Bugün bu olmadı ben vazgeçtim. Şu istediğim gelmedi, zaten benim istediklerim asla gerçekleşmiyor. Ben vazgeçtim, bu başvurum yine reddedilmiş. Daha fazla üzerine düşmeyeceğim çünkü bu işi alamayacağım. Bu evi satın almam mümkün değil. Hayalimdeki arabayı bir türlü elde edemiyorum. Hayalimdeki evlilik için o istediğim, kalbimin kabul ettiği kişiyi asla bulamayacağım biliyorum, bu zamana kadar karşıma çıkmadı ve bundan sonra da çıkmayacak…
Peki bugün sizlerle birlikte soralım istiyorum; paragraflarca yazabileceğim tüm bu “olumsuz” durumlar gerçekten doğru mu? Cevap vermek oldukça basit (ve aynı zamanda bir o kadar da zor!)… Eğer gerçekten doğru olsaydı, kimse aradığı işi bulamazdı. Eğer gerçekten sadece tek doğru olsaydı ve bu her zaman olumsuz olsaydı hiçbirimiz hayatımızın aşkı ile karşılaşıp güzel bir evlilik yapamazdık… Eğer gerçekten bu kadar olumsuz ve sadece bir yol olsaydı, o zaman hiçbirimiz hayatımızda istediğimiz evi veya arabayı elde edemezdik, hayal ettiğimiz tatile çıkamaz ve hayal ettiğimiz paraları kazanamazdık…
O zaman farklı bir soru soralım hep birlikte; değişik olan nedir? Yani bu ayrımı yaratan bazılarımız için bu derece “olumsuz”, “şanssız”, “değersiz”, “edinimsiz”, “vermeyen”, “desteklemeyen”, “sunmayan” olarak giden bu hayat, nasıl oluyor da bir kısmı için son derece sunucu, son derece zenginlik ve varlık dolu, son derece şanslı, son derece aşklı, son derece uygun veya son derece cömert olabiliyor?
İşte bu sorumuzun cevabı “gerçekten ne istediğimize odaklanmaktan” geçiyor. Nedir odaklanmak? Bu anda kaybediyor olabiliriz fakat odağımız ne istediğimiz olmalı. Şu an yalnız olabiliriz fakat odağımız aslında güzel bir ilişki ve güzel ilişkileri takdir etmek olabilir. Şu anda örneğin Kosta Rika’ya tatile gidebilecek gücümüz olmayabilir fakat biz hayalimize sarılıp neresinde, ne yapılır, kültürü nedir, sokakları nasıldır, bunları görüntüleyebiliriz, hayal edebiliriz, isteyebiliriz, dileyebiliriz, orada olacağımız o zamana, orada olmuşuz kadar çok odaklanabiliriz.
Bugün istediğimiz işte çalışmıyor olsak da, her sabah uyanmadan önce o sabah gerçekten o işe sahip olsaydık nasıl uyanırdık, işe nasıl giderdik, o ilk teklifi aldığımızda nasıl hissederdik, bunu düşünerek güne uyanabiliriz. Kan basıncımız bu güzellikle nasıl değişirdi, nasıl etkilenirdik, buna odaklanarak günümüzü geçirebiliriz.
İşte hayal etmek ve odaklanmak bu kadar güçlü olgulardır. Bizler bugün “olmayana” odaklanarak şikayet ederiz, “Olmadı” deriz, yeniden ve yeniden bu olmayanları saatlerce anlatırız. Ortaya ne çıkar sizce bu kadar şikayetle, bu kadar “olmayanla” neyi büyütürüz? Oysa ki olmak istediğimize, neyi istediğimize, yarın nasıl olmasını hayal ettiğimize odaklandığımızda yol bir şekilde bize akar, bizi o olmasını dilediklerimize çıkartır…
Evet belki bu yolda kaybedeceğiz, hayal kırıklığına uğrayacağız ve belki de yeni şeyler öğreneceğiz ama önemli olan olmasını istediğimiz, o kalbimizin attığı hayalden uzaklaşmamak ve akışa mutlaka ama mutlaka tüm gücümüzle güvenmektir!
Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız, şikayet ediyorsanız, olumsuzları çokça söylüyorsanız, ne olmadıysa tüm gününüz bunu anlatmakla geçiyorsa durun! Yarından itibaren nasıl olsaydı mutlu olurdunuz, hayatınızda ne olsun, ne sizi bulsun, ne gelsin buna odaklanın, bunu yaşayın, bunu çağırın, bunu kabul ettiğinizi söyleyin kendi kendinize; o güzel yeni işi kabul ediyorum, bu güzel yeni aşkı kabul ediyorum veya bu yeni, güzel arabayı şükürle kabul ediyorum!
Yolunuz açık olsun!
İlginizi çekebilir: Kaderin senin elinde: Yok dersen yok olur, var dersen var olur