X

Güçlü bir iletişim için daha az konuşmanın ve daha çok dinlemenin 6 faydası

Bir gün kalabalık bir restoranda yemek yerken çevrenizi gözlemleyin; insanlar gerçekten birbirlerini mi dinliyorlar, yoksa konuşmak için sıralarını mı bekliyorlar? Çoğu insan haklı olduğunu düşündüğü konularda, başkalarının kendine ters düşen ifadelerini dinlememeye ve onlara direkt olarak karşı çıkmaya odaklanabiliyor. Ne var ki iş hayatında, evde, toplum içinde sorunlar yaşamamızın en önemli nedenlerinden biri “yanlış” iletişim kurmak. Bu noktada en sık tekrarladığımız iletişim hatalarından biri de karşımızdakini dikkatlice, odaklanmış şekilde dinlemek ve anlamak yerine zihnimizi kendi söyleyeceklerimizle ilgili planlar yaparak meşgul etmek ve sonuç olarak anlatılanları sadece kendi perspektifimizden değerlendirmek. 

Neden daha az dinliyoruz?

Sağlıklı bir iletişimin gereklerinden biri olan, zihinsel pek çok becerinin bir arada kullanılmasını gerektiren dinleme eylemi, iletişime harcanan vaktin yaklaşık yüzde 60’ını kapsıyor. Ancak How to be Heard; Secrets for Powerful Speaking and Listening How to be Heard;kitabının yazarı ve ses uzmanı Julian Treasure, modern dünyada dinleme becerimizin köreldiğini ve bunun birçok nedeni olduğunu belirtiyor. Treasure’a göre; dinlememizi kaybetmemizin nedenleri arasında, sesi kaydetme yollarını icat etmemiz önemli bir yere sahip. Önce yazıyla, sonra ses kaydıyla ve şimdi de video kaydıyla sesleri kaydetmeye başlamamız, doğru ve dikkatli dinlemenin değerini tamamen yitirmemize sebep oldu, olmaya devam ediyor.

Dinleme becerisini kaybetmemizin bir diğer nedeni ise dünyanın çok gürültülü bir yer olması. Günümüzde, arka planda sürekli devam eden bir gürültü varken görsel ve işitsel olarak dinleme eylemini gerçekleştirebilmemiz çok zor ve yorucu bir hal aldı. Artık birçok kişi kulağına taktığı kulaklıklarla yaşıyor ve bu da Treasure’ın deyimiyle sesin paylaşıldığı büyük kamu alanlarını milyonlarca küçük kişisel ses alanlarına dönüştürüyor. Ve sonuç olarak kimse, kimseyi dinlemiyor. Ses uzmanı Treasure’ın sese, konuşmaya ve dinlemeye dair muhteşem konuşması ve dinleme becerilerini geliştirmek için sunduğu çözümler başka bir yazının konusu olsa da, dinlemek isteyenler için:

İyi bir dinleyici olmak için daha az konuşmak neden önemli?

Neden kendi düşüncelerinizi iletmek için bu kadar istekliyken, dinlemek için benzer düzeyde bir motivasyona sahip olmadığınızı hiç düşünmüş müydünüz? Zihninizin kapasitesi dolu bir modem olduğunu ve dışarıdan içeriye veya içeriden dışarıya veri iletemediğini hayal edin. Sorunu çözmek için yapabileceğiniz şeyler modemi kapatıp tekrar açmak ya da bilgisayarınızın modemle olan bağlantısını kesip tekrar bağlanmak. Bu benzetme üstünden gidecek olursak, dinlemektense konuşmayı tercih etmemizin en önemli sebeplerinden biri, zihnimiz hali hazırda doluyken daha fazla veri girişine izin vermenin beynimizin devrelerine aşırı yüklenme, hatırlamaya çalıştığımız şeyleri unutma ve daha da kötüsü konuşmamız için gerekli olan fonksiyonları kullanamama riski oluşturması. 

Özünde dinlemek duyusal bir işlev ve zihnimizin duyusal yükü çok fazla olduğunda, hayatta kalmamız için gerekli olan diğer duyularımızı daha az kullanabiliyoruz. Bu da, dikkatle dinlerken kendimizi güvensiz hissetmemize neden olabiliyor. Öte yandan, konuşmak bir motor fonksiyon ve bilgi paylaşımının ilk 20 saniyesini geçtiğimizde, zihnimizdeki düşünceleri konuşma yoluyla boşaltıyor, stresten arınıyor ve daha fazla veri için fazlasıyla alan açabiliyoruz. Sorun şu ki, o ilk 20 saniyeyi aştığımızda, payımıza düşenden fazla konuşmuş oluyor ve zihnimizde yük olarak tanımladığımız şeyleri bir başkasının zihnine boşaltmış oluyoruz. Ve karşı tarafın dinlemesiyle birlikte zihninin aşırı yüklenmesi en nihayetinde kimsenin kimseyi dinlememesine ve herkesin dört gözle konuşmak için sıranın kendisine gelmesini beklemesine neden oluyor.

İlginizi çekebilir: Etkili bir dinleyici olmak neden önemlidir?

Daha az konuşup daha çok dinlemenin faydaları

İnsanlar arası iletişimde daha az konuşup daha fazla dinlemenin ilişkilerimiz konusunda oldukça fazla getirisi bulunuyor. Herkesin dinlemek yerine konuşmayı tercih ettiği bir dünyada dinleyici pozisyonunda olmak, diğer insanların sizinle konuşmaktan daha fazla zevk almasına, sizinle daha derin paylaşımlar yapmalarına olanak sağlayabilir. Ayrıca dinleme kasınızı güçlü tutmak zamanla beden dili gibi sözel olmayan ipuçlarını daha iyi okuyabilmenize, konuştuğunuz zamanlarda diğerler insanların sizin bakış açınıza daha açık olmasına ve yeni şeyler öğrenmenize katkıda bulunabilir. Daha az konuşup daha fazla dinlemek ayrıca:

1. Karşınızdaki kişinin söylediklerini daha iyi anlamanızı sağlar

Biri sizinle konuşurken ve size bir şeyler anlatırken genelde, duymak istediğiniz şeyleri duyar, o kişinin gerçekten ne anlatmak istiyor olduğuna odaklanmazsınız. Karşınızdakinin kelimelerini yalnızca duymak yerine, anlamaya çalışın. Anlatmaya çalıştığı şeyi, yaptığı vurguları fark edin. Belki de anlatılan şeylerde sizin “göremediğiniz” bir alt metin vardır ve bazı noktaların “altı çiziliyordur”. Dinleyin, duyun ve anlayın.

2. Konuşmadan önce düşünmenize alan açar

Biriyle konuşmadan önce araya uzun dinleme zamanları koymak, karşınızdaki insanla nasıl bir iletişim kurmanız gerektiği hakkında fikir sahibi olmanızı sağlar. Karşınızdakinin söylediklerini kendi süzgecinizden geçirmeden önce gerçekten ne anlatmak istiyor olduğuna odaklanın ve cevabınızı ona göre verin. Böylelikle pişman olacağınız şeyler söylemez, gerçekten verilmesi gereken cevabı verirsiniz. 

3. Az ve öz konuşmanıza yardımcı olur

Bazen bir kişiye bir şey sorarsınız, o kişi size beklediğiniz cevap dışında neredeyse her şeyi söyler. Bu durumun sizi ne kadar rahatsız ettiğini düşünün. Daha az konuştuğunuz ve daha çok dinlediğiniz zamanlarda ağzınızdan çıkan her kelime bir amaçla çıkar, böylece kargaşaya ve yanlış anlaşılmalara yer kalmaz. 

Bir diğer konu; eğer fikirlerinizin karşınızdaki kişinin üstünde bir etki yaratmasını istiyorsanız kelimelerinizi özenle seçmeniz oldukça önemli. Kendinizi olabildiğince net bir şekilde açıklamaya çalışın. Lafı dolandırmadan, gerçekten kafanızdan geçenleri söyleyin, bu sırada kaba tabirlere yer vermeyin. Konuşmanın nabzını yükseltmek hiçbir zaman için doğru bir yöntem değil. Benjamin Franklin’in de söylediği gibi: “Dinlemeyi bilenler, ülkeleri fethedenlerden çok daha büyüktür.”

4. Bir yargıya varmadan önce bilmeniz gereken her şeyi içselleştirmenizi sağlar

Eğer dinlemeye konuşmaktan daha çok zaman ayırırsanız, zamanla size söylenen şeyleri çok daha iyi anlamaya ve yorumlamaya başlarsınız. Konulara objektif yaklaşmayı öğrenirsiniz, bu da çok daha başarılı iletişimler kurmanızı sağlar. Bir toplantıda olduğunuzu düşünün ve herkes spesifik bir konu hakkında farklı düşünceler ortaya atıyor olsun. Böyle bir durumda farklı fikirlerin tümünü dinlemek, sizin çok daha düzgün ve sonuç odaklı bir karar vermenize yardımcı olacaktır.

5. Diğer insanların fikirlerine saygı duymayı öğretir

Birine düşüncelerinizi ve kalbinizi açıp, kocaman bir duvara toslamak oldukça zor ve kırıcı bir durum. Söylediklerinizin ve anlatmaya çalıştığınız şeylerin bir başkası tarafından kabul görmese bile dinlenmesi, anlaşılmaya çalışılması kendinizi çok daha değerli hissetmenizi sağlar. Aynı şekilde karşınızdaki insanın ne anlatmaya çalıştığını daha iyi anlamaya gayret etmek, iletişim kurmaya ayırdığınız zamanı çok daha değerli bir hale getirir, çünkü o noktada devreye gerçek bir fikir alışverişi girer. 

6. Karşınızdaki kişiyi daha yakından tanıma fırsatı verir

Son olarak içinde bulunduğumuz dönemde teknolojinin gelişmesiyle her ne kadar herkese kolayca ulaşabiliyor olsak da, gerçek bir iletişim kurmak da bir o kadar zorlaştı. Çevremizdeki insanların ne yediğine, ne giydiğine, yaşadığı evin nasıl göründüğüne, hatta o dakika ne yaptığına kadar her şeyi biliyoruz. Ancak o kişinin gerçekten nasıl hissettiğine, fikirlerine ve bakış açısına dair pek fazla bilgi sahibi olmuyoruz.

Birini gerçekten tanımak için “gerçek” bir iletişim şart. Gerçek bir iletişim de “dinlemeyi, anlamayı ve analiz etmeyi” gerektirir. Tüm bunları yeni tanıştığınız biriyle sohbet ederken uygulamadan önce, hayatınızda zaten var olan ama yeterince dinlemediğinizi ve dinlemek için zaman ayırmadığınızı düşündüğünüz insanlarla kurduğunuz iletişimlerde uygulamaya başlayabilirsiniz. 

Kaynaklar: Better Up, Pickthebrain.com, Inc.com, Psychology Today, TED Talks

İlginizi çekebilir: Kısa sürede daha pozitif bir iletişim kurmanın 10 etkili ve basit yolu

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale