Çoğu zaman farkında olunmayan toksik iletişim alışkanlıkları
İletişim, yaşamın her alanında oldukça kritik bir öneme sahip. İster bir iş görüşmesi olsun ister keyifli bir dost sohbeti, kendimizi nasıl ifade ettiğimiz, karşı tarafa nasıl mesajlar verdiğimiz veya karşı tarafın bizde uyandırdığı duygu ve düşünceler oldukça önemli. Ancak çoğu zaman iletişim becerilerimiz farkında olmadan körelebiliyor veya birtakım zararlı iletişim alışkanlıkları geliştirebiliyoruz. Bu durumları görmek ve değiştirmek için farkındalık şart. İşte daha sağlıklı iletişim kurmak için dikkatli olunması gereken toksik iletişim alışkanlıkları:
Konuşmayı sürekli kendine çekme
Şüphesiz ki iletişimde olduğumuz insanlarla ortak bir bağ kurmaya yatkınız. Bu yüzden bir arkadaşımız yaz tatilini anlatırken içimizden sürekli kendi tatil anılarımızı paylaşmak istememiz aslında oldukça doğal. Ancak, karşımızdaki kişinin her anlattığına kendi deneyimlerimizi anlatarak karşılık vermek ya da bahsettiği her konuyu bir şekilde kendimize çekmek, onun kendini değersiz hissetmesine neden olabilir. Ve her konuyu kendimize çekmek, bencilce davrandığımızı da karşı tarafa hissettirebilir.
Bunun yerine aktif dinleme becerileri geliştirmek ve kendi deneyimlerimizi sıralamak yerine karşımızdaki kişiyi etkin bir şekilde dinlemeye odaklanmak en iyisi. Böylece güçlü bir bağ kurabilir, karşımızdaki kişiye değer verdiğimizi ona gösterebiliriz.
İletişimi tamamen kapatma
Karşınızdaki kişi hoşunuza gitmeyen bir şeyler söylediğinde kendinizi geri çekme eğiliminde misiniz? Eğer cevabınız evetse muhtemelen pek çoğumuzun böyle bir alışkanlığı olabilir. Aslında bu alışkanlık, kendimizi korumak için geliştirdiğimiz bir savunma mekanizması olabilir. Unload It: An Effective Guide for Leveling Up Your Communication yazarı Terapist Roma Williams, bunun bir tür “duvar örme” tekniği olduğunu söylüyor ve büyük duygularla uğraşmamak için insanların bu yola başvurduğunu belirtiyor.
Ancak, böyle davranmak, kendimizi kapatmak, konuşmayı sonlandırmaya çalışmak ya da somurtarak diyaloğun bitmesini beklemek, karşımızdaki kişinin hayal kırıklığına uğramış ve reddedilmiş hissetmesine neden olabilir. Bunun yerine “Şu anda bu konuda konuşmak benim için çok zor. Sohbetimize biraz ara verebilir miyiz?” diye sormak, iki taraf için de daha iyi sonuçlar doğurabilir.
Devamlı araya girme, söz kesme
Bir düşünün karşınızdaki kişi siz konuşurken sürekli araya girse, sözünüzü kesse nasıl hissedersiniz? Muhtemelen hiçbirimiz böylesi bir durumdan memnun olmayız ve zihnimizde türlü türlü düşünceler dolaşmaya başlar. “Acaba anlattığım şeyler ilgisini çekmiyor mu, acaba konuşmalarım rahatsız edici mi, yanlış bir şeyler mi söylüyorum, çok mu sıkıcı konuşuyorum?” gibi gibi… Özellikle işle ilgili görüşmelerde sürekli konuşmalarımızın bölünmesi kendimizi yetersiz ve değersiz hissetmemize neden olabilir. Aynı şekilde biz karşımızdaki kişinin sözünü sürekli kestiğimizde de istemeden karşı tarafa böyle mesajlar verebiliriz.
Bu nedenle karşımızdaki kişinin sözünü sürekli kesmek, araya girmek yerine onun konuşmasını bitirmesini beklemek ve sonrasında söylemek istediklerimizi ekleyebiliriz. Ve istemeden ya da farkında olmadan söze girdiğimizde de bunun için özür dileyebilir ve karşımızdaki kişinin konuşmasına devam etmesini isteyebiliriz.
Uzayıp giden konuşmalar
Hiç içinizden “Bir dakikada toparlanacak bir konuyu bir saattir anlatıyor…” diye geçirdiğiniz bir konuşmaya denk geldiniz mi? Ne yazık ki bazı insanlar konuyu uzatmaktan fazlaca keyif alabiliyor ya da bunu farkında olmadan yapabiliyor. Eğer böyle bir durumla karşı karşıya kalırsanız bu kez araya girmenizde pek sakınca yok; ‘Konuyu toparlayabilir misin, vaktim biraz az ya da daha sonra devam edelim mi?’ diye söyleyebilirsiniz. Konuşmaları uzatan sizseniz veya olduğundan şüpheleniyorsanız karşınızdaki kişilerden geri bildirim isteyebilir ya da sizi ara ara bölmelerini rica edebilirsiniz.
Dikkatsiz ve ilgisiz dinleme
Ne yazık ki günümüzün dijital dünyasında ekranlar, dikkatimizi o kadar çalıyor ki odaklanmak gerçek anlamda zor. Yemek yerken televizyon izlemek, sohbet esnasında ekran kaydırmak, bir iş yaparken podcast dinlemek ve daha nicesi, aktif dinleme becerilerimize vurulmuş sert bir darbe. Bu nedenle uyaranlardan mümkün olduğunca uzaklaşmak şart.
Eğer karşınızdaki kişiyi aktif bir şekilde dinleyemediğinizi düşünüyorsanız telefonunuzu sessize alabilir, masadan kaldırabilir, dikkatinizi ona verebilirsiniz. Sizin dinlenmediğinizi düşünüyorsanız da karşınızdaki kişiden telefonunu kaldırmasını rica edebilir, dikkatinizin dağıldığını ya da kendinizi kötü hissettiğinizi söyleyebilirsiniz.
Sürekli üstün gelmeye çalışmak
İletişim, bir rekabet olmasa da bazı insanlar öyleymiş gibi davranabilir ve kabul edelim bu oldukça yorucu, hem de iki taraf için de… Eğer karşınızdaki kişi, siz ne anlatırsanız anlatın her seferinde kendisinde veya bir başkasında ‘daha iyisi’ olduğundan bahsediyorsa bu çok sinir bozucu olabilir. Örneğin yeni arabanızdan bahsederken kendi arabasının daha iyi özellikleri olduğunu söylüyorsa ya da tatile gittiğiniz yerin aslında pek de iyi bir yer olmadığını anlatıyorsa bu üstün gelme çabası, aranızdaki iletişime zarar verebilir.
Eğer siz kendinizin üstünlük yarışı içerisinde olduğunuzu hissederseniz de bu kez bunu yapma nedeninizi sorgulamanızda fayda var. Özgüven eksikliği ya da ego olabilir mi, yoksa başka bir şey mi? Cevabı kendinize dürüstçe vererek bu alışkanlığı bırakmaya çalışın. Hiçbirimiz keyifli bir sohbetin yarışma gibi hissettirmesini istemeyiz.
Başkasının fikrini sahiplenme
Kendi fikirlerinizin bir başkasının fikriymiş gibi sunulduğuna hiç şahit oldunuz mu? Özellikle iş dünyasında bu, yaygın bir durum olabilir. Ve basit bir hatadan daha fazlasına işaret ediyor olabilir. Eğer böylesi bir duruma tanıklık eden üçüncü kişiyseniz, durumu açıklığa kavuşturmak için fikrin asıl sahibine fikri sahiplenmeye çalışan kişinin yanında teşekkür edebilir, ona da özetlediği veya yeniden paylaştığı için teşekkürler diyebilirsiniz. Kendi fikrinizin ‘çalınmaya’ çalıştığını duyarsanız da o anda müdahale ederek, ‘benim fikrimi de masaya taşıman çok iyi oldu’ diyerek araya girebilirsiniz.
İstenmeyen tavsiyelerde bulunmak
Bazen insanlar sadece dertlerini paylaşmak ister, çözüm aramaz. Eğer birine tavsiye vermek istiyorsanız, önce izin istemeyi deneyin: “Birkaç öneri duymak ister misin, yoksa sadece dinlememi mi tercih edersin?” diye sorabilirsiniz. Ya da siz istemeden karşınızdaki kişi size tavsiye veriyorsa “Teşekkür ederim ama bugün yalnızca beni dinlemene ihtiyacım var.” şeklinde nazik bir geri bildirimde bulunabilirsiniz. Şu yazımıza göz atmanızda da fayda var: Karşımızdakini ‘düzeltmeye çalışmadan’ ona yardımcı olmak mümkün mü?
Sonuç olarak bu tür toksik alışkanlıkları fark etmek ve değiştirmek, daha güçlü ve sağlıklı iletişim kurmanızı sağlar. İletişim becerilerinizi geliştirmek ve karşınızdaki kişiyle aranızdaki bağı güçlendirmek için bu alışkanlıkları değiştirerek yola koyulabilirsiniz. Ayrıca, aşağıdaki yazılarımızdan da ilham alabilirsiniz:
- Kısa sürede daha pozitif bir iletişim kurmanın 10 etkili ve basit yolu
- Sağlıklı iletişim nedir: İletişimin 4 boyutu ve etkili iletişim stratejileri
- Partnerinizle ‘itişmeden iletişebilmenin’ 8 yolu
- İletişim kurarken yaptığımız hata: Duygulara düşüncelerle cevap vermek
Kaynak: time.com