Dengeli empatinin incelikleri: Fazla empati bize zarar verebilir mi?
Empati kurmanın iletişimdeki önemini yaygın olarak biliyoruz. Peki, doğru empati nasıl kurulur? Fazla empati yapmak nelere yol açar? Bu yazımda, empatinin bize faydalarına ve fazla empatinin zararlarına birlikte bakalım…
Bazen empati yapmak konusunda konuşurken durumu fazla abartabiliyoruz. Sanki empati yapmayan/yapamayan insanlar vicdansızmış gibi algılanabiliyor. Peki, vicdanımızın bir ara vermesine izin verseydik o zaman nerede olurduk?
İyi kararlar vermek ve birbirimizin insanlığını tanımak için hem empatiye hem de diğer insanların bilincine güveniriz. Öyleyse empati, yani kendini başka birinin yerinde hayal edebilme yeteneği, nasıl gereksiz ve zararlı olarak düşünülebilir?
Elbette empatinin değeri göz ardı edilemez. Başımıza kötü bir şey geldiğinde birine söylemek isteriz. Gün batımının fotoğraflarını çekiyoruz çünkü birinin ona bakarken aynı keyfi yaşamasını istiyoruz. Yüksek dozda empatiye sahip olmanın ön koşul olduğu meslekler vardır: Öğretmenler, doktorlar, psikologlar, koçlar gibi…
Empati, anlaşılma ve iletişim ihtiyaçlarımızın karşılanabileceğini anladığımızda hayatı kolaylaştırır ve hoşumuza gider. Empatinin olduğu yerde yaşamda daha az uyumsuzluk ve çekişme olur. Empati, iletişim kuran her insanın her koşulda ihtiyacı olan şeydir.
Karşınızdakinin size “Nasıl hissettiğini biliyorum” dediğini ve sizi anladığını hayal edin. Genellikle bu, acı çeken birine söylenecek en rahatlatıcı sözler olarak düşünülür. Duygularımızın birileri tarafından kabul edilmesini ve alaşılmasını isteriz; iyi olacağımızın ve her şeyin daha iyi olacağının söylenmesini istemek çok insanı bir beklentidir.
Başka bir kişinin paylaştığı içgörü ve deneyimde teselli ararız. Ancak ve ancak onlar da bizim yaşadıklarımızı yaşadılarsa onlara gerçekten güvenebiliriz, değil mi?
Empatinin zorlaştığı yerler
Yine de bir başkasıyla gerçekten empati kurabilir miyiz? Bir kişinin deneyimi yalnızca kişinin kendisine özgüdür. Geçmiş tarih, mevcut durum ve sayısız başka faktör, her bir birey için bir deneyim oluşturur. Hayatın deneyimleri her zaman aynı şekilde hissedilmez, ancak kendi benzersiz ağımız aracılığıyla filtrelenir.
Kısacası, aynı şey tanıdığınız bir kişinin başına gelebilir, ancak o kişi tamamen farklı hissedebilir. Bu kulağa çok basit gelebilir, ancak çoğu zaman gözden kaçan bir gerçektir. Çoğu zaman empatik olanları erdemli olarak görürüz.
Araştırmalar, hayırsever eylemlerin genellikle akıldan ziyade empati tarafından yönlendirildiğini gösteriyor ki bu benim için pek de erdemli değil. Uzak bir ülkede açlıktan ölmek üzere olan binlerce çocuğa yardım eden bir hayır kurumu, Amerika’da kimliği tespit edilebilir bir çocuğa yardım eden bir hayır kurumu kadar başarılı olmayacaktır.
Binlerce kişinin durumunu, özdeşleştiğimiz kurban lehine görmezden gelebiliriz. Buna “tanımlanabilir mağdur etkisi” denir. Sonuç olarak, hayır işlerimizde o kadar etkili olamayabiliriz. Akıl ve gerçeklik bizi daha geriden takip ediyor olabilir!
Politikacıların “tanımlanabilir mağdur etkisini” kendi çıkarları için kullandıkları iyi bilinmektedir; zarar verici bir “onlar” ve “biz” söylemi dünya genelinde mevcut. Trump’ın Meksika duvarını ve Nigel Farage’ın sınırı geçen göçmenleri gösteren posterini düşünün. İkisi de destek toplamak için insanların eve ve kendilerine daha yakın olanlarla empati kurma eğilimini kullandılar. Kendi alanımızda olanları, bize aşina olmayanlardan korumak istiyoruz. Bu nedenle empati, bazen gözlerimize perde indirebilir.
Çok fazla empati kurmak
Eğitmen kimliğimden dolayı hayatımda çok kez kendimi, başka birinin kederiyle yüklenmiş hissettim. Başka birinin kötü durumuyla yüklü olmak, empatik olmaktan gelen her türlü iyiliği ortadan kaldırır/zayıflatır. O zamandan beri hissettiğim şeyin “empatik sıkıntı” olduğunu öğrendim.
Koçluk yetkinliklerimle beraber empatinin dengesini kurmayı ve danışanlarımla “sempati” kurmadan (empatinin aşırı dozu sempatidir) sağlıklı empati kurarak çok daha sağlıklı ilişkiler geliştirebildiğimi gördüm. Belki de mesleklerimde bu kadar başarılı olmamın ana nedeni, doğru iletişim ve doğru empati kurabilme becerilerimi yıllar içerisinde geliştirmiş olmamdır.
Bu nedenle, fazla empati durumunda mağdura yardım etmek için bir şeyler yapabilecek olan kişi, kendisini de duygularla boğulmuş bir yerde bulur. Karşısındaki ağlarsa ağlar, duygusal olarak çökmüşse dinleyici de çöker. Burada artık empatiden değil, sempatiden söz edebiliriz ki çoğunlukla, ilişkilerimizde sempati ağırlıklı bir iletişimi tercih etmek iletişim kuran iki tarafa daha da zarar verir ve sürdürülebilir çözümler sağlamaz.
Empatinin de kendi içerisinde sorunları olduğunu unutmamalıyız. Konu dünyayla empati kurmaya gelince, kendi önyargımızın farkında olmalıyız. Diğerlerine yardım etmek için kendimizi her zaman başka birinin yerine koymamız gerekmez, sadece ilgilenmemiz gerekir. Dengeli duygular beslemek, hem size hem de çevrenize en sağlıklı iletişimi ve sonuçları getirir.
İlginizi çekebilir: Hayatınızı değiştirecek 12 bakış açısı