X

Çok kararsızım ne yapmalıyım? Karar verme sürecini kolaylaştıracak öneriler

Daha önce hiç kendinizi çok da önemli olmayan bir karara takılırken veya herhangi bir şekilde karar vermekten kaçınırken bulduğunuz oldu mu? Diyelim ki aralarından seçim yapabileceğiniz birkaç seçeneğiniz ve bir avuç dolusu takıntınız var. Başka şeyler kolayca dikkatinizi dağıtıyor, kendinizi bunalmış hissediyor ve nihai kararı vermekten kaçınıyorsunuz. İşte araştırmacılar bu davranışı son otuz yıl içinde defalarca kez araştırdılar ve buna “kararsızlık”, “karar vermeyi erteleme” adını verdiler.

Kararsızlık nedir?

Kabul edelim, önemli ya da önemsiz her gün yapmamız gereken çok fazla seçim var. Ve bazen karar vermek hiç kolay olmuyor. Hatta çoğunlukla kendimize “Neden bu kadar kararsızım” diye sorarken buluyoruz kendimizi. Peki kararsızlık ne demek?

Kararsızlık, en basit haliyle karar vermekte zorlanmak anlamına geliyor. Kararsız kaldığınızda iki veya daha fazla seçenek arasında bir seçim yapamaz, hatta harekete geçemezsiniz. Kararsızlık sizi arada ve belirsizlik içinde bırakır. Kendinizi bunalmış ve endişeli hissetmenize neden olur.

Bununla birlikte kararsızlık hepimizin başına gelir. Oldukça insani ve normal bir durum olsa da sürekli olarak karar vermekte zorlanmak, hayatınız üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. Kararsızlık temel olarak eylemsizliğe yol açar, bu da size paraya, zamana, kaçan fırsatlara mal olur. Öz saygınız zarar görebilir, aşırı stresli ve endişeli hissedebilirsiniz. Hatta sonunda depresyona dahi yol açabilir. Peki neden zor karar verilir?

Neden karar vermekte zorlanırız?

Eğer yukarıdaki tüm betimlemeler size de çok tanıdık geliyorsa doğru yerdesiniz. Kararsızlık, hepimize bir sıkışmışlık hissi getiriyor. Bu noktada kararsızlığın olası nedenleri üzerine düşünmek, sorunu çözmede herbirimize yardımcı olabilir:

1. Çok fazla seçeneğe sahip olmak

Diyelim ki canınız tatlı bir şeyler çekti ve bir pastaneye girdiniz… Cam raflarda birbirinden güzel bir sürü tatlı duruyor. Siz de önünde düşünüp duruyor, hangisini seçeceğinize bir türlü karar veremiyorsunuz… İşte zaman zaman kararsız kalmanızın bir nedeni bu olabilir. Çok fazla seçenek varken doğru karar nedir? Ya yanlış seçeneği seçerseniz? Bunun gibi düşünceler zihninizde dönüp durabilir.

2. Mükemmeliyetçilik ve başarısızlık korkusu

Eğer mükemmeliyetçi biriyseniz muhtemelen asla başarısız olmak istemezsiniz, bunun sonucunda da kararsızlıkla mücadele edersiniz. Çünkü karar vermeyi ve seçeneklerinizi “doğru” veya “yanlış” olarak görürsünüz ve kesinlikle “yanlışı” seçmek istemezsiniz. Her zaman yakalanması zor olan “mükemmel kararı” kovalarsınız ama ne yazık ki böyle bir şey yoktur… Tüm bunlar sonuçta kararsızlığa yol açar.

3. People pleasing (İnsanları memnun etme çabası)

Sürekli kararsızsanız belki de nedeni bir people pleaser olmanızdır. Bir people pleaser, karar almadan önce her zaman başkalarını düşünür. Acaba hangisi onları daha mutlu ederdi? Peki ya siz? Sizin istekleriniz ne olacak?

Başka bir ifadeyle, insanları memnun etme önceliğine sahip biriyseniz, kararsızlık size kendisini iki farklı şekilde gösterir:

  1. Sizin istediğiniz şey ile başkalarının istedikleri arasındaki mücadele.
  2. Hangi seçeneğin başkalarını en mutlu edeceği arasındaki mücadele.

Bir randevuya çıktığınızı ve partnerinizin size nerede yemek yemek istediğinizi sorduğunu hayal edin. Siz Çin yemeği yemek istiyorsunuz ama karşınızdakinin Meksika mutfağını tercih ettiği bilgisine de sahipsiniz. Sonuçta Meksika mutfağını seçerek onu üzmeyecek bir karar alıyorsunuz… Partnerinizle, arkadaşlarınızla, çocuklarınızla ve ailenizle bu tür akıl oyunları oynamanın ilişkileriniz üzerinde de olumsuz etkileri olabileceğini unutmayın.

4. Güven eksikliği ve kendinden şüphe

“Neden bu kadar kararsızım” sorusunun bir başka nedeni de, özgüven eksikliği yaşamak ve kendinden şüphe duymak olabilir. Söz konusu kararlar olduğunda, hangi yöne gitmek istediğinizi veya gitmeniz gerektiğini bilebilir, ancak yine de kendinizi güvensiz hissedebilirsiniz. Kendinizden şüphe duyduğunuzda ve kendiniz hakkında ikinci bir tahminde bulunduğunuzda ise ertelemeye ve karar vermeyi ertelemeye başlarsınız.

5. Overthinking (Fazla düşünmek)

Overthinking, yukarıda saydığımız birçok nedenle bağlantılı olabilir. Ve tıpkı onlar gibi, karar verme yeteneğinize ciddi zarar verebilecek bir şeydir. Eğer bir aşırı düşünenseniz her olası kararı tüm açılardan inceleyebilir, “Ya şu olsaydı” döngüsüne kapılabilirsiniz. Bunun nedeni ise başarısız olma, mükemmeliyetçilik veya insanları memnun etme çabası olabilir. Aşırı düşünmenin sorunu ise büyük resme bakmayı unutmaktır.

6. Değişim korkusu

Kararsızlığın bir diğer yaygın nedeni ise değişimden korkmaktır. Çoğu insan kendi konfor alanında kalmayı sever, çünkü orası rahat ve güvenlidir. Konfor alanının dışına çıktığınızda ise bilinmeyenin içindesinizdir ve bu da her insan için bir parça korkutucu olabilir. Ama büyümek ve kendinizi geliştirmek istiyorsanız değişim şart! Dolayısıyla, değişiklik istemediğiniz, ondan korktuğunuz ve statükoyu alt üst etme riskini almak istemediğiniz için karar vermekte zorlanıyor olabileceğinizi de göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederiz.

“Çok kararsızım ne yapmalıyım”: Kararsızlık sorunu nasıl çözülür?

Peki, karar veremeyen insan ne yapmalı? Eğer kararsızlıkla mücadele ediyorsanız, bunun üzerinde çalışabileceğiniz bir şey olduğunu bilin. Yani biraz çaba ile karar verme sürecini kolaylaştırabilirsiniz. Karar vermede daha iyi olmak için aşağıdaki ipuçlarından yardım alın:

  • Kararsız kaldıysanız, kendinize bir korkunuz olup olmadığını sorun. Dilerseniz düşüncelerinizi yazarak korkularınızla yüzleşin ve şu anda sizin için en doğru kararı verin.
  • Bir kararı fazla düşünmek sizi hiçbir yere götürmez. Bu nedenle düşünmek konusunda bir zaman sınırı belirleyin.
  • Seçeneklerinizi birden ona kadar derecelendirin ve hangi seçeneğin sizin için en iyi olacağını kendinize sorun. Hangisi size iyi gelecek? İçgüdülerinizi takip edin ve en yüksek puan alan kararı seçin.
  • Küçük adımlarla başlayın. Örneğin buzlu kahve mi yoksa limonata mı içmek istiyorsunuz? Bunun gibi verilecek önemsiz bir karar varsa, oradan başlayın ve zamanla daha büyük kararlar alın.
  • Kendinizi kararsızlıkla mücadele ederken bulduğunuzda “5 kuralını” uygulayın. Alacağınız kararın 5 dakika, 5 ay veya 5 yıl sonra sizin için önemli olup olmayacağını kendinize sorun. Cevaptaki zaman aralığı ne kadar kısa olursa, vereceğiniz kararın etkisi de o kadar küçüktür. Cevabınız “5 yıl” veya daha uzunsa o zaman karar hakkında düşünmek için kendinize sınırlı bir süre verin, süre dolduğunda bir karar alın.
  • Güçlü yanlarınızın neler olduğunu düşünün ve sonra bunları karar verme sürecinize nasıl dahil edebileceğinizi düşünün.
  • Çok fazla seçenek varsa, onları sadece ikiye indirmeye çalışın.
  • Hayatınızdaki güvendiğiniz bir kişiden tavsiye isteyin. Ancak yine de kararı veren siz olmalısınız, onlar değil; unutmayın.

Sonuç olarak karar vermek her zaman kolay değildir, ancak karar verme konusunda emin olun siz de herkes kadar yeteneklisiniz. Karar verme süreçlerini kolaylaştırmak konusunda adım atmaya istekli olun ve zamanla kendinizdeki olumlu değişiklikleri gözlemleyin.

Kaynaklar: psychologytoday, happierhuman

İlginizi çekebilir:

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Aldığımız iki nefesten biri denizden: #MaviNefesProjesi

Denizler, gezegenimizin kalbinde atan en önemli yaşam kaynakları. Sadece tatil rotalarını ya da en şahane manzaraları süslemekle kalmayan bu su ve hayat kaynaklarımız, gezegenimizin dengesi ve canlı yaşamlarının devamı için de kritik bir rol sahibi. Çünkü, ihtiyaç duyduğumuz oksijenin yarısından fazlası denizlerden geliyor. Ancak, denizlerimizin karşı karşıya olduğu tehditler, ekosistemin geleceğini tehlikeye atıyor.



İklim değişikliği, çevre kirliliği, insan müdahaleleri, plastik atıklar, petrol sızıntıları veya müsilaj gibi pek çok faktör, denizleri kirletmekle kalmıyor geleceğimizi de adım adım yok etmeye başlıyor. Çünkü denizlerdeki kirlilik, hem denizdeki hem de karadaki canlı yaşamını tehdit ediyor ve ekosistemin dengesini bozarak gezegenimizin geleceğinden çalıyor.

Denizlerimizin ve gezegenimizin karşı karşıya olduğu tehditler karşısında sessiz kalmayan Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/TURMEPA iş birliğiyle sürdürdüğü Mavi Nefes Projesi ile bu yıl da denizlerimize, yani yaşam kaynağımıza, sahip çıkıyor. Mavi Nefes Projesi, başta plastikler olmak üzere deniz çöplerinin toplanmasına ve deniz ekosisteminin korunmasına katkı sağlıyor ve denizlerimizdeki oksijen kaynakları olan deniz çayırlarını ve mercanları çoğaltıyor.

“Dünyaya iyi bakıyoruz, geleceğe iyi bakıyoruz.”

“Dünyaya iyi bakıyoruz, geleceğe iyi bakıyoruz.” misyonuyla yola çıkan Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA ile birlikte hem deniz kirliliğini azaltmak hem de denizlerdeki biyoçeşitliliği korumak ve deniz ekosistemini rehabilite etmek için uzun soluklu bilimsel koruma ve izleme çalışmaları yürütüyor.

Mavi Nefes Projesi kapsamında Eylül 2021-Haziran 2024 döneminde Marmara Denizi, Adrasan ve Van Gölü’nde yaklaşık 200 bin kişinin günlük üretimine eşit 230 ton katı ve sıvı atık toplandı, uygun olan atıkların geri dönüşüme kazandırılması içinse çalışmalar sürüyor.



Projenin eğitim ayağında ise deniz temizliği konusundaki farkındalığı artırmak amacıyla ortaokul öğrencilerine ve öğretmenlerine denizlerin önemi, deniz ekosisteminin korunması ve sürdürülebilir su kaynakları için bireysel sorumluluklar konularında eğitimler veriliyor. Mavi Nefes Eğitim Otobüsü ve çevrim içi eğitimlerle 3 yıl boyunca 8 ilde yaklaşık 80 bin öğrenciye ulaşıldığı biliniyor.

Bu başarılı iş birliği, hem denizlerimize hem de gezegenimize hayat verirken; temiz denizlerin, sağlıklı ve uzun ömürlü bir yaşamın temelini olduğunu da bir kez daha bizlere hatırlatıyor. Denizlerdeki deniz çayırlarını ve mercanları koruyup çoğaltmak için çalışmaların sürdürüldüğü Mavi Nefes Projesi sayesinde “aldığımız iki nefesten biri denizden” diyen Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA ile tertemiz ve sağlıklı yarınların kapısını aralıyor. Bu başarılı iş birliğinden ilham alarak geleceğimizden çalmak yerine geleceğimizi korumak için çalışmak ve denizlerin yaşam kaynağımız olduğunu her an hatırlamak ve hatırlatmak, hepimizin yarınlarımıza yapacağımız en büyük yatırım.

*Bu yazı Garanti BBVA katkılarıyla hazırlanmıştır.



Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?



Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.



Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.

Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sofralarda sürdürülebilir şıklığın yeni adı: Porland Re-Gen

Doğaya olan etkimiz, her gün attığımız adımlarla yeniden şekilleniyor. Günlük yaşamımızda aldığımız kararlar, tüketim alışkanlıklarımız ve yaşam tarzımız, doğa üzerinde hiç silinmeyecek izler bırakıyor, üstelik bu izler günden güne daha da derinleşiyor. Ulaşım tercihlerimizden yeme-içme alışkanlıklarımıza, satın aldığımız ürünlerden şehir hatta ülke dışından verdiğimiz siparişlere kadar hayatımızın her alanında karşımıza çıkan bu etki, yani karbon ayak izimiz, aynı zamanda günlük yaşamda kullandığımız eşyalarla da yakından ilişkili. Ne yediğimiz, ne içtiğimiz kadar yediklerimizi-içtiklerimizi nasıl tükettiğimiz de karbon ayak izimiz üzerinde etki sahibi.



Bu durumun farkında olan ve çevre bilinciyle hareket eden Porland, kırık porselenleri yeniden hayata döndüren Re-Gen Koleksiyonu ile sürdürülebilirlik anlayışını bir adım daha ileriye taşıyor ve dünyada bir ilke imza atıyor. Dünyaya karşı sorumluluk ilkesini odağına alarak üretim süreçlerini yürüten Porland, bu yenilikçi adımıyla bize de gezegenimize olan sorumluluklarımızı bir kez daha hatırlatıyor. İklim krizine karşı geliştirdiği iş modeli sayesinde çevre dostu üretim ve sıfır atık felsefesini benimseyen vizyoner marka, Re-Gen Koleksiyonu ile hem sofraları iyi tasarımla buluşturuyor hem de daha sürdürülebilir bir dünya için yeni şanslar yaratıyor.

Kırık porselenlerden geleceğe: Daha sürdürülebilir bir dünya

Re-Gen ile artık kırık porselenler, sıradan bir atık olmaktan çıkıyor ve yeniden işlenerek hem doğaya hem insana hem de gezegenimize dost bir anlayışı temsil ediyor. Doğayla her şekilde uyumlu, sosyal açıdan faydalı, toplumsal olarak kapsayıcı ve kültürel bağlamda sürdürülebilir bir yaklaşımın öncüsü olan Re-Gen Koleksiyonu, ayrıca tamamen doğal bileşenlerle üretildiği için bakteri ve mikrop barındırmıyor. Dayanıklı ve uzun ömürlü olmasının yanı sıra sağlıklı bir kullanım deneyimi de sunuyor.

Böylece, koleksiyonda yer alan her bir parça sadece bir tabak ya da kupa olmaktan öte, doğaya saygılı ve sürdürülebilir bir yaşam döngüsünün parçası haline geliyor ve gezegenimize olan borcumuzu ödeme yolunda atılmış küçük ama etkili bir adımı simgeliyor.

Doğanın estetik yansıması, sofralara taşınıyor

Porselenin yeniden hayat bulduğu bu koleksiyon, Salda, Ontario, Birdsong ve One and Only isimli dört farklı tasarımdan oluşuyor ve ömürlük desen garantisiyle de zarafetini uzun yıllar koruyor. Re-Gen, sadece estetik açıdan harikalar sunmakla kalmıyor, aynı zamanda çevresel sorumluluğun mükemmel bir örneği olma misyonunu da üstlenerek döngüsel ekonomiye katkı sağlıyor.



Koleksiyonda yer alan her bir parça, doğanın izlerini üzerinde taşıyor. Doğanın sakinliğini, huzurunu, zarafetini yansıtan bu parçalar, sağlıklı, şık ve sürdürülebilir sofralar sunarken sadece bugünü değil, yarını da düşünerek hareket etmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Ve günlük hayatın içerisinde çoğu zaman fark etmediğimiz küçük tercihlerin bile ne kadar büyük öneme sahip olduğunu gösteriyor.

İlhamını doğadan alan Re-Gen Koleksiyonu’nun bir parçası olan Salda, Türkiye’nin güneydoğusunda bir volkanik krater gölü olan Salda’nın eşsiz kumsalını yansıtırken; Kanada’nın en güzel eyaletlerinden Ontario’nun masmavi göllerinden esinlenilerek yaratılan Ontario ise mavinin her tonunda derinleştirici bir etki sunuyor. Öte yandan, kuş seslerinin doğadaki varlığını temsil eden yaprak, çiçek ve kuş motifleriyle bezeli Birdsong ise huzur ve mutluluk duygularını sofralarda ön plana çıkarıyor. Gökyüzünün en ihtişamlı halini yansıtan One and Only tasarımları ise göz alıcı renkleriyle doğanın büyülü dokunuşlarını sofralara taşıyor. Karbon emilimini azaltma amacıyla tasarlanan ve güncel teknolojiler kullanılarak üretilen bu koleksiyon, porselen atıklarını sanatla buluştururken geleceğe de şekil veriyor.

Geçen bir yıldaki sürdürülebilirlik çalışmalarıyla 61 ton plastik, 169 ton kağıt, 80 ton ahşap, 80.800 ton su, 301 ton porseleni geri kazandıran Porland, bu sayede 735 ton CO2 emisyonunun engellenmesine öncülük etti. Sürdürülebilirliğe sağladığı katkılarla sektörün öncüsü olan ve ilklere imza atan Porland’ın ilham verici Re-Gen Koleksiyonu’nu daha yakından keşfetmek için hemen tıklayın.

*Bu yazı Porland katkılarıyla hazırlanmıştır.



“Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” için başvurular başladı

İnsanlığın varoluşundan bu yana kadınlar, toplumda pek çok ilham veren, güçlü roller üstlendi. Her ne kadar toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınların mücadelesini her dönemde zorlaştırmış olsa da; günümüzde kadınlar iş hayatından siyasete, eğitimden medyaya toplumun pek çok alanında yer almaya, seslerini duyurmaya ve görünürlüklerini güçlendirmeye devam ediyorlar. Artık başarılı kadın hikayelerinin pek çok örneği var; özellikle de girişimcilik sektöründe.



Kadınlar girişimcilik dünyasına isimlerini altın harflerle yazdırmaya ve pek çok farklı sektörde muhteşem izlere imza atmaya devam ettikçe, kadın girişimcilerin hikayelerini paylaşmalarına aracı olacak pek çok etkinlik ve yarışma düzenleniyor. Böylelikle hem kadınların girişimcilik konusunda daha aktif olmalarına hem de ilham verici hikayelerini diğer kadınlarla paylaşmalarına olanak sağlanıyor. Bu yarışmaların ilki ve en köklülerinden biri de Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması.

 “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması, kadın girişimcilerin çevrelerinde yarattığı farka ve faydaya da odaklanırken, girişimcilikteki başarısını Türkiye’ye duyuran kadınların başka kadınlara katkı sağlama konusundaki motivasyonlarını da artıyor. Kadın girişimcileri ve kooperatifleri, büyük bir heyecanla gerçekleşen jüri değerlendirmesi sonucu belirlediğimiz birincilerden biri olması için Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’na başvurmaya davet ediyoruz.” – Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Sibel Kaya

Garanti BBVA, Ekonomist Dergisi ve KAGİDER iş birliğiyle: Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması

Türkiye’de, kadın girişimcilere yönelik çeşitli çalışmalar yürüten ilk özel banka olan Garanti BBVA, girişimcilik konusuna büyük önem veren, konuyu sayfalarına taşıyan Ekonomist Dergisi ve Türkiye’de kadın girişimciliği ve liderliğini geliştirmeyi hedefleyen sivil toplum örgütü KAGİDER’in iş birliğiyle 2006 yılından bu yana kesintisiz olarak gerçekleşen Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” bu yıl 18. kez düzenleniyor.

Yarışmada başvurular, Türkiye’nin Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi ve Türkiye’nin Kadın Kooperatifi olmak üzere 5 kategoride değerlendiriliyor.



Yarışmanın kazananları ise Şubat ayında yapılacak olan ödül töreni ile açıklanacak. “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi” ödülünü alacak girişimci 250.000 TL, “Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi” ve “Türkiye’nin Kadın Kooperatifi” kategorilerinin birincileri ise 200 biner TL’lik ödülün sahibi olacak.

“Kadın girişimciliğinin sürdürülebilir kalkınmaya olan etkisini görmek ve bu başarıları ödüllendirmek bizim için büyük bir mutluluk. Kadın girişimcilerin ekonomiye kazandırdığı değer, ülkemizin geleceği için büyük önem taşıyor. Yarışmaya katılacak tüm kadınlara başarılar diliyorum. Hep birlikte, kadınların gücünü daha da ileriye taşıyacağız.” – KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Esra Bezircioğlu

2025 yılının kadın girişimcisi siz olabilirsiniz

Hikayenizle tüm kadınlara ilham olmak ve başarılarınızı tüm Türkiye’ye duyurmak istiyorsanız; 15 Kadım 2024 tarihine kadar www.garantibbvakadingirisimci.com adresindeki formu doldurarak yarışmaya başvurabilirsiniz.

“Türkiye’de kadının ekosisteme katkısını daha da artırmayı, girişimci kadınları cesaretlendirmeyi amaçladığımız bu yarışma önemli bir aşama kaydetti. 17 yılda 45 bin başvuru olmamız, yıllar içinde kategori sayısının bir iken geçen yıl itibarıyla beşe çıkması çok kıymetli. Ekonomist dergisi, Garanti BBVA ve KAGİDER olarak kadın girişimcilerimizi yarışmamıza davet ediyoruz.” –Ekonomist Dergisi Yayın Yönetmeni Talip Yılmaz



İlgili Makale