X

Covid-19 ile ilk tanıştığımız günden bugüne dünyada neler, nasıl değişti?

Bundan yaklaşık 1 buçuk yıl önce, 2020 yılının Ocak ayında hepimiz bulaşıcı bir virüsün ortaya çıktığı haberiyle gözlerimizi Çin’in belki de daha önce adını bile duymadığımız Wuhan şehrine çevirdik. Metro istasyonlarında aniden bayılıp düşen insanların görüntüleriyle başlayan, katı kısıtlamaların ilk etapta hepimizde şaşkınlık yarattığı ve alınan tüm önlemlere rağmen tüm dünyaya yayılmasıyla çok değil, sadece bir ay sonra global bir salgının başlamasına ve ‘pandemi’ kelimesiyle tanışmamıza neden olan Covid-19, adeta dünyanın eksenini yerinden oynattı.

Pandemi sürecinde ülke olarak ilk kez tam kapanma süreciyle tanışmış olsak da pek çok ülkenin salgınla mücadele sürecinde olumlu sonuçlar alınmasının en etkili yolları tam kapanma ve beraberinde gelen aşılama çalışmaları oldu. Geçtiğimiz hafta dünya genelinde yeni vaka sayısı 5.7 milyonken, nüfuslarının yarısından çoğunu aşılayan ülkeler, vaka ve ölüm sayılarını düşürmeyi başardı. Aşılama konusunda ciddi adımlar atan ABD, İngiltere ve İsrail’de hayat neredeyse normale döndü. Yeni Zelanda ve Avustralya’da tam kapanma ve aşılamayla birlikte yeni vaka sayısı tek hanelere indi, bazı eyaletlerde hiç aktif vaka kalmadı. Aşının etkileri sadece hastalığın önlenmesinde değil, bulaşmanın engellenmesinde de önemli bir rol oynuyor. Newscientist’te yayımlanan yeni bir araştırmanın sonuçlarına göre aşı, bulaşmanın önlenmesinde de %90 gibi ciddi bir oranda etkili.

Mayıs 2021 itibariyle dünya Covid-19 salgınında hangi noktada?

Yaklaşık bir yıl önce, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) COVID-19’u küresel bir salgın olarak ilan etti. Hiçbirimiz için tanıdık olmayan, bilinmezliklerle ve korkuyla dolu bu süreçte hastalığın belirtilerinden tedavisine, önleyici uygulamalardan iyileşme süreçlerine; bu küresel sağlık krizinin uzun vadeli etkilerinin anlaşılması yıllar alacak olsa da, şimdiye kadar gelinen süreçte neler olduğuna az ya da çok hepimiz hakimiz. Pandeminin küresel etkilerinin günümüzde geldiği noktayı özetlemek için dünden bugüne nelerin değiştiğine gelin yakından bakalım.

Covid-19 dünya genelinde ölüm sebebi olarak 4. Sırada yer alıyor

Tüm dünyanın salgınla mücadelesini gün be gün takip ederek güncel rakamları açıklayan Worldometers istatistiklerine göre, 2020’nin Mart ayından günümüze kadar tam 2.7 milyon insan Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. 2019 yılıyla karşılaştırıldığında, dünya genelindeki ölümlerin ilk beş sebebi arasında artık koranavirüs var.

2019 yılında dünya genelinde 55.4 milyon insan hayatını kaybetti. Ölüm sebepleri arasında kalp hastalıkları 8.9 milyonla birinci sıradayken, bunu 6.2 milyon ölümle felç ve 3.2 milyon ölümle akciğer hastalıkları izledi. İlk üçte yer alan bu ölüm sebeplerinin ortak özelliğiyse, hiçbirinin bulaşıcı olmaması. Ancak Covid-19 bu hastalıklardan farklı olarak bulaşıcı olduğu için yeni ortaya çıkmış olmasına rağmen geldiğimiz noktada en büyük 4. ölüm sebebi olarak listelerdeki yerini aldı.

Covid-19’un kendisi başlı başına bir ölüm sebebi olmasının yanı sıra, dünya genelinde pek çok hastanenin yoğun bakım servislerindeki doluluk, sağlık hizmetlerinin yetersizliği ve virüs bulaşması riskini göze alamayan pek çok insanın sağlık hizmetlerine başvurmaktan çekinmesi nedeniyle dolaylı olarak da pek çok insanın ölümüne sebep oldu. Dolayısıyla henüz kesin rakamlar açıklanmamış olsa da, Covid-19 dışında kalan pek çok ölümün de pandemiyle bağlantılı olarak artmış olması öngörülüyor.

Covid-19 ruh sağlığımızı nasıl etkiledi?

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), dünya çapında yaklaşık 1 milyar insanın hali hazırda en az bir ruh sağlığı problemiyle yaşadığını öngörüyordu. 2019 yılında 703.000 kişinin ruh sağlığı problemleri nedeniyle intihar etmesi, intiharı en yaygın 17. ölüm nedeni haline getirdi. Buna rağmen WHO’nun açıkladığı verilere göre ülkeler, ulusal sağlık bütçelerinin sadece yaklaşık yüzde 2’sini ruh sağlığına harcıyor.

Birleşmiş Milletler, COVID-19 salgınının ruh sağlığı yaşayan kişilerin sayısında ve rahatsızlıkların ciddiyetinde uzun vadeli bir artışa neden olacağını söylüyor. Uzun süreli karantinaların ve sosyal mesafenin ruh sağlığı üzerinde yarattığı etkilerle ilgili araştırmalar devam ediyor. COVID-19’un küresel olarak ruh sağlığı üzerinde nasıl bir etkisi olduğuna dair büyük ölçekli bir veriye henüz sahip değiliz, ancak daha küçük ölçekli birkaç çalışma pandemi döneminin özellikle anksiyete, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu görülme oranlarında ciddi bir artışa neden olduğunu gösteriyor.

Bu dönemde ruh sağlığının korunması için Dünya Sağlık Örgütü Ruh Sağlığı ve Bağımlılık Bölümü Direktörü Dr. Devora Kestel sağlıklı yaşam alışkanlıklarından oluşan bir rutinimizin olmasını, yakınlarımızla uzaktan da olsa iletişim içinde kalmamızı, alkol ve madde kullanımından uzak durmamızı, sosyal medya kullanımının ve haber sitelerini takip etmenin mümkün olduğunca azaltılmasını, en önemlisi de ihtiyaç halinde mutlaka profesyonel destek alınmasını öneriyor.

Karantina önlemleri, tam kapanma ve Covid-19 aşısı ile ilgili çalışmalar süreci nasıl etkiledi?

Salgının yayılmasını önlemek için sürdürülen karantina kısıtlamaları, şimdiye kadar dünyanın neredeyse 3’te 2’sinde uygulandı. Bazı ülkeler haftalarca, bazı ülkelerse aylarca tam kapanma kararını uyguladı.

Oxford Üniversitesi tarafından yayınlanan COVID-19 Government Response Tracker raporuna göre 2021 yılı itibariyle 100’den fazla ülke zorunlu haller dışında evden dışarı çıkmamak üzere karantina uygulamalarını başlattı.

Rapora göre 16 Ocak 2020 ve 15 Ocak 2021 arasında; Bolivya (320 gün), Peru (307 gün), Honduras (306 gün), Paraguay (305 gün), Arjantin (303 gün), Bahamalar (302 gün), Jameika (302 gün), Venezuela , El Salvador (301 gün) ve Hindistan (300 gün) en uzun tam kapanma uygulayan ülkeler oldu.

İngiltere’de sokaklarda maskesiz dolaşan ve restoranlarda yemek yiyen insanlar, ABD’de maske zorunluluğunun kaldırıldığı eyaletler, Tel Aviv’de denize giren insanlar, Avustralya’da normale dönen hayat tüm dünyaya karantina önlemleriyle birlikte aşının da ne kadar önemli olduğunu göstermiş oldu. Yeni varyantların ortaya çıkması herkesi endişelendirse de, aşılanan ülkelerde yüksek yaş gruplarında ölüm oranının %80’lere kadar varan oranlarda düştüğü gözlemlendi.

Örneğin, 328 milyon nüfuslu ABD nüfusunun %39’u tek doz, %25’i ise çift doz aşılandıktan sonra, Ocak başında 3500’e varan ölüm sayıları 350’lere kadar geriledi. Benzer şekilde nüfusunun yaklaşık %65’ini aşılayan İngiltere’de Ocak ayında 1240 olan günlük ölüm sayısı, şu an tekli hanelerde. İsrail de benzer şekilde nüfusunun %70’ten fazlasını aşılayarak ve sadece aşı olanların sosyal hayata karışmasına izin vererek günlük ölüm sayısını 4’e kadar indirmeyi başardı.

Dolayısıyla Türkiye’de de tam kapanma ile birlikte azalması beklenen vaka sayılarıyla paralel olarak nüfusun büyük çoğunluğunun aşılanması mümkün olabilirse, hem bulaşıcılığın hem de vaka sayısının azaltılması anlamında umut verici gelişmeler bizi bekliyor diyebiliriz.

Ülke ekonomileri ve işsizlik oranları pandemi sürecinden nasıl etkilendi?

Bu dönemde sağlık harcamalarının artması ve kısıtlamalar nedeniyle seyahat yasaklarının olması gibi pek çok farklı sebepten dolayı tüm ülke ekonomileriyle birlikte global ekonomi de ciddi ölçüde zarar gördü.

Dünya Bankası tarafından yayınlanan verilere göre 2020 yılında küresel ekonomi %4.3 oranında daraldı. Hali hazırda ekonomik zorluklarla karşı karşıya olan ülkeler daha da borç altına girdi. Oxfam International tarafından hazırlanan bir raporda, dünyanın en yoksul ülkelerinin pandeminin ekonomik etkilerini atlatmasının on yıldan fazla sürebileceği tahmin ediliyor. Diğer yandansa Dünya Bankası, küresel ekonominin 2021’de aşı uygulamaları ve iyileşmeye öncülük eden yatırımlarla yüzde 4 oranında büyümesini bekliyor.

Ekonomik daralmanın ve krizlerin en olumsuz etkilediği ülkelerse fakirlik sınırındaki ülkeler oldu. Son 20 yılda ilk kez, küresel anlamda fakirlik sınırı en düşük seviyeleri gördü. Dünya Bankası verilerine göre koranavirüs salgını nedeniyle 119 milyon olan fakirlik sınırındaki insan sayısı, günümüzde 124 milyon insana ulaştı. Geldiğimiz noktada toplamda 730 milyon insan günde 2 doların altında bir gelirle geçinmeye çalışıyor ki bu rakam, toplam dünya nüfusunun yaklaşık %10’una denk geliyor.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) son işsizlik rakamlarına göre 2020’de 114 milyon kişi işini kaybetti. Ancak sadece pandemi nedeniyle ortaya çıkan işsizlik oranını ölçümleyebilmek için, resmi olarak açıklanan işsizlik rakamları tek başına yeterli değil. Birçok çalışan ekonomideki hareketsizlik nedeniyle iş gücünden kendi isteğiyle çekilmek zorunda kaldı. Her ne kadar ekonomik zorluklar nedeniyle işyerini kapatmak zorunda kalan ya da işten çıkarılan kişiler ekonomi normale döndükten sonra istihdam edilebilecek durumda olsalar da, gelecekte çok daha düşük çalışma saatleriyle ve ücret kesintileriyle çalışmak durumunda kalmaları olası.

Kadınlar ve genç yaştaki çalışanlar, pandeminin beraberinde getirdiği işsizlikten en çok etkilenen gruplar arasında yer alıyor. Bu da cinsiyet eşitsizliği konusunda hala alınması gereken çok uzun bir yol olduğu ve çalışma yaşamına yeni adım atmayı bekleyen bir neslin karşı karşıya kaldığı tehlikeyi işaret ediyor.

Uzaktan eğitim: 1.7 milyar öğrencinin eğitim bilançosu

UNESCO’nun yayınladığı verilere göre 2020’de okulların ve üniversitelerin kapanması 188 ülkeden 1,7 milyardan fazla öğrencinin, diğer bir deyişle dünya öğrenci nüfusunun yaklaşık yüzde 99’unun eğitim sürecini aksattı.

UNESCO’nun en son verilerine göre bugün, dünya öğrenci nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan yaklaşık 900 milyon öğrenci, 29 ülkede eğitim sürecinin tamamen durdurulması 68 ülkedeyse eğitimin uzaktan hale getirilmesinin yarattığı zorluklar nedeniyle eğitim hayatında zorluklarla karşı karşıya.

Çevrimiçi eğitim uygulamaları derslerin sanal olarak da olsa devam etmesine izin verirken, BM, özellikle yoksul ülkelerde veya kırsal alanlarda yaklaşık 500 milyon çocuğun teknolojik imkansızlıklar ve internet altyapısı eksikliği nedeniyle uzaktan öğretimin dışında bırakıldığını tahmin ediyor. Oxfam tarafından yayınlanan raporsa, pandeminin kız çocuklarının eğitiminde son 20 yılda kazanılan küresel ilerlemeyi tersine çevireceğini, eğitimde fırsat eşitsizliğinin daha da artıracağını öngörüyor.

Pandemi, çevre kirliliği ve iklim krizini nasıl etkiledi?

Tüm dünyada karantinaların ve kısıtlamaların en yoğun olduğu 2020 yılının Mart ayında, doğanın ve çevrenin insan müdahalesinin azalmasıyla birlikte nasıl hızlıca iyileştiğinden Güzel şeyler de oluyor: Koronavirüs gündeminde umut veren haberler yazımızda bahsetmiştik. Özellikle hava kirliliği nedeniyle sokakta nefes bile alınamayan Çin’de havanın son yılların en yüksek temizlik seviyesine geldiğine, Venedik’te kirli su akan kanalların temizlendiğine ve canlılığın artığına yönelik haberler hepimiz için umut verici gelişmeler olmuştu.

Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporu, küresel enerjiyle ilgili CO2 emisyonlarının 2020’de genel olarak yüzde 5,8’e düştüğünü ortaya koydu, ki bu sanayileşmenin başladığı II. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük azalmaydı. Ancak son veriler, küresel CO2 kirliliğinin Covid öncesi seviyelere geri döndüğünü gösteriyor.

CO2 emisyonlarının yanı sıra, hijyen nedeniyle daha fazla su tüketilmesi ve kimyasal atıkların çoğalması, maske ve eldiven gibi tıbbi atıklarla birlikte tek kullanımlık plastiklere dönülmesi plastik kirliliğiyle ilgili ciddi sorunlar yaşanabileceğine işaret ediyor.

Koronavirüs öncesi ve koronavirüs sonrası olarak ikiye ayrılan, eski normalden yeni normale geçiş sürecinde tüm dünya olarak zorlu bir sınav veriyoruz. Özellikle aşıyla ilgili çalışmalar ve alınan sıkı önlemler sürecin iyiye gitmesi açısından umut vaadediyor. Tam kapanma sürecinin ve aşılama çalışmalarının, diğer tüm ülkelerde olduğu gibi bizde de olumlu sonuçlanmasını umuyoruz.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale