“Tüm hainlikleriyle ve kırılan hayallerine rağmen hayat halen güzel.”
Jean d’Ormesson
Hayata dair ne çok düşündük geçtiğimiz yıl. Tüm alışkanlıklarımız değişince ve kendimizle baş başa kalınca sorgulamaya başladık bolca. Kim olduğumuzu, hayat amacımızı, mutuluğun aslında ne olduğunu araştırmaya koyulduk. Örneğin akıl sağlığımızı korumakta zorlandığımız günerde yardıma koşan metanetin felsefesi de diyebileceğimiz Stoic felsefe üzerine bu dönemde daha fazla arama yapılmış. Öte yandan yeni alışkanlıklar edinildi, yogaya olan ilgi arttı. Online yoga dersleri dolup taştı. Meditasyon üzerine sohbetler, meditasyon ve nefes çalışmaları online verilmeye başlandı, katılım hep beklenenin üzerinde oldu. Bunların hepsi güzel gelişmeler. Krizle başa çıkma isteğini, hayatın tüm absürditesine rağmen hayatta kalma tutkusunu gösteriyor.
Benim de bu yolda birtakım adımlar attığımı söylemeliyim. Dünyanın başka bir ucunda çok başka bir deneyimle pandemi sürecini geçiren yakın bir arkadaşım Işık ile zihnimizi taze ve temiz tutmak adına pandeminin başından beri kendi aramızda felsefe, özgür irade, meditasyon, iklim krizi, seçtiğimiz filmler ya da kitaplarla ilgili okumalar, izlemeler, dinlemeler yapıp, sonra haftada bir gün bunlar üzerine tartışmaya başladık.
Tamamen kendimiz için, kayıt almadan, yalnızca kendimize notlar alarak… Akıl sağlığımızı korumakta yardımcı olduğunu söyleyebilirim. Bu randevular bizi Laurie Santos’a getirdi. Ben kendisinin Sam Harris ile olan podcast’ini dinlemiştim; hemen link’ledimlink’, dinlemenizi tavsiye ederim. Laurie Santos dünyalar tatlısı Harvardlı bir psikolog. Şu anda Yale Üniversitesi’nde psikoloji dersleri veriyor. Hatta Yale tarihindeki en popüler derslerden biri olan “Psychology and the Good Life” dersini veriyor. Biz de işte Işık’ın tavsiyesiyle bu dersin Coursera’daki kısa ve online versiyonuna katıldık.
Şimdi sizinle hap bilgiler şeklinde bu derslerden aldığım notları paylaşacağım.
Santos her haftanın başında bizi yeni bir alışkanlıkla tanıştırıyor. Bu alışkanlıkların yerleşmesi için tavsiyelerde bulunuyor. İlk önce bu alışkanlıkları sıralamak isterim:
- Güçlü yönleriniz: Karakterinizin güçlü yönlerini keşfedin ve onları verimli şekilde kullanın.
- Tadını çıkarma: Zevk aldığınız anların, alışkanlıkların, insanların ve diğer her şeyin tadını çıkarmaya zaman ayırın.
- Şükretmek: Hayatınızdaki insanlar ve şeyler için minnettarlığınızı ifade ettiğiniz mektuplar yazın kendinize.
- Kibarlık: Nezaket hayatı güzelleştirir. Çok daha iyi hissedersiniz. Kibarlıklarınızı artırın.
- Sosyal bağ: Hayatınızdaki insanlar için daha fazla zaman ayırın ve bu zamanları güçlü bağlarla canlandırın.
- Egzersiz: Fiziksel aktivitenizi haftada birkaç kez, en az 30 dakikaya çıkarın.
- Düzenli uyku: Günde en az 7 saat ve kaliteli uyku uyuduğunuzdan emin olun.
- Meditasyon: Meditasyonu bir hayat rutini haline getirin. Günde 5-10 dakika ile başlayın, zamanla artırın.
İyi iş, bolca para, gerçek aşk, harika vücut; bunlar gerçekten mutluluğa ulaşmak için mutlaka sahip olmamız gerekenler mi yoksa?
Santos bizi buna inandıran düşünce tarzına “zihnin can sıkıcı özellikleri” diyor. Bizi mutsuz eden bu can sıkıcı özellikleri ise şu şekilde sıralıyor:
1. Zihnimizin en güçlü sezgileri çoğu zaman hatalıdır.
Her gün o kadar çok içerik ve görselle yaşıyoruz ki zihnimizin karışmaması mümkün değil. Karşımıza sürekli bizi bizden, en yakın arkadaşımızdan daha iyi tanıdığı iddiasında olan algoritmalar tarafından bir takım içerikler çıkıyor. Bu algoritmaların iradesinde miyiz acaba emin olabilmek mümkün değil. Burada karşımızdaki düşmana karşı kasıtlı ve gerçek bir çabayla mücadele etmemizin öneminin de altını çiziyor Santos. Bu yüzden meditasyon yoluyla daha sadeleşmiş bir zihne sahip olmak ve karşımızdaki bu irade yiyici aktörlerin farkında olmak büyük bir adım olacaktır.
Maddi objelere yatırım yapmayı bırakın hiç sonu gelmeyecek anılara yatırım yapın diyor. Yeni bir araba ya da yeni bir telefon alırsınız bir süre sonra bunların yeni modeli çıktığında artık eskisi kadar keyif almıyor olursunuz. Ama bir Avrupa seyahati öyle mi? Gittiğiniz sanat galerisi, yediğiniz makarnanın tadı asla aklınızdan çıkmaz (tabii ki ilk aklıma gelen ülke dünyanın en güzel ülkesi İtalya oldu) Deneyimlere, anlara ve anılara yatırım yapın! Siz karlı çıkarsınız. Hayat boyu eskimeyecek mutlulular yaratmış olursunuz.
2. Referans noktalarımız
Sosyal medyada geçirdiğimiz vakit hayatımızın ciddi bir kısmı artık. Tüm referans noktamız oradaki figürler. Onların bedenleri, gittikleri tatiller, yedikleri yemekler, evleri, tarzları. Korkunç değil mi sizce de? Kendini bulmak, kendini bilmek hayatın en anahtar kısmı iken sürekli kıyaslama mecburiyeti getiren görsellere maruz kalmak… Mutsuzluktan başka bir şey getirmeyen bir döngü.
Bu yüzden öncelikle sosyal medya bağımlılığından kurtulmak gerekiyor. Hayatınız için odaklanmanız gereken noktayı belirleyin, o nokta asla başka birinin hayatı değil. Sadece sizin sahip olduğunuz ve geliştirmeniz gereken güçlü yönler ile size ait isteklerle kurulu bir yaşam biçimi.
Kendinizi sosyal medya hapsine atmayın. Bu kıyaslamalardan kurtulup kendi mutluluğunuzu ellerinizle yaratın. O anları sadece siz bilebilirsiniz. Bir başkası tavsiye edemez.
Sosyal bağları kuvvetli ve nezaketi baş değeri yapmış insanların çok daha mutlu olduğunu söylüyor araştırmalar. Örneğin kendinize bir kazak almak yerine bunu birine hediye edin ve bu deneyimi tekrarlayın göreceksiniz çok daha mutlu bir birey olacaksınız diyor Santos. Kibar, düşünceli, özenli ve nazik olmak bu da mutluluk için bir yol. Ne kadar kolay ve keyifli değil mi?
3. Dan Gilbert: “Harika şeyler özellikle ilk kez meydana geldiklerinde harikadır, ancak tekrarla harikalıkları azalır.”
Santos için bunun adı Hedonic Adaptasyon. Çoğu zaman böyle bir adaptasyona sahip olduğumuzun farkında bile değiliz. Yani ulaşmak istediklerimize ulaştıktan sonra otopilota bağlanmış gibi yeni arzuların peşine takılıp kısır döngüyü çalıştırmaya devam ediyoruz. Peki ne yapabiliriz?
- Elde ettiklerinizin farkında olmak ve onların tadını çıkarmak bu konudaki ilk adım.
- Olumsuz görselleştirme, yani sanki bu sahip olduklarınız hiç sizin olmasaydı diye düşünmek, beraberinde şükür duygusunu getiriyor ve sahip olduklarınıza daha büyük özenle sarılıyorsunuz.
- Başka birine bu deneyiminizden bahsedin. Böylece yaşadığınız deneyim genişlesin, o an katmerlensin, daha da güzelleşsin.
Tüm bunların üzerine mutlaka oturup biraz düşünmek gerekecektir. Bu düşüncelere tam olarak dalmadan ise benim de küçük bir tavsiyem olacak. Kendi hayatınıza ve kalbinize sahip çıkın. Hep şunu hatırlayın: Mutluluk sizin her sabah uyandığınızda ellerinizle yeniden kurduğunuz bir dünya.
Bitirirken Jacques Brel sizler için söylesin. 1968’e girerken yazdığı dilek mektubu şöyle diyor:
“Hayal etmek basit bir eylem olarak çok önemli. Size hiç bitmeyecek hayaller ve onların her birini gerçekleştirmek için yoğun bir ihtiyaç diliyorum. Sevmeniz gerekenleri sevmenizi ve unutmanız gerekenleri unutmanızı diliyorum. Sessizlikler diliyorum size, sonra uyandığınızda kuş sesleri, çocuk gülüşleri diliyorum. Zamanın getirdiği olumsuz erdemlere karşı direnebilmenizi diliyorum. En önemlisi kendiniz olmanızı diliyorum.”
İlginizi çekebilir: Sabah rutinlerinizi gözden geçirin: Daha verimli bir gün geçirmeniz için 6 öneri