X

Dekorasyonda kompozisyonun önemi: Sehpalar artık başrolde

Günümüzün en trend kelimelerinden “styling”; farklı objeleri uyumlu bir şekilde bir araya getirip zevkli bir kompozisyon yaratmak ve bunu sergilemek anlamına geliyor. Bu kavram artık tasarımın birçok alanında karşımıza çıkan önemli bir kavram haline geldi. Bu trendin dekorasyon ayağında bugün en çok sivrilenler arasında ise kahve sehpaları yer alıyor.

Pratik ve fark yaratan ufak dokunuşlarla sizler de salonunuzda yer alan sehpanızı dekorasyonun kilit objesi haline getirebilir ve evinizin havasını değiştirebilirsiniz.

Kahve sehpanızın kompozisyonunu oluştururken iham alacağınız ipuçlarını sizin için sıraladım:

Dengeyi koruyun

Kahve sehpanızı stilize ederken öncelikle büyük resme odaklanın. Sehpanız dikdörtgen bir forma sahipse, merkezine tek ve dikkat çekici bir parça yerleştirip kalan alanı farklı dilde, tonda ve ebatta objelerle dengeleyin. Ortaya yerleştireceğiniz denge elemanı bir tepsi, kase veya canlı bir bitki olabilir. Dengeyi sevin ama simetriden kaçının çünkü çok net simetriler göz yorucu olabilir. Kahve sehpanız dairesel formda veya kare ise yine merkeze yerleştireceğiniz ana parçanın üzerinde yükselen kompozisyonları tercih edin.

Önceliği kitaplara verin

Bugün kahve sehpanızda olmazsa olmaz diyebileceğimiz en önemli parça tasarım kitaplar. Önemli bir sektöre dönüşen ve “kahve sehpası kitapları” diye özel kategorize edilen bu kitaplara dekorasyonunuzda başrolü vermekten çekinmeyin çünkü bu ikonlar kütüphanenizde tozlanmak için fazla güzeller.

Taze bir dokunuşu eksik etmeyin

Bitki ve çiçek kullanımı katacağı canlılık ve tazelik ile kahve sehpanızdan başlayarak odanızın tüm enerjisini olumlu etkileyecek ve ona hayat verecektir. Canlı çiçek tercih etmenin avantajı sıkıldığınızda boyut ve renk değişikliği yapma imkanı sağlarken, sukulent veya terrarium tercih etmeniz daha az yorucu bir bakım ile yine doğal etkiler yakalamanızı sağlayacaktır.

Mutlaka bir tepsi veya kase ile merkez oluşturun

Eğer sehpanızın kompozisyonunu oluşturmakta problem yaşıyorsanız, birçok dekoratörün de başvurduğu bu hileden faydalanabilirsiniz. Dikdörtgen bir tepsi veya büyük bir kase sergileme alanınızın sınırlarını çizmekte ve objeler arası dengeyi kurmanızda size yardımcı olacaktır.

 

Kişiselleştirin

Kişisel zevklerinizi yansıtan, seyahatlerinizden anılar taşıyan veya hobilerinize ilham veren objelere mutlaka kahve sehpanızda yer ayırın. Kompozisyonunuzu kişiselleştirirken mutlaka belli bir tema üzerinden ilerlemeye gayret gösterin. Örneğin; seyahatleriniz esnasında aldığınız değerli objeyi o seyahatinize ilham veren bir kitap ile eşleştirin.

Monokrom kalın.

Kahve sehpanızın kompozisyonunu oluştururken mutlaka odanızın geri kalanına hakim olan stil ve tonlara önem verin. Eğer yüksek kontrast etkili bir görünüş yaratmak isterseniz, monokrom objelerden oluşan bir düzenleme elde etmeye çalışın. Fakat monokrom görünüşlerde doğabilecek en büyük sıkıntı seçimlerinizi ağırlıklı olarak tek renk objelerden yana kullanmak olacaktır. Mümkün olduğunca tekstürlü griler, siyahlar ve beyazları bir arada değerlendirerek sıkıcılıktan uzaklaşamaya ve kuvvetli etkiler elde etmeye çalışın.

Fazla kalabalıktan kaçının

Bazen değer verdiğiniz bütün aksesuarları kahve sehpanızın üzerinde sergilemekten kendiniz alıkoyamayabilirsiniz. Ancak ortaya çıkacak bu fazla kalabalık sizi bir süre sonra rahatsız edecek ve gözünüzü yoracak aynı zamanda sehpanızın fonksiyonelliğini de kaybetmesine sebep olacaktır. Sergilenecek objeleri özenle seçip, onlara nefes alabilecekleri yeterli alanları bırakarak sükunet içinde bir kompozisyon oluşturmayı hedefleyin.

 

Monoton olmayın, iniş çıkışlara izin verin

En az kalabalık bir etki yaratmak kadar monoton olmak da büyük bir risk faktörüdür. Sıkıcı olmaktan kaçınmak için kahve sehpanızın üzerinde kademeler yaratarak 3 boyutta çalışmayı deneyin. Bir tepsi kullanıyorsanız onun yanına yerleştirilecek kitaplarla farklı  bir yükseklik yakalamaya çalışın. Ya da uzun bir vazo çiçeği veya heykel ile iniş çıkışlar elde edin. Uzun objeleri kullanırken karşınızda oturacak misafirlerinizle göz temasınızı engellememesine önem gösterin.

İlginizi çekebilir: 2017 yazının dekorasyon trendi: Maksimalizm

Gülin Keskin: 1985 yılında İstanbul’da doğdum. 2005 yılına kadar İstanbullu sonrasında hem İstanbul hem Milanolu oldum. İtalyan Lisesi’nden mezun olduktan sonra, pılımı pırtımı toplayıp mimarlık öğrenmek için İtalya’ya yerleştim çünkü bence bu işi en yapan adamlar hep ordaydı. Politecnico di Mllano’da hem lisans hem yüksek lisans eğitimimi tamamlarken, bolca seyahat ettim ve mimarlığı en çok da gezerken öğrendim. Bu sırada farkında olmadan İtalyan kültürünün de bağımlısı oldum. 2012 yılında İstanbul’a dönerek kariyerime burada devam ettim ve 2016 yılında kendi mimarlık ofisim GKMO’yu kurdum.
İlgili Makale