Yaşadığımız coğrafya ve bulunduğumuz ortam, yaşamak ve görmek istemediğimiz birçok olumsuz olaylarla karşı karşıya gelmemize neden oluyor. Maalesef cinayet şiddet ve terör olaylarını yaşamaya mecbur bırakılmamız, her geçen gün artan çaresiz hastalıklarla, bu psikolojiye alışmaya çalışmamız fazlasıyla zor ve ağırken; bir de en iyi şekilde yetiştirmeye çalıştığımız çocuklarımızı olan bitenden korumaya ve bu ortam içerisinde güçlü bir psikoloji ile mutlu çocuk yetiştirmeye çalışıyoruz. Yaşamdaki bu zorluklardan zarar görmemeleri ve etkilenmemeleri için ne yapmalıyız? Sanırım bu, son dönemlerde özellikle ülkemizde yaşayan ebeveynlerin en büyük sorunu haline geldi.
Yıllar önce henüz evlat sahibi değilken, uçaktaki hostesin uçuş öncesi uyarılarını dinlediğimde, tedbir amaçlı “önce kendinizi sonra çocuğunuzu…” diye sıraladığı zaman bana oldukça ilginç gelmişti. Nasıl yani çocuğumuzdan önce kendimizi mi güvence altına alacaktık? Ama yıllar içerisinde değişen fikirler, doğrular ve önceliklerle, özellikle de anne olunca, sağlıklı ruh haline sahip ebeveynin çocuk üzerinde ne kadar fazla etkisi olduğunu gördüm ve aslında uçaktaki anonsun ne kadar mantıklı olduğunu anladım.
Negatif olaylar ve bunun bizde hüküm sürmesi öncelikle psikolojimizin ve buna bağlı olarak da bağışıklık sistemimizin çökmesine neden oluyor. Bu durum psikolojik bozukluklar yaratıyor ve içinden çıkamayacağımız durumlar baş gösteriyor. Her şeye rağmen öncelikle güçlü olabilmeli ve çocuklarımıza güçlü gözükmeliyiz. Çünkü ebeveynler olarak çocuklarımızı olumsuz dünyanın etkisinden çıkarmak ve sorunlarla baş etmelerini sağlamak bize düşüyor. Çocukların televizyonlarda fazla şiddet içeren görüntüleri izlemeleri, sosyal medyada paylaşılan görüntülere şahit olmaları, anne-baba tartışmaları gibi olaylar endişeye kapılmalarına neden olarak onlara aşılamaya çalıştığımız öz güven duygusunun etkisini yitirebiliyor.
Olumsuz olaylar hakkında çocuklarımızla nasıl iletişim kurmalıyız?
Elbette çocukların gördükleri olaylarla ilgili sordukları soruların üstünü kapatmak daha çok kaygıya neden olabilir. Onların yaşlarına uygun açıklamalarda bulunmak ve ölçülü olmak kaydı ile çocukların biz ebeveynlerin duygu ve düşüncelerini bilmesi gerekir. Bu konularda sizlerle konuşabiliyor olmaları kendilerini güvende hissettirecektir.
Yaşadığımız bu olumsuz olayları “olmaması gereken yanlışlar” olarak anlatmalıyız. Böyle ortamlarda yaşayan insanların sevgi ve ilgi görmeden büyüdüğünden bahsedebiliriz. Şu bir gerçek ki, öz güven duygusu ve sevgiyle yetişen çocuk, büyüdüğü zamanda çevresine sevgiyle bakacaktır. Aynı şekilde saygı görmeyen, önemsenmeyen ve sürekli azarlanan çocuklar büyüdükleri zaman bu şiddeti en yakınlarına yansıtacaktır.
Onlara dış dünyanın kapısını aralarken pembe gözlüklerini çıkartmamalı, mümkün olduğunca yüksek sesli ve tartışmalı ortamlardan uzak tutmalıyız. Bulundukları ortamda konuşmalarımıza dikkat etmeli, hayatın gerçekliğinden bahsederken onların kalplerindeki berraklığı ve duygularındaki temizliğini korumalıyız. Bize çok basit gelen bir davranışlarını bile coşkuyla karşılayabilmeliyiz. Gerektiğinde ‘çocukla çocuk’ olabilmeliyiz. Onların ilgisine ve isteklerine yönelik faaliyetler yapmalı ve çocuğumuzu asla diğer çocuklarla kıyaslamamalıyız. Onun davranış ve becerilerinden hoşnut olmadığınızı hissetmesi çocuğunuzda yetersizlik duygusunu yaratacak ve psikolojisini olumsuz yönde etkileyecektir.
Mutlu çocuklar için önce mutlu “siz”
Çocuğumuzun mutlu birey olması ve güzel davranışlarda bulunmasını istiyorsak, ondan beklediğimiz davranışı önce biz yaparak ona model olmalıyız. Pozitif yaklaşımımız, ses tonumuz ve kurduğumuz ilişkilerde ona nasıl model olursak, geri dönüşümü de bize aynı şekilde olacaktır.
Tabii ki bunları uygulayabilmek için sağlıklı bir ruha, enerjiye ve mutluluğa ihtiyacımız vardır. Bu sebeple mümkün olduğunca hayatınıza değer katın, üretken olun, sevdiğiniz şeyleri yaparak bulunduğunuz olumsuz ortamdan uzaklaşmaya çalışın. Çocuğunuza kendisini keşfetme olanağı sağladığınız gibi kendi kabiliyetlerinizin de farkına varın, çok güçlü olduğunuza ve zor olan her koşuldan daha da güçlü ayrılacağınıza inanın. Kendinizi olumlu ve olumsuz bütün özelliklerinizle sevin. Yaşamın bize getirdiği tüm olumsuzluklara rağmen mutlu olabileceğimize inanıyorum.
Sevgili anneler unutmayın; biz ne kadar mutlu ve huzurlu olursak çocuklarımıza sevildiklerini, korunduklarını ve güven duygusunu hissettirebilecek sağlıklı bir zihne sahip olacağız. Onların mutlu bir çocuk ve mutlu bir yetişkin olmaları yolunda önemli bir adım atmış olacağız.
Sevgilerimle.