X

Çift terapisi sürecinde en sık karşılaşılan problemler ve baş etmeye yardımcı ipuçları

İletişim problemleri, cinsellikle ilgili sorunlar, yakınlık kurmakta zorlanma, sadakatsizlik, anlayışsızlık… Her ilişki zaman zaman kendi dinamikleri doğrultusunda şekillenen çeşitli problemlerle sınanabiliyor. Bazen kişisel olarak kendimizi çok iyi, yetkin ya da sosyal hissedebilirken yakın ilişkilerimizde, özellikle de yoğun duyguların deneyimlendiği romantik ilişkilerde yetersizlik, depresif ruh hali, hayal kırıklığı, mutsuzluk gibi olumsuz hislerle baş başa kalabiliyoruz. Çift terapisi, ilişkide yaşanan bu ve benzeri pek çok problemi sistematik bir şekilde çözüme ulaştıran, bilimsel etkinliği kanıtlanmış ve her geçen gün daha fazla çiftin tercih ettiği etkili çözüm yöntemlerinden biri olarak ön plana çıkıyor.

Her ilişkinin dinamiği farklı olduğu gibi ilişkideki iki bireyin ihtiyaçları da ilişkinin dinamiğine göre farklılaşabiliyor. Bu yüzden ilişkide karşılaşılan ve çiftlerin birlikte deneyimledikleri benzer sorunlar farklı yaklaşımlarla üzerinde çalışılmayı gerektirebiliyor. Çift ve aile terapisi olarak da bilinen, aile dinamiklerini ve kişiler arası iletişimi odağına alan terapi yaklaşımı ise ilişkilerde çok sık karşılaşılan problemleri çiftlerin iş birliği içinde çalışarak, kendileriyle ve ilişkileriyle ilgili iç görü kazanarak ve karşı karşıya oldukları problemlerin kaynağına inerek çözümlemelerine olanak sağlıyor.

Çift terapisi almak sadece ilişkinize özgü problemleri ve iletişim şeklinizi tanımanıza değil, ilişkide yaşanabilecek olası sıkıntılarla ilgili farkındalık kazanmanıza da yardımcı oluyor. İlişkinizde bir şeylerin yolunda gitmediğini hissettiğiniz ancak sorunun kaynağını bulamadığınız zamanlarda ‘Acaba çift terapisine mi gitmeliyiz?’ sorusu aklınıza geliyor olabilir.

Bu sorunun cevabını öğrenmek için elbette öncelikle ilişkilerde en sık karşılaşılan problemler hakkında bilgi edinmeniz, sonrasında ise bir çift ve aile terapistiyle çalışırken sizi nasıl bir sürecin beklediğini, terapiden beklentilerinizin ne kadar gerçekçi olduğunu önden değerlendirmeniz gerekiyor. Zira bireysel terapide olduğu gibi çift ve aile terapisinde de süreç boyunca beklenmedik yoğun duygular ve tepkiler açığa çıkabiliyor. Zaman zaman gerçek duygularınızı üçüncü bir kişiyle paylaşıyor olmak utanç verici olabilirken, kalıplaşmış inançlarınızla yüzleşmek ve kendi önyargılarınızı, doğru bildiğiniz yanlışları fark etmeniz hayal kırıklığı, benlik algısının zedelenmesi, özgüven eksikliği gibi ikincil sorunların da ortaya çıkmasına zemin hazırlayabiliyor.

Çift terapisi sürecinde en sık karşılaşılan problemler

Çift terapisi ile ilişkiniz üzerinde çalışırken bazı problemler ortaya çıksa da, bu engellerin üstesinden gelmek çift terapisinin sunduğu artan ilişki tatmini, çatışma yönetimi, iletişim becerileri, problem çözme becerileri gibi avantajlardan daha fazla yararlanmanıza fırsat tanıyabilir. İşte çift terapisi sürecinden en sık karşılaşılan problemler ve baş etmeye yardımcı küçük ipuçları:

1. Gerçekçi olmayan beklentiler

Eğer çift terapisine partnerinizin davranışlarının düzelmesi ya da geçmişte yapılan hataların silineceği beklentisiyle gidiyorsanız, beklentileriniz konusunda gerçekçi olmanızın zamanı gelmiş olabilir. Hiçbir terapist ya da terapi yaklaşımı sizi ya da partnerinizi ‘düzeltemez’. Terapi size partnerinizin ya da kendinizin hemen değişmesi ya da ilişkinizin birkaç haftada düzelmesi gibi ‘mucizevi’ çözümler sunmaz. Bunun yerine terapi sürecini uzun vadeli, inişli çıkışlı, kapsamlı ve ancak işbirliği içinde çalışarak gerçekleştirilebilecek, zamana yayılmış bir değişim süreci olarak görmek gerçekçi olmayan beklentilere girmenizi ve hayal kırıklığı yaşamanızı engelleyecektir. 2020 yılında, çiftlerin pandemi dönemiyle ilişkili stres faktörlerini yönetmesine yardımcı olmak için öneriler sunan bir çalışma da benzer şekilde, partnerinizin “yapması” gerektiğini düşündüğünüz şeyler yerine, sizin kontrol edebileceğiniz şeylere odaklanmanızı öneriyor.

2. Sorumluk almamak

İlişkilerde probleme neden olan şeylerin büyük çoğunluğu kolaylıkla tanımlanabilen belli başlı davranış kalıplarıdır. İlişkide yaşanan sorunlar herhangi birinin hatasından değil, ilişkinin dinamiğinde yaşanan aksaklıklar ve iletişim hataları sonucunda ortaya çıkar. Dolayısıyla yaşanan problemleri en aza indirmeye çalışmak, tek tarafın değil ancak iki tarafın da ortak çabası ve eşit derecede sorumluluk almasıyla mümkündür. Bu yüzden birbirinizi problemin kaynağı olarak görüp suçlamaya çalışmak yerine, ilişkinize dair problemler üstünde işbirliği içinde çalışmanız, beklediğiniz sonuca ulaşmanın en önemli gereklilikleri arasındadır.

3. Sır saklamak

Sır saklamak ya da eksik bilgi vermek, partnerinizle daha güçlü bir bağlantı kurmanın da ötesinde terapi sürecinden yeterince faydalanamamanızın önündeki en büyük engellerden biridir. Terapi sürecinde partnerinizden ya da terapistinizden önemli olabilecek ayrıntıları gizlemeniz ve yeterince açık olmamanız ilişkinize zarar verebilir ve sürecin sağlıklı şekilde ilerlemesini sekteye uğratabilir.

Sadakatsizlik, bağımlılık, ilişkiye dair duygular, inanç ya da aile planlaması gibi konularda gerçek düşüncelerin gizlenmesi, partnerlerin kendi aileleriyle olan sınır sorunlarının terapide gündeme getirilmemesi gibi pek çok durum saklı kaldığında, ilişkide yaşanan problemlerin gerçek kaynağına ulaşmanıza engel olabilir. Özellikle zor konularda kendinizi ifade etmeniz zorlayıcı olabilir. Ancak umutsuzluğa kapılmayın, kendini ifade etmek geliştirilebilir bir beceridir. Her düşüncenizi partnerinize ya da terapistinize açıklamak zorunda değilsiniz, ancak terapinin kendi gerçekliğinizi paylaşabileceğiniz bir alan olmasına izin verebilirsiniz.

4. Öğrendiklerinizi pratiğe dökmemek

Terapi sürecinde ilişkinizle ilgili herhangi bir yol kat edemediğinizi görmek hayal kırıklığı yaratabilir ancak çoğu zaman değişimin olmaması, terapide öğrendiğiniz ve farkındalık kazandığınız bazı önerileri uygulamamaktan ve dolayısıyla da becerilerinizi geliştirememekten kaynaklanır. Nitelikli ve yetkin pek çok terapist terapi sürecinde bilimsel kanıta dayalı yaklaşımlara ait yöntemleri ve teknikleri sizlerle paylaşır. Ancak önerilen teknikleri ya da uygulamaları saçma ya da komik bularak kendinizi kapayarak uygulamadığınızda, umduğunuz değişimi görmeniz de mümkün olmayacaktır.

5. Çözüm yerine probleme odaklanıp sürekli şikayet etmek

Çift terapisi sürecinin özellikle ilk dönemlerinde ilişkinizde görmek istediğiniz değişimler, ideal senaryolar, terapi hedefleri gibi konular üstüne konuşmak ve düşünmek çözüm için sabırsız davranmanıza neden olabilir. Bu süreçte her şeyin hızlı gerçekleşmesi ve sorunların bir an önce çözüme ulaşması için sürekli şikayet edebilir ve talepkar bir tutum sergileyebilirsiniz. Ancak bu davranış ve tutumlar ilerlemenizi engelleyebilir.

Bunun yerine kendinizi partnerinizle bir takım olarak görmek, birlikte işbirliği içinde çalışmanın yollarını aramak ve problemlere yaratıcı çözümler üretmeye çalışmak terapi sürecinden daha fazla faydalanmanızı sağlayabilir. Olayları ya da durumları değerlendirirken ‘kim’ ve ‘ne’ gibi sorulardan çok kendinize ‘Bu ilişkiyi daha iyi hale getirmek için ne yapabilirim?’ sorusunu yöneltmeniz beklediğiniz değişimin daha hızlı gerçekleşmesine alan açacaktır.

6. Çift terapisine gitmek için problemin büyümesini beklemek

Bazen çiftler ilişkilerindeki bazı problemleri kendi kendilerine çözebilecekleri yanılgısına düşerek profesyonel destek almak için geç kalabilirler. Problemin yeterince ciddi olmadığını düşünmek, ‘elalem ne der’ korkusu, toplum baskısı, finansal zorluklar, uygun terapisti bulamama ya da partnerlerden birinin yardım almaya sıcak bakmaması gibi durumlar çift terapisi almak için problemin büyümesini beklemenin en önemli sebepleri arasında.

Ünlü bir psikolog ve ilişki araştırmacısı olan Dr. John Gottman, yıllardır binlerce çiftle yaptığı araştırmaların sonucunda bir birliktelikte dört davranış baskın hale geldiğinde çiftlerin mutlaka bir çift terapistiyle görüşmesinin faydalı olabileceğini söylüyor. Bu davranışlar: Eleştiri, küçümseme, savunma, duvar örme (iletişimsizlik). Gottman’a göre bu davranışların ve kaynağında yatan düşüncelerin çift terapisinde ele alınması, ilişkinin sağlıklı ve uzun ömürlü olması için son derece önemli.

İlginizi çekebilir: Mutlu ilişkilerin formülünü bilmek ister misiniz: Cevap Gottman araştırmalarında

Partneriniz de siz de çift terapisine gitme kararı aldıysanız, süreçten ne beklemeniz gerektiğini ya da süreç boyunca neler yapacağınızı merak ediyor olabilirsiniz. Çift terapisti büyük bir olasılıkla ilk seansta sizinle ve partnerinizle ilgili temel bilgileri öğrenmeye çalışarak terapi sürecinde fayda sağlayacak bir altyapı oluşturmaya çalışacaktır. Bu etapta size nasıl tanıştığınızı, birbirinizin en sevdiğiniz ve en sevmediğiniz yönlerinizi tanımlamanızı, neden çift danışmanlığı almak istediğinizi sorabilir. İyi bir çift terapisti, birlikte çalışmanıza uygun olabilecek hedefler belirlemenize yardımcı olacaktır. Terapistiniz sizden evde bazı aktiviteleri denemenizi veya seans aralarında, seansta öğrendiğiniz bazı teknikleri kullanmanızı isteyebilir. Bu yüzden yeni yaklaşımlara açık olmanız ve yeni şeyler denemeye istekli olmanız süreçten daha iyi yararlanmanıza katkıda bulunacaktır.

İlginizi çekebilir: Evde denenebilir çift terapisi etkinlikleri

Kaynaklar: PsyCentral, Biltmore Counseling

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale