dummy

Çok sevmek özgürlüğün önüne geçtiğinde sevgili kalabilmek mümkün mü?

Çok sevmek özgürlüğün önüne geçtiğinde sevgili kalabilmek mümkün mü?

“Bir denizkızı kendisine yüzerken eşlik edecek bir delikanlı bulur. Onu kendisi için seçer. Vücudunu vücuduna bastırır. Güler ve onunla birlikte suya dalar. Ama o bencilce mutluluğun içerisinde, sevgililerin bile boğulacağını unutur…” William Butler Yeats

dummydummy

Sevmek hani içimizden can çıkacak kadar. Hani kendi canımızı candan saymayacak kadar. Evet, sevmek ve çok sevmek… İlişkilerimizde mutlaka öyle anlar oldu ki yapılamaz denileni yapar olduğumuz oldurulmaz denileni olur kıldığımız… Gözümüzün dünyayı görmediği. Sınırları bilmediğimiz, o kalbimize sığmayan çok ama çok sevmek hali…

Evet, çok güzeldir değil mi, dünyanın tepesinde hissederiz kendimizi. Tüm damarlarımızda durmadan dolaşır sevgi. Durmadan kalbimizin iki katı hızında çarpmasına neden olur, yürürken bile yürümeyiz, aslında uçarız adeta. Hayatta her şeye gücü yeten oluveririz bir anda. O diğer kişinin varlığı hayatımızı kaplar. Kocaman bir güneş doğar yaşamımızın içerisine. Işında gözlerimiz kamaşır. O kadar çok severiz ki her an yanımızda olsun isteriz. Başka kimseye bakmasın isteriz, başka kimseyle konuşmasın isteriz.

Çok sevmek özgürlüğün önüne geçtiğinde sevgili kalabilmek mümkün mü?Çok sevmek özgürlüğün önüne geçtiğinde sevgili kalabilmek mümkün mü?

İşte her şey böyle başlar… Sonra bir bakarız dışarı çıkmasın isteriz sadece yanında biz olalım. Sonra dışarı çıksın ama sadece bizimle, bizim arkadaşlarımızla ve bizim olduğumuz aktivitelere katılır olsun isteriz. Bundan sonrası belki sadece bizim olduğumuz yerde nefes alsın olabilir, sadece biz olduğumuz zaman hayatı yaşamaya değer olsun da isteriz. Yani “isteriz”… Evet, öyle bir sevmek halindeyizdir ki o kişi “kendi olmayı bıraksın” biz olsun bizim için yaşar olsun tüm varlığı bizim için gerçekleşiyor olsun isteriz…

Ben bugün sizlerle birlikte çok sevmek kavramına bakmak istiyorum… Baştaki denizkızı gibi düşünelim kendimizi, erkek veya kadın olmamız ne yazık ki fark etmez. Her ne olursa olsun bizler ilişkilerimizde çok sevmek ile karartılmış gözlerimizle göremezken aslında adım adım her gün biraz daha karşımızdakinin özgürlüklerine müdahale ederiz… Bunlar çoğu zaman kalbini kırmamak için kendi planlarından, kendi isteklerinden ve kendi hayat amacınızdan vazgeçmek ile başlar. Çok seven için de çok sevilen için de aslında konuşulmamış fedakarlıklar birikir yavaş yavaş. Her konuşulmamış basamak daha sonra birlikte aşılması imkansız dağlar olarak karşımıza dikildiğinde çoktan kaybetmek noktasına varmışızdır bile.

Peki, bugün sizlerle birlikte soralım istiyorum çok sevmek ile bizler ne anlıyoruz? Çok sevmek demek o diğer kişinin hayatının sadece bize ait olması mıdır sadece bize endeksli yaşaması mıdır? Bu kişi karşımızda sapasağlam durduğunda kendi hayatını savunduğunda neden ilk akla gelen soru “Beni sevmiyor musun?” olur? Çok sevdiğimizde ve her aşamada o sözde çok sevdiğimizin özgürlüklerine böyle müdahale ettiğimizde biz çok sevmenin hangi derecesinde oluruz? Bu sadece kendimiz için sevmek olmaz mı? Peki, gerçekten çok sevmek ne demektir? Çok sevmek fedakarlık mıdır, kendi hayatımızı hiçe saymak mıdır, çok sevmek sırf diğeri mutlu olsun diye kendi mutluluğumuzdan ve hayat ışığımızdan vazgeçmek demek midir?

Bu soruları kendime sormak durumunda kaldığımda aslında çoktan birçok fedakarlıkta bulunmuştum bile… Evet, öyle bir noktaya gelmiştim ki o en baştaki denizkızı gibi kendi kendime boğuluyordum. Çok seviyorum ama boğuluyordum. Sevdiğim için yapmıştım birçok tercihi. Evet, gerçekten çok derin bir sevgi yaşama şansına erişmiştim. Bu sevgiyi kaybetmemek için çok iyi bir gruptan aldığım yüksek öğrenim için yurt dışına gitme teklifini geri çevirmiştim. Araya mesafe girdiğinde sevgimi kaybedeceğimi düşünüp, o zamanki yirmili yaşlarımın muhteşem aklı ile hayır demiştim. Israrla bana ulaşan tüm kabul telefonları ve tüm o yineleyen tekliflere rağmen hayır demiştim. Çok sevmiştim ve sevdiğim şeyi bırakmaya cesaret edememiştim. Ne yapmıştım onun yerine, kendi hayallerimi bir kenara bırakıvermiştim…

Sonraysa hayatıma ve ilişkime devam etmiştim. Ama her daim kolum kırık olarak, içim buruk olarak ve “Bir karar verdim; hayatımı yaşamam sevgi ve fedakarlık ile” diyerek. Yani öncelikle kendi olduğum insanı ve hayallerimi de bir güzel inkar ederek… Bu sadece bir örnekti ve bu sevgi boyunca o kadar çok şeyi fedakarlık diyerek görmezden gelmiştim ki… Çok sevdiğim dans çalışmalarını bırakıp, çok sevdiğim arkadaşlarımdan vazgeçip, çok sevdiğim sporu bazen bir kenara koyup…

Ve sonunda öyle bir nokta geldi ki ben kim olduğumu kendime sorar oldum. En başa dönmüştüm. Bu adamın beni neden sevdiğini bile bilmiyordum. Ben kendimi sevemediğim için bunu sorguluyordum. Kendimin kendimde sevdiğim her şeyini öylece tek tek çıkartıp bir kenara koymuştum. Ne bir hayalim kalmıştı ne de kendime dair bir inancım. Sadece o ilişkide “iyi eş”, “iyi sevgili” ve “muhteşem aşık” olmuştum. İçim bomboştu oysa… Kimsenin anlayamayacağı ve benim kendime bile itiraf etmekten korktuğum kocaman bir boşluk.

Gerçekten sevmek demek o diğer kişinin hayatında olabileceği en güzel forma dönüşmesi için bir yol olmak değil midir? Gerçekten sevmek ancak o kişiyi sonsuz bir özgürlükle donattığımızda mümkün olabilmekte değil midir? Sevmek, eğer gerçekten sevmek ise çok sevmek ise o kişi boğulduğunda, o kişi kendini unuttuğunda, o kişi kendi hayatına son vererek sadece bizim hayatımız için yaşadığında “gerçek” ve “çok” olabilir mi?

Bugün bu yazımı okuyorsanız hayatınızda yer alan o çok sevdiklerinize yeniden bakmanızı dilerim. Sizin için hayatlarından vazgeçmeleri mi gerekmekte? Sevgilerini özgürlüklerinden yaptıkları fedakarlıklar ile mi değerlendiriyorsunuz?

Bugün sadece özgür bırakmanın muhteşemliğini anlayarak farkına vararak ve sadece bunu kutsayarak, çok ama çok sevebilmenizi dilerim…

 

İlginizi çekebilir: Bildiğiniz her şeyi bir kenara bırakıp bilmediklerinizin farkına varın

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Anne evi rahatlığında seçimler: Anneler Günü’ne özel içinizi ısıtacak hediye önerileri

“An-ne”; iki hecesine dünyaları sığdıran; güven, sıcaklık, huzur, sevgi ve daha nice güzel duyguyla bizleri kucaklayan, yorgun günlerin ilacı, mutlu anların ortağı, düştüğümüzde koştuğumuz, sevincimizi ilk paylaştığımız o eşsiz kahraman. İki hece ama içinde bir ömür saklayan… Anne demek bir evin kalbi demek, sevgiyle hazırlanmış sofralar, kahve fincanında biriken mutlu anılar, bir koltukta kurulan huzur, sıcak bir evin rahatlığı demek. Çünkü bir annenin dokunduğu her şey, dünyayı biraz daha yaşanır kılar. İşte bu yüzden Anneler Günü yaklaşırken bu yıl onlara sadece bir hediye değil, hissettirdikleri o tarifsiz sıcaklığı, huzuru, ‘anne evi rahatlığını’ hediye etmek gerek. Ne de olsa her şeyin en iyisini, güzelini, rahatını, konforlusunu hak eden onlar.



Geçmişten günümüze dönüşümler geçirmiş olsa da bu özel ve anlamlı günün değişmeyen en önemli özelliği, kalbimizde ayrı bir yeri olan annelerimizi onurlandırmak için bir fırsat sunuyor oluşu. Şüphesiz ki annelerimizin bize kattığı güzellikleri bir güne sığdırmak mümkün değil ama bu özel günde özenle seçeceğimiz küçük bir hediye, onların bizim için ne kadar değerli olduğunu hissettirmek için şahane bir fırsat olabilir. Önemli olan, seçtiğimiz hediyeye sevgimizi katmak; tıpkı onların her lokmaya, her bakışa kattığı sevgi gibi. İşte birkaç sıcak öneri:

‘Anne kucağı’ gibi: Konforu eve taşıyacak hediyeler

Anne kucağının o benzersiz sıcaklığı, en zor zamanların bile en güzel ilacı değil mi? Ve evet aslında hiçbir hediye tam anlamıyla o sıcaklığı vermeye yetmez ama yine de biraz da olsa yaklaşabilir. Film keyfi için sıcacık ve yumuşacık bir battaniye, polar bir sabahlık, rahat terlikler, evin her köşesini anne sıcaklığına büründürecek ev tekstili ürünleri, yastıklar, kırlentler ve çok daha fazlası ile annelerinize bu Anneler Günü’nde huzur ve konforu hediye edebilirsiniz.

‘Anne eli değmiş’ gibi: Kişisel bakım ürünleri

Annelerimizin dokunduğu her yeri güzelleştirdiği aşikar… ‘Anne eli değmiş gibi’ dendiğinde her ne kadar lezzetli yemekler akıllara gelse de, bir atkının düğümünde, bir buklenin düzeltilmesinde de aynı özen var. Bazen son bir anne dokunuşu her şeyi bambaşka yapabilir. Annenizin kendisine de en az başkalarına gösterdiği kadar şefkatle ve özenle yaklaşması için kişisel bakım ürünlerinden şahane hediyeler seçebilirsiniz. Parfümler, cilt bakım ürünleri, saç şekillendiriciler, makyaj setleri ve çok daha fazlası bu özel günde annenizin yüzünde güller açtırabilir.

‘Annemin tarzı’ gibi: Zamansız, şık ve özel parçalar

Bazı parçalar vardır, bize hep annemizi hatırlatır. Onun yıllardır severek taşıdığı bir fular, özel günlerde takındığı bir broş ya da gençliğinden kalma bir ceket… Şimdi, o hatıraların yanına çok daha özellerini eklemenin tam zamanı. Zarif elbiseler, şık altın takılar, birbirinden güzel aksesuarlar, rahat ayakkabılar, yazlık kombinlerini tamamlayacak parçalar ve çok daha fazlası Anneler Günü’nde harika hediyelere dönüşebilir.

‘Anne sofrasından fırlamış’ gibi: Sofralara renk ve lezzet katan detaylar

Anne sofrası; her tabakta ayrı bir hikaye, her kasede ayrı bir emek ama hepsinde aynı lezzet. Kimi zaman dört gözle beklenen bayram sofralarının, kimi zaman okuldan eve dönüşte karşılayan leziz yemeklerin yıldızı annelerin sofralarını daha da güzelleştirecek, mutfakta geçirdikleri zamanları kolaylaştıracak pratik ve şık ürünler harika hediyeler olmaz mı? Şık yemek takımları, renkli masa örtüleri, kahve makineleri, mutfak robotları, airfryer’lar ve çok daha fazlası tek bir tık uzağınızda.

Pazarama’da ‘anne evi rahatlığında’ alışveriş

Annenize hissettirmek istediğiniz tüm bu duygular, bir hediyeye sığabilir mi? Belki tam olarak değil, ama Pazarama’da, onun kalbine dokunacak seçenekler sizi bekliyor.

Pazarama, binlerce ürün seçeneği, avantajlı fiyatlar, çok kanallı erişim imkanı ve güvenli ödeme alternatifleriyle size anne evi rahatlığında bir alışveriş deneyimi sunuyor. Bir hediye seçin, içine sevginizi katın ve annenize onu ne kadar çok sevdiğinizi bir kez daha gösterin. Aradığınız her şey Pazarama’da.

Ayrıca Anneler Günü’ne özel şahane kampanyalar da sizi bekliyor. Pazarama üzerinden yapacağınız 750 TL ve üzeri alışverişlerde geçerli “HEDIYE125” kupon kodu ile 125 TL indirim fırsatı yakalayabilir, eğer Pazarama Plus üyesi iseniz aynı tutardaki alışverişleriniz için “PLUS200” kupon kodunu kullanarak 200 TL’lik özel indirimden faydalanabilirsiniz. Hepsi ve daha fazlası için hemen tıklayın, tam anneme göre’ diyeceğiniz hediyeleri kaçırmayın.  Her şeyin en iyisini hak eden anneler için, bu Anneler Günü’nde sadece bir hediye değil, bir “teşekkür” armağan edin.

*Bu yazı Pazarama katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale
whatsapp