X

”Crossfit Self Defense” : Savunma sporu olarak Crossfit

Crossfit yapıyor olmaktan çok mutluyum. Aynı zamanda dövüş sanatları ile de uğraşıyorum. Bugüne kadar Muay-Thai, Wing-Tsun, Nunchaku ve Street Self Defense ile haşır neşir oldum. Ancak Hilary Achauer isimli bir atlet, Crossfit ve dövüş sanatlarının birlikte tecrübe edildiği bir derse konuk olarak ‘’Crossfit Journal’’  dergisi için izlenimlerini yazmış. Yazıyı okuduğum an hemen kendisine e-mail aracılığıyla ulaşarak yazımda kullanmak için izin istedim. Hilary konuya olumlu yaklaşınca, bana da sizlerle paylaşmak düştü.

Crossfit, bir dövüş sanatı değil. Yani snatch ve butterfly pull-up’lar sizi gecenin bir yarısı karanlık bir sokakta korumaz. İşte tam burada Tony Bauer isimli savunma sporları eğitmeni tarafından geliştirilen “Crossfit Self Defense”, yani Crossfit ve savunma sanatlarının birleştirilmiş hali devreye giriyor.

  

Snatch                                                            Butterfly pull-up

Boks eğitimi, insana dövüşmeyi öğretir; Crossfit ise bir atlete dönüştürür.

Hilary dersten önce eğitime katılan kadınlarla sohbet etmiş.  Hikayeleri farklı olsa da hepsinin tek bir ortak özelliği var: Kendini korumayı öğrenmek.

Tony Blauer ilginç bir noktayla seminere başlamış. Çoğu eğitmen fiziksel kuvvet ve kondisyona önem verir. Ancak Bauer “Hepsi yaşanan korkuyla ilgili, yarışma günü daha iyi bir atlet olamazsınız ama korkunuzu daha iyi yönetebilirsiniz.” diyerek işin psikolojik kısmına eğilmiş.

Bütün şiddet kurbanlarından aynı şeyi duyarsınız: “Bir şeylerin yanlış gittiğini biliyordum. İçimde kötü bir his vardı.” Eğer böyle bir his duymaya başladıysanız, durun ve bunun neden kaynaklandığına odaklanın. Bauer’in geliştirdiği bu sistemin adı S.P.E.A.R. (Spontaneous Protection Enabling Accelerated Response) İlk başta karışık gelebilir ancak temeli, insan vücudunun tehlike anında verdiği içgüdüsel tepkileri kendi yararına kullanıp kendini korumasını sağlamak.

Savunma sporu olarak Crossfit

Bauer’in kısaca kendisini tanıtmasından sonra Crossfit atleti olan Jeremy Kinnick seminere katılma sebebinin, kendisini ve ailesini korumayı öğrenmek olduğunu söylüyor. Aynı zamanda bu teknikleri Crossfit atletlerini zihinsel olarak müsabakalara hazırlamak için kullanıyormuş.

Crossfit ve savunma sporları

İster dövüş, ister WOD (workout of the day, -günün çalışma progamı-) olsun, korkuyu yönetmek başarının temel anahtarıdır ve bunun da en iyi yolu bir stratejiye sahip olmaktır. Bu yüzden her WOD, bir dövüştür. Ve kötü adam da kara tahtada yazılı WOD programıdır. Bauer’e göre Crossfit esnasında kullanılan bir çok hareket, kişinin kendini savunması sırasında kullanılanlarla benzerlik gösteriyor.

Bunu ispatlamak istercesine az önce söz alan Kinnick’i karşısına alarak yüzünü kavrıyor ve Crossfit’in popüler WOD’larından (duvara 150 kez top atma) Karen isimli WOD’a gönderme yapıyor.

“Defalarca şınav çektiniz ve biri size yaklaştığında onu kuvvetlice iterek, aslında dikey bir şınav çekmiş olursunuz”

Hilary’e göre derste güvenlik çok önemli. Ancak biriyle güreşirken ondan kaçmak için, her ne kadar partneriniz de olsa yüzünü itmek zorunda kalıyorsunuz. Kendisi bu durumu; “Nasıl ki olimpik kaldırışı haltere dokunmadan öğrenemeyeceğiniz aşikarsa, bu hareketleri tekrarlamadan da kendiniz korumayı öğrenemezsiniz” diye özetliyor. Aslında Bauer’in ilk hareketlerden biri olarak ayı sarılmasını (bear hug) seçmesi tesadüf değil.  Seminere gelenler ilk başta henüz tanıştıkları biriyle bu şekilde temas etmeyi tuhaf bulmuşlar, ama Bauer de zaten tam olarak bunu amaçlamış. Hatta bu beklenmedik bir yabancı tarafından yapılan ani dokunuşun sokakta insanları paralize ettiğini düşündüğünden, bunun en az teknikler kadar önemli olduğunu düşünüyor.

Savunma mekanizmaları

Yine Bauer’e göre vücudun otomatik olarak alacağı korunma / kaçınma şekli; parmakların açık olduğu (evet, yumruk değil), kolların 90 derece yüzü koruyacak şekilde kırık ve dizlerin bükük bir pozisyonda olduğu hal. Bunu ispatlamak için de bir fotoğraf gösteriyor. Fotoğrafta bir beysbol maçında vuruşu yapan oyuncunun sopasının kırılıp seyircilere doğru fırladığı görülüyor. Ve izleyicilerin hepsi sopadan korunmak için kendiliğinden tam da Bauer’in tarif ettiği pozisyonu almış. Bunu için antrenman yapmaya ihtiyacınız yok. Eller kendiliğinden komuta merkezini, yani kafayı koruyacaktır.

Pull-up

WOD’da en nefret ettiğimiz hareketi görünce (benimki pull-up 🙂 )bir anda motivasyonumuz düşer ve isteksizleşiriz. Bauer duyguyu ani saldırılardaki korku duygusuna benzetiyor ve yenmek için de özellikle bu hareketlerin olduğu WOD’larda daha istekli çalışmamızı öğütlüyor.

Bir kavga esnasında, ne hissettiğinizin önemi olmadan, her şeyinizi ortaya koymalısınız. Bir plana sahip olmanın da önemi bu. Bauer bir gün tahtaya günün WOD’unu yazmaya başlamış ve henüz sadece setlerin tekrar sayılarını yazdığında bile öğrencilerinin paniklediğini görmüş. Bunun üzerine öğrencileri tahtanın önüne toplayarak 21 tekrardan korkmamaları, bunu bir plan yaparak 3 tekrardan 7 kez şeklinde düşünmeleri gerektiğini anlatmış. Bu planlamayı her atletin fiziksel ve mental özelliğine göre yapmış. Bunun sonucunda neredeyse %50’ye varan performans artışları görmüş. Sonuç: “Plan varsa, beyin daha rahat hareket eder.”

Zihinsel antrenman bittikten sonra fiziksel antrenmana geri dönülüyor. Bauer’in sisteminde kiloya göre eşleşme yok, bu yüzden her an iki katınız bir partnere sahip olabilirsiniz. Hiç önemli değil. Dirsek ve dizler yeterli. Crossfit klasiklerinden olan knees-to-elbows veya box jumps hareketleri özellikle kadınlar tarafından savunma için kullanılıyor.

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

 

Kaynak: Crossfit Journal – Ocak 2013 Sayısında bulunan Hilary Aucher’in “Dark-Alley Defense” makalesi

Onur Özdeniz: Av. Onur Özdeniz liseyi Saint-Michel’de okumuş, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuş ve yine aynı üniversitede “Spor Yöneticiliği Yüksek Lisans Programı”nı yüksek dereceyle tamamlamıştır. 2010-2012 seneleri arasında Türkiye Futbol Federasyonu Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun önce avukatlığını sonra koordinatörlüğünü yapmıştır. Şu anda avukatlık yapıyor. Avukatlığın yanı sıra uzak doğu sporları ve crossfit ile yakından ilgilidir. Muay-thai, kick-boks, wingchun ve nunchaku ile uğraşmıştır.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale