X

Cinderella’nın bir başka versiyonu: “İyiler güzeldir”

80’lerde çocuk olmak güzeldi, Andersen’in, Grimm Kardeşler’in  yorumladıkları masalları dinleyerek büyüyenler bilir. Dinlerken zihnimize kazıdık her birini. Ezberlediğimiz sadece masallar da değildi üstelik, Uyuyan Güzel, Rapunzel, Pamuk Prenses… Her karakter bize bir şeyi daha ezberletti, o da “iyi kadınların güzel olma zorunluluğu”.

Yüzlerce yıldır anlatılan masallar bunlar. Zamana uyarlanan, acımasız detaylar içeriyorsa üzerinde oynanan masallar. Yeniden yorumlanan masallarda kan yok, ayakkabıya ayağını zorla sokmak için ayağını keserek şekle sokan üvey kardeşler yok, canlı kalbi diri diri yiyen üvey anne yok ama subliminal şekilde kız çocuklarına aktarılan bir “kadınların güzel olma zorunluluğu” var. Yabana atılır şey değil…

Masallarda aktarılan “iyi olanların güzel oluşu” kız çocuklarında uzun vadede zarar verici izler bırakabilir.

Daha küçücük kız çocuklarıyken, etrafımızda ne yaşanırsa yaşansın, hepimizin ortak hayali “günün birinde veya çoook uzak bir ülkede, bambaşka bir hayatta yaşayan bir prenses olup, bir prens tarafından kurtarılmayı beklemekti”. Bu prensesin -kurban demeliyim- olmazsa olmaz özellikleri güzel, iyi, sessiz, hakkını aramayan, azla yetinen, varlığını bir erkeğe bağlayan biri olmaktı. Bunu hayal eden bir çocuğun gelecekte kendi kendine nasıl yeteceğini, ilişkilerinde nasıl sınır koyacağını, alma-verme dengesini nasıl sağlayacağını, güzelliğe çirkinliğe bakış açısını ve fiziksel görünüme vereceği önemi bir düşünün.

Annesini küçük yaşta kaybeden Cinderella’nın babası, ilkbahar güneşi karları erittiğinde 2. evliliğini 2 çocuklu bir kadınla yapar. Üvey anne ve kızları Cinderella’ya hem kötü davranır hem de tüm ev işlerini üstüne yıkarlar. Baba, ikinci baharını yaşamaktan öyle mesuttur ki gözleri adeta kör olmuştur, karısına karşı gelemez. Bir Pazar ayinine giderken hepsine gelirken ondan ne getirmesini istediklerini sorar. Üvey kardeşler, tam da onlardan beklenildiği gibi hem kötü hem de aç gözlüdürler, fırsat bu fırsat diyip adamcağızdan inciler, elmaslar, güzel kıyafetler isterler. Cinderella’nın istediği ise henüz filizlenmiş bir dal parçasıdır, gözleri ne yüksektedir, ne de elindekinden fazlasını isteyen biridir. Bunlar olurken yaptığı tek şey babasının getirdiği fındık fidanını dikip, geceleri başında makus talihine ağlayarak akan yaşlarla onu sulamaktır. Fidan büyür ağaç olur, ağaca beyaz bir kuş konar… Gerisini biliyorsunuz.

Yaşama dair algı ve fikirlerin geliştiği dönemlerde çocukların ne izlediği, ne duyduğu ve ne öğrendiği oldukça önemli

Masaldan payımıza çok şey düşüyor. Öncelikle yaşayan hiçbir canlının yalnız yaşlanamayacağını belliyoruz. Adam daha ilk sezonda başka biriyle evleniyor. Yaşlı olduğu için pasif ayrıca. Kaderine karşı gelemiyor.  Ardından azla yetinmenin, itaatkar olmanın, herhangi bir kötülükle karşılaştığında hiçbir şey yapmadan,  söylemeden, kendini ifade etmeden yaşamanın gerekli olduğunu öğreniyoruz, sevilmek için uslu olmak zorundasın ve  uslu duranlar daima ödüllendirilir inancını alıyoruz bu noktada.

Sonrasında, sıra bir erkeğin beğenisini kazanmak için kadınların adeta “gardırop savaşları” yaşamasına geliyor, o elbise, şu takı, bu saç modeli derken koca koca insanlar yalnızca 3 gün sürecek, ülkenin “en güçlü” -bakın en yakışıklı demiyorum, masalda prensin yakışıklı olup olmadığı ile ilgili bilgi yok, dolayısıyla erkeklere kız çocuklarına olduğu gibi güzel/yakışıklı olma dayatımı söz konusu değil- erkeğine kendini beğendirmek için olur olmaz kılıklara bürünüp seçilir olmanın büyüsü, seçilir olmanın güzelliği, bir erkeğin seni olduğun haliyle seçmesinin imkansız olduğu aktarılıyor. Bakmayın siz Cinderella’nın gözünün tokluğuna, onlardan çok çektiği, onlardan daha güzel olduğu ve kurbanlık rolünde onlardan bir tık üstte olduğu, kurbanlıktan daha fazla beslendiği için de göze göz dişe diş bir şekilde onlarla yarışmaktan çekinmiyor. Bir ödül varsa, bu onun hakkı, başkasının değil.

Gelelim baloya, prens burada bir sembol, varılacak bir hedef, özelliklerini bilmesek de anlıyoruz ki o da bir tuhaf. Onun da frekansı diğerleri kadar düşük. Cinderella’yı gördüğü andan itibaren ne kendisi başka biriyle dans ediyor, ne de onun başka biriyle dans etmesine izin veriyor. Cinderella zaten prensi görmeden aşık oldu, erkeğin gücü ve varlığı ona aşık olmak için yeterli. Hayatı boyunca ev işleri dışında tek bir şey yapan, belli bir saatte evde olma sözü veren Cinderella, ne yazık ki eve sözünü son dakika hatırlıyor ve güç bela eve dönüyor. Prense gelince, ne yazık ki aşık olduğu kişinin yüzünü, sesinin tınısını belleğine kazıyamayacak kadar aklı havada, gerçi aralarında iki kelam edebildiler mi yoksa şaşkın şaşkın birbirlerine bakıp dans mı ettiler bilmiyoruz.

Dönerken Cinderella ayakkabısının tekini unutuyor, bu dalgınlıkla unutmasa şaşırırdık zaten. Sonrası yırtık pırtık giysiler, sonrası ocağın yanında uyumalar veeee hayatının en güzel gecesinden aklında kalan hatıralar, prensin ev ev gezmesi, üvey kardeşlerin ayaklarını zorla ayakkabıya sokma girişimleri, “ben olmazsam sen ol ama ne olur birimiz olsun” yakarışları, bunların Firdevs Yöreoğlu’nun atası olduklarının bir çeşit ispatı. Sonunda Cinderella mutlu, prens mutlu, öksüz kızını ülkenin en güçlü erkeğiyle baş göz etmiş şanslı baba mutlu, çirkin, koca ayaklı kardeşler ve üvey anne -üveylik her masalda kurban karakterine kurbanlık katar- elbette hak ettikleri üzere mutsuz.

Çocuklarımıza hangi kodları aktardığımıza dikkat etmek ve bireysel gelişimlerinde sahip oldukları inançları gözlemlemek faydalı olabilir.

Western Illinois Universitesi’nden Lorry Baker isimli bir öğretim üyesi, 1800’lerden 20. yüzyıla uyarlanan 168 masalı inceliyor ve %94’ünün kadın olmakla ilgili aynı öğeleri barındırdığını anlatıyor. “Tüm iyi kadınlar güzeldir, tüm güzel kadınlar iyidir” fikrinin empoze edilmesiyle büyüyen kız çocukları, aynı zamanda çirkin ve kötü karakterlerin masalın sonunda mutlaka cezalandırıldığını bilerek kutsal adaletin olduğuna inanıyorlar. Günümüze en fazla uyarlanan ve en çok anlatılan 5 masal, Hansel ve Gretel, Uyuyan Güzel, Kırmızı Başlıklı Kız, Pamuk Prenses ve Cinderella… Hepsinin benzer ortak noktaları, kadın olmayı değersizleştiren detaylar. Çocuklarımıza ne okuduğumuza, onlara hangi kodları aktardığımıza dikkat etmek ve bireysel gelişimlerinde sahip oldukları inançları gözlemlemek faydalı olabilir. Hangi inancı sahiplenecekleri ileride yaşayacakları hayatın göstergesi çünkü.

İlginizi çekebilir: Genç kızlara mükemmel olmayı değil, cesur olmayı öğretin

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Sıla Karadoğan: İngiliz Dili Edebiyatı eğitimli, Mutfak Sanatları Akademisi programı sonrası kendi pastanesini açan bir pasta şefi, rafine şekerle vedalaşıp yalnızca kendi sevdiği şeyleri pişiren, okuyan, yazan, theta healing danışmanı, dişi bilgelik çalışmaları öğrencisi, bolluk bereket yaratımı uygulayıcısı, bir de full time bir ofis işi olan, hayatı ve insanları çok seven biriyim.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit

Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale