“Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez…” Mevlana Celaleddin Rumi
Öncelikli olmak hakkımızdır. Öncelikli olmak isteriz. Önce bizim işimiz tamamlansın. Sıranın en sonunda olsak bile öncelikle bizim hakkımız teslim edilsin. Öncelikli olarak bizim çocuğumuzun adı okunsun. En önde oturabilelim. Son anda gelsek de, kocaman bir kuyruğun en sonunda olsak da en öncelikli olan tabii ki bizlerizdir…
Bu durumda garipsenecek ne var canım! “Ben” her şeyden ve herkesten daha değerlidir. En zengin olan “ben” olmalıdır, en popüler olan da “ben” olmalıdır, en doğru olan da her daim “ben” olmalıdır… Bunun neyi yazı olacak kadar önemli diye içinizden geçirdiniz belki de… Ben sizlerle birlikte bugün cömertlik hakkında düşünelim istiyorum bugün…
Birçoğumuz cömertliği kaybetmek olarak görmekteyiz. Yani karşılıksız verdiğimizde başka bir deyişle “paylaştığımızda” eksileceğimizi düşünüyoruz. İşte bu inancımıza bakalım istiyorum daha yakından, gerçekten sahibi olmadığımızı verdiğimizde gerçekten kaybetmemiz mümkün müdür?
Doğada bizler gibi paylaşmaktan kaçınan, aman cömert olursam kaybederim, paylaşırsam azalırım diye düşünen bir tek canlı daha var mıdır? Cömertliğin özü nedir ve bizler bugün geldiğimiz noktada bunu neden unuttuk? Annemizin karnında bulunduğumuz günlerde bile bizimle paylaşılmadı mı? Henüz bu dünyaya resmi olarak “iştirak” bile etmediğimiz bir zamanda bize verilmedi mi? Eğer bir güç var ise ve o daha ilk “anımızda” bile bize bu derece bollukla, bu derece muhteşem bir cömertlikle bahşediyorsa, bizlerin de bunu birazcık olsun örnek almamız gerekmez mi?
Neden vermekten kaçınırız? Yani paylaşmanın önüne geçen temel etken nedir? Öncelikle paylaşmak durumumuz para için geçerli olabilir, bir kilo kirazımız olabilir veya yeni aldığımız iki adet çantamız da olabilir. Şimdi gelin bu örnekte ortak bir kavram olarak para üzerinden ilerleyelim. Paramızın “sınırlı” olduğu görüşü paylaşmanın önüne geçen ilk engeldir. Bunun vazgeçilmez destekçisi ise “ya bir gün ihtiyacım olursa,” “ya bir gün zor durumda kalırsam,” “ya bir gün kullanmam gerekecek olursa” korkumuzdur. Bu korkular “yokluğun,” “sınırlı olduğu inancımızın” ve “bir gün mutlaka ihtiyaca düşeceğimiz” noktasında bugünden yarattığımız enerjimizin sonuçlarıdır aslında. Şimdi görüşümüzü yeniden düzenleyelim. Bu dünya yaratılırken hiçbir kaynaktan kesilmemiştir, hiçbir kaynağı sınırlı olarak düzenlenmemiştir.
İnancıma göre “Param her daim bana yeterlidir ve paylaşmak üzere tüm olasılıklara kendimi açıyorum” cümlesini kurduğumuzda sizce yetersizlik, bir gün ihtiyaca düşme, sınırlılık inançları ne olur? Cömertlik işte bu noktada başlamaktadır, kendimize yetecek kadar olduğunu görmek, yeterli olanın sınırlı olmadığını bilmek ve bu bilinç ile paylaşabilmek…
Şimdi bir sonraki adıma geçelim “gönülden” verebilmek, yani sadece sözde değil de özde de bu paylaşımı gerçekleştirebilmek. Bu nasıl mümkün olabilir? Paylaşmak demek dünyaya “vermek” demektir ve tüm dünya bizler için bir aynadır. Bugün iyi olanı seçtiğimizde, verebildiğimizde, ihtiyacı olan bir kimseyi en az kendimiz kadar düşünebildiğimizde bu katlanarak, mislince bize geri dönmektedir… Adeta bir bumerang fırlatmışız gibi gönülden paylaştığımız her düş, gönülden paylaştığımız paramız, gönülden paylaştığımız bilgimiz, gönülden paylaştığımız herhangi bir şey bu yüzden bizim bu dünyaya verdiğimiz mesajımızdır… Biliyoruz ki bir yerde bu mesaj okunarak, karşılığında ise daha da büyük bir “teşekkür” ile bizlere dönmektedir.
Bu yüzden beklentisizce verdiğimizde ve cömertlikle paylaştığımızda gerçek bir akış başlatırız. Adeta bir pınar gibi bir kaynak haline geliriz. Hayatın beslendiği varlığının bir anlamı olan ve bu hayatta kendinden daha büyük bir amaç için bulunabilen… Hangi banka hesabı bir çocuğun gülümsemesinden daha kıymetli olabilir bizler için? Hangi banka hesabı ihtiyacı olan bir annenin duasından daha değerlidir? Hangi banka hesabı biz gönlümüzün istediğince veremedikten sonra gerçekten bizim banka hesabımızdır? Hangi banka hesabı biz sırf kendimiz için tutuyoruz diye çoktan ve ne yazık ki bizim sahibimiz oluvermiştir? Hangi banka hesabı bir hayali gerçek etmekten daha heyecan verici olabilir? Hangi banka hesabı bir doğum günü sabahında uyanmayı istediğimiz bir deniz manzarasının vereceği can-ım huzurdan daha çok huzur verebilir? Hangi banka hesabı bizler 90 yaşımıza geldiğimizde “vermediğimiz” paylaşmadığımız cömertlikle sunmadığımız her anın hesabını bizim yerimize verebilir?
Bugün bu yazımı okuyorsanız hayattaki cömertlik inancınıza bakmanızı diliyorum. Cömertlik ne demektir, yeterince vermeye ve gerçekten gönülden paylaşmaya hazır mısınız? Verdikçe çoğalacağına olan inancınız gerçekten güçlü mü? Bugüne kadar nelerden “vazgeçebildiniz” nelerden hala “vazgeçememektesiniz?”
Haydi bugün bir değişiklik yapalım küçük veya büyük her ne olursa cömertlikle, gönülden ta kalbimizden hissederek bugün en az bir kişiyle paylaşalım… Hayat paylaşınca güzel…
İlginizi çekebilir: Sahip olmadıklarınıza rağmen mutlu olmak mümkün mü?