İlişkilerin kontrolünün zorlaştığı ve bir sonraki adımın ne olacağının tahmin edilmesinin gittikçe belirsizleştiği zamanlarda yaşıyoruz. Artık evlilik kavramı çiftler arasında eskisi kadar yaygın değil. Bir çok birey evlilik hayali kurmadan ilişkiye başlıyor ve gelecekle ilgili planlar yapmaktan kaçınıyor. Evlilik hayali olsa bile bunu geçmiş yıllara göre çok daha geç yaşlarda gerçekleştiriyor.
Bugün, Austin Institute’ın hazırlamış olduğu ve ilişki dinamiklerindeki bu hızlı ve kontrol edilemez değişimin altındaki sebepleri detaylı olarak analiz eden, muhteşem bir animasyon film ile değişen hayat standartlarının ilişki dinamiklerinde nasıl değişimlere sebep olduğunu finansal bir perspektiften inceleyeceğiz.
Cinselliği bireylerin birbirine bir şeyler verdiği ve karşılığında bir şeyler aldığı bir takas gibi düşünelim. Yüzeysel olarak baktığımızda, bunu karşılıklı olarak eşit miktarda değişimin yapıldığı bir takas olarak görebiliriz. Hem kadın, hem erkek kendisine ait olan bir bedene erişim hakkı veriyor. Fakat detaylı olarak incelediğimizde bu dengenin aslında sağlanamadığını ve cinsellik konusunda bedene erişimden çok daha fazla şeyin olup bittiğini görebiliriz.
Kadınların ve erkeklerin cinsellikten eşit oranda zevk aldıklarını biliyoruz. Fakat yapılan araştırmalar, iki tarafın cinselliği nasıl deneyimlediğinin büyük oranda farklı olduğunu ortaya koyuyor.
Erkekler cinselliği arzulama konusunda kadınlardan çok daha istekli bir konumdalar. Bunun sebebi ne olursa olsun, yapılan araştırmalar cinsel ilişkiyi istediğini belirten ve harekete geçen tarafın büyük çoğunlukta erkekler olduğunu, cinselliği romantizmle bağdaştırma konusunda kadınlardan daha az istekli olduklarını söylüyor.
Konu kadınlara geldiğinde ise cinselliğin yalnızca zevk alınan bir deneyim olmaktan çıktığını görüyoruz. Kadınların cinsellik yaşamak istemelerinin altında fiziksel mutluluktan çok daha derin sebepler var. Sevgiyi hissetmek ve hissettirmek, bağlılığı güçlendirmek, beğenilme arzusu ve ilişkiyi garanti altına alma gibi…
Bu şartlar altında kadınların cinsellik yaşama ya da yaşamama konusunda belirleyici rolde olduklarını söyleyebiliriz.
httpv://www.youtube.com/cO1ifNaNABY
Peki bir kadın beraber olduğu erkekle cinsellik yaşamaya nasıl karar veriyor?
Yapılan araştırmalar bu konuyu belirleyen en önemli kriterin erkeğin ne kadar cömert davrandığına bağlı olduğunu gösteriyor. Erkekler için bir içki ısmarlayarak da tek taş bir yüzükle ilişkiyi ileri bir boyuta taşıyarak cinsel deneyimi elde edebilmek mümkün. Ancak ilişkiniz için ne kadar fazla yatırım yapıyorsanız, karşılığında bir şey elde edebilme ihtimaliniz de artıyor. Yani evlenme teklifi gibi büyük ölçekli bir yatırım yaptığınızda elde edeceğiniz sonuçla bir içki ısmarlayarak elde edeceğiniz sonuç arasında dağlar kadar büyük bir fark bulunuyor.
Son zamanlarda evlilik sayısındaki azalma ve daha fazla bireyin evlilik dışı ilişkiyi tercih etmesinin sebebini arz talep dengeleriyle bağdaştırabiliriz. Eskiden seks için evlilik gibi bir yatırım yapılması gerekirken, günümüzde evlilik dışında cinsel deneyim yaşanabilecek kişileri bulmak çok daha kolay. Bu nedenle de bireylerin evlilik gibi ciddi yatırımlar yapmasına gerek kalmaksızın, çok daha ucuz yollarla cinsellik yaşayabilmesi olası. Yani cinselliğin ekonomik değeri oldukça düşmüş durumda.
Ekonomideki genel değişimlere bakıldığında, son zamanlardaki tüm dalgalanmaların en önemli belirleyicileri arasında teknolojik gelişmelerin olduğunu görebiliyoruz.
Seks ekonomisinde de aynı şekilde tıp dünyasında yaşanan gelişmelerle paralel bir değişim gerçekleştiğini gözlemliyoruz.
Günümüzde doğum kontrol haplarına ulaşabilmek çok kolay ve bu nedenle dilediğiniz kadar kişiyle cinsel birliktelik yaşayarak sonucunda hayatınıza kaldığınız yerden devam edebiliyorsunuz. Ancak bundan bir kaç jenerasyon öncesi için doğum kontrol yöntemlerine ulaşabilmek bu kadar kolay değildi ve cinsel ilişki hamile kalmakla sonuçlanabiliyordu. Bu nedenle kadınlar cinsel birliktelik yaşayacakları kişi konusunda çok daha titiz ve seçici davranıyorlardı. Evlilik garantisi olmayan bir ilişkide cinsellikten, yani hamile kalmaktan uzak durmak o zamanlar için yapılabilecek en akıllıca seçimdi. Kadınlar için ilişki, evlenecekleri erkeği aramaktan ibaretti. Cinsellik yaşayabilmek için evlilik ve bağlılık sunulması kadınlar için en önemli tercih sebebiydi.
Günümüzde ise evlilik ve cinsellik iki ayrı kutup haline gelmiş durumda. Bir tarafta yalnızca evlenmek isteyenler (çoğunluğu kadın), bir tarafta ise yalnızca cinsellik yaşamak isteyenler (çoğunluğu erkek) var. Seks ekonomisindeki bu ayrışmadan olumsuz etkilenen tarafın kadınlar olduğunu kolayca söyleyebiliriz. Kısa süreli ilişki yaşamak isteyen kadınlar aradıklarını çok kolay bulabilirken, uzun süreli ilişki yaşamak ve evlenmek isteyen kadınlar aradıklarını bulmakta oldukça zorlanıyorlar. Bu da kadınlar arasında büyük bir rekabetin yaşanmasına sebep oluyor. Kadınlar erkeklerin ilgisini daha fazla çekebilmek ve onlar tarafından seçilebilmek için erkeklerin tüm isteklerini yerine getirmeye çalışıyorlar.
Tüm bunlara bakarak erkeklerin evlenmek istemediklerini ya da uzun sureli ilişkiden kaçındıklarını söyleyemeyiz, ancak günümüz ilişki dinamiklerinde erkeklerin evlilik kurumunda tüm ipleri elinde tuttuğunu görebiliyoruz.
Ekonomistler bu durumu tersine çevirmenin ancak kadınların fikir birliğiyle mümkün olabileceğini söylüyor ancak şu anda bununla ilgili yapılan herhangi bir çalışma yok.