X

Çevre dostu malzemeler aslında ne kadar sürdürülebilir?

Plastik kirliliğinin gezegenimize verdiği zararlar göz ardı edilemez hale geldiğinde, toplum üzerinde etki sahibi olan pek çok insan (a.k.a. influencer’lar) bu konuda bir şeyler yapmamız gerektiği konusunda araştırmalar yapıp hedef kitlelerini bilinçlendirdiler. Toplum da araştırıp öğrendi ve günümüzde hatırı sayılır bir çevre bilinci oluşmuş durumda. Herkesin her şeyi bildiğini varsayamasak bile en azından artık herkes plastiğin ekolojik denge için hiç de iyi olmadığını, naylon poşetlerin ve tek kullanımlık diğer plastik gereçlerin çevreye zarar verdiğini biliyor. Zararlı olan bu tek kullanımlık eşyaların yerine zararsız olduğuna inandığımız başka malzemeler koyuyoruz. Peki, bu malzemeler gerçekte ne kadar çevre dostu? Gelin, bir göz atalım.

Metal

Demir, bakır, gümüş, altın ve alüminyum gibi metaller, günlük hayatta her gün karşılaştığımız araç ve gereçlerin üretiminde kullanılır. Sıfır atık akımı ilk popüler olduğu zamanlarda tek kullanımlıkların yerini alacak paslanmaz çelikten yapılmış eşyalar oldukça revaçtaydı. Paslanmaz çelikten termoslar, kahve kapları, pipetler, sefer tasları ve benzeri pek çok sıfır atık eşyaya eminim denk gelmişsinizdir. Plastikten daha sürdürülebilir olduğu inancı hala da yaygın ama aslında, sanıldığı kadar masum değil.
Öncelikle metal bir doğal kaynaktır ve milyonlarca yılda oluşmuş maden yataklarından çıkarılmaktadır. Bu da metalleri, tıpkı petrol gibi “yenilenemeyen” bir hammadde sınıfına dahil eder. Gezegenimiz, tükettiğimiz hızda yeni metal ve mineraller üretemez. Bir süre sonra bu kaynakların tükenmesi kaçınılmaz.

Bir diğer sorun da metal elde etmek için gerçekleştirilen madencilik çalışmalarıdır. Yeraltı maden kaynaklarına ulaşmak için çok geniş bir alandaki tüm bitki ve hayvan yaşamının temizlenmesi, büyük makinelerle toprağın delinmesi, altının üstüne getirilmesi ve maden bulunduktan sonra da onun çıkarılıp saflaştırılması gerekir. Kesilen ağaçlar ve yaşam alanları yok edilen hayvanlar tek başına büyük bir çevre sorunu zaten. Bir de buna kazı çalışmalarında açığa çıkan zehirli gazları, tozları ve gürültüyü de eklediğimizde sadece madencilik yapılan alanı değil, çevresindeki yaşam alanlarını olumsuz etkilediğini, hava ve gürültü kirliliğine sebep olduğunu görürüz. Dahası da var; bazı durumlarda metallerin saflaştırılması için kullanılan kimyasallar (Örn: siyanür), kazı çalışmalarında açığa çıkan ağır metaller ve paslanmış metaller, toprağa ve yeraltı içme sularına karışarak bölgede geri dönüşü olmayan ekosistem değişikliklerine sebep olabilir.

Cam

Geri dönüşümü ve yeniden kullanımı kolay, toprakta veya denizde zararlı kimyasallar yaymadığı için de nispeten daha güvenli olarak gördüğümüz cam araçlar da nihayetinde birer üründür ve her ürünün üretiminde olduğu gibi cam üretiminde de enerji tüketilir ve atık açığa çıkar. Camın üretiminde “silis kumu” denilen özel bir kum çeşidi kullanılır. Bu kum bir doğal kaynaktır ve doğa bunu, bizim aldığımız hızla geri üretemez.

Cam üretim bandının tükettiği tek kaynak silis kumu değildir; Cam üretimi, büyük miktarda enerji gerektiren bir işlemdir. Kum ve kimyasal karışımının eriyip homojen bir bütün oluşturması için fırınlar 1550ᵒC’ye kadar ısıtılmalıdır. Bu fırınlarda kömür gibi fosil yakıtların kullanıldığını ve 1550ᵒC’ye ulaşmak için gerekli yakıt miktarını düşünecek olursak, camın karbon ayak izi hiç de küçük olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Camın doğada bozunup kaybolması için 1 milyon yıl geçmesi gerekir. Yani cam biyobozunur veya kompost edilebilir bir materyal değildir. Üretilmiş tüm cam araç ve gereçlerin geri dönüştürülmesi ve mümkünse yenisi üretilmemesi gerekir. Neyse ki cam, geri dönüşüme oldukça elverişli bir malzeme. Geri dönüşüm esnasında cam kalite kaybına uğramaz, bu nedenle de tekrar tekrar eritilip yeniden üretimde kullanılabilir. Camın geri dönüşümü, doğal kaynakların tüketimine ihtiyaç duymaz ve kumdan cam üretmekten çok daha az enerji tüketir. Çünkü elimizde halihazırda cam haline getirilmiş bir malzeme vardır ve tek yapmamız gereken onları eritip kaynaştırmaktır. Bunun için 1550ᵒC gibi astronomik sıcaklıklara ihtiyaç duyulmadığından, daha az fosil yakıt tüketir ve bu nedenle geri dönüştürülmüş camın karbon ayak izi, sıfırdan cam üretmeye kıyasla çok daha düşüktür.

Kağıt

Hepimizin bildiği gibi kâğıdın hammaddesi ağaçtır. Ağaçlar da birer doğal kaynaktır, hem de hayati öneme sahip bir doğal kaynak. Ormanların tahrip edilmesi, atmosferdeki karbondioksiti emecek ağaç sayısı azaldığı ve daha az oksijen üretildiği için hava kirliliğine, sera etkisinin artmasına ve dolayısıyla iklim değişikliğine neden olur. Bir ton A4 kağıdı üretimi için 24 ağaç kullanıldığını düşünecek olursak bu hiç de küçümsenmeyecek bir sorun. Union of Concerned Scientists verilerine göre, dünyada ormanlık alan kaybının %10’undan ahşap ürünleri (kağıt dahil) sorumlu.

Kağıt ile ilgili sürdürülebilirlik endişesinin tek sebebi ağaç kesilmesi değil. Kağıt hamuruna karıştırılan diğer malzemelerin sebep olduğu tahribat da başka bir mesele. Dergiler, karton ambalajlar ve karton bardaklar gibi bazı kağıt ürünlerinin hamuruna plastik eklenir ve/veya yüzeyleri ince plastik bir film ile kaplanır. Başka amaçlar için üretilen kağıtlar da amacına uygun olarak farklı renklendiriciler, ağartıcılar ve kimyasallar ile işlem görürler. Bu işlemler sonucu açığa çıkan üretim atıkları toksiktir ve uygun şekilde saklanıp imha edilmediklerinde -ki genelde edilmezler- içme suyu kaynaklarını kirletirler.

Kağıdın geri dönüşümü mümkündür. Bir ton geri dönüştürülmüş kağıt, sıfırdan üretilmiş bir ton kağıda kıyasla 17 ağaç, 26,500 litre su ve kullanılan enerjinin üretimi için gerekli fosil yakıtın 1700 litresini kurtarır. Kağıdın geri dönüşümü bu nedenle çok önemli ve gereklidir. Fakat kimyasal işlemden geçmiş, plastikle karıştırılmış kağıtlar geri dönüştürülemez. Doğrudan atık sahalarına atılıp çürümeye bırakılan bu toksik boyalı ve plastikli kağıtlar, güneş ışığı ve sıcaklık etkisiyle metan gazı açığa çıkararak havayı da kirletirler.

İlginizi çekebilir: Atıkları değerlendirmenin iki farklı yolu: Geri dönüşüm ve ileri dönüşüm

Peçeteler, tuvalet kağıtları ve kağıt havlular

Peçeteler de tıpkı kağıtlar gibi bitki liflerinden elde edilir. Bir insanın hayatı boyunca kullandığı tuvalet kağıdının üretimi için ortalama 380 tane ağaç kesilmesi gerekir! İçlerinde genelde plastik bulunmaz ama peçetelerle ilgili endişe plastik değil, ağartıcı kimyasallardır. Peçete üretiminde açığa çıkan üretim atıkları bu ağartıcı kimyasalları içerir. Bu kimyasallar doğal yaşam için tehlikelidir ve doğaya karışmaları durumunda su ve toprak kirliliğine sebep olurlar. Kullanılmış peçetelerin geri dönüştürülmemesi ve atık sahalarına atılması da aynı sonucu verir.

Pamuk

Pamuk, yiyecek olarak tüketilmeyen bitkiler içerisinde dünyada en fazla yetiştirilen bitki türüdür. Tıp, kozmetik ve tekstil sektöründe çokça kullanılan pamuk bitkiseldir, vegandır, kompost edilebilir ve toprağa ya da suya doğrudan zararı dokunmaması sebebiyle oldukça çevre dostu görünmektedir. Ancak hiç de öyle sayılmaz.

Pamukla ilgili en büyük ve en önemli sorun, bitkinin çok fazla suya ihtiyaç duymasıdır. Bir pamuklu tişört üretmek için gerekli pamuğun yetiştirilmesinde 2700 litre su harcanır. Pamuk yetiştiriciliği ile tüketilen su, barajların doluluk oranını, doğal göllerin ve yeraltı su kaynaklarının devamlılığını tehdit eder. Su tüketimi en büyük sorun ama tek sorun değil. Bitkisel ürünlerin genelinde olduğu gibi pamukta da denetimsiz kullanılan tarım ilaçları sebebiyle kimyasal kirlilik açığa çıkar. Böylece su kaynaklarını tüketmekle kalmaz, bu kimyasallar ile geriye kalan tatlı suyu da kirletir. Bu tarım ilaçlarından bazıları buharlaşarak havaya karışır. Pamuk tarlalarının yakınında yaşayan ve pamuk tarlalarında çalışanların sıklıkla solunum rahatsızlıkları çekmesinin başlıca sebebi bu zehirli gazlardır.

İlginizi çekebilir: Sürdürülebilir moda: Hem tarz sahibi olup hem çevreci kalabilmek

Peki ya organik pamuk? Organik demek tarım ilacı kullanılmıyor demektir, dolayısıyla organik pamuk daha çevre dostu bir seçenek olmalı. Gerçekten organik ise tabi. Büyük firmalar, markalar ve şirketler için gerçekte organik olmayan veya sadece birazcık organik olan bir ürünü sanki tamamen çevre dostuymuş gibi pazarlamak çok kolaydır. Yasal boşluklardan faydalanıp tüketiciyi kandırma yoluna gidebilirler. Resmi organik sertifikası taşımıyorsa, bir ürünün gerçekten söylendiği gibi organik olup olmadığını anlamak neredeyse imkansızdır.

İlginizi çekebilir: Greenwashing: Büyük şirketlerin “yeşil” yalanları

Bambu

Ekolojik yaşam hareketi ile birlikte popülerleşen bambu, tek kullanımlık plastik gereçlerin yerini alacak eşyaların üretiminde sıkça karşımıza çıkıyor. Sadece eşya da değil; paketlemede, kumaşlarda, mobilya yapımında, gıda amaçlı tüketimde hatta ev inşaatında bile bambuyu görmek mümkün. Karbon ayak izi en düşük ve çevreye olumsuz etkisi en az hammadde bambudur. Bunun sebeplerinden biri, bambunun büyümek için verimli arazilere ihtiyaç duymaması. Engebeli, taşlı ve normalde ekip biçmek için kullanılamayacak alanlarda bambu yetiştiriciliği yapılabiliyor. Bu sayede bambu tarlası oluşturmak için ormanları tıraş etmek ya da verimli tarım arazilerini işgal etmek gerekmiyor. Bir diğer sebebi ise çok hızlı büyümesi. Bir ağacın kereste üretimine elverişli boya ulaşması için en az 30 yaşına ulaşmış olması gerekir. Bambu ise 3 yılda üretime uygun hale gelir. Bu özelliği sayesinde ağaca ihtiyacı azaltarak orman tahribatını engeller.

Bambu ile ilgili karşılaştığımız ilk sorun, ulaşımdan kaynaklanan sera gazı salınımıdır. Günümüzde en büyük bambu üreticileri Çin ve Hindistan’dır. Bambu dünyanın hemen her yerinde pek çok farklı amaçla kullanılır, bu da kıtalararası yük taşımacılığı ve taşıma esnasında tüketilen tonlarca petrol demektir. Bir diğer sorun ise, bambu yetiştiriciliğinde kullanılan tarım ilaçlarının yarattığı kimyasal kirlilik. Daha hızlı, daha fazla ve daha kaliteli bambular yetiştirme hırsı, bambu çiftçilerini fazla miktarda tarım ilacı kullanmaya itiyor ve denetimlerin yetersizliği, bambu tarlalarını etrafındaki kimyasal kirliliği engelleyemiyor.

Çok daha şaşırtıcı olarak, bambunun karbon ayak izi, plastikten daha yüksektir! Çünkü plastikle kıyaslandığından bambu elde etmek için daha fazla doğal kaynak kullanılır. Sayılarla karşılaştırmak yaparsak; 0,2 gram ağırlığında ortalama bir plastik pipetin karbon emisyonu 1,45 gramdır. 3,8 gram ağırlığındaki ortalama bir bambu pipetin karbon emisyonu ise 38.87 gramdır, yani neredeyse 26 kat fazla. Ancak bambu, sahip olduğu avantajlı özellikleri ile bu dezavantajı elimine eder. Bir plastik pipet tek kullanımlıktır, bir bambu pipet ise en az 5 yıl kullanılabilir. Üstelik plastik pipetin aksine bambu geri dönüştürülebilir ve bambu özünde yeşil yapraklı bir bitki olduğundan, kesilip pipet haline getirilmeden önce havadan pek çok karbondioksit çekip onu oksijene dönüştürmüştür.

Çözüm nedir?

Tüm bunları, moraliniz bozulsun ve çevre dostu alışkanlıklar oluşturma şevkiniz kırılsın diye anlatmadım elbette. Sanıldığı kadar çevre dostu olmasalar bile saydıklarımın hepsi hala plastik ve petrol türevlerinden daha ekolojik malzemelerdir. Eğer gezegenimiz için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışacaksak, bunu doğru bilgiler ışığında yapmalıyız ki tüketim kaynaklı olumsuz etkimizi en aza indirebilelim. Bunun yolu da tüketimi olabildiğince azaltmakta ve üretilmiş olanı olabildiğince uzun süre kullanmakta yatıyor.

Yapabildiğimizi evde kendi imkanlarımızla yapmak, yapamadığımızı alacağımız zaman geri dönüştürülebilir ambalaja sahip olan çeşitleri tercih etmek, paylaşım ekonomisinden ve ikinci el pazarından yararlanmak, ihtiyaç dışı tüketimden kaçınmak ve atıkları çeşitlerine göre ayırıp geri dönüşüm kutularına atmak, hepimizin kolaylıkla alabileceği önlemlerdir. Türümüzün varlığı, ekosistemin dengesine bağlı. Gezegenimiz bizi besliyor, bizi koruyor, yaşamamız için bize gerekli suyu ve oksijeni veriyor. Bizler de onun için biraz zahmete girebiliriz, değil mi?

Kaynaklar

https://www.parkcam.com.tr/cam/camin-uretimi
https://www.madenprofesyonelleri.com/madencilik-ve-cevre-uzerine/
https://ekolojibirligi.org/turkiyede-madencilik-ve-yarattigi-cevre-sorunlari/
https://www.explainthatstuff.com/papermaking.html
https://www.planetpaper.com/environmental-impact-on-recycling-cardboard-boxes/
https://www.ucsusa.org/resources/wood-products
Vogtländer J., van der Lugt P., Brezet H., The Sustainability Of Bamboo Products For Local And Western European Applications. LCAs And Land-Use, Journal of Cleaner Production, Volume 18, Issue 13, September 2010, Pages 1260-1269. LINK: https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0959652610001666
Bowyer J., Bamboo Products And Their Environmental Impacts, Dovetail Partners Inc., March 2014. LINK: https://www.dovetailinc.org/upload/tmp/1580142066.pdf
https://www.appropedia.org/HSU_straw_analysis
White Gold – The True Cost Of Cotton- https://www.youtube.com/watch?v=3n39T35Ia_4
The Environmental Impact Of Cotton – https://www.youtube.com/watch?v=vyWlguh8-mI

İlginizi çekebilir: Atık cam kavanozları değerlendirmenin 10 yolu

Çağla Lotinac Akman: AgeSA'da birikim ve güvence danışmanı ve çevre aktivisti. Hafta içi 9-5 danışanlarına finansal danışmanlık vererek insanları daha varlıklı hale getirmek, hafta sonu da deniz kenarında sabah koşusu yapıp koşarken kumlardaki çöpleri toplayıp ayrıştırmak en büyük hobileri arasında. Uplifers'ta 2018'den beri çevre kirliliği, sıfır atık, gezegen dostu yaşam, koşu, kişisel finans ve bütçeleme konularında yazılar hazırlamakta, gezegenimiz için farkındalık yaratmayı ve finansal okur yazarlığı arttırmayı hedeflemektedir. Kendisine ulaşmak ve ücretsiz finansal danışmanlık almak için: (0530)-767-24-64.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale