Hiçbir canlı türü, yaşadığı gezegene insan kadar uzak ve yabancı değildir. Bizler, yıllar içinde bize yaşam veren, bizi besleyen ve barındıran dünyamıza o denli uzaklaştık ki, sadece dünyamıza değil kendi özümüze de yabancı kaldık. Doğaya dair hemen her şeyden, çamurdan, böcekten, soğuktan korkar hale geldik. Öyle bir korkuydu ki bu, kendimize, bizi tüm bu kötülüklerden koruyacak, metalden ve betondan yapılma izole ve güvenli bir hapishane inşa ettik. Adına da “şehir” dedik.
Yıllar içinde daha fazla sayıda ve daha büyük şehirler inşa etme amacıyla ormanları tıraşladık, dağları törpüledik, nehir yataklarının yerini değiştirdik, deniz kıyılarını doldurup kara yüzeyini artırdık ve daha neler neler… Sonucunda ise küresel ısınma, iklim değişikliği, tatlı su kaynaklarının tükenmesi, yangınlar, seller, tsunamiler… İşin sonunda kaybeden yine biz olmadık mı?
Tüm bunları yapanlar, çocukluğunda çevre bilinci ile yetişmemiş, özünü reddeden, doğal olandan korkan insanlardı. Ancak günümüzde tüm bu yapılanların sonuçlarını görmek, öğrenmek, bilinçlenmek ve bu gidişatı nasıl değiştireceğimizi bulmak çok kolay, zira bilgi çağında yaşıyoruz. Bir tıkla istediğimiz bilgiye erişme ayrıcalığına sahibiz. Her nesil, bir öncekinden daha bilgili, daha bilinçli ve davranışlarının yaratacağı sonuçların daha farkında olarak yetişiyor.
Belki bir ebeveynsiniz, belki bir yeğeniniz, kuzeniniz ya da kardeşiniz var. Belki de bir öğretmensiniz ve her gün onlarca çocukla iç içesiniz. Çocuklar hayatımızın her alanında bizimleler. Onlara sinir bozucu sesler çıkaran, gürültücü, yaramaz, baş belası küçük insanlar olarak bakmayın. Bir çocuğa bakarken onun ileride büyüyeceğini, yetişkin olacağını ve kendisi gibi başka insanlar yetiştireceğini düşünün. Tek bir çocuğa öğretilen tek bir bilgi, birkaç nesil sonra onlarca insanın vizyonunu değiştirebilir. Çocuklar aracılığıyla geleceği inşa etmek ise biz yetişkinlere düşmektedir.
Çocuklara çevre bilinci nasıl aşılanır?
Ben bir ebeveyn değilim ancak benden 18 yaş küçük bir kardeşe sahibim. Onunla ilgili bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Üniversiteden mezun olup eve geldiğim yaz döneminde, davranışlarımın çok da farkında olmayarak, yalnız yaşarken edindiğim alışkanlıklarımı sürdürmeye devam ediyordum. Bir akşam, ailecek bir arada otururken bir anda kardeşim anneme döndü ve “benim ne zaman bir telefonum olacak” diye sordu. Kardeşim ile aramızdaki ilişki, yaş farkı nedeniyle normal kardeş ilişkilerinden farklıydı, beni abladan ziyade üçüncü bir ebeveyn ve kendisi için bir rol modeli olarak görüyordu.
O an fark ettim ki, telefon istemesinin tek sebebi benim eve geldiğimden beri akıllı telefonumu elimden düşürmemiş olmamdı. O ne zaman bana baksa beni telefonla görüyordu ve beni örnek aldığı için o da bir tane istiyordu. Afallamış ve kendimden utanmıştım, o gece düşünmekten sabahı sabah ettim. Ertesi gün yaklaşık 5 sayfalık bir çocuk kitapları listesi çıkardım, o hafta hem kendim hem de kardeşim için kitap siparişi verdim ve birlikte kitap okumaya başladık. Gündüz birlikte kendi kitaplarımızı okuyorduk, akşam da uyumadan önce ben ona masal kitaplarının içinden bir masal seçip okuyordum. Bu anının üzerinden 2 yıl geçti, ben o iki yılda 85 kitap okudum ve kardeşim ise 170’ten fazla kitap okudu. O en baştaki çocuk kitapları listesi ise azalmak yerine katlanarak arttı. Bu yıl kardeşim 7. yaşını doldurdu ve sadece bu yaz tek başına 32 kitap bitirdi.
Bu anıyı sizlere anlatmamın asıl sebebi şu; çevre bilincine sahip bir çocuk yetiştirmenin ilk ve en önemli kuralı, önce kendinizi bilinçlendirmektir. Çocuklar bir arada yaşadıkları ve sevdikleri insanları taklit ederler. Bir çocuğa “kitap oku” der ama kendiniz okumazsanız, ya da “yerlere çöp atma” der ama kendiniz buna dikkat etmezseniz, o çocuklardan doğru davranışlar sergilemelerini bekleyemezsiniz. Öncelikle yanlış bilgilendirme ve yönlendirme yapmamak için kendiniz okumalı, araştırmalı, öğrenmeli ve en önemlisi, kendiniz uygulamalısınız.
Doğa ile bir olmayı öğrenmek
Çocuklara doğanın önemini ve doğa ile bir bütün olmayı öğretmenin en iyi yolu, doğada birlikte vakit geçirmektir. Hafta sonları, şehirden çok uzak olmayan günübirlik geziler düzenleyebilir veya kamp yapabilirsiniz. Yarım günlük bir piknik bile tahmin edemeyeceğiniz kadar büyük bir fark yaratır. Ağaçların arasında yürüyüş yapın, değişik kuşları ve böcekleri incelemesine izin verin. Hazır havalar da çok soğumamışken, ayakkabılarını ve çoraplarını çıkarın ve toprağa basmasına, vücudunda biriken elektriğin akıp gitmesine izin verin. Bırakın çocuğunuz çimen kokusunu tanısın, çiçekleri sevmek için onları koparmak gerekmediğini, sevgisini onların var olmasına izin vererek gösterebileceğini öğrensin.
Birlikte kamp ateşi yakmak için kuru dallar toplamaya çıkın, göl kenarlarında zıplayan kurbağaları seyredin. Birlikte ip atlayın, top oynayın, küçük metrekareli evlerimizde yapamadığımız gibi özgürce hareket edin. Eğer gittiğiniz park veya orman pek temiz değilse, ellerinize birer eldiven geçirip yanınıza bir poşet alın ve birlikte çevreye dağılmış çöpleri toplayın. Bir yandan da bu çöplerin çevreyi nasıl kirlettiğinden, canlılara nasıl zarar verdiğinden ve bunu engellemek için neler yapabileceğinizden konuşun. Konuşmaya ilgisiz kalmış gibi dursa bile, aile ile geçirilen böyle güzel bir gün çocukta iz bırakacaktır.
Bu önerilerim sadece çocuklar için değil, biz yetişkinler için de geçerli. Bizim de toprağa basmaya, özgürce hareket etmeye, bol oksijen almaya ihtiyacımız var. Tüm bunları çocuğunuz için değil, çocuğunuzla birlikte, hem onun için hem de kendiniz için yapın.
Doğru kaynaklardan bilgi edinmek
Doğayı olduğu güzellikte görüp bizzat yaşayıp hissetmek kadar, doğru bilgilere ulaşmak da önemli. Kitap okumakla ilgili o kadar hikâye anlattıktan sonra, kitaplardan bahsetmemek olmaz. Çevre kirliliği, doğanın önemi, hayvan sevgisi gibi konulara değinen çok güzel ve kaliteli çocuk kitapları var. İlk okuma kitaplarından ortaokul seviyesine kadar her yaş grubu için bu nitelikte kitaplar bulmak mümkün. Biraz araştırma yaparak çocuğunuza uygun kitapların bir listesini yapabilir ve yaş grubu büyümeden listeyi bitirmeye çalışabilirsiniz. Hatta dilerseniz, daha önce çevre ve ekoloji kitapları için yaptığım gibi, her yaş grubundan çevreci çocuk kitapları için de seçmece bir liste hazırlayabilirim. Eğer okuyup beğendiğiniz bir kitap varsa ya da böyle bir liste hazırlamamı istiyorsanız, lütfen yorumlara yazın.
Bu kadar kitaba ödenek ayıracak bir ekonomik durumunuz olmayabilir, bu çok normaldir. Ancak zaten kitap okumak için kitapları para ile satın alma zorunluluğu yok. Kitap takası yapan kitapçılar ve online takas uygulamalar ile yok paraya çok sayıda kitap okuyabilirsiniz. Aynı yaş grubunda çocukları olan birkaç aile birleşip satın alınacak kitapları aranızda bölüştürebilir ve çocuklarınız okudukça birbirinizle takas edebilirsiniz. Yakınlarınızda kitap bakımından zengin bir kütüphane varsa çok daha iyi, hiç ücret ödemeden kütüphane bünyesinde bulunan tüm kitaplara ulaşabilirsiniz.
Sadece kitap da değil; filmler, tiyatro oyunları ve belgeseller izleyerek ve çevre, doğa, hayvan sevgisi konularına değinen sergi ve müzeler gezmek de çevre bilinci kazanmanın eğlenceli yollarındandır. Hatta bir de film önerisinde bulunayım; “Loraks” filmi, bana göre, bu konuda yapılmış çocuk filmleri arasında en iyisi olabilir. Mutlaka göz atın.
Doğanın mucizelerine birlikte şahit olmak
Ağaçlardan, çiçeklerden, ormanlardan bahsettik. Bunları görebilmek, doğa ile bir olabilmek için kilometrelerce yol gidip koca bir günümüzü buna ayırmak zorunda değiliz (siz yine de arada bir doğa gezisi yapın, onun hissettirdikleri bambaşka). Doğayı evinize taşıyarak da beton evlerimize biraz da olsa bir yeşil huzur, bir temiz hava kaynağı katabiliriz. Çocuğunuzun bir canlının sorumluluğunu almasına izin verin ve ona bir saksı çiçekli ya da çiçeksiz bitki alın. Daha da iyisi, bitki yerine tohum alın ve günbegün tohumun filizlenmesini, uzamasını, yaprak ve çiçek açmasını gözlemleyin. Bırakın çocuğunuz onun bakımını üstlensin, o sulasın, ona isim versin, güneş gören yerlere saksısını o çıkarsın. Bir tohumu canlı bir bitkiye dönüştürmeyi başarmanın hazzını alsın.
Evinizde, yemeklerde kullanabileceğiniz bitkilere de yer verebilirsiniz. Çocuğunuz özenle bakıp suladığı bitkilerden cherry domates, çilek, böğürtlen koparıp yemenin zevkini tatsın. Güzel diye koparıp, iki dakika sonra ilgisini kaybedip yüzüne bakmadığı çiçeklerin ne kadar uzun sürede, ne büyük bir çabayla açtıklarını görsün. Değerini bilmeyi ve sorumluluk almayı öğrensin.
Aynı şeyi evcil hayvanlar için de yapabilirsiniz. Bakması en kolay evcil hayvan herhalde akvaryum balıklarıdır. Çocuğunuz kuş, balık gibi hayvanların bakımını üstlenebilir ve onlarla duygusal bağ kurabilir. Bu hedefler küçük geldiyse, kedi ve köpek gibi bir evcil hayvan da sahiplenebilirsiniz.
Evde hayvan beslemek de şart değil. Çocuğunuzla birlikte düzenli olarak barınakları ziyaret ederek, zor durumdaki hayvanlar için bir şeyler yaparak da hayvan sevgisi aşılamak mümkün, hatta çok daha güzel bir yol. Barınaklara mama götürebilir, hasta bir hayvanın tedavisini karşılayabilir veya barınaktaki genel işlere yardım ederek ve hayvanlarla oyun oynayıp, okşayıp, sevip onları tasma ile gezdirerek hiç para harcamadan yardımcı olabilirsiniz. Sokağınızdaki kediler, köpekler kuşlar ve diğer hayvanlar için su ve yiyecek kapları koymak, düzenli olarak onları beslemek, onlara kışı geçirebilecekleri kulübeler ve kutular hazırlamak da yine hem iyilik yapmak, hem hayvan sevgisi aşılamak, hem de bir arada kaliteli zaman geçirmek için harika aktiviteler.
Çevreci çocuklar tasarrufu bilirler
Suyu boş yere akıtan, her odanın ışığını açık bırakan, evdeki oyuncakların yüzüne bakmayıp sürekli yenisini isteyen bir çevreci olabilir mi hiç? Çocuğunuz doğal kaynakların tüketimi konusunda da bilinçli hareket etmeyi de öğrenmeli. Yemekleri ziyan etmemek, ihtiyaç dışı alışverişten kaçınmak, diş fırçalarken musluğu kapatmak gibi tasarrufu yöntemlerini bilmeli ve evde herkesle birlikte bunları uygulamalı. Bu şekilde hem doğal kaynakların boş yere harcanmasını önleyebilir ve ev ekonomisine ailecek katkı sağlayabilirsiniz.
Temiz beslenme ve abur cubur meselesi
Çocuğunuz şekerli ve tuzlu abur cuburlara fazla mı düşkün? Bunun sebebi, tüm o abur cuburların beynimizdeki ödül mekanizmasını aktif hale getirmesi ve bağımlılık yapması. Bu bağımlılıktan sıyrılmanın ilk adımı ise, diğer tüm durumlarda olduğu gibi, kendi tüketiminizi de kontrol altına almaktır. Çocuğunuza “abur cubur kötüdür, yeme” deyip kendiniz yerseniz, sözünüzün güvenilirliğini sorgulayacaktır. Ona abur cuburların vücudumuza nasıl zararlar verebileceğini anlatın. Mısır, glikoz ve fruktoz şuruplarından, plastik ambalajların yarattığı çevre tahribatından, palm yağından ve palm yağı üretmek için kesilen ormanlardan, evsiz kalan hayvanlardan söz edin. Midemizi faydasız abur cuburlarla doldurduğumuzda, vücudumuza faydası olan yiyeceklere yer kalmayacağından bahsedin. Çocuk, neden yememesi gerektiğini anlasın.
Abur cuburlar kötüdür, evet ama bu sadece işlenmiş ve paketlenmiş olanlar için geçerli. Çocuğunuzun en sevdiği 3-4 abur cubur çeşidini seçebilir ve bunları evde kendi imkânlarınızla daha sağlıklı üretmenin yollarını araştırabilirsiniz. Patatesleri incecik kesen mutfak aletleri yardımıyla patatesten, patates unundan veya yufkadan cips yapabilirsiniz. Sade cipsler yapıp farklı dip soslar hazırlayabilir veya cipslerinize tamamen sizin ve çocuğunuzun sevkine uygun tatlar, baharatlar katabilirsiniz. Küçük kurabiye ve çikolata kalıpları edinebilir ve saf kakao ve süt kullanarak onun en sevdiği tatlarda çikolatalar, kurabiyeler hatta dondurmalar yapabilirsiniz. Çocuklar için sağlıklı atıştırmalık tarifleri araştırıp deneyebilirsiniz (mesela kakao kaplı havuç topları – kardeşimin en sevdiklerinden).
Tüm bu hazırlama ve pişirme işlemlerine çocuğunuzun da dâhil olması çok önemli. Hem yiyecekleri hazırlamanın zorluklarını görür ve tecrübe eder, hem kendi elleriyle yaptığı yiyecekleri yemenin hazzını alır, hem de ailecek kaliteli zaman geçirerek ebeveyn-çocuk ilişkisinin güçlenmesine katkısı olur.
Çocuğunuzun bu dünyada bir dikili ağacı yok mu?
Çevreye zarar vermekten kaçınacak şekilde davranışlarda bulunmak yetmez, tahrip edilmiş, zarar görmüş yerler için harekete geçmek de önemlidir. Tema Vakfı, GreenPeace gibi çevre için bir şeyler yapan sivil toplum kuruluşlarına (kısaca STK) bağış yapabilirsiniz. Evde büyük bir kumbaranız olsun, herkes – baba, anne, çocuklar, evde yaşayan herkes – o kumbaraya düzenli olarak para koysun. Sonra da bu parayı çevre dostu ev eşyaları almak, STK bağışları, barınaklar ve sokak hayvanları için mama, kulübe, vb. amaçlar için harcayın. Bu gibi STK ve vakıfların ağaç dikme ve kıyı/orman temizliği gibi etkinliklerine ailecek katılın.
Çocuğunuz “ben bugün deniz kıyısındaki çöpleri toplayarak deniz canlılarının ve kuşların hayatlarını kurtardım” ya da “bir ağaç dikerek yaşadığım dünya için iyi bir şey yaptım” veya “çöpe atılacak bir karton kutudan, soğukta üşüyen bir sokak kedisine sıcak bir ev yaptım” diyebilmenin mutluluğunu yaşasın. Bu mutluluğu tattığında, harçlığının bir kısmından ya da bilgisayar oyunu oynayabileceği zamandan feragat etmekten çekinmeyecektir. Kendinden vermenin eksiltmediğini, bir canlıyı mutlu etmenin kendisini de mutlu edebileceğini görecek ve çevre bilinci, benliğinin derinlerine kazınacaktır. Siz de hep birlikte, ailecek iyi bir şeyler yapmanın, geleceğe şekil verecek bilinçli bir birey yetiştirmenin ve aile bağlarını kuvvetlendirmenin tadını çıkarırsınız.
Doğa ve canlılar ile iç içe olmak, sadece çocuklara değil, hepimize iyi gelir. İyilikle kalın.
İlginizi çekebilir: Çevre bilinci kazanmanın en keyifli yolu: Mutlaka okumanız gereken 24 ekoloji ve çevre kitabı