X

Çocuklarla zor konular nasıl konuşulmalı?

Zamanın ruhu bizi bu aralar biraz zorluyor olabilir. Hiç bitmeyen savaşlar, ekonomik krizler derken çocuklar da en az bizim kadar etkileniyorlar. Oysa yetişkinlerin kullandığı başa çıkma mekanizmalarını henüz bilmedikleri için, onlarda çok daha kalıcı izler bırakabiliyor. Bu sebeple bir rehber hazırlamaya karar verdim.

Çocuklarla zor konular nasıl konuşulmalı?‘ ya da ‘Çocuklara zor haberlerle başa çıkmaları nasıl öğretilir?‘ ve ‘Siz zor durumlarda kendinize nasıl bir özen göstermelisiniz?’ gibi çok temel sorulara önemli kuruluşların ve konunun uzmanlarının verdiği yanıtları derledim. Umarım evinizde kendi çocuklarınızla veya sınıflarınızda öğrencilerinizle iletişim kurarken faydasını görürsünüz.

Çok eski bir Çin Bedduası var, bilmiyorum hiç duydunuz mu? ‘May you live in interesting times’ diye. Türkçesi ‘İlginç zamanlarda yaşayasın’ diye çevrilmiş. Bence Türkler olsa olsa ‘Tuhaf zamanlarda yaşayasıca…’ derdi. O daha bir beddua gibi geliyor kulağa çünkü, öbürü eni konu iyi dilek gibi gelmişti bana ilk duyduğum zaman. 

2019 başından beri (ne tesadüftür ki yine Çin kökenli bir salgınla) bu bedduanın ne demek istediğini çok iyi anladık diye düşünüyorum. Tam salgını geride bıraktık derken, Rusya Ukrayna’ya saldırdı. Tabi sadece o da değil, bunun Suriye’si var, Yemen, Nijerya, Etiyopya, Myanmar, Irak, Afganistan, Kongo, Venezuela diye liste (ne yazık ki) uzuyor. İnsanlık, epeydir sınıfta kalıyor bu konuda. Homo Sapiens, Otur Sıfır!

2001’den bu yana doğan hiçbir çocuk savaşın olmadığı bir zamanda yaşamadı biliyor musunuz? Böyle zamanlar eşsiz öğrenme potansiyeli de taşır, tamam kabul, ama biraz nefes alsaydık bunca ders arasında iyiydi.

Öte yandan enseyi karartmak da hiç bize göre değil. Dünya kurulduğundan beri hem iyisiyle hem kötüsüyle var oluyor. Biraz klişe olacak ama, ne olacağıyla ilgili her zaman kontrolümüz olmasa da, olaylara vereceğimiz reaksiyon her zaman bizim kontrolümüzde.

Çocuklar konusu da tam bu noktada çok kritik işte. Çünkü hayata bakış açımız, tepki verme mekanizmalarımız ve zor haberlerle başa çıkma yeteneğimiz çocukken yerleşirse çok daha sağlıklı ve MUTLU bireyler yetiştirmek kolaylaşıyor.

Ayrıca kendimize iyi bakmak da önemli, çünkü çocuklar emniyet ve güvenlik hissetmek için her zaman ailelerine bakarlar. Hele ki kriz zamanlarında daha çok…

Bu yazıyı da zor zamanlar için miniklerle iletişim rehberi gibi düşünebilirsiniz. Burada yazılan öneriler çocuk ve yetişkin psikolojisi alanında çalışan global kuruluşların ve uzmanların yıllar boyu derledikleri bilgiler kullanılarak hazırlanmıştır.

Ayrıca çocuklar için özel olarak Twinkl (İngiltere merkezli bir global eğitim yayıncısı) tarafından hazırlanmış bir iki materyale de erişim için linkler verdim. Bu linkleri toplu halde yazının bitiminde görebilir veya yazının Twinkl üzerindeki versiyonuna https://www.twinkl.com.tr/blog/ukrayna-ve-cocuklar adresinden ulaşabilirsiniz.

Nelere dikkat etmeli?

Bu kısım özellikle aileler ve öğretmenler için faydalı bilgiler içerir. Okuduklarınızı evde kendi çocuğunuza, genç akrabalarınıza uygulayabilir veya öğretmenseniz sınıflarınızda dikkat edebilirsiniz.

1. Önce sorun ve anlayın

İngiliz Psikoterapistler Derneği Üyesi, Eğitim ve Çocuk Psikolojisi Profesörü Vivian Hill, çocukların duydukları, okudukları ve gördükleri her şeyi sünger gibi aldıklarından söz etmiş ve ‘Siz farkında olmasanız da çocuklar çoktan bir çok şeyin farkında olup, bir şeylerin ters gittiğini anlamış ve endişe duyuyor olabilir’ diye önemli bir hatırlatma yapıyor. Yani konuşmaya başlamadan evvel iyice dinlemek ve anlamak çok önemli. İlk adım bu.

Nasıl soru kısmına geçeceğiz? Çocuğun özellikle evde veya sınıfta en rahat olduğu zamanı seçin ve rahat bir şekilde, okulda veya evde tam olarak neler duyduğunu öğrenmeye çalışın. Sorgular gibi değil, sohbet eder gibi alın bu bilgileri.

2. Konuşun ama sakin olun

Sonra size soruları olup olmadığını sorun. Eğer soruları varsa bunlara açık, net, yaşlarına uygun cevaplar verin ama çok ince detaya girmeyin. Şunu unutmayın, çocukların dünyada ne oldu bittiğini öğrenmeye hakkı var, ama sizin de onları stresten uzak tutma sorumluluğunuz var (En azından kendi başlarına bu beceriyi geliştirene kadar).

Çocuklar duygusal işaretleri genelde yetişkinlerden alırlar. Zor bir konudan söz ederken yüz ifadeniz, beden diliniz stresliyse, sözlerinizden çok bu stresi algılayacaklardır. Sakin olmaya çalışın. Gözleriniz ağlamaktan kızarmışsa ya da konuşurken sesiniz titriyorsa, normale dönene kadar zor bir konuda konuşmayın mesela. 15 dk sonra konuşun ve o arada kendinizi toparlayın.

3. Emniyet ve güven aşılayın

Özellikle yaşı küçük çocuklara durumu çok basit ve sakin bir dille anlatırken, kendinizin güvende olduğunun altını çizin. Bu aile içi şiddet içeren bir haber için de, savaş konuşmaları için de geçerli. İnsanların barış için çok çalıştığını ve bu durumu düzeltmek için çaba harcadığını söyleyebilirsiniz. Özellikle okulda öğretmenlere bu konuda çok iş düşüyor.

4. Önyargı değil, şefkat verin

Zorlu konular, her zaman beraberinde önyargı ve gerginliği de getirir, doğası gereği. Bu bir kişiyle ilgili de olabilir, bir ülkeyle ilgili de. Çocuklarla konuşurken önyargı içeren ifadelerden mümkün olduğunda kaçının ki dünyayı daha sevgi dolu ve huzurlu bir yer olarak görebilsinler. ‘Kötü insanlar’, ‘pis insanlar’ ve ‘düşman’ gibi ifadelerden kaçının. Özellikle ayrımcılık veya zorbalık içeren ifadeler kullanmayın, tam tersine zor durumdaki insanlara şefkat duymayı öğretmek için bir fırsat olarak değerlendirin. Çünkü bu konu daha sonra okulda akran zorbalığına dönüşebilir. Herkesin eğitim ve güvenlik hakkı olduğunu öğretin. Kendisi de dahil. Buna ters bir durum olduğunda mutlaka bir yetişkine haber vermesini tembih edin.

5. Yardıma odaklanın

Çocukların yardımlaşma ve nezaket örneklerine tanık olması çok önemli. Bu yüzden buna odaklanmak çok fark yaratacaktır. Çocuğunuza veya öğrencilerinize, ne kadar ufak olursa olsun, insanlara yardım edebileceklerini ve katkıda bulunabileceklerini gösterin. Pozitif hikayeler bulun, anlatın, kendisi bir katkıda bulunmak ister mi diye sorun. Mesela bir şiir yazabilir veya hislerini anlatan bir resim çizebilirler. Konu illa mülteci konusu olmak zorunda da değil, depremde ailesini kaybetmiş çocuklar da olabilir. Ana amaç, zorlayıcı haberlerle başa çıkma becerisi vermek. Küçücük de olsa bir aksiyon almanın psikolojik etkisi çok büyüktür ve bunu çocuklara öğretmek esas olmalı.

6. Konuyu dikkatle kapatın

Çocuklarla (evde veya sınıfta) gergin bir konu konuştuktan sonra mutlaka herkesin sakin ve rahat olduğundan emin olun (özellikle öğretmenler). Hiçbir çocuğu endişeli veya korku içindeyken konuyu kapatarak yalnız bırakmayın. Mutlaka sakinleştirip, arada kontrol etmek suretiyle konuyu o şekilde kapatın.

Yeni haberler oldukça okulda veya evde neleri duyuyor diye kontrol etmeye devam edin. Her çocuk endişesini kelimelerle dile getiremez. Birden karın ağrıları, baş ağrıları, kabuslar ya da uyku sorunları yaşamaya başladıysa bunları da takip edin. Çok küçük yaştaki çocuklar birden daha çok ilgi veya fiziksel yakınlık talep ederken (koala modu), gençlerde kısa süreli yas veya öfke nöbetleri olabilir. Bunlar belli bir süre sonra geçmezse bir uzmana danışmanız iyi olabilir.

Bütün bunlar olurken, o arada çocuklarda stres düşüren çok basit nefes egzersizleri de öğretebilirsiniz.

7. Nefes egzersizlerinden faydalanın

5-5-5 Nefesleri’ denen egzersizleri deneyebilirsiniz. 5 saniye boyunca burundan nefes alıp, 5 saniye boyunca ağızdan nefes verilen bu egzersizleri 5 set tekrarlayın. Hepsi bu. Nefes alırken çocuğunuza karnında sanki balon varmış ve onu şişiriyormuş ve nefes verirken de onu boşaltıyormuş gibi düşünmesini söyleyebilirsiniz, yardımcı olacaktır. Siz de onunla beraber tekrarlayın.

8. Kendinize iyi bakın

Haberleri ve internet kullanımını biraz kısıtlayın ve kendinize iyi bakın! Eğer sizin zihin ve ruh sağlığınız sağlam olursa çocuğunuza veya öğrencilerinize çok daha iyi bakabilirsiniz. Unutmayın uçaklarda maske önce yetişkinlere takılır, ki onlar çocuklara gerekli korumayı ve bakımı verebilsinler!

Yeri gelmişken yetişkinlere de bu konu özelinde birkaç öneri ya da hatırlatmada bulunmak istiyorum.

Son 2-3 yılda olanları açıklayacak tek bir kelime var ‘BELİRSİZLİK’ ve insan bedeni ne yazık ki bu duyguya tam donanımlı yaklaşamıyor her zaman. İnsan beyni, belirsizlik durumlarında nasıl bir aksiyon alması gerektiğini bilmiyor ve ne zaman ne kadar enerji gerekeceğini kestiremediği için sürekli alarm halinde tutuyor bizi.

Ne olur ne olmaz her an bir atak olabilir, ben enerjiyi hazır tutayım’ diyor yani. Çok akıllı ve binlerce yıl hayatta kalmamızı sağlamış bir sistem, ama artık mamutlar saldırmıyor. Fakat beyin hayatta kalma moduyla bedeni sürekli her şeye hazır nöbette tutuyor. Bu da uyku problemi, devamlı alarm halinde olmak ve sürekli kortizol salgılamak gibi bedensel değişikliklere sebep oluyor.(Amigdala’nın aşırı aktif çalışması durumuna ayrı bir yazıda değiniriz, şimdilik bunu burada bırakıyorum).

Peki böyle kriz dönemlerinde kendimize yardımcı olmak için neler yapabiliriz?

  • En temelden başlayalım. Sağlıklı beslenme, yeterli su, kaliteli uyku ve hareket etmek. Ne kadar basit değil mi? Hepimiz biliyoruz bunları… Ama bu kısacık listenin hepsini bir arada yapan o kadar az insan var ki dünyada, şaşarsınız. Sizi mutlu eden ve ruhunuzu besleyen her şeyi fazlasıyla hayatınıza alın. Özeti bu.
  • Şimdi haberler kısmına gelelim. Haberleri kısıtlayın. Güvendiğiniz birkaç haber kaynağını kontrol edin. Ama limitlerinizin de farkında olun. Size çok geldiği anda o telefonu elinizden bırakın.
  • Haber tüketimini belli zamanlarla sınırlayın ve günde 2 kereden fazla kontrol etmeyin.
  • Ortalıkta bolca yalan haber olduğunu unutmayın. Her zaman duyduklarınızın doğruluğunu teyit siteleri aracılığıyla kontrol edin.
  • Sesi olan videolar duyularımız üzerinde daha büyük travma etkisine sahip. Videoları sessiz izleyin. Her zaman duygularınızın farkında olun, anda kalın. Çok etkileniyorsanız izlemeyin.
  • Sakin egzersizlerle hareket edin. Sürekli tetikte bekleyen bünyenin salgıladığı kortizol hormonu nedeniyle vücuda yayılan ekstra glukoz ve yağın, kas dokuları tarafından kullanılmasını sağlamak gerekir. Ama çok sert ve hızlı egzersizler de (doğası gereği) kortizol salınımını ekstra artıracağı için yürüyüş, yoga, yüzme gibi sakin egzersizler bu dönemlerde özellikle önerilmektedir.
  • B Vitamini alabilirsiniz. Özellikle B vitamini komplekslerinin faydalı olduğuna dair çok sayıda araştırmalar bulunuyor. Stres seviyelerini düzenlemekte faydası olduğu için bu dönemlerde B vitamini takviyesi yapabilirsiniz.
  • Anlamlı aksiyonlar alın. Bu herkesin kendi hayatında neyi anlamlı bulduğuna göre değişecektir. Yardım kuruluşları ile çalışmaktan yoga yapmaya kadar, hayatınızda anlamlı ve yapmaya değer bulduğunuz aktiviteleri artırın. Kendinize nazik ve şefkatli olun!
  • Duygularınıza izin verin, anda kalın, gözlemleyin ama ipin ucunu kaçırmayın. Aşırı şefkat ve empati sizi tükenmişlik duygusuna sürüklemesin. Limitinize geldiğinizi hissettiğiniz anda durun ve dostlarınızdan, ailenizden veya bir profesyonelden mutlaka yardım isteyin.

Aslında daha yazılacak çok şey var ama bu hepimizin bildiği temel noktaları ufaktan hatırlatmak ve bir mini rehber hazırlamak umarım işinize yarar. Sevgiler.

Faydalı linkler:

Twinkl Blog: https://www.twinkl.com.tr/blog/ukrayna-ve-cocuklar

Çocuklar için https://www.twinkl.com.tr/resource/haberler-hakkinda-endiselendigimde-faydalanabilecegim-stratejiler-tr-g-1646832540

https://www.twinkl.com.tr/resource/haberlerden-etkilendigimde-ne-yapmaliyim-powerpoint-tr-g-1646830440

Didem Görceğiz: Ankaralı, ODTÜ’lü, Sosyolog. 1998’den beri dijital ekosistemdeyim (insert: buralar hep dutluktu). Hayatımın merkezinde Nörobilim, Stoacılık, Yazmak, Müzik ve bilgi paylaşımı var. İlk Türkçe çocuk sitesini 1999’da yaptım, o zamandan beri yaratıcılığın artı tarafında yer almaya çalışıyorum. An itibariyle serüvenim İngiltere’de devam ediyor. Ebeveynlere, öğretmenlere ve kısacası öğrenen ve eğitim veren herkese ücretsiz materyal sağlayan Twinkl’da içerik üretiyorum. Erişimim olan global malzemeleri herkesle paylaşmak ve Uplifers’a özel içerik yazmak için buradayım. Erişim için (didem.gorcegiz@twinkl.co.uk)

Aldığımız iki nefesten biri denizden: #MaviNefesProjesi

Denizler, gezegenimizin kalbinde atan en önemli yaşam kaynakları. Sadece tatil rotalarını ya da en şahane manzaraları süslemekle kalmayan bu su ve hayat kaynaklarımız, gezegenimizin dengesi ve canlı yaşamlarının devamı için de kritik bir rol sahibi. Çünkü, ihtiyaç duyduğumuz oksijenin yarısından fazlası denizlerden geliyor. Ancak, denizlerimizin karşı karşıya olduğu tehditler, ekosistemin geleceğini tehlikeye atıyor.



İklim değişikliği, çevre kirliliği, insan müdahaleleri, plastik atıklar, petrol sızıntıları veya müsilaj gibi pek çok faktör, denizleri kirletmekle kalmıyor geleceğimizi de adım adım yok etmeye başlıyor. Çünkü denizlerdeki kirlilik, hem denizdeki hem de karadaki canlı yaşamını tehdit ediyor ve ekosistemin dengesini bozarak gezegenimizin geleceğinden çalıyor.

Denizlerimizin ve gezegenimizin karşı karşıya olduğu tehditler karşısında sessiz kalmayan Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/TURMEPA iş birliğiyle sürdürdüğü Mavi Nefes Projesi ile bu yıl da denizlerimize, yani yaşam kaynağımıza, sahip çıkıyor. Mavi Nefes Projesi, başta plastikler olmak üzere deniz çöplerinin toplanmasına ve deniz ekosisteminin korunmasına katkı sağlıyor ve denizlerimizdeki oksijen kaynakları olan deniz çayırlarını ve mercanları çoğaltıyor.

“Dünyaya iyi bakıyoruz, geleceğe iyi bakıyoruz.”

“Dünyaya iyi bakıyoruz, geleceğe iyi bakıyoruz.” misyonuyla yola çıkan Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA ile birlikte hem deniz kirliliğini azaltmak hem de denizlerdeki biyoçeşitliliği korumak ve deniz ekosistemini rehabilite etmek için uzun soluklu bilimsel koruma ve izleme çalışmaları yürütüyor.

Mavi Nefes Projesi kapsamında Eylül 2021-Haziran 2024 döneminde Marmara Denizi, Adrasan ve Van Gölü’nde yaklaşık 200 bin kişinin günlük üretimine eşit 230 ton katı ve sıvı atık toplandı, uygun olan atıkların geri dönüşüme kazandırılması içinse çalışmalar sürüyor.



Projenin eğitim ayağında ise deniz temizliği konusundaki farkındalığı artırmak amacıyla ortaokul öğrencilerine ve öğretmenlerine denizlerin önemi, deniz ekosisteminin korunması ve sürdürülebilir su kaynakları için bireysel sorumluluklar konularında eğitimler veriliyor. Mavi Nefes Eğitim Otobüsü ve çevrim içi eğitimlerle 3 yıl boyunca 8 ilde yaklaşık 80 bin öğrenciye ulaşıldığı biliniyor.

Bu başarılı iş birliği, hem denizlerimize hem de gezegenimize hayat verirken; temiz denizlerin, sağlıklı ve uzun ömürlü bir yaşamın temelini olduğunu da bir kez daha bizlere hatırlatıyor. Denizlerdeki deniz çayırlarını ve mercanları koruyup çoğaltmak için çalışmaların sürdürüldüğü Mavi Nefes Projesi sayesinde “aldığımız iki nefesten biri denizden” diyen Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA ile tertemiz ve sağlıklı yarınların kapısını aralıyor. Bu başarılı iş birliğinden ilham alarak geleceğimizden çalmak yerine geleceğimizi korumak için çalışmak ve denizlerin yaşam kaynağımız olduğunu her an hatırlamak ve hatırlatmak, hepimizin yarınlarımıza yapacağımız en büyük yatırım.

*Bu yazı Garanti BBVA katkılarıyla hazırlanmıştır.



Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?



Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.



Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.

Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sofralarda sürdürülebilir şıklığın yeni adı: Porland Re-Gen

Doğaya olan etkimiz, her gün attığımız adımlarla yeniden şekilleniyor. Günlük yaşamımızda aldığımız kararlar, tüketim alışkanlıklarımız ve yaşam tarzımız, doğa üzerinde hiç silinmeyecek izler bırakıyor, üstelik bu izler günden güne daha da derinleşiyor. Ulaşım tercihlerimizden yeme-içme alışkanlıklarımıza, satın aldığımız ürünlerden şehir hatta ülke dışından verdiğimiz siparişlere kadar hayatımızın her alanında karşımıza çıkan bu etki, yani karbon ayak izimiz, aynı zamanda günlük yaşamda kullandığımız eşyalarla da yakından ilişkili. Ne yediğimiz, ne içtiğimiz kadar yediklerimizi-içtiklerimizi nasıl tükettiğimiz de karbon ayak izimiz üzerinde etki sahibi.



Bu durumun farkında olan ve çevre bilinciyle hareket eden Porland, kırık porselenleri yeniden hayata döndüren Re-Gen Koleksiyonu ile sürdürülebilirlik anlayışını bir adım daha ileriye taşıyor ve dünyada bir ilke imza atıyor. Dünyaya karşı sorumluluk ilkesini odağına alarak üretim süreçlerini yürüten Porland, bu yenilikçi adımıyla bize de gezegenimize olan sorumluluklarımızı bir kez daha hatırlatıyor. İklim krizine karşı geliştirdiği iş modeli sayesinde çevre dostu üretim ve sıfır atık felsefesini benimseyen vizyoner marka, Re-Gen Koleksiyonu ile hem sofraları iyi tasarımla buluşturuyor hem de daha sürdürülebilir bir dünya için yeni şanslar yaratıyor.

Kırık porselenlerden geleceğe: Daha sürdürülebilir bir dünya

Re-Gen ile artık kırık porselenler, sıradan bir atık olmaktan çıkıyor ve yeniden işlenerek hem doğaya hem insana hem de gezegenimize dost bir anlayışı temsil ediyor. Doğayla her şekilde uyumlu, sosyal açıdan faydalı, toplumsal olarak kapsayıcı ve kültürel bağlamda sürdürülebilir bir yaklaşımın öncüsü olan Re-Gen Koleksiyonu, ayrıca tamamen doğal bileşenlerle üretildiği için bakteri ve mikrop barındırmıyor. Dayanıklı ve uzun ömürlü olmasının yanı sıra sağlıklı bir kullanım deneyimi de sunuyor.

Böylece, koleksiyonda yer alan her bir parça sadece bir tabak ya da kupa olmaktan öte, doğaya saygılı ve sürdürülebilir bir yaşam döngüsünün parçası haline geliyor ve gezegenimize olan borcumuzu ödeme yolunda atılmış küçük ama etkili bir adımı simgeliyor.

Doğanın estetik yansıması, sofralara taşınıyor

Porselenin yeniden hayat bulduğu bu koleksiyon, Salda, Ontario, Birdsong ve One and Only isimli dört farklı tasarımdan oluşuyor ve ömürlük desen garantisiyle de zarafetini uzun yıllar koruyor. Re-Gen, sadece estetik açıdan harikalar sunmakla kalmıyor, aynı zamanda çevresel sorumluluğun mükemmel bir örneği olma misyonunu da üstlenerek döngüsel ekonomiye katkı sağlıyor.



Koleksiyonda yer alan her bir parça, doğanın izlerini üzerinde taşıyor. Doğanın sakinliğini, huzurunu, zarafetini yansıtan bu parçalar, sağlıklı, şık ve sürdürülebilir sofralar sunarken sadece bugünü değil, yarını da düşünerek hareket etmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Ve günlük hayatın içerisinde çoğu zaman fark etmediğimiz küçük tercihlerin bile ne kadar büyük öneme sahip olduğunu gösteriyor.

İlhamını doğadan alan Re-Gen Koleksiyonu’nun bir parçası olan Salda, Türkiye’nin güneydoğusunda bir volkanik krater gölü olan Salda’nın eşsiz kumsalını yansıtırken; Kanada’nın en güzel eyaletlerinden Ontario’nun masmavi göllerinden esinlenilerek yaratılan Ontario ise mavinin her tonunda derinleştirici bir etki sunuyor. Öte yandan, kuş seslerinin doğadaki varlığını temsil eden yaprak, çiçek ve kuş motifleriyle bezeli Birdsong ise huzur ve mutluluk duygularını sofralarda ön plana çıkarıyor. Gökyüzünün en ihtişamlı halini yansıtan One and Only tasarımları ise göz alıcı renkleriyle doğanın büyülü dokunuşlarını sofralara taşıyor. Karbon emilimini azaltma amacıyla tasarlanan ve güncel teknolojiler kullanılarak üretilen bu koleksiyon, porselen atıklarını sanatla buluştururken geleceğe de şekil veriyor.

Geçen bir yıldaki sürdürülebilirlik çalışmalarıyla 61 ton plastik, 169 ton kağıt, 80 ton ahşap, 80.800 ton su, 301 ton porseleni geri kazandıran Porland, bu sayede 735 ton CO2 emisyonunun engellenmesine öncülük etti. Sürdürülebilirliğe sağladığı katkılarla sektörün öncüsü olan ve ilklere imza atan Porland’ın ilham verici Re-Gen Koleksiyonu’nu daha yakından keşfetmek için hemen tıklayın.

*Bu yazı Porland katkılarıyla hazırlanmıştır.



“Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” için başvurular başladı

İnsanlığın varoluşundan bu yana kadınlar, toplumda pek çok ilham veren, güçlü roller üstlendi. Her ne kadar toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınların mücadelesini her dönemde zorlaştırmış olsa da; günümüzde kadınlar iş hayatından siyasete, eğitimden medyaya toplumun pek çok alanında yer almaya, seslerini duyurmaya ve görünürlüklerini güçlendirmeye devam ediyorlar. Artık başarılı kadın hikayelerinin pek çok örneği var; özellikle de girişimcilik sektöründe.



Kadınlar girişimcilik dünyasına isimlerini altın harflerle yazdırmaya ve pek çok farklı sektörde muhteşem izlere imza atmaya devam ettikçe, kadın girişimcilerin hikayelerini paylaşmalarına aracı olacak pek çok etkinlik ve yarışma düzenleniyor. Böylelikle hem kadınların girişimcilik konusunda daha aktif olmalarına hem de ilham verici hikayelerini diğer kadınlarla paylaşmalarına olanak sağlanıyor. Bu yarışmaların ilki ve en köklülerinden biri de Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması.

 “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması, kadın girişimcilerin çevrelerinde yarattığı farka ve faydaya da odaklanırken, girişimcilikteki başarısını Türkiye’ye duyuran kadınların başka kadınlara katkı sağlama konusundaki motivasyonlarını da artıyor. Kadın girişimcileri ve kooperatifleri, büyük bir heyecanla gerçekleşen jüri değerlendirmesi sonucu belirlediğimiz birincilerden biri olması için Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’na başvurmaya davet ediyoruz.” – Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Sibel Kaya

Garanti BBVA, Ekonomist Dergisi ve KAGİDER iş birliğiyle: Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması

Türkiye’de, kadın girişimcilere yönelik çeşitli çalışmalar yürüten ilk özel banka olan Garanti BBVA, girişimcilik konusuna büyük önem veren, konuyu sayfalarına taşıyan Ekonomist Dergisi ve Türkiye’de kadın girişimciliği ve liderliğini geliştirmeyi hedefleyen sivil toplum örgütü KAGİDER’in iş birliğiyle 2006 yılından bu yana kesintisiz olarak gerçekleşen Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” bu yıl 18. kez düzenleniyor.

Yarışmada başvurular, Türkiye’nin Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi ve Türkiye’nin Kadın Kooperatifi olmak üzere 5 kategoride değerlendiriliyor.



Yarışmanın kazananları ise Şubat ayında yapılacak olan ödül töreni ile açıklanacak. “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi” ödülünü alacak girişimci 250.000 TL, “Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi” ve “Türkiye’nin Kadın Kooperatifi” kategorilerinin birincileri ise 200 biner TL’lik ödülün sahibi olacak.

“Kadın girişimciliğinin sürdürülebilir kalkınmaya olan etkisini görmek ve bu başarıları ödüllendirmek bizim için büyük bir mutluluk. Kadın girişimcilerin ekonomiye kazandırdığı değer, ülkemizin geleceği için büyük önem taşıyor. Yarışmaya katılacak tüm kadınlara başarılar diliyorum. Hep birlikte, kadınların gücünü daha da ileriye taşıyacağız.” – KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Esra Bezircioğlu

2025 yılının kadın girişimcisi siz olabilirsiniz

Hikayenizle tüm kadınlara ilham olmak ve başarılarınızı tüm Türkiye’ye duyurmak istiyorsanız; 15 Kadım 2024 tarihine kadar www.garantibbvakadingirisimci.com adresindeki formu doldurarak yarışmaya başvurabilirsiniz.

“Türkiye’de kadının ekosisteme katkısını daha da artırmayı, girişimci kadınları cesaretlendirmeyi amaçladığımız bu yarışma önemli bir aşama kaydetti. 17 yılda 45 bin başvuru olmamız, yıllar içinde kategori sayısının bir iken geçen yıl itibarıyla beşe çıkması çok kıymetli. Ekonomist dergisi, Garanti BBVA ve KAGİDER olarak kadın girişimcilerimizi yarışmamıza davet ediyoruz.” –Ekonomist Dergisi Yayın Yönetmeni Talip Yılmaz



İlgili Makale