Pek çok film, roman veya tiyatro eseri birbirini seven çiftlerin evlilikleri ile son bulur. Hatta günümüzdeki pek çok modern eserde sonsuza kadar mutlu yaşadıklarının yanına bir de bol bol cinsellik eklenir. Ancak senelerdir elde edilen verilere göre evlilikte cinsellik zaman içerisinde azalma eğiliminde. Şişe teorisi adı verilen bir halk teorisine göre, bir çift evliliğinin ilk senesinde her seks yaptığında şişeye bir kuruş atarsa, sonrasında ilk yıl dönümlerinin ardından her seks yaptıklarında bir kuruş alırlarsa, şişe asla boşalmaz denilir. Verilere göre azalma bu kadar yoğun değil ancak yine de mevcut. Peki neden?
Bir araştırmada yeni evli çiftler yıllar boyunca takip edilmişler. Her altı ayda bir cinsel isteklerine, evlilik tatminlerine ve diğer faktörlere dair bir anket doldurmuşlar. Elbette her çift aynı değil ancak genel olarak sonuç hayli düzenli. Evliliğin ilk dört ya da beş yılında kadınların cinsel istekleri düzenli olarak azalmış, erkeklerde ise bir azalma görülmemiş. Aynı düzen kişilere eşleriyle cinsellik yaşama arzusu veya bir başkasıyla yaşama arzusu şeklinde farklı sorulduğunda da pek değişmemiş. Evlilikte beş senenin ardından erkeklerde cinsel arzu genel olarak aynı kalmış ancak kadınlarda bu oldukça azalmış.
Buna ek olarak evlilikteki tatmin de hem erkek hem de kadın için kadınların cinsel arzularının azalmasına paralel şekilde azalmış. Peki kadınlar evlilikleri iyi gitmediği için mi cinsel isteklerini kaybediyorlar. Hayır. Bir analize göre istek kaybı önce geliyor ve sonrasında evlilik tatmini azalıyor. Evliliğin erken dönemlerindeki tatminsizlikler kadınların cinselliğe karşı isteklerini kaybetmeleri konusunda belirleyici olmamışlar.
İlginç şekilde bunun sebebi çocuk doğurmak da değil ancak anne baba olmak sadece bu azalmayı özellikle çiftlerin uyuşamadıkları evliliklerde hızlandırmış. Sebebi stres veya depresyon da değil ancak bazı vakalarda etkili olmuş olabilirler.
Şişe teorisini bir kenara koyarsak, bu örüntünün erken dönem işaretlerine dair bazı tespitler mevcut. Özellikle medyadaki bazı eserlerde erkeğin cinsellik için kadına yalvarması ve kadının reddetmesi çok yaygın karşılaşılan bir durumdur. Dolayısıyla kadınların evlilikte cinsellikten soğumalarının bir sebebi olmalı.
Bunun verilere uygun potansiyel açıklamalarından bir tanesi kadınların cinsel isteğinin tutkulu bir aşk esnasında kısa bir süreliğine artması. Doğa erkekleri uzun vadeli ilişkilere bağlamak için böyle bir düzenlemede bulunmuş olabilir. İnsanların büyük maymun türlerinden evrimleştikleri iddia ediliyor ancak diğer maymun türlerinin hiç birinde babalık ciddiye alınmıyor ve babalar da çocukları ve eşleri için yıllar boyunca gıda ve barınma olanağı sağlamıyorlar. İnsan erkekleri ise bu konuda farklılar ve evrimsel süreç büyük değişimlere sebep olmuş. Erkeklerin cinsel arzusu bağımlılık yapıcı bir karaktere sahip ve böylelikle tatmin zaman içerisinde azalsa bile bağlı kalabiliyor ve cinsellik umutlarını koruyabiliyorlar. Bu esnada doğa ise kadınlarda cinsel arzunun sadece bir süreliğine artmasını sağlıyor. Yani çiftlerin ilk zamanlarında bu artan istek, erkeği kendine bağlıyor ve böylece daha fazla çocuk elde ediliyor.
Bu görüşe göre kadınlarda cinsel isteği azaltan şey evlilik değil. Bu isteği tutkulu bir aşk güçlendiriyor ve bu ortadan kalkmaya başladığında cinsellik arzusu da temel seviyesine geri dönüyor.
Böylece gelecekteki tatminsizliklerin tohumu doğanın çiftleri çocukların oluşumu ve bakımı için yeterince uzun süre birlikte tutmaya çalışmasından doğuyor. Genç erkek ruh eşini bulduğunu düşünüyor. Kadına bağlanılması ve onun geçiminin üstlenilmesi bu aşamada hayatı boyunca onunla cinsellik yaşamaktan daha küçük görünüyor. Ancak kadın cinselliği istemeyi bıraktığında, erkek onun adaletsizlik yaptığını düşünebiliyor. Çünkü onun cinsel arzusu temel olarak pek değişmiyor.
Aynı zamanda kadın da kendi isteğindeki düşüşten erkek kadar şaşkınlık duyabilir. Bir iki yıllık yoğun bir tutku döneminde o da eşi kadar çok cinsellik istemiştir. Ayrıca istemediği zamanlarda cinselliği kabul de etmemiştir. Ancak şimdi onun isteği azalırken erkeğin devamlı cinsellik önermesi ona adaletsiz gelebilir çünkü tutkulu dönemde bu soru sorulmamıştır bile. Kadının kendi cinsel arzusundaki azalma ile başa çıkması onun için zor olabilir ve bu esnada erkeğin devam eden arzusu da onu zorlayabilir. Ayrıca evliliğin kalitesi de hızlı bir düşüş içine girebilir. Cinsel arzudaki azalma ve iki tarafın da evlilik tatminindeki düşüş arasında bağlantıyı kurabilir veya kuramayabilir. Çünkü bu bağlantı ancak büyük araştırmalardan elde edilen verilerle kurulabiliyor.
Evlilikte mutluluğun azalması ciddi bir problemdir. Bunun sebebi muhtemelen kadındaki cinsel arzunun azalmaya başlaması ile birlikte her iki tarafın da bunun evliliklerinde bir probleme işaret ettiğini düşünmeleri veya kendilerini ya karşı tarafı suçlamaları. Ancak evlilikte bu örüntünün çok yaygın ve doğal bir süreç olduğunu unutmamak gerekiyor. Cinsel arzudaki bu azalma evlilikte illa ki problemlerin olduğunu göstermeyebilir.
Kaynak: psychologytoday
İlginizi çekebilir: Kadınlar cinsellikten neden erkekler kadar keyif almıyorlar?