İnsan olmanın gereği, hepimiz hayatımızın belirli dönemlerinde zorluklar yaşıyoruz. Herkesin kendi hayatının çizgisine ve kendi kişiliğine göre değişebilen bu zorlukların ortak özelliği, her insanın hayatında öyle ya da böyle bir şekilde gerçekleşmesi.
İnsansanız ve bu gezegende bir süredir nefes alıp veriyorsanız; birtakım zorluklar yaşamış, gelecekle birlikte birtakım zorluklara da maruz kalacaksınız demektir. Bunları duymak, bilmek, ayırdına varmak çoğumuzun zoruna gidiyor. “Ne yani bu dünyaya acı çekmeye mi geldim? Hayat hep zor mu olacak?” diye düşünüyor olabilirsiniz. Aslında durum tam olarak da öyle değil, evet hayat zorluklarla dolu ancak hayat tamamen zorluklardan ibaret değil. Acısını da tatlısını da içinde barındırarak bize bir bütünün içinde yaşamanın güzelliklerini gösteriyor hayat.
Güzelliklerin yanında zorluklar olması tıpkı geceyle gündüzün bir günü oluşturması gibi hayatımızı oluşturuyor. Hayatta zorlulukların olması belki hayatın bir kuralı, ancak sürekli acı çekiyor halde olmak bir noktada bizim tutumumuza bağlı. Zorluklara direnmek, zorluklardan kaçınmak ya da zorluklara tamamen teslim olmak aslında ıstırap çekmemize sebep olan şey. Hayatta zorlukların olması sandığımız kadar da negatif değil aslında.
Varoluşsal psikolojide ve diğer birçok psikoterapi ekolünde, acıların ve zorlukların insanı büyüttüğüne ve geliştirdiğine inanılır. İnsanın konfor alanı dışında geliştiği, büyüdüğü günümüzde sık sık değinilen bir konu. Ve konfor alanının dışında büyümek de aslında zorluklarla birlikte büyümekten doğan bir bakış açısı. Eğer sürekli olarak konfor alanınızda, rahat bir şekilde yaşarsanız sürekli olarak rahat bir şekilde yaşarsınız, fakat hayatınızda ne bir yenilik, ne bir gelişim, ne de bir değişim olur. Değişim, ancak değişik bir şeyler yapmayla, belirli durumların değişmesiyle oluşur. Böylelikle de aslında zorluklar bizim büyümemize, gelişmemize katkıda bulunurlar. Zorluklar nedeniyle sürekli acı çekmemek için, zorluklara kabullenici bir yaklaşım geliştirmek ve o zorluğun bize hayata dair öğretmeye çalıştıklarına açık olmak, zorluklar nedeniyle ıstırap çekmekten ziyade, zorluklarla birlikte yürümeyi öğretir bize.
“Fırtına geçtikten sonra nasıl atlattığınızı hatırlamayacaksınız. Nasıl hayatta kaldığınızı da. Ancak bir şey kesindir; fırtınadan çıktıktan sonra fırtınaya girenle aynı insan olmayacaksınız.”
Haruki Murakami
Murakami’nin bu sözü, Uplifers’taki bu yazımın ilhamı oldu aslında. Danışanlarımla da sürekli konuştuğumuz, benim onlara terapi başlarında anlattığım, onların da terapinin ilerleyen zamanlarında gelişimle birlikte fark ettiği bir nokta bu. Psikolojik rahatsızlıklar “öcü” gibi görülse de bize anlatmak istedikleri bir şey vardır. Belki görmek istemediğimiz, duymak istemediğimiz şeyleri bize gösterir; belki de bugüne kadar bizi bir yerlere taşımış ama hayatımızda uyumlu olmayan bir şeyleri değiştirmenin gerekliliğini gösterir. Her bir birey için farklı bir amaca hizmet edebilir, ama genellikle psikolojik rahatsızlıkları atlattıktan; ihtiyaçlarımızı dinleyip hayatımızda gerekli kararları, değişimleri sağladıktan sonra fark ederiz ki öncesi ve sonrasında olduğumuz insan tamamen farklıdır. Deneyimlerken dünyanın en zor ve atlatılamayacak dönemi gibi hissettirse de bazı zor dönemler iyi ki vardır, çünkü sonunda tahmin bile edemeyeceğimiz değişikliklere sebep olurlar.
Hayatınızdaki zorluklara bir de bu pencereden bakmayı denemeye ne dersiniz?
“Acaba şu anda deneyimlediğim bu zorluk bana ne anlatmaya çalışıyor? Hangi karşılanmayan ihtiyacımı göstermeye çalışıyor? Bu istenmeyen duygular ve deneyimler bana nasıl hissettiriyor, neye ihtiyacım olabilir?” gibi anahtar sorularla içinde bulunduğunuz zorluğu inceleyebilir, kendinizi dinleyebilir ve bulunduğunuz zorlu zamanda ıstırap çekmekten ziyade o zorlu dönemi öğrenerek, gelişerek atlatabilirsiniz.
Sevgiyle kalın.
İlginizi çekebilir: Başarısız olmaktan neden korkarız: Altında yatan nedenleri keşfetmekle işe başlayın