Cezalısın, çık koşu bandına
“Spor salonuna gitmem, koşu bandına da çıkmam.” derdim bir zamanlar. Kobay mıydım ben.
Ha fare tekerleği, ha koşu bandı… Olmazdı, mümkün değildi. Oldu. Spor hocası pek bilgili, arkadaşlar keyifli, salon evin dibinde iken gitmemek de olmazdı ki… Gittim, koşu bandına çıktım, saatlerce takıldım ve üzerimde herhangi bir deney yapılmadığından emindim.
Ancak o sıralarda hala keşfetmemiştim dışarıda koşmayı, ormanda, doğada kaybolmayı. Ne zaman ki dolu dolu oksijeni çekiverdim ciğerlerime, koşu bandıyla işim bitti anında. Koşmayı çok seviyordum zaten, bir şeyin beni manipüle ederek koşturmasına ihtiyacım yoktu ki. Bir duygu tarafından sürüklenmeliydim o noktaya; Frig Vadileri’ndeki kekik kokusunun verdiği dinginlik, Likya’daki muhteşem manzaradan kopup gelen “İyi ki yaşıyorum, iyi ki buradayım.” hissi gibi.
Ara sıra misafir olarak gidiyorum spor salonuna ve o zaman da pek yüz yüze gelmemeye çalışıyorum kendi kendine hareket eden o lastik yolla. Ama ters yürümeyi seviyorum. Tamamen yükseltip, koşu bandına karşı kuvvet uygulayarak yürüyor, normalde birincil derecede çalışmayan kaslarımı kullanıyor ve daha fazla güç sarf ediyorum. Aksi takdirde ceza gibi geliyor artık bana onun üzerine çıkmak.
Ceza konusunda pek de yanılmadığımı öğrendim bu yazıyı yazmadan hemen önce. Meğer eski zamanlarda mahkumların cezasını çekmesi için bir araçmış koşu bandının prototipi sayılabilecek alet. 19. yy’da özellikle İngiltere’deki hapishanelerde pek fazla kullanılıyormuş. Mahkumlar her gün en az 6 saat boyunca adım atıyor ve bu sırada da su pompalanmasına ya da buğday öğütülmesine yardımcı oluyorlarmış. Aslında farkında olmadan faydalı bir iş yapıyorlarmış.
Oysa bizler ne yapıyoruz günümüzde; milyonlarca TL’yi hiç gitmeyeceğimiz spor salonlarına ödüyor, zayıfsak kardiyo çalışması yapmaya gerek duymuyor, ağırlık çalışmanın erkeklere özgü bir faaliyet olduğuna inanıyor, esnemeyi sadece kızların yapması gerektiği konusunda bahane üzerine bahane üretiyoruz. Abartmıyorum, gerçekten yapıyoruz.
Kendimizi cezalandırmaktan vazgeçsek mi, ne dersiniz? Vardır bir yerlerde keyif alarak yapacağımız bir şeyler. Bulunca haber verir misiniz ?: [email protected]
Bunları unutmayalım:
*Bu hafta sonu (13 Aralık ) yapılacak Geyik Koşusu.
**19 Aralık’taki Longest Night / Run or Ride Gece Koşusu.
***Runatolia’da 10 km koşmak için hemen Çaylaklar arasına katılmayı unutmayın: [email protected]
İlginizi çekebilecek diğer yazılar: