Bu çokça tartışılan konu üzerine yazmak istiyorum bugün. Sizlerle birlikte hayatımızdaki “dengeli” dengesizlikleri daha yakından görelim istiyorum… İş mi yaşam mı? Yaşarken iş mi? İş saatleri dışına götürdüğümüz problemler mi?
Sabah ilk uyandığımız andan itibaren yapılacaklar listesini adeta bir hesap makinesi gibi gözlerimizin önünde sıralayan o muhteşem “iş dolu” yaşamı da yaşamak kavramını da unutuvermiş olan beynimiz mi? Hayatımızda aldığımız her yaşla daha da geri plana atılan “yaşayabilmek” inancımız mı? Bugün biter, yarın bitecek, öbür gün bitecek diye daha da sonraya ertelediğimiz tatillerimiz mi? Sizin tercihiniz hangisi? Sabah uyandığınızda ilk düşündüğünüz hangisi?
Peki bir soru daha soralım kendi kendimize, bugün son günümüz olsaydı, cevabımız işten yana mı olurdu yaşamaktan yana mı? Yanlı olmak bu kadar zor mu olurdu yoksa düşünmeden cevap verebilir miydik bu soruya? Gelin bugün bu soruya hem daha hayat devam ediyormuş gibi hem de bugün son günümüzmüş gibi cevap verelim…
Ben bir anneyim. Sabah kalktığımda ilk aklıma gelen çocuklarım; önce onları düzenlemeliyim. Okula yetiştirmeliyim. Ben bir anneyim sonra işime gitmeliyim, ne de olsa geçimim için çalışmam gerekiyor… Evet çalıştıkça daha çok çalışmam gerekiyor, hiçbir zaman “tam” olmuyor istediklerim. Mutlaka karşılanması gereken ihtiyaçlarım geliyor önüme. Çocuklarım için her şey. Kendim mi? Beni sorarsanız kendim için bir şey istemiyorum.
Varsa da yoksa da çocuklarımdır… Ben mi? Ben ne istiyorum yaşamak için? Özel bir istek hakkım olabilir mi? Sakince bir kahve içmek istiyorum keyifle… Bugüne yapılacakları yarına yetişecek olanları düşünmeden… Evet, ben bir anneyim, çocuklarım var, onlar iyi olmalı öncelikle… Öncelikle onları yaşatabilmeliyim… Ben en son gelenim… İş yaşam dengesi demiştik değil mi? Benim için sadece iş var, yaşamak dediğimiz nedir ki? Bu kadar fazla ne düşünmeye zamanım var ne de irdelemeye? Mümkün mü “işten” başka bir hayat olabilmesi?
Ben bir kadınım, yalnız başıma ayakta durmaya çalışıyorum şu kocaman hayatta… Bugüne kadar annem babam yardımcı olmadılar mı evet oldular… Fakat on yıllardır ben tek kaldım. Tek başıma direndim yağmurlarda da çöllerde de… Ve ne kadar direndiysem hayat bana öyle güzelliklerle döndü ne mutlu… İş yaşam dengesi hakkında konuşuyorduk, ben sadece “iş” dedim. Çok ama çok çalıştım. Tatil bilmeden, yaşam bilmeden ve durmadan… Hep bir sonrası için çalıştım. Çalıştıkça hep daha çok çalıştım. Ne gerek vardı benim “yaşamdan” beklediklerime? Ne gerek vardı benim “bekleyip de bulamadıklarıma?” Neden çalışmak varken zaman ayırmalıyım değil mi yaşamak üzere?
Ben bir adamım, evet bir yöneticiyim… Para ve iş bilirim. Önemli olan güçlü olmak, güçlü kalmak ve her daim çok çalışmaktır. Yaşamak için zamanım olacak elbet, elli yaşımdan sonra tabii ki yaşayacağım. O günler geldiğinde tabii ki dolaşacağım, seyahat edeceğim, kadınlarla birlikte olacağım. Bugün yaşam gerekli değil, ideallerim arasında sadece iş bulunuyor. İşim olması geliyor, işim varsa ben de güçlüyüm. Param varsa zaten istediğim “her şeyi” elde edebilirim değil mi?
Şimdi gelin hep birlikte düşünelim, eğer bir hastane odasında hayatımızın son bir ayını yaşayacağımız bize söylenseydi, bu örneklerin vereceği cevaplar neler olurdu? Burada yazılmış olanların ne kadarından pişman olurlardı, ne kadarını yeniden aynı “rahatlıkta” söyleyebilirlerdi?
Hayatlarının hangi bölümünü yine aynı “farkındalık” eksikliği ile geçirebilirlerdi? Bu son dört haftasının yarısı için aynı yaşamı geride bırakmışlıkla cümleler kurabilirlerdi? Bu kişiler nasıl olurdu da, geriye kalan son bir ayları için burada olduğu kadar kocaman bir rahatlıkla can-ım hayatlarını bir kenara itebilirlerdi?
Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız hayatınızda mevcut iş ve yaşam dengenize daha yakından bakmanızı dilerim? Hayatınızı “gerçekten” işten arındırarak yaşayabiliyor musunuz? Yoksa işiniz hayatınız olmuş durumda mı?
Tek sözünü ettiğiniz finansal tablolardan mı ibaret? Tek aklınıza gelen eşiniz ve çocuklarınız olmaktan öte bugün yapmak durumunda olduğunuz işleriniz mi? Tek gerçeğiniz tamamlamak durumunda olduğunuz sunumlarınız ve dosyalarınız mı? Hayatınızın tek odağı başardığınız iş sonuçları mı? Ya gözden kaçırdıklarınız? Ya gözünüzün önünde olup da bir akşam bile oyun oynamak üzere zaman ayıramadığınız güzel kızınız? Ya anne lütfen diye yalvardığında terslediğiniz oğlunuz?
Bugün hayatınızda “denge” hangisine doğru kaymakta, dengesizlik nereden kaynaklanmakta? İşiniz mi yaşamınız mı diye sorulduğunda sizin cevabınız hangisi?
İlginizi çekebilir: İlişkilerde her an aranan huzur: Peki nerede?