beni çok etkileyen bir eserden Büyük İnsan Potansiyeli isimli eserde dolaylı olarak anlatılan şekilde sizlere aktarmaya çalışacağım ama öncesinde sizlerle bir düşünelim istiyorum. Bizler “iyi” istediğimiz kadar “kötü” yani endişe, korku, acı gibi duyguları da istemekteyiz. Bu yüzden bu hayat döngüsü sürecinde her istediğimizi, kesinlikle hayatımıza çeken biziz. Fakat bunlar “anda” olsaydı, ölüm düşüncesi o anda ölmemize de yetecek olurdu… Düşünün bir ölümünüzü korku ile düşünürken birden ölüyorsunuz çünkü düşünceniz anında gerçekleşiyor…

Bu yüzden aslında görmemiz gerekiyor ki, gerçekten bir hedefimiz var veya bir dileğimiz var. Bunun hayatımızdaki tezahürü yine bizim bilinçli ve bilinçaltı inançlarımız ile harmanlı bir şekilde hayatımıza mutlaka gelecek, fakat bu “bir süreç” kapsamında gerekleşiyor. Bizler bu süreçte ne yaşıyoruz diye soracak olursanız, inanmak, istemek ve bilmek hali… İşte odaklanmamız gereken bu yüzden, hedefimiz veya dileğimiz gerçekleştiğinde gerçekten ne hissedecek olduğumuz, bu sürecin titreşimi ve bu gerçekleştiğinde içinde olacağımız enerji…

Biz aslında bu süreçte o istediğimize giden yolda “dikkat” verdikçe büyümekteyizdir de, örneğin bir çocuğumuz olsun istiyoruz, bu alanda daha çok çocuklar, anneler, çocuklarla ilgili haberler ve çocuklarla ilişkili olaylar dikkatimizi çekmeye başlıyor… Öğreniyoruz, sabırla aynı istek seviyesinde bekliyoruz, aslında bu bakış açısı ile “o tezahüre kadar geçen süreç” yani bizim pes edip de bırakıverdiğimiz sabır gereksinimi bize “öğretiyor”. Neyi diye soracak olursanız; tüm içtenliği ile cevap verebilir bizlere “zamanı geldiğinde hazır olmayı”…

Hemen kendi hayatımdan bir örnek verebilirim, uzun mesafe koşmak için uzun antrenmanlara dayanmanız ve dayanıklılığınızı arttırmanız gerekir. Siz bu süreci kabul etmedikçe ve bunun için sabır ve disiplin göstermedikçe fiziksel olarak bu noktaya ulaşamadığınız gibi psikolojik olarak da başarılı olamazsınız. Henüz hazır değilken bunu gerçekleştirmeye çalıştığımda geçtiğimiz aylarda ayağımda bir kırık oluşturdum… Bu bana gelen muhteşem bir “sabır” mesajıydı aslında. Sabırlı ol ve yaptığın şeye daha dikkatli bak, önce performansı öğren ve zamanı geldiğinde hazır olacaksın… İşte ben o 2 aylık dönemde koşmak konusunda binlerce şey okudum, daha profesyonel konuya nasıl bakabilirim diye epeyce çalıştım… Beslenme düzenimi ve spor programımı değiştirdim. Kendime daha çok odaklandım. Spor malzemelerimi de yeniden inceledim ve değiştirdim. Yani zaman ve “sabır” ile hazırlandım. Bugün o hayal ettiğim koşmak halinin çokça istediğim noktasındayım; kırığımın iyileşmesi ile son 2 yarışmamda 21 kilometrelik parkurları hiçbir ağrı veya güçsüzlük yaşamadan tam bir performans ile tamamlayabildim…

Bu örnekte de gördüğümüz üzere “sabır” hayatımızın olmazsa olmazıdır. Bugün kalbinizde ne isteğiniz, ne hedefiniz, ne dileğiniz var ise, ona sıkı sıkıya sarılın. Size gereken zamana minnetle şükranla bakın; halen muhteşem bir “öğrenme” süreci içerisindesiniz… İsteğiniz en doğru zamanda en doğru şekilde en doğru kapsamda mutlaka ve mutlaka size ulaşıyor olacaktır. Her zaman buna gönülden inanmaya ve hazırlıklarınızın tadını çıkartmaya bakın… Sabır süreci hepimiz için aynı olmayabilir veya her durum için farklılık gösterebilir.

Bunun en güzel örneğini doğada görürüz, bir tırtıl sabır sürecini geçirmeden, kabuğunda evrimleşmeden, kelebek olmaya “gerçekten” hazır olmadan kozasından bir kelebek olarak çıkamaz…

Bir ağaç meyvesini ancak o meyve gerçekten olgunlaştığında, içi gerçekten dolduğunda, gerçekten büyüdüğünde ve bu sabır sürecinde “meyve olma” haline eriştiğinde verebilir… Yoksa dallarında açan çiçekler meyve haline bürünmez, meyve formuna gelmesi muhteşem bir sabır ve hazırlık süreci gerektirir.

Fakat unutmayın ki bu süreç bizim hazırlığımız ve hayatımızda tezahür edecek muhteşem oluşlara bir hazırlık niteliğindedir… Siz sadece çok sevin, isteğinizi, dileğinizi ve amacınızı çok sevin yeter. Hayat size ve sabrınıza hayran olarak zamanı geldiğinde sizi “istediğiniz siz” ile buluşturacaktır; yeter ki sabıra gönüllü olun, yeter ki “olmadı” demeden sadece inanarak ve yine inanarak düşlemeye devam edin… Bugüne kadar olmamış olanları olduranlar, yapılmaz denilenleri yapanlar ve keşfedilmemişi keşfedebilenler hep o “sabır” yolculuğunda “pes etmeyenlerdir”; sadece yolunuzu sevin…

O zaman geldiğinde ve güzel hayaliniz, dileğiniz veya isteğiniz sizi bulduğunda onu almaya hazır olmanız dileklerimle…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.
İlgili Makale