Hayatta akış her zaman vardır. Sadece bazen bakmak ile görmek farklıdır.
Bir okyanusa açıldığımızda burada karşımıza neler çıkacağını bilemeyiz. Hava ve okyanusun getirdiği durumlar gibi bazı durumları kontrol edemeyiz. Öngörüde bulunabilir ve tecrübemiz dahilinde olaylara hazırlık yapabiliriz. Bazen biz ne yaparsak yapalım yeni ve öngörülemeyen olasılıklar her zaman var olacaktır, bir niyetin, bir amacın, bir rotanın peşinde olmak durumları göze almak demektir.
Bugün hayatta sanki hep bir tarafı, bir durumu, bir kişiyi, bir olay tutmamız, benimsememiz gerekiyormuş gibi bir sistem ve algı içerisinde yer alıyoruz. Sanki hep negatif veya hep pozitif, hep iyi, hep kötü, hep mutlu, hep mutsuz, hep doğru, hep yanlış vb. olmalıymışız ya da hep bunlardan sadece biriymişiz gibi karakterler yaratmaya çalışıyoruz. Halbuki insan bazen yanlış, bazen doğru, bazen iyi, bazen kötü, bazen sinirli, bazen mutlu, kimi hikayelerde çok iyiyken, kimi hikayelerde de kötü olmalıdır.
Önemli olan kendi benliğince ve dozajında davranmasıdır. Çünkü duygular bizim bütünümüzü oluşturur. Tek veya birkaç duygu bir bütün değildir. Yeri geldiğinde hepsine doğru zamanda olması gerektiği kadarıyla ihtiyacımız vardır. Yoksa sürekli belirli duygularda kalmamızı sürekli iyi olmamızı ön gören sistemler her birimizi aynı hale getirir, oysaki hepimiz eşsiz ve farklıyız. Okyanusta her zaman her yöne akıntı olduğu ve her yöne gidebilecek olduğumuz gibi insanda her yöne gidebilir ve bazen dalgalı bazen sakin özellikle de bazen negatif bazen pozitif olabilir. Hayat da bazen en dalgalı deniz bizi gitmemiz gereken yere götürür, bazen en sakin deniz ya da bir bakmışız ikisi arka arkaya gelmiş.
Hayatta durumları, olayları, duyguları tanımlamak için pozitif ve negatif, iyi ve kötü gibi sıfatların keskinliğini bolca kullanıyoruz. Ancak hayatta tüm ilişkiler, olaylar, duygular pozitif ve negatifliği aynı anda içinde barındırır. Hayat tıpkı bir okyanus gibi dalgalı ve durgun anlarıyla doludur. Akıntılara karşı koymak yerine onların bizi taşıdığı yere güvenmeliyiz. Her duygunun bir yeri, zamanı ve dozajı vardır. Pozitif ve negatif, tıpkı gece ve gündüz gibi birbirini tamamlar. Duygulardan kaçmak, aslında kaçtığını sanmak, onları ayrıştırmak yerine hayat akışında her duygunun bir anlamı ve katkısı olduğunu kabul etmek bizi kendimize daha çok yaklaştırır ve bütün kılar.
Yaşadığımız duygulara karşı ben şu an ne hissediyorum ve beni aslında nereye götürmek istiyor? sorusu daha iyi görmemiz karşısında yardımcı olabilir. Hatta bazen bu soruyu yazarak sormak ve cevaplamakta baya yardımcı olacaktır. Aslında her duygunun içerisinde ve doğru zamanında, vakit geçirdikçe bizi kendimize yaklaştıracak ve derinleştirecektir. Bilmediğimiz, içinde kalmaktan korktuğumuz duygular ise dalgaların içinde çırpınmak gibi bizi daha fazla yoracak ve uzaklaştıracaktır. Oysaki her dalganın ardında bir sakinlik her fırtınanın ardından bir huzur gelir. Bu akışı ve geleni kabul etmek, yaşamın ve insanın özünü anlamaktır. Duygularımızdan kaçmadığımız, hayatın sıfatların arkasında değil, duygularımızın özümüze giden yolculuğun iyi ve kötü eşlikçileri olduğunu unutmamamız, yeri geldiğinde fırtınanın, yeri geldiğinde durgunluğun yolunuza ışık olması dileğiyle…
İlginizi çekebilir: Kandırıyorum ama kimi?