Davranışlar genetik miras yoluyla mı oluşuyor?
Evrimsel psikolojinin yaygın kanılarından biri taşıdığımız genlerin, davranışlarımızı nasıl şekillendirdiği üzerine. Peki bazı davranışların gerçekten de kalıtımsal olduğunu kanıtlamak mümkün mü? Verdiğimiz tepkiler, biyolojik özelliklerimize göre önceden belirlenmiş tepkiler mi? Bu sorulara yanıt arayan en önemli bulgular, ikiz doğanlar üzerine yapılan çalışmalardan elde ediliyor.
Davranış genetiği üzerine çalışan uzmanlar, test sonuçlarının neredeyse yarısı farklılık göstermesine rağmen genetik yapının kişilik üzerinde büyük bir rol oynadığına inanıyor.
Yapılan bir araştırma kapsamında, tek yumurta ikizi olarak doğan iki kardeş, aynı genetik yapıya sahip olmasına rağmen doğumdan hemen sonra ayrıldı ve farklı çevrelerde büyüdü. İkizler daha sonra bir araya geldiklerinde fiziksel benzerlikler birçok kişiyi şaşırtsa bile arada belirgin farklılıklar bulunuyordu. Örneğin ikizlerden birine şizofreni teşhisi konmuşsa, diğerinin aynı zeka sorununu yaşaması neredeyse imkansız olarak görülüyor. Bu oldukça çarpıcı bir örnek çünkü şizofreninin beyin biyolojisinden kaynaklandığına inanılıyor.
Öte yandan birçok karakter özelliği, çok sayıda genden etkilenir. Eğer etki altında kalan altı tane gen varsa, tek yumurta ikizlerinin her ikisi de bu altı tane gene sahip olduğu için aynı olacaktır. Ancak ayrı ayrı ele alındıklarında bu genlerin davranış üzerinde hiçbir belirleyici etkisi olmayabilir. Bu da belirli genlerle karmaşık insan davranışları arasında biyokimyasal nedensellik zinciri kurmanın neden bu kadar zor olduğunu açıklıyor. Oysa araştırmacılar dopamin alıcıların bir fonksiyonu olarak heyecan arayışını veya kişinin suça meyilli olmasını sağlamaya aday genlerin varlığını kanıtlamak için bazı çalışmalar yapmaya devam ediyor.
Biyokimya ve davranış
Bazı davranışların kalıtımsal olduğunu kabul etmek bilimsel misyonun sonu anlamına da gelmiyor; hatta tam aksine bu bir başlangıç bile sayılabilir. Sadece genlerin davranışları etkileyip etkilemediği bilgisini kanıtlamak yetmiyor, sonraki aşamada davranışı belirleyen beyin hücrelerinin biyokimyasının hangi genler tarafından etkilendiğini belirlemek gerekiyor.
Ne var ki bu konuda yapılan çalışmalar arasında da belirgin bir karşıtlık bulunuyor. Çalışmaların bazıları kalıtımsal özelliklerin davranışları belirlediğini söylerken bazıları da bunun tam aksini gösteriyor.
Yine de insan davranışları üzerindeki genetik etkileri inkar etmek zor olsa da bir insanın davranışlarını basit biyokimyasal farklılıklarla açıklamak da bir o kadar imkansız. Kişilik üzerine çalışan psikologlar genetik etkileri, çevresel etkilerden ayrı tutmanın zor olduğunu söylüyorlar. Örneğin aynı evde büyüyen çocuklar bile farklı çevrelerde bulundukları, anne-babaları tarafından farklı yaklaşımlarla karşılaştıkları ve farklı arkadaşlıklar kurdukları için farklı davranışlar sergiliyor. Örneğin meraklı bir çocuk, bilgiye olan açlığını gidermek için birbirinden farklı faaliyetlere yönelirken daha az meraklı olan ikizi, çevresine karşı çok daha az bir ilgi besleyebiliyor. İkizler arasındaki bu tür farklılıklar, kişilik ve zeka seviyesini belirlemede en az genler kadar rol oynayabiliyor.
Sonuç olarak kişilik ile davranış arasında önemli bir fark bulunuyor. Kişilik, genetik bir miras olabilir ancak insan davranışı hiçbir zaman genetik bir miras olmuyor.
Kaynak:
Psychology Today