Geçenlerde internette dolaşırken şu yazıyla karşılaştım ve çok etkilendim: ”Cennet, gerçek benliğin filizlendiği yerdir.” Bu nedenle bu haftanın yazısı bu şekilde aktı.
Bizler bu dünyaya açık, doğal ve bütünsel bir nefesle geliyoruz. Açık bir zihinle bu dünyaya geliyoruz.
“Bunu yaparsam sevilirim, onaylanırım,” gibi koşullara takılıp kalmıyoruz. Yargılarla, eleştirilerle, adalet, sevgi, saygı, gelenek, görenek, mutluluk, anlayış gibi kavramlarla bu dünyaya gelmiyoruz. Peki doğal, açık ve bağlantılı olan nefesimizi nerede bozmaya başlıyoruz? Yapılan araştırmalara göre 2-3 yaşından itibaren zihin devreye girdiği an, nefesimizi bozmaya başlıyoruz.
Maddelersek:
- Anne-baba öğretileri, dayatmaları, nefes alışkanlıkları ile,
- Yaşadığımız deneyimlerle oluşturduğumuz düşünce kalıpları ve sonrasında gelen duygularla,
- 0-7 yaş aralığında anne ve babamızdan alamadığımızı düşündüğümüz spiritüel ihtiyaçların eksikliğinde (sevgi, değer, onay, fark edilme…)
- İfade etmek isteyip, edemediğimiz her koşulda,
- Kızdığımız, görmek istemediğimiz, yaşamak istemediğimiz her bir durum, olay ve kişi karşısında,
- En önemlisi kendimiz olamadığımız her saniye, her dakika nefesimizi farkında olmadan bozuyoruz.
0-7 yaşına kadar temel aldığımız bütün kavramlar kişiliğimizi ve hayatımızı yansıtıyor: “Kızım öyle söyleme çok ayıp,” “Oğlum onu yapma çok günah,” “Kızlar saygılı, edepli davranmalı, erkekler ağır, güçlü olmalı, ağlamamalı,” “Sevgide anlayış, emek, çaba olmalı,” “Başarılı insan şunu yapmalı, şöyle konuşmalı, böyle davranmalı veya davranmamalı,” vs.
7-14 yaş aralığı sosyal çevreye uyum sağlama dönemidir: Okuma, yazma, düzgün konuşma, doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin gibi zıtlıklar, ayrımlar, uygun ve ahlaklı davranışlar, biri olma çabaları, maskeler, -mış gibi yapılan davranışlar…
14-21 yaş aralığı gelişimimiz bizim anlamlı ve şekilci bir rol alabilmemiz için yapılması gerekenlerle doludur: Sorumluluklar, seçimler, rekabet, hırslar, doğrular, yanlışlar, yapılması gerekenler, daha çok çalışmak, hedefe kilitlenmek, kendinden vazgeçmek.
21-28 yaş aralığında artık bir düzen kurulmalı. Yaşam “Nasıl olmalı, ne yapılmalı, ne yapılmamalı, nasıl daha çok kazanılmalı?” diye başlayan düşünceler, arkasından gelen eylemler, iş, evlilik, aile, sosyal uyum, gelenek, görenek, saygı çerçeveleri (hakkını savunma, karşı gelme, söyleneni yap, sivrilme vb.), koşullu bakış açıları ve sevgi için gereklilikler ve liste böyle devam eder…
Genel anlamda herkes bir başkasının idealleriyle, başarısıyla, güzelliğiyle ilgilenir. Zihin hep olmayana odaklanır. Çünkü bize bu öğretildi. Bak Ayşe ne kadar başarılı, bak Mehmet ne kadar terbiyeli, bak hiç senin gibi yapıyor mu? Bak hiç kötü sözler söylüyor mu?… Kimse kendi olma yolunda gitmiyor ki! Allah hepimize ayrı bir yüz, ayrı bir parmak izi, ayrı bir düşünce yapısı, bambaşka yetenekler ve karakter vermiş. Herkesin uyanışını farklı kılmış.
Eğer bir şeyi yaparken, içimizdeki sesle çelişiyorsak, savaşıyorsak, öfkeleniyorsak bu yaşanılan yer, cennet olabilir mi? “Cennet, gerçek benliğin filizlendiği yerdir.” Bizi huzursuz ve mutsuz eden tek şey, bilinçli zihnimizin yarattığı tüm kavramların, ayrımların ve tanımların yaşamımızı yönetmesine izin vermemiz, onlara tutunmamızdır. Eğer yaşanılandan memnun değilsek ve Allah’ın sonsuz ışığını, güzelliğini buraya yansıtmak istiyorsak, burayı bir cennete dönüştürmeyi arzuluyorsak, saklandığımız yerden çıkmalı ve içimizde hapsettiğimiz karanlık yanlarımızla yüzleşmeliyiz. Yüzleşmeli ve onu bütünlemeliyiz. Yani öfkeyi sevgiyle, korkuyu güvenle, hüznü neşeyle bütünlemeliyiz.
Nefes bizi özümüze götüren en kestirme yol. Duyguların ve düşüncelerin kalitesini artıran mucizevi bir yöntem. Farkındalığı artıran en etkili araç.
İlginizi çekebilir: Kendinizi kolayca ifade etmek için: Nefes egzersizlerinin gücü