Çocuklarınızla birlikte “İyi uykular”
Daha o doğmadan tanışırsınız aslında uykusuzlukla. O içinizde minicik bir kalp atışıyken hissedersiniz heyecanınızı her gece. Doğar, anne olmanın verdiği titremeyle kucağınıza alırsınız ve bu sizin için yepyeni bir deneyimdir artık. Miniciktir, nasıl tutacağınızı, dokunacağınızı bile bilemezsiniz. Ya incitirsem diye kendi kendinize kıvranırken, usul usul onunla iletişim kurduğunuzu, geçen zamanın size anneliği en güzel şekilde öğrettiğini görürsünüz. Heyecan, mutluluk, bilinmeyenin içinizde yarattığı o büyük derinliği hisserdersiniz. Hayatınıza o minik kalp atışıyla birlikte karışık duygular dahil olur. Mutlu son kızların hayatında hep evlilik teklifine kadardır ya, yeni doğan bebeğin hayali anneye verildiğindeki ilk titreşim de öyle sanılır. Fakat gerçek film sonra başlar. Uykusuz geceler, yeni bir düzenin ilk adımları, hayata katılan tatlı telaşlar ve bebekle ilgili duyulan endişeler başlar hayatımızda.
Bebek doğmadan tatlı bir telaşla karışık uykusuzsunuzdur, bebek doğar gece ağlamaları yüzünden uykusuzsunuzdur, bebek büyür yalnız uyumak istememesi yüzünden uykusuzsunuzdur, bebek çocuğa dönüşür fobileriyle mücadele ederken uykusuzsunuzdur. Daha sonra çocuk ergen olur “Aman geç kaldı eve, bu saatte dışarısı tehlikelidir” dersiniz ve bu yüzden uykusuzsunuzdur, ergen yetişkin olur “Acaba torunumun bir sorunu var mı?” der uykusuz durursunuz. Yorgun hissetmiyor musunuz?
Hangi dönemden başlamalı öyleyse?
Gece ağlamaları, minik bebeğinizin hayatınıza girdiği anla birlikte başlar. Karnı ağrır, açtır, uykusu kaçmıştır, karanlıktan korkmuştur, anne kokusunu aranır durur; fakat kendini nasıl ifade edeceğini, bu sorunlarını nasıl annesine yansıtacağını bilemez ve ağlar. Bazen saat başlarında, bazen uzun süre, bazense sorun çözülene kadar. Bu dönem, bebeğinizle neden-sonuç ilişkisini pekiştirdiğiniz, bebeğinizin ne tür fiziksel ve psikolojik zorlantılara eğilimi olduğunu anladığınız ve hangi davranışla sorunların önüne geçebildiğinizi deneyimlediğiniz bir süreçtir.
Tanışma dönemi olarak adlandırılan bu süreçten sonra, 2 yaş ile birlikte, dilde gelişme, konuşma ve kendini ifade etme davranışları başlar. Tanışma döneminde açlığını, ağrısını, korkusunu ağlayarak dile getiren bebek, 2 yaş sonrasında artık kendini sözcüklerle ifade edebilen bir çocuk haline gelir. Genellikle 3 yaş ile beliren en belirgin sorun “Yalnız uyumak istemiyorum.” cümleleridir. Geceleri anne babayla uyuma isteği, odasında yalnız kalmaya dayanamama gibi davranışlar belirir.
Çocukluk çağını önemli ölçüde etkileyebilecek olan bu dönemde neler yapmalıyız?
1. Sorunu anlayın ve uykuyu anlatın.
En öncelikli yaklaşım, sorunu anlamaya yönelik olmalıdır. Çocuğunuzun korkusu ailevi mi, gittiği kreş veya okulla mı ilgili, bir arkadaşına dair mi? Korkusunun dayanılmazlık derecesi nedir? Korku sırasında fiziksel belirteler de gösteriyor mu? Fiziksel bir rahatsızlığı mı var yoksa tamamen psikolojik mi? Hayalinde kurduğu gerçek dışı objeler kendisine korku olarak mı geri dönüyor? Nedenini anlamak, çocuğunuzla daha empatik bir bağ kurmak için size her zaman yardımcı olacaktır. Sorunu belirledikten sonra, ona uykuyu anlatın. Neden uyumamız gerektiğini, kendisi gibi herkesin belirli saat aralığında uyuması gerektiğini, uykunun başlangıç ve bitiş saatini ona anlatın. Tüm açıklığıyla ve anlayabileceği bir dilde onunla paylaşın.
2. Çocuğunuza koruyucu oyuncak hediye edin.
Çocuklar gerek karanlıktan, gerekse de kendi hayallerinde yaşattıkları ürkütücü kahramanlardan korkarlar ve anne babalarıyla uyumak istediklerini dile getirirler. Zihinlerinde canlandırdıkları isimsiz kahraman, onlar için korku ve endişe doludur. Bir çocuğun hayal dünyasının genişliği, somut ile soyut arasındaki geçişleri net olarak adlandıramayışı kendisine fobi olarak geri dönebilir. Dolayısıyla, çocuğunuzun hayal dünyasını renklendirin. Ona çok sevdiği ve kendisini koruyacağına inandığı bir oyuncak hediye edin. Bu oyuncağı baş ucuna koyun ve bir hikaye yaratın. Çocuğunuz birlikte yarattığınız hikayenin ve oyuncağın somut ifadesinden destek alarak, kendini gece boyunca yalnız hissetmeyecektir.
3. Çocuğunuzun sakinliğini koruyun.
Çocuğunuz yatmadan yarım saat öncesi uykuyla ilgili kritik bir süreçtir. Çocuğuzun uyumadan önceki yarım saati daha dinlendirici bir etkinlikle geçirmesi uyku sürecini kolaylaştırır. Eğer çocuğunuz yatağına yattıktan sonra yoğun ağlama ile karşılaşıyorsanız, odasına gidebilir, onun yanında olduğunuzu hissettirebilirsiniz. Fakat en önemli unsur, bu davranış sürecinde çocuğunuzu yatağından ve odasından çıkarmamaktır. Yanında olduğunuzu hissettirebilirsiniz; fakat yalnız başına mücadele etmesini sağlamalısınız.
4. Çocuğunuza bir “ödül” sunun.
Çocuğunuza belirleyeceğiniz davranış karşılığında bir ödül sunun. Bu ödül, çocuğunuzun çok hoşuna giden bir etkinlik olabilir. Örneğin; çocuğunuz en sevdiği karakterin hikayesini dinlemek istiyorsa, aranızda bir anlaşma yapın. Belirlediğiniz saatte yatağa girip, ağlamadan ve uyansa bile sizi çağırmadan geceyi geçirirse, ertesi akşam kendisine hikaye okuyacağınızı belirtin. Davranış kazandırma süreci sistematik bir uygulama gerektirmektedir. Dolayısıyla, bu süreci iyi kontrol etmeli ve düzenli uygulamalısınız. Takıldığınız noktalarda, uzman psikologdan veya davranış terapistinden destek alabilirsiniz.
5. Çocuğunuz uykuya dalmadan ona varlığınızı hissettirecek bir süre yaratın.
Çocuğunuz yatağına yattıktan sonra ev içerisinde çocuğunuzun odasına yakın bir yerde kendinize bir etkinlik yaratın. Bulaşık yıkamak buna iyi bir örnek olabilir. Çocuğunuz, sizin hala yatmadığınızı, onu koruyabileceğinizi, akan suyun sesiyle birlikte işinizin olduğunu düşünecektir. Böylece, sizin hala ev içerisinde aktif olduğunuzu düşünecek ve kolayca uyuyacaktır.
6. Uyku ritüeli oluşturun.
Çocuğunuz yatağına yattığında, ona uyku ile ilgili minik hikayeler anlatabilir ve size konu ile ilgili sorular sormasına izin verebilirsiniz. Böylece, o “an”ın korkusunu siz ordayken yaşayabilir ve hayalini kurduğu korkular ile sizden alacağı cevaplar sayesinde yüzleşebilir. Bu süreç çocukların anne-çocuk ilişkisini kurmaları ve hayallerini doğru bilgilere dönüştürmeleri için en iyi fırsattır.
7. Oda ziyaretlerini zaman içerisinde azaltın.
Çocuğunuz yatağında ağlamaya başladığında ilk seferinde odasına gidip, kendisini sakinleştirebilir, uzak bir yerde olmadığınızı kendisine hatırlatabilirsiniz. Bu telkine rağmen, hala ağlıyorsa, odasına gidiş sürenize şekil verebilirsiniz. İlk önce 10 dakikada bir, daha sonra 20 dakikada bir odasına giderek, kendinizi zaman içerisinde geri çekebilirsiniz. Sistematik yapacağınız bir uygulama, çocuğunuzun davranışına şekil verecektir.
Uygulaması kolay ve pratik olan minik kuralların, hayatınıza en tatlı şekilde dokunması dileğiyle…
İyi Uykular!
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
Anne ile kurulan bağın yaşam ve ilişkiler üzerindeki etkisi
Yeni anne-baba olmuş kişilerde ortaya çıkan ”ebeveynlik travması”