X

Çocuklarımızı nasıl öldürüyoruz?

Eminim ki aile büyüklerinden eski zamanların sofra adabına dair bir hikaye dinlememiş olan akranım yoktur. Kalabalık aileler, tumturaklı sofralar, hazırlığına iki gün önceden başlanan o leziz yemekler…

Eğer anılarınızda böyle hikayeler, hatta daha güzeli, böyle kareler varsa, gözünüzü kapadığınızda o lezzetler damağınızda beliriyorsa, emin olun şanslı azınlıktansınız.

Ev yemeği kültürü hala bizim için oldukça önemli. Sofraya konulan yemeğin niceliği hayli değişmiş olsa da evdeki yemekle aramıza Amerika ya da bazı Avrupa ülkeleri kadar mesafe koymadık. Ancak şunu söyleyebilirim ki dünyaya hakim olan bir ana akım bu. İnsanoğlu gerçek yemekten nasıl bu kadar uzaklaştı, anlamak benim açımdan pek mümkün değil; ancak yeni nesle gerçek yemeğin ne olduğunu anlatamazsak bu dalga bizi de tamamen içine alacak.

“Yemek” kavramının içi nasıl boşaltıldı?

Fazla değil, bundan yaklaşık yüz yıl kadar önce, dünya nüfusu yaklaşık olarak 2 milyardı. Gıdada seri üretime henüz geçilmemiş, tohumlar bozulmamış, karbon salınımı, sera gazı, küresel ısınma, mısır şurubu, GDO gibi kavramların hiçbiri icat edilmemişti. İnsanların beslenme pratikleri lokaldi. Yaşadıkları yerlerin toprağında yetişen gıdaları tüketmekteydiler. Hayvansal protein günümüzdeki kadar yaygın değildi çünkü çok basit olarak, zaten o kadar hayvan yoktu. Restoran ya da market zincirleri birer hayal bile değildi. Gıda maddeleri transfer edilebilecek ürünler arasına henüz girmemişti. Sözün özü her şey lokaldi. Toprağınız size ne sunuyorsa onu yerdiniz. Bu konuda talepkar olma şansınız pek yoktu.

Aynı yüzyıl içinde dünya iki yıkıcı savaş atlattı ve bu savaşlarda askerlerin en temel gıda kaynakları konserveler oldu. Doğal olarak bu sektör ciddi bir patlama yaşadı. Ancak büyük el, savaş bittikten sonra insanların doğal ve lokal gıdalara yönelmesine pek de izin vermedi. Zira sektöre yapılan yatırımın karşılığı alınmalıydı. Üstelik bu konserveler bozulma derdi olmaksızın her noktaya sevk edilebiliyordu. Böylece yeni tarifler geliştirilip ciddi bir konserve propagandası yapılmaya başlandı. Sanırım tarihte ilk maruz kaldığımız paketli gıda furyası konserve furyasıdır.

Bundan yaklaşık elli yıl önce ise dünya nüfusu bugünün yaklaşık yarısı kadardı. O zamanlardan bu zamana, et üretimi yaklaşık beş katına çıktı. Evet, buna hayvan yetiştiriciliği değil et üretimi adını vermek çok daha doğru olur. Çünkü günümüzde bu süreç neredeyse tamamen endüstrinin bir parçası. Midesi ot yemek üzere tasarlanmış hayvanlar, soya ve mısır içerikli laboratuvar üretimi gıdalar ile besleniyor ve neredeyse hiç dolaşmıyorlar. Ciddi hazımsızlık problemleri yaşayan bu hayvanlar hastalığa çok açık bir hale geliyorlar. Ama elbette bu üreticiler için bir sorun yaratmıyor zira onların ilaçları var. Ve bu ilaçlar hayvanları telef olmaktan koruyup ayakta tutuyor. Bahsettiğim konu maalesef büyük baş hayvan yetiştiriciliği. Tavuk üreticiliğinin geldiği noktadan inanın bahsetmek bile istemiyorum. Size yalnızca şunu söyleyebilirim: Dünyada yediğimiz hayvanların sağlıklı kalmasını sağlamak için üretilen antibiyotik miktarı aklınızın almayacağı kadar fazla.

Seri üretim hayvancılık elbette zamanın bir yerinde talepten fazla arz yarattı. Üretilen etin “bir şey” yapılması gerekiyordu ve bu şekilde ortaya fast food endüstrisi çıktı. Kadınların kitlesel olarak iş gücüne katılması ile birlikte evde yemek pişirmek eskisinden daha zor bir hale geldi ve yavaş yavaş günümüze geldik.

Beslenme alışkanlıklarındaki değişim günümüze nasıl yansıyor?

Bugün obezite, diyabet, kalp rahatsızlıkları gibi temelde kötü beslenme kaynaklı olan hastalıklar dünya ilaç endüstrisinin ayakta kalmasını sağlıyor. Nüfusunun yaklaşık %34’ünün obez olduğu ABD’de, obezite ile mücadele için yılda 195 milyon dolar sağlık harcaması yapılıyor. Dünyadaki obezite oranı son 30 yılda %100 artış gösterdi. Sadece bu rakamlar bile endüstrinin ne kadar ciddi olduğunu görmemize kafi.

Peki ya çözüm?

Şu ana dek bahsettiğim tablo oldukça karanlık, farkındayım. İyi haber ise bu durumun tamamen düzeltilebilir olması. Yemek kültürünün öğrenildiği yer olan ailede başlıyor iş elbette. Ebeveyn olmak bu sebeple, özellikle de günümüzde çok zor. Çocuğun tüm yeme alışkanlıkları ailede şekilleniyor. Yapılacak ilk şey çocuğa çatal – bıçak – kaşık üçlüsüyle yenebilecek tabaklar hazırlamak. Oldukça basit bir prensip. Eğer el ile yeniyorsa sağlıksız yağ ve karbonhidrat içeriyor olması oldukça muhtemel. Çocukların çok net bir özelliği daha var. Adını bilmedikleri, daha önce görmedikleri şeyleri yeme konusunda istekli değiller. Çocuğunuz bir sebzeye ya da meyveye karşı direnç gösterdiğinde hemen pes etmeyin bu yüzden. Mümkünse yemeyi reddettiği şeyi birlikte keşfedin; onu topraktan kendi eliyle koparmasını sağlayın. Mutlaka ailecek mutfağa girin. Yemekten hoşlanmadığı gıdaları pişirirken size yardım etmesini sağlayın. Ne olursa olsun çocuğunuza yemek yapmayı öğretin! En az beş temel tarifi yapmayı bilen bir çocuk, ileride her durumda sağlıklı beslenmenin bir yolunu bulacaktır. Modern hayatın tüm dayatmalarına inat evinizde yemek pişirin.

Hiç unutmam, kurumsal hayatın içindeyken bir gün bir iş arkadaşım, akşam yemek yapacağım dediğimde “Ne kadar da domestiksin, ay çok sıkıcı” gibi bir tepki vermişti bana. Aslında bu tepki, bir kuşak öncesinin “modern, bağımsız, kendi ayakları üzerinde duran, hem çocuk hem de kariyer yapan kadını”nı yetiştiren ev hanımı annenin tepkisiydi. “Sen benim gibi olma kızım” öğüdü hem modern kadını hem de modern erkeği aslında çok yetersiz hale getirdi. Holdingleri yöneten kadınlar ve erkekler evlerinde bir kap sıcak çorba bulunduramadı çocukları için. Hakları olan “iyi gıda”yı talep etmez oldular.

Okullar da bu işin çok ciddi bir parçası. Çocuklarımızı emanet ettiğimiz okullara “Bu yemeğin malzemesini nereden tedarik ediyorsunuz?” sorusunu ısrarla sormalıyız. Özellikle okul öncesi eğitim veren kurumlarda gıda kavramı çocuklara göstererek, temas etmesini sağlayarak, koklatarak, öğretilmeli. Alışveriş yaptığımız yerlerden “iyi gıda” talep etmeli ve bunun izini sürmeliyiz. Bu konuda çok değil, biraz daha fazla ısrarcı olduğumuzda çok şey değişiyor emin olun.

Paketlenmiş, herhangi bir şekilde ambalajın içine girmiş hiçbir gıdayı buz dolabımıza sokmamalıyız. Çocuklar paketli gıda tüketmeye de öncelikle evlerinde alışıyorlar. Evinde böyle bir alışkanlığı edinmeyen çocuklar, ileri yaşlarda sosyalleştiklerinde çevreden çok fazla etkilenmiyorlar. Çocuklarımızı mutsuz olduklarında ya da ağladıklarında gıda ile teselli etmemeliyiz. Bu tutum ileride ciddi yeme bozukluklarına yol açabiliyor. Sofradaki yemeğe itiraz ettiğinde, kalkıp sevdiği bir şeyi pişirmeye girişmemeliyiz. Çocuğa yemek kültürünü öğretmek, ebeveynin belki de en temel ama en büyük görevlerinden biri. Mutlu, sağlıklı ve uzun ömürlü çocuklar için işe öncelikle “iyi gıda” ile başlamalıyız. Çünkü ne yersek oyuz.

İlgili yazı: Okul çağına gelmiş çocukların beslenmeleri nasıl olmalıdır?

Deniz Bayraktaroğlu Ar: Sosyolog, girişimci, blogger, tasarımcı, yemek düşkünü, yoga sever, hayatı keyifle ve sağlıkla yaşamaya çalışan, pozitif, yazar-çizer ve kedi insanı bir kadın. Şimdi sizlerle Uplifers'da buluşmaktan dolayı da çok mutlu. dbayraktaroglu@gmail.com

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale