X

“Çocuk da yaparım kariyer de” aslında bir yalan mı?

Bundan tam 2 yıl önce kendi alanında lider olan uluslararası bir firmanın Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Afrika bölgesinde İnsan Kaynaklarından Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi olarak hayalimdeki işte çalışıyordum. Bölgeye yeni stratejiyle giriş yaptığımız için hemen her ülkede bir hareketlilik vardı. Yeni fabrika, yeni üretim hattı, yeni satış ofisi kurma derken hayatım evimden uzakta, uçakta, otelde ya da toplantıda geçiyordu. Bir gün hesaplamıştım. Bir ay içerisinde sadece 7 gece evimde uyumuştum. Hayalimdeki işten istifa etmeye o zaman karar verdim.

Bugün istifamın üzerinden tam 1,5 yıl geçti ve ben bir ay önce uzun bir aranın ardından yeniden iş hayatına merhaba dedim. Bu süre zarfında çok fazla düşünecek zamanım oldu. Neden bu noktaya gelmiştim? İşten mi çok bunalmıştım? Kesinlikle değil. Bunu şimdi söyleyebiliyorum. O zaman söyleyemiyordum çünkü emin değildim. İş hayatında sık karşılaşılan bunalma anlarında analizi çok iyi yapmak lazım. Neden böyle hissediyoruz? İş mi fazla? Yoksa zamanımızı mı yönetemiyoruz? İşi yaparken iletişimde olduğunuz kişiler gruplara mı bağlı, yoksa dönemsel bir yoğunluk mu var?

Ben bunaldığım zamanlarda hep aynı hataya düşüyor ve mesleğimi sorguluyordum. “Kesin yanlış meslek seçtim ben” diye söylenip duruyordum. Halbuki konu sıkıntının düzgünce masaya yatırılmamasından kaynaklıydı. Hem sorunu net ifade edemiyordum, ettiğim zaman da ya mızmızlanıyor, ya da başkalarını suçluyordum. Çözüm için öneriler getirmeye odaklanmıyordum. Dolayısıyla size önerim sıkıntının kaynağına ve çözüm yollarına odaklanmanız.”İşten bunaldım, hiçbir şey yetişmiyor, çocuğumu da göremiyorum, ben yetersiz bir anneyim” noktasına sakın gelmeyin. Konu bu değil. Konunun özüne inin.

“Çocuk da yaparım kariyer de” aslında bir yalan mı?

Ben kötü bir anne miyim? Çocuk da yaparım kariyer de aslında bir yalan mı? İkisi bir arada olmuyor mu? Bal gibi de oluyor. Benim anne olduktan sonra yaptığım en büyük sorgulama -ki bence bütün çalışan anneler için geçerlidir bu- çocuğuma yeterince zaman ayırıyor muyum, ayıramıyor muyum sorgulamasıydı. İşten ayrıldıktan sonra kızımı alıp uzun bir tatile çıktım. Onunla doğal olarak eskiye kıyasla daha uzun zaman geçirdim ancak bunun çocuk gözünde çok da makbul bir durum olmadığını hayretle öğrenmiş oldum.

Mevzu şu ki çalışan annenin çocuğu zaten bu ortama doğuyor ve buna alışıyor. Benim kızım bir noktada bana “Artık şu topuklu ayakkabılarını giyip evden çıkarsan çok sevineceğim, sen bu değilsin” dedi. Okuldan eve geldiğinde çocuğun annesini evde bulmasının, hatta anne keki kokusuyla eve girmesinin çok elzem olduğuna inandırmıştım kendimi. Çok emin olmamak lazım. Önemli olan çocuğunuzla geçirdiğiniz zamanda ne yapıyor olduğunuz. İçi dolu bir zaman mı? Daha az zaman dilimlerini çok daha dolu yaşayabilme şansımız var. Kendi hayatımız ve mutluluğumuz çok önemli. Yazının bu kısmını uçakta yazıyorum ve aynı anonsta dedikleri gibi “önce kendi maskemizi, sonra çocukların maskesini takmamız” çok önemli. Yani önce biz mutlu olacağız ki onları mutlu edebilelim. 7/24 çocukların emrine amade olmanın kimseye bir faydası yok. İş hayatında mutluysanız çalışmalısınız. Çalışmamak için çocukları bahane etmek eksik bir yaklaşım olur.

İş hayatına ara vermek ne zaman caizdir?

Özel hayatınızda mutlu musunuz? Değilseniz iş hayatında mutlu olmanın imkanı yok. Hayat hep bir denge üzerine kuruluyor. Sevdiklerimiz, işimiz, sağlığımız, hobilerimiz. Bunlardan birinde bir eksiklik olunca denge bozuluyor ve biz nedense sıkıntıya odaklanmak yerine suçu hep iş yerinde arıyoruz. Kolayımıza geliyor bunu yapmak ama bazen bedelleri ağır olabiliyor. Düşündüğümde aslında beni ara vermeye iten en kuvvetli his hayatımın kontrolünü kaybediyorum hissiydi. Hayat akıp gidiyor, beni ajandam yönlendiriyor ve hiçbir şey sanki benim kontrolümde gitmiyordu. Hayatımda benim için önemli olan konuların sırası karışmıştı. 1,5 yıl işe ara verip bu konular üzerinde çok düşünmüş biri olarak size tek tavsiyem mutsuzluğunuzun kaynağını iyi tespit edin. Çünkü her zaman iş kaynaklı olmayabiliyor. İşteki sıkıntılar bitmez. Ama çoğu zaman çözümleri vardır.

Hepinize harika bir hafta diliyorum.

Özlem Sökmen: Koşucu, anne, sokak hayvanı aşığı, eğitmene dönüşmüş ex İnsan Kaynakları insanı. TED Ankara Koleji ve Hacettepe Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu. Unilever, Turkcell, Lafarge, BC ve Arçelik gibi birçok çok uluslu şirketin İnsan Kaynakları departmanında 20 yıl boyunca yerel, bölgesel ve global düzeyde yönetsel kadrolarda görev aldı. Kurumsal hayata en büyük hayali olan “iş hayatına yeni atılanlara profesyonel hayatı ‘hack’lemeyi öğretme aşkıyla” veda etti. Personal Best isimli şirketin kurucusu ve aynı isimli eğitimin yaratıcısı. 2016’da 3 adet uluslararası maraton koşmuş olan Özlem, 15 yaşında bir kız ve sokaktan sahiplenilmiş iki kedi ve iki köpek annesi. İşi, kızı ve sevdikleriyle geçirdiği zamandan arta kalan her anını ormanda, koşu pistlerinde geçiriyor ve genel olarak güzel yemekler, güzel şaraplar ve güzel tatiller için yaşıyor.
İlgili Makale