X

Yeni nesil empati ‘cringe’ nedir: Kendimiz ve başkaları adına utanç duymak

“Bugün de başkası adına utandık” dediğiniz oluyor mu? Eski bir fotoğrafınıza bakarken “gözlerim kanadı, o nasıl kombin” diye kendi kendinize söylendiğiniz ya da geçmişte yaptığınız bir paylaşıma denk gelince “ah görmez olaydım, neler yazmışım öyle” dediğiniz? Cevaplarınız evetse, muhtemelen “cringe” kavramına çoktan aşinasınız ve belki de söylemlerinizde sıkça yer veriyorsunuz. Cringe duygusu, modern dünyada hem psikolojik hem de kültürel açıdan incelenebilecek olan, oldukça popüler bir fenomen. Özellikle sosyal medya platformlarında yaygın olarak kullanılan bir terim haline gelen cringe nedir, neden bu duyguyu hissederiz, gelin yakından bakalım.

Tiksinmek mi utanmak mı: Cringe ne demek?

Aslında, tiksinmeyle karışık utanç duygusu diyebiliriz. Kelime anlamı; “bir durumun rahatsız edici ve utanç verici olduğunu anlatan duygu” olarak tanımlanan cringe, aynı zamanda bir başkasının yaptıklarından, söylemlerinden ya da sergilediği davranışlardan onun adına utanç duymak anlamına da geliyor, bir nevi ikinci el utanç. Ancak, günümüzde cringe duygusunu yalnızca başkaları için hissetmiyoruz; kendi yaptıklarımız için de utanç duyabiliyor, hatta ‘tiksinebiliyor’, kısacası cringe hissedebiliyoruz.

Utanç duygusunun baskın olduğu, ancak tuhaflık hissiyle de harmanlanan ve kaçınma, görmezden gelme isteği uyandıran cringe, genellikle olay ve durumların toplumsal normlara uymadığı zamanlarda ortaya çıkıyor. Tabiri yerindeyse kendimize veya bir başkasına yakıştıramadığımız, beklentilere uymayan davranış ve tutumlar, cringe duygusunun yeşermesine neden olabiliyor ve rahatsızlık veriyor.

Gülünç, rezil ve hatta belki de ‘tiksinç’ olarak yorumladığımız bir davranışı gördüğümüzde kendimizi o davranışı sergileyen kişinin yerine koyup, onun adına çok derin bir utanç hissedebiliyoruz. Aynı duyguyu kendi yaptığımız bir davranış karşısında da duyabiliyoruz, özellikle de geçmişte yaptığımız ve bugün yeniden karşımıza çıkan konularda. Tıpkı eski bir fotoğrafımızda eleştirdiğimiz giyim şeklimiz ya da ‘bunu ben mi yazmışım’ diyerek reddetmek istediğimiz eski bir yazımız gibi…

Hayatımızın birçok alanında, belki de çoğu zaman farkında bile olmadan, bir şeyleri izlerken, birilerini gözlemlerken ya da sosyal medyada gezinirken cringe duygusu ile karşılaşabiliyoruz. Ya da kendi ‘zaman tünelimizde’ yolculuk yaparken… Kısacası, pek çoğumuz için bu duygu artık fazlasıyla tanıdık. Peki, bu duygunun bir kökeni var mı, psikolojik temellere dayanıyor mu ya da modern dünyada nasıl bir rol oynuyor?

Cringe duygusunun ardında ne var?

Cringe! Hepimiz bunu artık dile getiriyoruz ya da pek çok kişinin dile getirdiğini görüyoruz. Ama dahası hepimiz bu duyguyu ‘hissediyoruz’. Yalnızca duygusal olarak değil; fiziksel olarak da. Uzmanlar; çok az duygunun cringe kadar fiziksel bir şekilde tezahür ettiğini söylüyor. Nasıl mı? Gergin omuzlar, buruşmuş yüz, kasılan bir karın, kısılan gözler, kızarmış yanaklar, hızlanan kalp atışları ve çevrilen kafa… Evet, işte bu cringe duygusunun adeta vücut bulmuş hali. Ne kadar tanıdık değil mi? Bir düşünün, en son ne zaman bu duyguyu ve beraberinde getirdiği fiziksel etkileri deneyimlediniz, eminiz ki çok uzak bir tarih değildir. (Ne de olsa özellikle başkaları adına utanacağımız şeyler her gün oluyor…)

Ünlü Psikolog Dr. Tara Quinn-Cirillo, cringe duygusunun aslında çok doğal bir duygu olduğunu ve klinik bir terim olmasa da herkesin bildiği, deneyimlediği bir durum olduğunu belirtiyor. “Tuhaf veya utanç verici durumlara karşı verilen fizyolojik ve duygusal tepkilerin tümü” olarak cringe duygusunu açıklayan Dr. Quinn-Cirillo, bu duygunun hem içsel hem de dışsal sebepleri olabileceğinin de altını çiziyor. Toplumun beklentileri, sosyal baskı, kişisel inançlarımız ve değişen koşullar, cringe duygusunun altında yatabiliyor. Kendi kafamızda yarattığımız benliğimiz ile başkalarının gözünden görünen kendimiz uymadığında ya da başkaları bizim (veya toplumun) onlardan beklediğimiz gibi davranmadığında aradaki bu uyuşmazlık cringe duygusunu açığa çıkarıyor.

Kendi adımıza veya bir başkası adına utanmak, gördüğümüzden, duyduğumuzdan ‘tiksinmek’, geçmişte yaşadığımız bir durumdan kaçınmak gibi durumların son gerece doğal olduğunu söylüyor. Ve duygusal tepkilerin fiziksel şekilde tezahür etmesinin de oldukça yaygın bir durum olduğu paylaşıyor. Cringe duygusunun asıl nedeninin ise yaşadığımız olay veya durumdan uzaklaşma isteği olduğunun altını çiziyor ve ekliyor: “Birçok durumda fiziksel olarak kaçamayız, kendimizi uzaklaştıramayız, ancak ‘cringe’ aslında kaçmak istediğimizi göstermenin bir yoludur.”

Peki, hep bir şeylerden, geçmişte yaptıklarımızdan, başkalarının söylem ve davranışlarından ‘tiksinerek utanacak mıyız?’ Cringe ne demek bildiğimize ve altında yatan temelleri anladığımıza göre, yine de devam edecek miyiz ‘cringelemeye’?

Cringe olmalı mı olmamalı mı?

Hem olmalı hem olmamalı Nasıl yani diye meraklanmadan açıklayalım; cringe aynı zamanda son zamanların en yaygın popüler komedi kültürünün de bir parçası. Pek çok dizi bunu başarılı bir şekilde kullanarak yüzümüzü güldürmeyi başarıyor. En başta da ‘cringe sahneleri’ ile her platformda paylaşılan The Office. Bu eğlenceli sitcomu bir kez izlediyseniz ya da sahnelerine denk geldiyseniz cringe ile ilgili kafanızda oluşan soru işaretleri bir anda aydınlanabilir. Sonuçta, gülüyoruz, eğleniyoruz, öyle değil mi? Birçok yapım cringe ögelerinden faydalanarak komik içerikler sunabiliyor.

Ancak, işin bir de gerçek yaşam boyutu var. Dizilerde, filmlerde görünce gülüp geçtiğimiz cringe duygusu günlük yaşamda pek de eğlenceli değil. Neticede bunu yaparken, özellikle kendimiz adına utanırken, çoğu kez benliğimizi eleştiriyor, eleştirmekle de kalmayıp yerden yere vurabiliyoruz. E bu da biraz haksızlık değil mi… Öz güvenimizi zedeliyor, yaptığımız, söylediğimiz, giydiğimiz, yazdığımız şeyleri beğenmiyor, kendimize dair birçok şeyden ‘tiksinerek utanıyoruz’ yani kendimizi cringeliyoruz.

“Zihninizin size davranışlarınızın başkaları tarafından nasıl algılanabileceğine dair ‘yargı’ düşünceleri gönderdiğini fark etmeye çalışın. Durumun ‘gerçeklerini’ kolayca kaybedebiliriz ve durumu gerçekte olduğundan çok daha kötü görebiliriz” diyor Dr. Quinn-Cirillo. Diğer bir deyişle, kendinizi sürekli bir başkasının gözünden nasıl göründüğünüzü düşünerek yıpratmayın.

Aksi halde bu cringe döngüsünden yıllar boyunca çıkamazsınız. Bugün, iki sene önceki birr dans videonuzu cringelerken, seneye de bugün giydiğiniz bir kıyafet için aynı duyguyu hissedebilirsiniz. Taylor Swift’in New York Üniversitesi’nde yaptığı doktora konuşmasını hatırlayın: “Utançla (cringe ile) yaşamayı öğrenin, utanmaktan ne kadar kaçınmaya çalışırsanız çalışın, hayatınıza geriye dönüp baktığınızda cringe hissedeceksiniz.” Dr. Tara Quinn-Cirillo da konuya benzer bir yerden yaklaşıyor ve cringe duygusunun bizi sınırlamasına izin vermememiz gerektiğini söylüyor. Yani, siz siz olun sitcom sahnelerindeki cringelere gülüp geçin ama ne kendiniz adına ne başkası adına utanarak kendinizi yıpratmayın, en azından bunu alışkanlık haline getirmeyin.

İlginizi çekebilir: Ruhsal eğitmen olarak duygularımız: Suçluluk ve utanç

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

“Migros ile İyisin”: Üreticiden tüketiciye herkese iyi gelecek bir alışveriş deneyimi

Hepimiz hayatımız boyunca hem kendimiz hem de sevdiklerimiz için en iyisini istiyor, en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Her zaman doğru seçimler yapmanın ve attığımız her adımın güvenilir olmasının peşindeyiz. Bu yüzden alışveriş yaparken sahip olduğumuz standartlar oldukça yüksek. Hem kaliteli hem güvenilir ürünler bulmak hem de bütçemize dost tercihler yapmak istiyoruz. Ancak, günümüz koşullarında tüm bu standartları sağlayan alışverişler yapabilmek pek kolay görünmüyor.



Güzel haber şu ki; 70 yıllık köklü geçmişiyle Türkiye’de modern perakendenin kurucusu ve “yeni nesil perakende” anlayışının mimarı olan Migros, “Migros ile İyisin” diyerek iyi bir alışveriş deneyimi sunmanın ötesine geçiyor. “Hepimize İyi Gelecek” mottosuyla yola çıkan Migros, çalışanından müşterisine, çiftçisinden tedarikçisine çepeçevre dokunduğu herkese sesleniyor ve dokunduğu tüm paydaşlarıyla çok büyük bir ekosistem yaratıyor.

Herkes için en iyiyi sunan bir alışveriş ekosistemi

Çoğu zaman göz ardı ediliyor gibi görünse de gerçek bir alışveriş deneyiminin arkasında yalnızca tüketiciyle sınırlı kalmayan çok büyük bir ekosistem var. Bu ekosistemin bilincinde olan Migros, her paydaşın önemini biliyor ve bu anlayış doğrultusunda hareket ediyor. Üreticiden tedarikçiye, çalışanlardan müşteriye kadar geniş bir ağda herkes için en iyisini sunan Migros, 75 bin çalışanıyla, 23.500 iş ortağıyla sürdürülebilir ve güçlü bir iş birliği modeline sahip. Müşteri odaklı oluşunun yanı sıra yerli üreticilere sağladığı destekle de bu ekosistemin güçlenmesine katkı sağlayan Migros, iş ortaklarına da her zaman büyüme imkanı tanıyor.



Yerli üreticiler, ürünlerini güvenilir bir şekilde tüketicilere ulaştırmanın mutluluğunu ve rahatlığını yaşarken, tüketiciler de kaliteli, taze ve uygun fiyatlı ürünlere kolayca erişebilmenin konforunu ve keyfini sürüyor. Sunduğu geniş ürün yelpazesi, uygun fiyat politikası ve güçlü kampanyalarıyla Migros, her alışverişte müşterilerinin gönlünü fethetmeyi başarıyor. Tüm bunların yanı sıra hem doğaya hem de üreticiye iyi gelen bir anlayışla çalışan ve sürdürülebilir tarım uygulamalarını, doğal kaynakların korunmasına yönelik adımları destekleyen Migros, her geçen gün ekonomiye, tarıma ve istihdama katkı sağlamaya devam ediyor.

Migros Müşteri Deneyimi Stratejisi ve Pazarlama İletişimi Direktörü Sinem Serdar da “Migros’un dokunduğu herkes üzerinde güçlü pozitif etkisi var” diyerek Migros’un tüm Türkiye’ye iyi gelen bir anlayışla çalışmalarını sürdürdüğünün bir kez daha altını çiziyor. Bu anlayış sayesinde Migros, alışverişin çok ötesinde bir değer sunarak Migros ile İyisin mottosunun arkasındaki güçlü ağı korumaya devam ediyor.

*Bu yazı Migros katkılarıyla hazırlanmıştır.





İlgili Makale