Cinsellikte uyum ve haz için: Tantrik cinsellik

Cinsellikte uyum ve haz için : Tantrik
Cinsellikte uyum ve haz için : Tantrik

Tantra, en eski öğretilerden biri olmasına rağmen, Batı’da yeni yeni uygulanan; cinsellikten alınan zevki heyecan ve huzurla birleştirerek, hayat boyu sürecek bir mutluluğa dönüştüren bir öğreti. Modern hayatın stresi, korkuları ve telaşesi birçok ilişkiyi tehdit ederken; Tantra öğretilerinin amacı, kalbi ve duyguları serbest bırakarak, cinselliği özgürce ve olabildiğince uyumlu yaşamak.

Uplifers olarak daha önce Tantra’yı daha doğru uygulayabilmeniz için sunduğumuz önerilerden sonra, bugün; tantrik cinsellik uygulamalarıyla kadın ve erkeğin doruk noktasına ve çoklu orgazmlara nasıl ulaşabildiğini anlatacağız.

Tantrik cinsellik nedir?

Hindistan’da 6000 yıl kadar önce doğan Tantra, aydınlanmaya ulaşabilmek için cinselliğin reddedilmesini savunan dinlere karşı bir ayaklanma olarak ortaya çıkmış.

“Tantra”nın kelime anlamı ortaya koymak, genişletmek ve göstermek olarak açıklanıyor. Bu bağlamda, Tantrik cinsellik, öğretilerini, farkındalığı geliştirerek Shiva tarafından temsil edilen erkeğin ve Shakti tarafından temsil edilen kadının kutuplarını, uyumlu tek bir bütün haline getirmek için sunuyor.

Cinsellik, Batı toplumlarında çoğunlukla keyif aracı olarak görülürken, Tantra’da asıl hedeflenen şey, birlikte dönüşmek. Bunu yapmanın yolu ise, bireysel olarak orgazma ulaşmaya çalışmak yerine, partnerinizle tamamen bütünleşerek ona zevk vermekten geçiyor.

Küçük adımlarla başlayarak, kendinizi zamanla geliştirebileceğiniz Tantra uygulamaları, hem kendiniz hem de partneriniz için sonsuz ve yoğun bir haz sunuyor.

Erkekte çoklu orgazm

Tantra uzmanlarına göre hazzı arttırmak ve huzuru yakalayabilmek için önemli olan; ortak ve uyumlu bir enerji dalgasını yakalayarak, hazzın doruk noktasında gezinmek.

Tantra, boşalmayı ve orgazm olmayı birbirinden tamamen ayırırken; erkek vücudunun sahip olduğu “çoklu orgazm” yetisini ortaya çıkarıyor. Boşalmayı kontrol edebilmek, Tantrik cinsellik uygulayan çiftlerin, orgazmın enerjisini yakalayıp birlikte  geliştirebilmelerini sağlarken, bu uygulamayla erkekler çoklu “mini-orgazm”lar da deneyimleyebiliyor.

Erkekler için önerilen başlangıç uygulamaları şu şekilde;

Kegel egzersizleri: Kasık kemiklerinizden başlayarak kuyruk sokumuna kadar uzanan pubokoksijeal kaslar (PC), asıl cinsellik kaslarınız. Aynı zamanda idrarınızı tutmanıza yardımcı olan bu kasları yeterince geliştirerek boşalmayı durdurabilir ve sevişmeye devam edebilirsiniz. Kegel egzersizleri Pubokoksijeal kaslarınızı sıkıp gevşeterek, kaslar üzerindeki kontrolünüzü arttırmanıza olanak sağlıyor.

Nefesinizi düzenleyin: Cinsel birleşme esnasında rahat olmak, birçok erkek için oldukça zordur. Nefesinizi doğru kullanmak, sizi rahatlatacağı gibi, heyecanınızı da kontrol altında tutmanızı sağlayacaktır. Eğer boşalma anının geldiğini hissediyorsanız, yavaş ve derin bir nefes alarak, penisinizdeki enerjiyi vücudunuzun üst kısımlarına yönlendirmeye çalışın. Bu esnada partnerinizle beraber alacağınız derin nefesler, bir sonraki zevk dalgasını yakalamanıza yardımcı olacak ve birlikte yoğun haz ve mutluluğa ulaşmanızı sağlayacaktır.

Sakin olun: Cinsel enerjinizi doğru kullanabilmek için yapmanız gereken bir diğer şey, birleşme esnasında sakin hareket etmek ve uyarılmanın aşama aşama artmasına izin vermek. Pubokoksijeal kaslarınızı kontrol altında tutmak ve  küçük molalar vererek nefes egzersizlerinizi tekrarlamak,  heyecanınızı uzun süre korumanıza yardımcı olacaktır.

Cinsellikte uyum ve haz için : Tantrik
Cinsellikte uyum ve haz için : Tantrik

Kadın orgazmı

Yaygın bir deyişe göre, kadınların en güçlü cinsel organı beynidir. İstek, yerini kolaylıkla korku, suçluluk ve strese bırakabileceğinden; kadınların ihtiyacı olan asıl şey de, cinsel birleşme esnasında düşüncelere değil “hislere” yoğunlaşmaktır.

Klitoral uyarılma: Birçok kadın orgazma ulaşabilmek için klitoris ve labyanın (klitorisin etrafındaki dudaklar) uyarılmasına ihtiyaç duyar. Yumuşak ve sakin şekilde dokunuşlarla klitorisi uyarmak, cinsel hazzı büyük ölçüde arttırır. Bu noktada yapmanız gereken, doğru noktayı bulabilmesi için partnerinizi olumlu sözcüklerle yönlendirmek.

Kutsal nokta: Efsanevi Grafenberg Noktası (G-noktası), Tantra’da kutsal nokta olarak geçer. Vajina kanalının 5-8 santimetre kadar içinde bulunan bezelye büyüklüğündeki bu nokta, dalgalı bir yüzeye sahiptir. Bazı kadınlarda, G-noktasının uyarılması, güçlü orgazmlara ulaşılmasını sağlarken, boşalmalarına da yardımcı olur.

Tantrik felsefeye göre, bu eski teknikleri uygulayan çiftler, vücudun çakralarını ve enerji merkezlerini kullanarak, cinsel enerjilerini açığa çıkarabilir. Orgazmın enerjisini bu kanallarla yayarak, hislerinizi olumlamanız, uyumu ve mutluluğu tüm vücudunuzda hissetmeniz mümkün.

Tanra felsefesinde öğrenilecek çok şey olmasına rağmen, cinsel hayatını renklendirmek için küçük uygulamalarla başlayan çiftler; aralarındaki uyumu, aldıkları zevki ve samimiyetlerini arttıracak bir enerji yakalayabilir.

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kimler Geldi Kimler Geçti

Netflix Türkiye yapımı Kimler Geldi Kimler Geçti adlı dizinin ikinci sezonu yayınlandı geçen hafta. Ben de oturup izledim tabii hemen.

Dizide bir sahne vardı, sanırım beşinci bölümün başında. Leyla, arkadaşlarının çocuğuna bir masal anlatıyor ve şöyle diyor:

“Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar demiş Tolstoy. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.” Ve devam ediyor anlatmaya…

Birkaç cümle sonra, aslında bu cümleyi Tolstoy da söylememiş ama kimin söylediğinin ne önemi var ki gibi bir şey diyor.

İşte o an, ne kadar doğru dedim ben de kendi kendime. Olay tam da buydu. Ne kadar gerçek, ne kadar sahici, ne kadar hayatımızdan bir cümle öyle değil mi? Kimin söylediğinin ya da ilk halinden nasıl evrilip bu şekle geldiğinin çok da önemi yoktu oysa ki. Önemli olan cümlenin verdiği mesajdı bana göre. Hani vardır ya kim işine nasıl gelirse öyle anlar diye bir söz. Bence bazı cümleler de vardır ki, düşüncelerimiz birbirinden ne kadar farklı olursa olsun, hepimizin anladığı tek bir anlam vardır o cümleyi duyduğumuzda, gördüğümüzde veya okuduğumuzda. Yaş, sınıf fark etmeksizin, hangi kültürden ya da dinden olduğunuzun bir önemi yoktur bunun için.

Gönül ister ki tüm sözler bu şekilde olsa. Ama olmuyor işte, ne yapalım…

Yazımın başlığını bilerek böyle seçtim. Neden diyecek olursanız iki sebebi var bunun aslında.

Serenay Sarıkaya başta olmak üzere, oldukça başarılı bir ekibin yer aldığı, bu kadar çok konuşulan bir diziyle ilgili  bir yazı olduğu gibi bir algı yaratmak da bir sebepti bu seçimimde, kimler geldi kimler geçti diyerek mecazi bir gönderme yapmak da vardı bugüne kadar edindiğim tüm ‘hobilerime’.

Hafta sonu arkadaşlarla çadır kampına gittik. Yılda birkaç kez gideriz, genelde yaz aylarında.

Bir akşamüstü sohbet esnasında baktım da etrafıma; bir yanımda gitar çalan bir müzisyen, bir yanımda bana göre dünyanın en güzel ve seksi dilini ana dili gibi konuşan bir Fransızca öğretmeni ve karşımda abim…

Abimi tanıyanlar, zaten onun yeteneklerini veya bilgilerini sıralamama gerek olmadığını bilirler.

Kendi alanlarında oldukça başarılı başka insanlar da vardı tabii aynı ortamda. O an, aklımda beliren ve de onlarla paylaştığım soru şuydu, peki benim yeteneğim ne?

Bunu daha önce de defalarca sormuştum kendime, belki de paylaştım da yazılarımda sizlerle. İşte yazımın başlığı tam da burada devreye giriyor aslında.

Kimler geldi kimler geçti…

Bu hayat ne hobiler, ne uğraşlar edindi bir bilseniz…

Piyanodan gitara, folklörden buz patenine, seramikten moda çizimine, daha şu an aklıma gelmeyen birbirinden oldukça farklı kulvarlarda denedim şansımı. Bazen hobimi işe dönüştürmeyi düşündüğüm zamanlar da olmadı diyemem doğrusu. Ama her birinde bir terk ediş, bir bocalama, bir heves kırılması yaşadım. Mesela 2 kez şarap kursuna gitmiş, üstelik bunlardan birisini de International Wine & Spirits Academy’nin (IWSA) İstanbul’da yer alan merkezinden edinmiş, sertifikayı alabilmek için sınava bile girmiştim, sanırım 9 ya da 10 yıl önce.

Sorun bakalım (abim bunu sık sık yapıyor) o eğitime ait şarap ile ilgili ne hatırlıyorsun diye; tek hatırladığım cümlenin, eğitmenimizin bize kırmızı et ile kırmızı şarap, beyaz et ile ise beyaz şarap diye bir kural yoktur, damak zevkinize hangisi uyuyorsa onu içmekte özgürsünüz (tam bu şekilde olmasa da içeriği buydu) dediğini…

Demem o ki, ne şaraba ne şarabın tarihçesine ait ne gitara ait ne de aldığım ya da edindiğim kısa süreli de olsa bir uğraşa ait herhangi bir bilgi ya da bir beceri kalmadı aklımda benim. Buna unutkanlığım mı sebep, umursamazlığım mı, yoksa burçlara inanmasam da yay burcu için çabuk sıkılır genellemesi mi bilemiyorum doğrusu. Ama ben de istemez miydim bir yeteneğim olsun, insanların ayakta alkışlayacağı?

Mesela müzisyenlik. Ah ne güzel bir iştir kim bilir…

Yakın dostlarım var mesela müzisyen, kimisi full-time bu işle meşgul olan, kimisi boş vakitlerinde anda arada ilgilenen, kimisiyse bu hobisini part-time işe çeviren. Duyuyorum elbet hepsinden bu işin zorluklarını da. Ama şu hayatta benim ve tahminimce birçok insanın en keyif aldığı şeyin müzik dinlemek olduğu da kaçınılmaz bir gerçek sonuçta.

Bir süre önce her güzelliğin bir çirkinliği vardır demişti bir müzisyen tanıdığım. Vardır elbette de, bir insanın yaptığı iş için düzenli bir şekilde takdir alması, en önemlisi hobisinden maddi ve manevi bir kazanç elde etmesi bütün çirkinlikleri sıfırlamıyor mudur sizce de?

Konumuz yine nereden nereye geldi. Ama alıştınız siz artık bana diye umut ediyorum sevgili okurlarım.

Bu arada aklıma gelmişken; yazılarımda ani konu değişiklikleri dışında fark ettiğim bir şey daha var. Giriş ve gelişmeyi bir şekil yapıyorum yapmasına da, sonuç bölümünde bir afallıyorum sanki. Ansızın konu bitiyor ama bir şeyler de havada kalıyor gibi. Bana mı öyle geliyor, yoksa sizde mi bu şekilde düşünüyorsunuz bilemiyorum ama, çocukluğumdan beri gittiğim onca kurs, aldığım onca eğitim, edindiğim onlarca hobinin yanında hiç bir eğitim almadan yapabildiğim tek şeyin yazarlık (onu da ne kadar iyi yapabiliyorsam tabii) olduğunu düşünüyorum. Bu bana babamdan geçmiş, doğuştan gelen bir yetenektir demek istiyorum istemesine de, biliyorum ki bu konuda yetenekliyim diyebilmek için muhtemelen bir ülkenin bütün fırınlarındaki ekmekleri yemem gerek.

Yazıyorum işte, öyle veya böyle. Keyif alıyor muyum bundan? Hem de nasıl! Kimi zaman anlaşılmasa da ben yazıyorum ya, ben anlıyorum ya, önemli olan odur belki de. Aynen yazımın ilk satırlarındaki sözde dediği gibi, bir insan bir yolculuğa çıkıyor ve hikaye başlıyor.

Ben de bir yolculuğa çıkıyorum yazmak ile, hadi şimdi başlasın benim hikayem de…

Kimler geldi kimler geçti ve bana bir tek yazı yazma sanatı kaldı ya, belki de en iyisi bu oldu. Oh be, iyi ki de oldu!

Sağlıkla sevgiyle ve en önemlisi, hayatınızın anlamı ile buluşacağınız günler dileğiyle…

İlginizi çekebilir: En büyük teşekkürlerim de sizlere