Dengeyi yakala, kendini bul
İnsan zaman zaman kendini bulmak için yeni bir yolculuğa çıkar. Eğer henüz bunu yapacak cesareti yoksa devamlı olarak yeni bir yolu düşler. Bu yol henüz bulunduğuna çok benzer olabileceği gibi bazen çok daha yokuş aşağı ya da sarp olabilir. İyi ya da kötü diye anlatmamamın sebebi henüz yürünmemiş yolların ruha nasıl geleceğini bilmememden kaynaklanıyor. Yazıma böyle başlayınca oldukça edebi bir makale gibi görünüyor. Pek de öyle değil.
Sevgili Uplifers okuyucuları nasılsınız? Bu ayki yazımda sizlere ‘denge’den bahsedeceğim. Bu konu özünde minimalizm ile oldukça ilgili. Ancak detaylı olarak irdelenmesi ve farkındalığının artırılması rutin yaşantımızı anlamak için büyük önem taşıyor.
Geçenlerde karşılaştığım bir videoda dünya üzerinde 100 binden fazla hastalık olduğunu ancak Budistlerin yalnızca bir tanesine inandığını dinlemiştim; ‘denge kaybı’. Elbette burada bahsedilen vücudun denge sistemlerinin zarara uğraması değil.
Ömrümüz boyunca içinde bulunduğumuz olaylara, günlük yaşantımıza, rutinlerimize sık sık şu tepkileri veriyoruz; çok yedim, çok konuştum, çok sinirlendim, çok bunaldım, çok yoruldum, çok bağırdım, çok ağladım, çok para harcadım, çok vakit kaybettim, çok ara verdim, çok fevri davrandım… Liste uzadıkça uzayıp gidiyor. Kısacık ömrümüzde ne çok ‘çokumuz’ var. İşte burada bahsettiğim; tüm bu çokların içinde dengeyi kurabilmek, ölçüyü tutturabilmek…
Eğer sizde bazı şeylerin kontrolden çıktığını hissediyor ve dengeyi yakalamak istiyorsanız birkaç önerim var:
- Günlük tutun: Bu öneriyi sık sık duyarsınız. Ancak pek çoğumuzun günlük tutmak gibi bir alışkanlığı yok. Eğer günlük tutmak size zor geliyorsa bunu kendiniz için oldukça basit bir hale getirin. Telefonunuzun notlar kısmını kullanabilir ya da yalnızca ses kaydı yapabilirsiniz. Günlük tutmak başımıza gelen olayları ya da yoğun olarak yaşadığımız duyguları tekrar gözden geçirmemizi sağlar. Gün içinde geçirdiğimiz iyi ve güzel anları not almak şükran duygumuzu geliştirir.
- Sınırlarınızı çizin: Maalesef ülkemizde sınır ihlali ile samimiyet arasındaki ayrımı henüz yapabilmiş değiliz. Bir şeyi yemek istemediğinizde ‘hatrım için’, yapmak istemediğinizde ‘ölümü gör’ gibi dönütlerle karşılaşıyor musunuz? Eğer durum sizin için de böyleyse hem sosyal çevrenizde hem de aile içerisinde sınırlarınızı çizin. Bu, insanlara karşı aranıza duvarlar örün demek değil. Kendinizi tanıyın. Neyi isteyip istemediğinizi, neyi sevip sevmediğinizi en iyi siz bilirsiniz. Çevrenizi memnun etmeye çalışırken gün sonunda mutsuz taraf olmayın.
- Dinlenin: Dinlenmeye ve dinlendirici aktivitelere zaman ayırın. Yalnızca bedeninizin değil zihninizin de ara vermeye ihtiyacı var.
- Seçeneklerinizi gözden geçirin: İş hayatınızdan memnun değilseniz farklı iş olanaklarını değerlendirin. Eğitim hayatınız sizi tatmin etmiyorsa değişikliğe gitmekten çekinmeyin. Eğer köklü bir değişiklik yapmak mümkün değilse mevcut durumunuzda şartlarınızı iyileştirecek seçenekler bulabilirsiniz.
- İyiye odaklanın: Bu benim için oldukça zor. Sizin için de durum böyle mi? Kötü şeyleri düşünüp onun sebep olacağı diğer kötü şeyleri düşünmeden duramam. Ancak son yıllarda bunu törpülediğime inanıyorum. Meditasyon ve yoga pratikleri sayesinde bunu yaptığımı söyleyebilirim. Siz de ruhunuza iyi gelecek yeni rutinler edinin. Eğer bir hobiniz varsa onu geliştirmek için zaman ayırabilirsiniz. ‘Güzel düşünün güzel olsun’ gibi çok klişe ancak oldukça işler bir tabir vardır. Bu nedenle yaşantınızdaki iyi şeylere odaklanın.
Bir sonraki yazıma kadar kendinize ve dünyaya iyi bakın. Minimalizm ve sağlıklı yaşam konularındaki sorularınız için @yagmurmola adresinden bana ulaşabilirsiniz.
İlginizi çekebilir: Burası Okinawa değil, Nazilli: 100 yaşı aşkın yaşamlardan öğrendiklerim