X

Çöllerden organizasyonlara uzun soluklu koşan bir adam: Alper Dalkılıç

Sanırım koşu camiasından onu tanımayan yoktur. Ülkemizin tek, dünyanın da Grand Slam ünvanına sahip sayılı ultra maratoncularından birisidir Alper Dalkılıç. Alper ve eşi Elena örnek birer ultra maratoncu olmanın dışında, Alper ortağı Cumhur Fevzi Baştuhan ile çok güzel organizasyonlara da imza atıyorlar. Bu zamana kadar yapılan röportajlarında hep Grand Slam mücadelesinden bahsedildi, ama bu sefer kurumsal hayattan sıyrılışındaki o kırılma noktası ve organizasyonları hakkında konuşacağız, tabii yeni proje ve hedefleri hakkında da. Şimdi söz sırası Alper Dalkılıç’ta:

Öncesinde ülkenin önde gelen bankalarından birisinde iyi de bir görevin varken her şeyi bırakıp kurumsal hayattan kurtulmaya nasıl karar verdin? Kırılma noktası ne oldu?

2004 yılından bu yana uslu durmayacağım belliydi, aynı sene başında stres kırığı olmuş, iyileştikten sonra uslanmayıp yine aynı yıl Atina Maratonu’nu koşmuş, sonrasında da kendimi kurumsal hayatta bulmuştum. Koşu hayatımda önemli bir yere sahipti, dağlar da öyle. Bankada çalışırken ilk seneler dağ tutkum patlak vermiş, sporsuz yaşayamayacağıma karar vermiştim. 2010 yılında çalıştığım bankanın doktoru ‘Hadi, ultra maraton koşalım’ çağrısı ile kendimi ultra maratonlarda buldum. Sonrasında çöller hayatıma girdi, bambaşka hayatlara yılmadan, vazgeçmeden devam ettim. 2011 yılında ilk kez Gobi Çölü’nde kendimi bulmam, yarıda bırakma, uyanış ve sonraki sene Grand Slam başarısı, sonraki sene 2013’te #7kıta7ultramaraton projemi tamamlamam ve yolumu ultra maratonlar ile çizmem, hayatı ultra maraton tadında yaşama isteği, ona göre adımlar atma ihtiyacı doğuruyor. Elbette saysam, kurumsal yaşamda iken ne kadar da çok etkinliğe katılmışım diyebilirim. Kimse lütfen ‘Çalışırken olmuyor bu spor ya da etkinliklere katılım’ demesin. 10 senelik masa başı çalışmamda dağ tırmanışları, yurt içi ve yurt dışı bisiklet turları ve kıtalarda ultra maratonlar. Sanırım masa başı diyet ödendi ve yeni bir sayfa açarak hayata devam işareti alındı, hayat ultra tadında devam ediyor.

İlgili yazı: Türkiye’nin ilk kadın ultra maraton koşucusu Bakiye Duran’dan koşu üzerine tavsiyeler

Alper müthiş bir spor adamı olmanın dışında Kaçkar Ultra, Macera Ada gibi organizasyonlar da yapıyorsun. Bu fikir ne zaman oluştu?

Övgün için teşekkür ederim, buna layık olmak için çabalıyorum. Henüz yapılacak çok şey var diyorum, yolum(uz) uzun, yeter ki sağlık olsun ve gerekli desteği bulayım. Macera Ada  (www.macerada.org ) yarışmasının bu sene dördüncüsü yapılacak. İlk sene sunum yaptım, sonraki sene gönüllü oldum, 3. sene de organizasyonda yer alarak kendimi yarış organizasyonu içinde buldum. Elbette yarışın mimarları Adalar Kent Konseyi üyeleri Pınar Delen Satıoğlu, Halim Bulutoğlu ve her konuda desteğini esirgemeyen Faruk Bey. Her şey 3 kişi ile başlıyor ve sonra destekçiler ile çığ gibi büyüyor. 3 kişi ile birlikte şu ana kadar Adalar Belediyesi, Adalar Kent Konseyi, Adalar Vakfı, Heybeliada Gonüllüleri Derneği, Heybeliada Su Sporları Kulübü tarafından, Adalar’daki su sporları kulüpleri (Büyükada Deniz Kulübü, Adalar Su Sporları Kulübü (ASSK), Burgaz Deniz Kulübü, Kınalıada Su Sporları Kulübü, Yıldırım Spor Kulübü) ve Kızılay Adalar Şubesi işbirliğiyle MaceraAda düzenlenmektedir.

Yarışmalara katılmak deneyimlerimizi artırıyor ve elbette her daim söylerim; henüz çok organizasyon yapmamama rağmen koşmaktan çok daha zor olduğunu gördüm, organizatörlerin ne kadar zorlu işler yaptığını böylece anlamış oldum. Zor diyorum ama şikayetçi değilim asla, insanın sevdiği bir işi olması güzel.

İlk başta Macera Ada vardı. Ben geçtiğimiz yıl gönüllü olarak da bu organizasyonda yer aldım. Hem yarışmacıların mücadelesini hem de organizasyonun kalitesini yakından gördüm. Bu yarışmaya katılmak için neler gerekiyor? Okuyucularımızdan iki kişilik takım kuran herkes katılabilir değil mi?

Yarışmaya katılmak için yüzüyor, harita okuyabiliyor, bisiklete biniyor ve koşuyor olmalısınız. Takımlar iki kişiden oluşuyor, takımdan en azından birisinin harita bilmesi şart. Kayıtlar Büyükada’da alınıyor ve yarışmacılar akşamı Heybeliada’ daki Kızılay tesislerinde geçiriyorlar. İsteyen orada kampta da kalabilir, her türlü ihtiyaca hizmet verebiliyor kamp alanı. Sabah tekne ile Büyükada’ya 800 metre kala demirleyen teknelerden atlayan yarışmacılar; yüzerek sahile ulaşmaya, oradan da bisikletlerini alarak harita yardımı ile takım olarak hedeflere ulaşmaya çalışıyorlar. Yarışmamız herkese açık, yeter ki maceraya ve sürprizlere açık olsunlar. 3-4 Eylül tarihlerinde gerçekleşecek olan etkinliğe son kayıt tarihi 15 Ağustos. Kayıt olmak ve bilgi almak için www.macerada.org adresini ziyaret edebilir ilgili olanlar.

Macera yarışı olmak ile birlikte aslında bir yandan da triatlon gibi. Bu konsepti nasıl oluşturdunuz? Triatlet’lerden yeteri kadar ilgi görüyor mu?

Bu yarıştan ilk kez Pınar (Delen Satıoğlu) aracılığıyla haberdar oldum. “Yarışımız var, sen de açılışta Grand Slam, ultra maraton, çöl maceralarını anlatabilir misin?” ricasında bulundu. Kabul ettim, adada buldum kendimi, sonraki sene organizasyona dahil oldum, geçtiğimiz yıl ise organizasyonun bir parçasıydım. Ozan geçen sene yarışmamıza katkıların için sana da çok teşekkürler. Demir kanatları uçuran bir pilot, doğru noktaya demir atmamıza vesile oldu. Nereden nereye değil mi? Triatletlerden ilgi görüyoruz evet ama özellikle bu sene için orienteering konusunda bilgilendirici eğitimler düşünüyoruz. Böylelikle pedallayan ve iyi yüzen daha çok katılımcı olacaktır. İlgilileri adadaki bu güzel etkinliğe bekliyoruz.

Peki Kaçkar Ultra nasıl oldu? Yılların yarışmacısı tüm bilgi birikimini artık mutfakta da göstermeye mi karar verdi?

Gelelim bu sene ikincisini yapacağımız Kaçkar Ultra Maratonu’na. Cumhur bir gün aradı ve “Kaçkarlar’da ultra maratona ne dersin?” diye sordu. Ben de hiç düşünmeden hemen “Evet” dedim ve başladık çalışmalara. İlk sene mesafemiz 45 km. idi. 2016 yılında 13 – 43 km. ve 64 km. olarak mesafeleri belirledik. Kaçkar coğrafyası nefis bir görsel şölen sunuyor katılımcılara. Her defasında gittiğimde büyülenip tekrar İstanbul’a dönüyorum, aklım da orada kalıyor. Elbette yurt içi ve yurt dışında katıldığım yarışlar, organizasyonlar karar vermemde etkili oluyor. Gördüğüm, katıldığım her etkinlik/yarış yeni bir tecrübe kazanmama vesile oluyor. İşin aslı organizasyon yapmak oldukça zormuş, bunu bizzat yaşayınca daha iyi anlamaya başladım. Yarışmacı olunca, etap olsun, çoklu etaplar olsun, yarış sonrası dinlenmeye çekilip “Nerede koşmuşum, burada görülecek neler var?” diyerek kendini dışarı atıyorsun. Diğer türlü ise yarış, tüm yarışmacılar bitiş çizgisini göğüsledikten, yarış bitiş saati, yarışmacıların yuvaya dönmesi sonrasında da hemen sona ermiyor. Sonrasında organizasyon olarak gerekli görevlerin tamamlanması ve ileriye bakmak gerekiyor her daim. Keyifli ama meşakkatli, şikayetim yok, her daim ‘Daha iyisi nasıl olur, neler yapılabilir?’ şeklinde geçiyor vaktim. Organizasyonun gerçekleşmesinde sponsorların büyük önemi var. Ana sponsorumuz Ayder Su’ya, tişört ve kürsü ödüllerimiz için Kar Spor’a, madalya destekçimiz Başarsoft’a, basın destekçimiz Magma Dergisi’ne, muhteşem tasarımları için Ilgaz Kuruyazıcı’ya ve ürün-hizmet bazında destek veren herkese çok teşekkürlerimizi sunarız.

Bu sene parkurlarda değişiklikler var diye biliyorum. Biraz parkurlardan ve hangi seviyede koşucuların katılmasının uygun olacağından bahseder misin?

2016 yılı geçen seneye göre daha çok çekişme ve farklı maceralarla dolu bir yıl olacak. Geçtiğimiz yıl 45 km uzunluğundaki tek etabımız bu sene 13 km. – 43 km. ve 64 km. olmak üzere 3 farklı macera olarak bekliyor yarışmacıları. Her etap da birbirinden güzel sürprizler içeriyor. Tüm etapların ortak noktası bitiş alanları: Ayder Yaylası. Ayder Yaylası’nda kurulacak olan sahnede bu sene 10.yaşını kutlayan efsane grup Marsis sahne alacak, son albümü Kiana dahil sevilen parçalarını seslendirecek. Ayrıca yerel sanatçılar sahnede eserlerini icra edecekler. 13 km. yarışı Kavrun Yaylası’ndan başlarken, 43km ve 64 km koşucuları muhteşem konuma sahip Zilkale’den büyük maceraya başlayacaklar. İki etap koşucuları Kavrun Yaylası’na kadar aynı rotayı izleyecekler, sonrasında ise 43 km. koşucuları Ayder Yaylası’na doğru koşarken, 64 km. etabını koşanlar rotanın en yüksek noktası olan 2913 m. yüksekliğindeki Ceymakçur Aşıtı beraberinde muhteşem dağ göllerini görecek. Kendi kas gücüyle oraya gitmek ve kendi gözünle görmek. Başka bir zenginliği düşünen var mıdır? Yarış bitiminde orada koşanların görüşlerini çok merak ediyor ve bu anı iple çekiyorum. 13 km. koşusuna, arazi koşularından hoşlanan, kısa mesafelere meraklı ya da koşuya yeni başlayan koşucuları bekliyoruz. Rotada birkaç değişikliğe gittik, merak etmesinler sitemizde gözüktüğü gibi 1000 m. çıkışlı olmayacak, önce inişle başlayacak, sonrasında tatlı bir çıkış ve de muhteşem patikadan Ayder Yaylası’nda sevdikleri ile bitiş çizgisinde buluşacaklar. 43 km. ve 64 km. koşucuları arazi koşularından hoşlanan, daha önce baton kullanan, (hiç mi kullanmadınız hala geç değil başlayıp öğrenmek için) kendini tanımak isteyenlere açık. Unutamayacakları maceraya hazır olsunlar. Yurt dışında Alplere kayağa ya da koşmaya gidenleriniz varsa burası tam size göre. Ya da Alpler için neden uzaklara gidiyorsunuz? Kaçkar coğrafyası meraklıları bekliyor. Tüm kayıtlarımız Eylül ayı başında sona erecek olup 100 km. için 200 kişi, 43 km. için 200 kişi ve 64 km. için de 100 kişi olarak kontenjanımız mevcut. Kayıtlar için www.ultrakackar.com sitemiz ziyaretinizi bekliyor.

Yanlışsam düzelt sadece bir ultra maraton değil, aynı zamanda biraz festival gibi de olacak bu yıl yarışma. Ne gibi etkinlikler bizleri bekliyor?

Ayder Yaylası daha önce ne festivaller gördü ama böylesini belki de hiç görmedi. Bir tarafta koşanlar, bir tarafta ilk defa güzelim coğrafyayı ziyaret edenler ve de müziğin etkisiyle yerinde duramayanlar. Yurt dışında görüyoruz, on binlerce insan bir çizgiden yarışa başlıyor ve tekrar o çizgide olmak için mücadele veriyor. Kısa sürede güzelim mekanları görmek, orada yaşamak için çok güzel bir fırsat. Geçtiğimiz yıl sadece bir hafta sonu etkinliği olarak orada olanlar etkilenmiş olacaklar ki, dönüş biletlerini ve dönüş tarihini ötelediler. Oradaysanız her türlü sürprize açık olmalısınız. Ayrıca festival demişken, oradaki dostlarımızın organize ettiği ve bizim destek verdiğimiz 27-28-29 Ağustos tarihlerindeki Kaçkarfest var. “Çadırını kap gel” sloganı ile Türkiye’nin en güzel dağlık alanında, muhteşem bir festivalde, 40 yaş altındaki katılımcıları ağırlayacaklar. 200 şanslı katılımcı şimdiden kayıtlarını gerçekleştirdi. Yaşınız tutuyor ama geç mi kaldınız? Belki de yedek katılımcı olarak orada yerinizi alırsınız.  Başka zaman orada olmak isterseniz defalarca kaldığımız ve muhteşem fikirlerimizin doğmasına vesile olan yer Ada Pansiyon sizleri bekler.  Muhteşem insanlar, muhteşem doğa ve dinlendirici bir mekan. Başka bir kaçış noktamız ise en güzel yaylalardan biri olan Pokut’ta. Plato’da MolaAda Pansiyon sizleri bekler.   isimli bu güzide mekan dinlenmek ve yorgunluk atmak için ideal. Muhteşem manzarayı kimse garanti edemiyor baştan söyleyelim, ama işletmeci ailenin hoş sohbeti, leziz yemekleri ile zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.

Gelelim Yukon’a! Yukon Arctik Ultra Yarışı senin önündeki hedef. Bilmeyenler için yarışı ve senin katılacağın parkuru okuyucularımıza anlatır mısın?

Yukon Arctik Ultra Maratonu’nu, 2013 yılında katıldığım ve 10 günde 520 km. koştuğum Avustralya’daki organizasyona katılan Tayvanlı bir sporcudan öğrendim. İlk senesinde 100 mil, sonrasında 300 mil koşmuş. GoPro ile soğuktan ağlarken kendisini çektiği videolardan ve bitiş çizgisine ulaştığında -50 dereceden dolayı bitiş çizgisinde madalya takacak kimseyi göremediğinden bahsetti. Olay şudur; yarışmacılar maraton mesafesi, 100 mil, 300 mil ve iki senede bir yapılan 400 mil etaplarından birini seçiyorlar. Bisikletli etabı da var. Bele bağlanan kızağı çeken koşucular -50 derecedeki soğukta donmuş Yukon Nehri boyunca tüm malzemeleri pulka adı verilen kızakta taşıyarak bitiş çizgisine ulaşmaya çalışıyorlar. 2017 yılı Şubat ayı içinde 300 mil mesafeyi tamamlamak ve bunu başaran ilk Türk sporcu olmak ve beraberimde bir kameraman ile gidebilmek için antrenmanlarım ve sponsor arayışlarım devam ediyor. Sponsor olmak isteyen, doğru adresi bilenler beri gelsin. İşte 2016 yılında Yukon’da neler olmuş?

2016 yılı Yukon istatistikleri

42 km maraton : 18 kişi,

42 km maraton bisiklet: 1 kişi.

100 mil: 15 kişi ,  Bitiremeyen: 2 kişi.

300 mil: 18 kişi , Bitiremeyen: 11 kişi,

300 mil bisiklet: 3 kişi

300 mil takım x2 kişi: 2 kişi

Yukon’a katılmak için benim bildiğim iki yıldır çalışıyorsun, ama ne yazık ki ülkemizde sponsorların ilgisi az değil mi? Sence bu yıl sponsorlar ilgilerini futbol vb. sporlardan senin gibi sporculara yönlendirecekler mi?    

Sponsorların ilgisi kitleleri ekran başına zımbalayan etkinliklerde. Bu etkinliklerde öncelikle, futbol ve Survivor. İkisini de izlemiyorum, izleyenlere de yorum yapamam, herkesin tercihi kendine elbette. Hayat boyu başka başka sporu yapan ve yapmak isteyen insanlar var. Futbola harcanan milyonlarca dolar sonrasında ülke olarak takımımızın başarısını gördük. Bu paraları bizlerin etkinliklerine verin de, bakın biz ülkeyi nasıl temsil edeceğimizin mesajını vereyim demiyorum. Her daim ilkem şudur: Neden bir Türk sporcu da yurtdışında bu başarılara ulaşmasın, ülke bayrağımız daha önce #7kıta7ultramaraton süresince dalgalandığı gibi burada da neden dalgalanmasın? 2017 yılı için umudum var, orası için bu kış güzel hazırlanacağız ve şubat ayında güzel haberler ve görüntüler ile dönmeyi planlıyoruz vatana. 4 Nisan 2014 tarihinde Felix Baumgartner, muhteşem destekler ile stratosferden (Dünyadan yaklaşık 40 km uzaktan) atladı, aynı sene Google Ceo başkan yardımcısı 24 Ekim’ de 40 kilometreyi aşan yükseklikten başarılı bir atlayış gerçekleştirdi. Hala Felix’ in yeni yeni videoları çıkıyor, önemli olan başarıdan çok olayın kimler tarafından desteklendiği ve nasıl pazarlandığı. Bu açıdan bakılırsa destek olununca gerçekleştirilmeyi bekleyen onlarca proje mevcut.

Eminim bir sonraki röportajda Kaçkar’da başarılı bir organizasyon yapmış ve Yukon projemi gerçekleştirmiş olurum.

Bu konuda bana ulaşmak isteyenler www.alperdalkilic.com , https://www.instagram.com/alperdalkilicultratrail/  , https://vimeo.com/user26380837www.alperdalkilic.com , https://www.instagram.com/alperdalkilicultratrail/  , ve https://www.facebook.com/alperdalkilic/ adreslerinden bana ulaşabilirler.  Sevgili Mehmet Erkmen’in daha önceki Yukon sponsorluk arayışları için hazırladığı #7kıta7ultramaraton tanıtım videomla sizinle vedalaşıyorum.

Röportaj için çok teşekkür ederim, tekrar görüşmek dileğimle 🙂

Soru, görüş ve önerileriniz için, bana Facebook ve Instagram‘dan ulaşabilirsiniz.

İrfan Ozan Ongun: 1982 yılında İstanbul’da doğdum. Emekli gazeteci anne ve babanın iki çocuğundan birisiyim. İlk maket uçağımı dört yaşımda babamla birlikte yaptım. 1999 yılından 2009 yılına kadar THK bünyesinde planör ve yamaç paraşütü uçuşları gerçekleştirdim. Benim için model uçak, planör ve yamaç paraşütü ile devam eden havacılığı artık hobiden öte meslek olarak yapmaya karar vererek hava yolları taşımacılığı pilot lisansımı da aldım. Tüm bu uçuş hayatım boyunca havacılık öğretisi olarak isimlendirdiğim yolda “olmak” için uğraştım. Hala da bu tekamül sürecinde “olmak” için uğraşıyorum. Bu öğretinin gereksinimi olan iyi hissetmek ve iyi yaşamak için kış sporları haricinde ağırlıklı doğa sporları çerçevesinde aklınıza gelebilecek her türlü sporla ilgilendim. Koşarken Adım Adım ile tanıştım. İki yıldır Adım Adım bünyesinde iyilik peşinde koşarken çevreme de örnek olmaya çalışıyorum. Bu zamana kadar edindiğim deneyimlerimi yazarak anlatmak için blog kurduğum sıralarda sektörün önde gelen havacılık portallarından birisinde köşe yazarlığı yapmaya başladım. Sizler ile de kendi deneyimlerimi, düşüncelerimi paylaşmak için karşınızdayım. Yaşam felsefemiz: Üşenme, erteleme, vazgeçme!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale