dummy

Çevre dostu markalar: Ekolojik dengeye saygılı, yerel ve sürdürülebilir markalarla tanışın

Küresel iklim değişikliğinin etkileriyle birlikte ekolojik dengenin de altüst olması, kolektif çapta doğayla daha uyumlu bir yaşam tarzı sürdürülmesini zorunlu kılıyor. Globalleşmeyle birlikte gelinen noktada, ekonomik faaliyetlerin çevreye zarar vermeden sağlanması, dünyanın sınırlı olan kaynaklarının minimum düzeyde kullanılması, tüm insanların refah düzeyinin eşit ve adil çalışma koşullarıyla sağlanması büyük şirketlerin olduğu kadar, o şirketlerin ürünlerini kullanan her bir tüketicinin de sorumluluğunda. 

dummydummy

Ekolojik dengenin korunması ancak ekolojinin ayrılmaz bir parçası olduğumuzu ve attığımız her bireysel/toplumsal adımın bu dengenin korunmasına zarar verebileceğinin farkında olmamızla mümkün. Dolayısıyla günlük yaşam alışkanlıklarımızı sürdürürken yaptığımız, özellikle tüketim konusundaki tercihlerimiz markaların da tüm süreçlerini tüketiciden gelen talep doğrultusunda tüm vizyonlarını ve misyonlarını değiştirerek doğa dostu markalara dönüşmesine aracı oluyor. 

Bir markanın doğa dostu olması ne anlama geliyor?

Günümüzde markaların daha sürdürülebilir, çevreye saygılı, çevre dostu olma gibi iddialarının ne anlama geldiği, çevre dostu olmanın herhangi bir ürünün üretim aşamasından tüketiciye ulaştığı noktaya kadar hangi süreçleri kapsadığı ya da kapsaması gerektiği gibi konularda fikir ayrılıkları söz konusu. Görece çok yeni bir konsept olduğu için, eco friendly bir marka olmanın neleri gerektirdiği, hangi markanın bu söylemin altını nasıl doldurduğu ve dolduramadığı ya da bunu yalnızca bir pazarlama stratejisi olarak kullandığı gibi konularda güvenilir ve doğru bilgi edinebilmek oldukça zor.

Eco-branding, yani ekoloji dostu markalama hem tüketiciler hem de markalar için oldukça yeni bir terim. Yaygın olarak kullanılmadığı için ‘sürdürülebilir’ ya da ‘çevre dostu’ gibi söylemlerle karışabilen eco branding kavramını doğru şekilde tanımlayan ya da bu kavramın genel çerçevesini sunabilen kaynaklar bulabilmek de bir hayli güç. Eco branding ile ilgili yeni yeni yapılmaya başlanan bilimsel araştırmalarda ise bu kavram ‘Hem şirketlerin hem de tüketicilerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmasına, çevrenin korunmasına ve iyileştirilmesine katkıda bulunmaya yardımcı olan bir pazar aracı.’ olarak tanımlanıyor.

Daha basit bir ifadeyle, ‘çevre dostu marka’ olma hedefi ve iddiası aslında bir pazarlama yaklaşımını ifade ediyor. Spesifik olarak, bir ürünün tasarlanma aşamasından tüketiciyle buluştuğu ana, üretim ve tüketim sonucunda o ürünün oluşturduğu atıkların nasıl değerlendirildiğine varıncaya kadar, tüm süreçlerde çevreyi, doğayı ve ekolojik dengenin korunmasını odağına alan üretim faaliyetlerini içeriyor.

Pazarlama amacıyla sıkça kullanılan “çevre dostu”, “doğaya saygılı”, “geri dönüştürülebilir” ve “geri dönüştürülmüş” gibi ekolojik dengenin korunmasını odağına alan spesifik ‘eco branding’ ifadeleri, bu markalara ait ürünlerin çevre bilinci olan ve sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarını önceliklendiren tüketicilerin dikkatini çekmesini sağlamakla birlikte; altı doldurulabildiği sürece tüketiciye, ekolojiye ve ekonomiye katkı sağlayan, son derece verimli çalışabilecek bir model olmasıyla dikkat çekiyor.

Endüstriler mi değişmeli yoksa tüketicilerin tercihleri mi?

Daha ekoloji dostu markalar yaratmak söz konusu olduğunda önce endüstrilerin mi yoksa tüketici davranışlarının mı değişmesi gerektiği hala tartışma konusu olsa da, her iki taraftan da katılımın karşılıklı olması bu yönde atılabilecek adımları belirlemek konusunda eşit bir etkiye sahip. Sektörler, tüketicilerin önemsediği ve ilgi gösterdiği şeylere göre değişen ihtiyaçları karşılamaya çalışıyor. Tüketicilerse sektörler tarafından sunulan binlerce marka ve ürün çeşidi arasından ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayabileceklere yönelerek ürünleri satın alıyor ve bu şekilde arz-talep döngüsü kendiliğinden sürdürülmüş oluyor.

Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar, tüketicilerin ekoloji dostu bir duruş sergileyen markalara daha fazla ücret ödemeye hazır ve istekli olduğunu gösteriyor. Hali hazırda pek çok tüketici, seçme şansı olduğunda çevre ve ekoloji konusunda etik bir yaklaşıma sahip markaları tercih ediyor. Yavaş moda, cruelty free (üretim sürecinin herhangi bir aşamasında hayvanlar üzerinde deney yapılmayan, hayvanların hiçbir aşamada zarar görmediği) cilt bakım ürünleri, hibrit ve elektrikli otomobiller ve çok daha fazlası, şirketlerin çeşitli şekillerde ekolojik dengenin korunmasını temel değerlerinden biri haline getirmeye çalıştığının göstergeleri arasında.

Peki, tüketiciler neden daha fazla ödemek durumunda kalsalar da ‘çevre dostu’ ürünler satın alma eğilimindeler? Bunun en önemli sebebi tabii ki yaşadıkları tatmin duygusu. Ekolojik dengeye saygılı bir ürün satın aldığımızda üzerinde yaşadığımız dünya ve diğer tüm canlılar için üzerimize düşen görevi yapmış, ‘iyi insanlar’ gibi hissediyoruz.

Çevre dostu yerel markalar

Tüm dünyada geniş bir tüketici kitlesi olan önemli global şirketlerin bazıları, hali hazırda devam eden üretim, pazarlama ve satış stratejilerini ‘ekoloji dostu’ söylemi etrafında yeniden çerçevelendirip önemli geliştirmelere imza atıyor. Ancak bazı markalar var ki, kuruldukları ilk günden bugüne, üstelik sadece sürdürdükleri faaliyetlerde değil kuruluş amacı olarak da, ‘çevre dostu’ yaklaşımıyla hareket ediyor. Gelin bu markaları, amaçlarını ve bu amacı uygulamada nasıl başarılı adımlar attıklarını yakından inceleyelim.

Darwin’s Botanicals

Doğanın yaşam döngüsünde atık olmamasından ilham alan Darwins’ Botanicals markası, bu döngüyü gündelik hayatımıza nasıl entegre edebileceğimize dair vizyonu ve süreçleriyle öne çıkan yerel markalardan biri. Yaşam evresinin sonuna gelmiş bitkilerin, çiçek, meyve ve yapraklarını çöpe atmak yerine, onlardan elde edilen renkleri doğal kumaşları boyamak için kullanıyorlar ve petrol ya da yağdan üretilen, fabrikalarda sentezlenen, yenilenemez ve geri dönüştürülemez sentetik boyaların aksine, bu doğal boyalar sayesinde ileri dönüşüme ve döngüsel modaya katkı sağlamayı hedefliyorlar. Saç aksesuarları ve kurdeleler üreten Darwin’s ürünleri, hiçbir kimyasal kullanılmadan, tamamen bitkilerden elde edilen renklerle, tek tek elde boyanıyor. Bu sebeple de her bir parça tıpkı doğadaki diğer tüm canlılar gibi tek ve eşsiz.

Epidotte

2017 yılında Esther Levi tarafından kurulan Epidotte, tasarladığı ve ürettiği moda ve ev aksesuarlarına bilinçli yaşam felsefesini aşılamayı amaç edinen bir marka olmasıyla ön plana çıkıyor. Yıkanabilir, yırtılmaya ve suya dayanıklı, uzun ömürlü sıkıştırılmış selüloz kağıtların yanı sıra kenevir kumaşların ve pamuk kordonların da kullanıldığı, %100 doğal malzemelerden yapılan ürünler ekolojik yaşamı ve doğayı sevenlerin, stil ve modadan ödün vermeden yaşayabilecekleri bir dünyanın mümkün olabileceğini gösteriyor.

Gaia’s Minies

Anne olduktan sonra öğrendiklerini, çocuk tekstili alanında edindiği geçmiş deneyimleri ile harmanlayarak kendi markasını kurmak için harekete geçen “Gonca Gül Denizci”, Gaia’s Minies’in başarılı yaratıcısı. Etik üretim anlayışını benimseyerek, bebeklerin büyüme serüvenlerine güvenli bir ürün ile eşlik etmek isteyen Gaia’s Minies markasının amacı aynı zamanda bilinçli tüketim konusunda da farkındalık yaratmak.

Gaia’s Store

Hindistan cevizi kaseleri ile sosyal medyada sıkça karşılaştığımız Gaia’s Store markası, sürdürülebilir yaşamın en önemli kuralı olan sıfır atık prensibiyle üretim yapıyor. Aynı zamanda bambu pipetleriyle de ilgi çekmeyi başaran bu marka, plastik kullanımına sürdürülebilir ürünler ile alternatifler sunmayı hedefliyor.

Huner The Brand

İleri dönüşümle atık materyallerin yeniden hayat bulmasını sağlayan bir diğer marka olan Huner The Brand, sürdürülebilir moda konusunda eğitim almış olan tasarımcı Hüner Aldemir’in  İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın (İKSV) 15. Uluslararası Mimarlık Sergisi – La Biennale Di Venezia kapsamında, Haliç Tersanesi’nde kullanım ömrünü tamamlamış ve çöpe atılmayı bekleyen yelken bezlerinden çantalar tasarlamasıyla ortaya çıkmış. Özellikle yelken yarışlarında kullanılan yelken bezlerinin güneş, tuzlu su, kuvvetli rüzgar gibi sebeplerle 2-3 yıl sonra teknelerde kullanılamayacak hale gelmesiyle birlikte aslında son derece sağlam ve kaliteli olan kumaşları farklı bir amaçla kullanarak yeniden hayata döndüren Aldemir, her üretim döngüsünde çok daha dayanıklı ve uzun yıllar kullanılabilir çantalar tasarlıyor ve üretiyor.

Leoya

Kendi tanımlamalarıyla “bedensiz, cinsiyetsiz ve zamansız” kimonolar ve peştemaller üreten, çevre dostu olduğu kadar şıklığınızın da tamamlayıcısı tasarımlarıyla son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz LEOYA markası da, organik keten kumaşlardan üretilen, tamamen doğal boyalarla süslenen konforlu kimonoları, peştemalleri ve gömlekleriyle çevre dostu üretimi benimsemiş, yerel markalardan biri. İpliklerini özel olarak yerel üreticilerden alan, bu ipliklerle elde dokunmuş kumaşlar kullanan, hatta kumaş üstündeki baskılarını organik boyalarla ve taş baskı tekniğiyle yapan markanın ürünleri uzun yıllar kullanılabilecek kadar dayanıklı ve zamansız.

Less.

Less. markası alışveriş deneyimine bambaşka bir soluk getiriyor. Ahşap fırçalar, kumaş çantalar, keten keseler, doğal süngerler ve daha birçok sürdürülebilir ürün ile atıksız yaşamı benimsemek isteyen herkes için plastik ambalajlara doğal alternatifler sunuyor.

Lokal Hareket

Lokal Hareket, dekorasyon, çocuk giyim, mobilya, aksesuar, kişisel bakım ve daha birçok farklı kategoride yerel ve temiz üretim yapan markaları bir araya getiren başarılı bir platform. İşçi haklarına saygılı olunmasından, sürdürülebilir kaynakların tercih edilmesine; hızlı değil yavaş üretim yapılmasından ve müşterilerin doğru üretime odaklanan markaları seçmelerine kadar birçok konuda yardımcı olmayı hedefliyor.

Mumo Wrap

Atık üretiminin ve plastik kirliliğinin en büyük sorumlusu olan gıda paketlerinin tüketimini sıfıra indirmeyi amaçlayan Mumo Wrap, kumaş ve kese formunda farklı ölçülerde üretilen; plastik poşet ve streç film gibi tek kullanımlık plastiklere alternatif, uzun ömürlü ürünler üretiyor. Bal mumu, reçine ve Hindistan cevizi yağının kumaş ve kağıtla bir araya gelmesi sayesinde üretilen Mumo ürünleri, özellikle mutfaklarda plastik kullanımının azaltılmasına katkı sağlayarak ekolojik dengenin korunmasına yardımcı oluyor. Kullan-at yerine kullan-sakla-tekrar kullan felsefesiyle döngüsel ekonomi sistemini destekleyen markanın ürünleri, aynı zamanda gıda israfını da engelliyor.

Seih

SEIH (sleeping elephants in heaven), 19. yy ortalarından bu yana kullanıldığına inanılan, özel üçgen formdaki geleneksel minderler üreten bir anne-kız markası. Doğal, sürdürülebilir ve yerli malzemelerden üretilen bu minder, hem tasarım hem de işlevsellik olarak oldukça başarılı. Sert hasırdan üretilen minderleri istediğiniz yerde kullanabilir ve sırtınızı yaslandığınızda nasıl desteklediğini fark edebilirsiniz.

SuCo

Hammaddesi petrol olan ve üretiminde de bir o kadar fosil yakıt kullanılan pet şişeler, aynı zamanda çöp yığınlarının da plastik poşetlerden sonraki en kalabalık üyesi. Türkiye’de yılda yaklaşık 3 milyon ton plastik ambalaj malzemesi üretiliyor. Bu da Türkiye’de yaşayan her bir bireyin yaklaşık 40 kg plastik ambalaj malzemesi kullanması demek ve bu plastik ambalajların büyük bir kısmını pet şişeler oluşturuyor. En temel amacı su içme alışkanlıklarını iyileştirmek ve plastik atığını azaltmak olan SuCo, dayanıklı ve sağlam olduğu kadar portatif ve katlanabilir de olan hafif su mataralarıyla tek kullanımlık pet şişelerin kullanımının azaltılmasını hedefliyor. Tekrar tekrar kullanılabilen çevre dostu mataralarının yanı sıra SuCo, Aquatic SuCo satışlarından elde ettiği gelirle Tanzanya’da temiz suya erişimi sağlamayı hedefleyen Akıllı Köy projesini fonluyor.

WWF Market

Vahşi yaşamın, nesli tükenmekte olan türlerin ve ekolojik dengenin korunmasını hedefleyen WWF kuruluşunun mağazası olan WWF Market, çevre dostu ve adil üretim, çevresel etki gibi pek çok konuda özenle hazırlanan tekstil ürünleriyle ön plana çıkıyor. WWF ürünlerinde kullanılan pamuk, Ege’de hasat edildikten sonra İstanbul’a getiriliyor. Pamuğun kumaş haline gelmesinden dikimine; etiketlerin üretiminden operasyon sürecine kadar olan tüm işlemler, İstanbul sınırlarında, sadece 116 km’lik bir mesafe içerisinde gerçekleşiyor. Markanın tedarik zinciri yerel üretime dayalı olduğu için, karbon ayak izini minimum seviyede tutabiliyor.

Üretim operasyonlarının her adımında şeffaflıktan yana olan marka; satın alınan tüm ürünlerin nerede, kimler tarafından, hangi şartlar altında yapıldığını ve ürünlerin daha uzun süreler kullanılabilmesi için bakımının nasıl yapılması gerektiğini de ayrıntılı şekilde tüketiciyle paylaşıyor. Tüm bunların yanı sıra, üretim sürecinin her bir aşamasını ve sürdürülebilirlik raporlarını şeffaf şekilde tüketicilerle paylaşıyor.

%100 İstanbul

Çevre dostu bir marka olmak üretim süreçlerinde doğaya zarar vermeyen faaliyetlerin yürütülmesi, ürünlerde doğal materyallerin kullanılması ve yerel üreticilerin desteklenmesinin yanı sıra atık yönetimi konusunda geri dönüşümü ve ileri dönüşümü odağına alan bir çerçevede hareket etmeyi gerektiriyor. ‘Sizin çöpünüz bizim hazinemiz.’ sloganıyla ürünlerini ileri dönüşüm yaparak üreten %100 İstanbul markası, eski reklam afişleri, gıda çuvalları gibi kullanılmış malzemeleri yepyeni tasarımlara dönüştürüyor ve doğayı atıklardan korumayı hedefliyor. Eşsiz tasarımlara sahip sırt çantaları, kol çantaları, seyahat çantaları ve çanta içi düzenleyicilerin tamamı kullanım ömrünü tamamlamış çuvallardan, kağıtlardan ve vinil materyallerden, ileri dönüşüm tekniğiyle üretiliyor.

Ekolojik Dönüşüm

Ekolojik Dönüşüm, tek kullanımlık plastiklere alternatif olabilecek, yerel, doğal ve geri/ileri dönüştürülmüş atık hammaddeleri kullanarak kaliteli ürünler üreten, beslenmeden kişisel bakıma tüm günlük alışkanlıklarımızı ve ihtiyaçlarımızı ‘ekoloji dostu’ yollarla sürdürmemizi amaçlayan bir oluşum. Kurumlar için ekolojik projeler geliştirerek ekolojik yaşamla ilgili deneyimlerini ve bilgilerini herkesle paylaşan Ekolojik Dönüşüm, sosyal medya paylaşımlarıyla çok daha geniş kitlelere ulaşarak tüketicilerin satın aldıkları ürünleri üreticisinden kullanılan malzemelere kadar, tüm detaylarıyla tanımalarına olanak sağlıyor. Kullandıkları ekoloji dostu ürünleri ve üreticileri tek bir platformun çatısı altında bir araya getirerek tanıtmayı ve daha geniş kitlelerce kullanılmasını hedefleyen bu oluşum, bu yolla alternatif ve ekolojiye dost tüketim alışkanlıkları sürdürmenin aslında o kadar da zor olmadığını hepimize göstermeye çalışıyor.

Sinek Sekiz Yayın Evi

Türkiye’de ekolojik yaşamın korunması ve ekolojik denge konsundaki bilincin yaygınlaştırılması söz konusu olduğunda akla ilk gelen markalardan biri de Sinek Sekiz Yayın Evi. Sinek Sekiz, ekolojik yaşam literatüründeki ilham verici ve dönüştürücü temel eserleri Türkçe’ye çevirmek ve daha fazla insana ulaşmasını sağlamak amacıyla kurulmuş bir yayınevi. Tüketicilerine basit, sade, kendi kendine yetebilen, dayanışmacı, yerelliği önemseyen yaşam tarzının yaygınlaşmasının önemine olan inançla üretilen kitaplar, defterler ve basit yaşam gereçleri sunan yayınevinin kurucusu ve çalışanları kırsaldan yaşayıp çalışmayı, kendi hayatlarında kullandıkları basit gereçleri üretmeyi, doğal malzemeleri elleriye işleyerek geçimlerini sağlayan yerel zanaatkarları desteklemeyi ve bunları ulaşılabilir kılmayı hedefliyor.

Çevre dostu global markalar

Yukarıdaki yerel markaların yanı sıra, dünyaca tanınmış, ekoloji dostu üretim yapmaya çalışan ve bu konuda son derece başarılı olan global markalar da bulunuyor.

1. Beyond Meat

İklim değişikliğinin en büyük sorumlularından biri hayvancılık endüstrisi ve endüstriyel et tüketimi. Vegan ya da vejeteryan beslenme tarzı endüstriyel et üretiminin ve hayvancılığın çevreye ve ekolojik dengeye verdiği zararı önlemenin en iyi yollarından biri ve Beyond Meat, tadı ve yerkenki hissiyatı ete benzeyen bitkisel bazlı ürünleriyle hayvansal bazlı gıda endüstrisini önemli ölçüde etkileyen bir marka olmasıyla ön plana çıkıyor.

Beyond Meat şirketi, ürünlerinin tüketiciler için daha erişilebilir hale gelmesi için Subway ve Dunkin’ Donuts gibi markalarla işbirliği yaparak vegan ve vejeteryan alternatiflere herkesin ulaşabilmesine aracı oluyor.

2. Lush Cosmetics

Dünyanın en popüler çevre dostu kişisel bakım markalarından biri olan Lush Cosmetics, ülkemizde olmamasına karşın özellikle banyo topları ve kişisel bakım ürünleriyle çoğumuzun yakından tanıdığı bir marka. Tamamen doğal içeriklerdeki, yüksek kaliteli vücut, yüz ve saç bakım ürünlerini, hayvanlar üzerinde test yapmadan ve hem doğa hem de insan sağlığı için zararlı olabilecek hiçbir kimyasal kullanmayarak tüketicilerine ulaştıran Lush, paketleme gerektirmeyen kalıp şampuan akımının dünyaya yayılmasının da öncülerinden. Lush’ın güzellik ve kişisel bakım sektöründeki başarısı, özellikle de geri dönüşümle ilgili attığı adımlar, pek çok kişisel bakım markasının faaliyetlerinde doğal ve sürdürülebilir bir bakış açısıyla üretim yapmasına da ilham oldu.

3. Patagonia

Dünyanın en popüler outdoor markalarından biri olan Patagonia, bu ününü sadece dayanıklı ve geniş bir yelpazede sunduğu ürünlerine borçlu değil. Patagonia aynı zamanda çevreye ve ekosisteme hiçbir şekilde zarar vermeksizin üstün kalitede ürün üretmeyi de misyon edinmiş bir marka. Ürünlerinde kullandığı malzemelerden üretim, pazarlama ve satış faaliyetlerine kadar tüm süreçlerini büyük bir şeffaflıkla tüketiciyle paylaşan marka, çevreye minimum zarar vermeyi hedefliyor olsa da çevre dostu olmayan uygulamalarını da dürüst bir şekilde paylaşarak ekolojiye daha saygılı olmak için sürekli olarak kendini geliştirmeyi hedefliyor.

Tüm süreçlerinde şeffaf ve dürüst olmak, Patagonya’nın tüketiciler tarafından tercih edilmesinin en önemli sebeplerinden biri. Çevre kirliliği, ekolojik dengenin korunması, sürdürülebilirlik gibi konularda sosyal medya hesaplarında aktif bir şekilde bilgi paylaşan Patagonya, aynı zamanda satışlarından elde ettiği karın %1’ini ormanların ve nesli tükenmekte olan türlerin korunması için çalışan bir sivil toplum insiyatifi olan Earth Tax’e bağışlıyor.

4. TOMS

TOMS kuruluş amacı itibariyle dünyanın en bilinen çevre dostu markalarından ve şirketlerinden biri. Marka yalnızca üretimin ve tüketimin her aşamasında sürdürülebilirliğe katkı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda her satın alınan ayakkabı için bir çift daha üreterek dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Blake Mycoskie tarafından 2006 yılında kurulan TOMS markasının kuruluş amacı, Mycoskie’nin dünya turu sırasında çok sayıda çocuğun ayakkabısız büyüdüğünü keşfetmesiyle oluşmaya başlıyor.

Mycoskie bu sorunu nasıl çözebileceğini düşünürken dahiyane bir fikir üretiyor ve TOMS markalı bir ayakkabı satın alan her müşteri için ihtiyacı olan topluluklara bir çift ayakkabı da kendisi bağışlayarak, eşi benzeri görülmemiş bir iş modeli ve sosyal sorumluluk projesi geliştiriyor.

Buna ek olarak TOMS, ihtiyaç grubunda olan topluluklara temiz içme suyu, göz sağlığı hizmetleri, güvenli doğum kitleri gibi temel ihtiyaçların ulaştırılması konusunda da çalışıyor. Mümkün olabildiğince fazla insana yardım ederek daha eşit ve adil bir dünya yaratılmasına katkıda bulunurken, ayakkabılarını ve ayakkabı kutularını %100 geri dönüştürülebilir ve sürdürülebilir malzemelerden üreterek gezegene saygılı üretim yapıyor. TOMS, günümüz tüketicilerinin ‘iyi görünmek’ ile ‘iyi olmak’ arasında bir seçim yapmak zorunda olmadıklarının somut bir kanıtı gibi.

İlginizi çekebilir: Sürdürülebilir hayatı desteklerken ekolojik yaşam imkanı sunan 30 çiftlik

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Yapay Zekânın Mutfaktaki Sırrı: Kusursuz Pişirme Siemens iQ700’de Gizli

Mutfak sadece yemek pişirdiğiniz bir yer değil; sabah kahvaltısına sıcak börekler hazırlarken güne başladığınız, akşam sevdiklerinizle sohbet ederken fırından mis gibi kokuların yayıldığı, evinin en sıcak köşesi. Akıllı teknolojiler ve yapay zekâ sayesinde, artık o köşe çok daha akıllı. Siemens’in iQ700 Fırını, sıradan bir pişirme deneyimini size özel bir sanata dönüştürüyor. Fırına koyduğunuz kek her seferinde mükemmel kabarır, et istediğiniz oranda pişer, sebzeler rengini ve vitaminini kaybetmeden tabağınızı süsler. Siemens iQ700, tüm bu süreci sizin yerinize izliyor, her detayı sizin için mükemmelleştiriyor. Artık mutfakta yalnız değilsiniz; yanınızda sizi anlayan akıllı bir “yardımcı şef” var.



Kamera kontrollü mükemmellik: Yemeğinizi “tanıyan” zekâ

Siemens iQ700 fırını farklı kılan en çarpıcı özellik, sıradan bir pişirme deneyimini akıllı bir mutfak asistanına dönüştüren yapay zekâ destekli kamera teknolojisi. Bu teknoloji sayesinde, fırın artık sadece ısı veren bir cihaz değil; sizinle birlikte düşünen, sizi anlayan bir mutfak şefi gibi çalışıyor.

Fırına bir kek koyduğunuzda, Siemens iQ700 hemen tanıyor. Çünkü 100 farklı yemeği tanıma özelliği sayesinde kekten rostoya, pizzadan böreğe kadar onlarca tarifi analiz edebiliyor. Her birini kendi pişirme ayarına göre değerlendiriyor ve o yemeğe en uygun ayarları kendisi seçiyor.



Üstelik en ince ayarları otomatik yapması sayesinde sıcaklık, pişirme süresi ve pişirme modu gibi detayları sizin için ayarlar. Siemens iQ700, her yemeğe özel ideal koşulları kendi belirliyor. Siz sadece malzemeleri hazırlıyorsunuz; gerisini o hallediyor.



Ve en büyüleyici kısmı: Kamera kontrollü pişirme ve otomatik kapanma (cookControl Pro) sayesinde, yemeğinizin kızarma derecesini veya iç sıcaklığını izleyerek, tam kıvama ulaştığında pişirmeyi otomatik olarak sonlandırıyor. Böylece yemeğin az ya da çok pişmesi endişesi tamamen ortadan kalkar.

Pişirme sanatını destekleyen akıllı sensörler

Yapay zekâ, iQ700 fırınlarda yalnızca kamerayla sınırlı değil; her yemeğe kusursuz kıvamı kazandırmak için geliştirilen sofistike sensörlerle deneyimi bir üst seviyeye taşıyor. Çünkü Siemens iQ700, pişirme sürecini sizin kadar ciddiye alıyor.

roastingSensor Plus, üç farklı noktadan ısıyı ölçen gelişmiş bir termometreyle etin, tavuğun ya da balığın iç sıcaklığını anbean takip ediyor. Siemens iQ700 ile fırının kapağını hiç açmadan, etin sıcaklığından pişip pişmediğini kendi belirliyor. Sonuç, dışı çıtır ama içi sulu bir lezzet… Şeflerin elinden çıkmış gibi, her seferinde aynı kusursuzlukta pişen lezzetleri artık evinizde deneyimleyebilirsiniz.

Tatlıdan tuzluya her hamur işinde aynı titizlik geçerli. bakingSensor Plus, fırın içindeki nemi ve sıcaklığı analiz ederek kek, poğaça ya da ekmeklerinizin ne zaman mükemmel kabarıklığa ulaştığını tespit ediyor. Böylece kekiniz her defasında istediğiniz gibi kabarır, içi yumuşak kalır.

Her detayında profesyonel bir şefin özeni, her dokunuşunda kusursuz bir pişirme dengesi… Siemens iQ700, sadece pişirme sürecini değil, mutfakta yarattığınız deneyimi de yeniden tanımlıyor.



Hayatı kolaylaştıran ekstra özellikler

Siemens iQ700, sadece kusursuz pişirme sonuçlarıyla değil, modern yaşamın hızına uyum sağlayan akıllı çözümleriyle de fark yaratıyor. iQ700, sizin için mutfakta geçen zamanı kolaylaştırmayı da biliyor.

FullSteam Plus özelliği sayesinde buhar ve 120°C ısı kombinasyonuyla yemekleri %50’ye kadar daha hızlı pişirirken, vitaminleri ve lezzeti koruyor. Dışı çıtır, içi sulu balıklar ya da sebzeler hazırlamak artık sadece birkaç dakikanızı alıyor. Üstelik tüm bunları yaparken besinlerin doğallığını koruyor; yani sağlıklı ve lezzetli sofralar, zamandan ödün vermeden mümkün hale geliyor.

Siemens Home Connect uygulamasıyla Siemens iQ700 fırınınız dışarıda olsanız bile sizinle her yerde. Telefonunuzdan uygulamayı açın, yemeğinizi uzaktan pişirmeye başlayın, sıcaklığı ayarlayabilir hatta iç kameradan yemeğinizin ne durumda olduğunu izleyebilirsiniz. Eve geldiğinizde yeni pişmiş yemek kokusuyla karşılanmak artık yalnızca konfor değil, Siemens iQ700 ile modern yaşamın akıllı kolaylığı.

Hijyen konusunda en rahatlatıcı detay ise activeClean® (Pirolitik Temizlik). Siemens iQ700, iç yüzeyinde biriken yağ ve kalıntıları yüksek sıcaklıkta küle dönüştürerek kendini tamamen temizliyor. Sizin yapmanız gereken, fırın soğuduktan sonra bir bezle hafifçe silmek. Artık temizlik için vakit harcamanıza gerek yok; çünkü iQ700, size zamandan fazlasını kazandırıyor.

Siemens iQ700, modern yaşam temposunu anlayan, sizin yerinize düşünen bir mutfak deneyimi sunuyor. Hız, hijyen ve lezzet… Hepsi tek tuşla elinizin altında.

Mutfakta yeni bir yetenek

Siemens iQ700 Fırın, sadece bir ev aleti değil; mutfak yeteneğinizi parlatmanıza yardımcı olan, en zorlu tariflerde bile yanınızda olan akıllı bir asistan. 

Unutmayın, her mükemmel sofranın ardında doğru bir seçim vardır. Ve bu seçimi Siemens iQ700 ile yapabilirsiniz. Sonuçta Siemens, teknolojinin keyfini bilenlere. Siemens’in iQ700 ve daha birçok ürününü keşfetmek için tıklayın.Siemens iQ700





İlgili Makale
whatsapp