Canlı suyun en temel özelliği: Suyun temiz olması
Yaşam kaynağımız suyun canlı olmasının önemi ve canlı suyun özelliklerinden, geçen haftaki yazımda bahsetmiştim. Canlı su içmenin, içenlere şifa olduğunu artık biliyoruz. Bu ve takip edecek birkaç haftalık yazımda, canlı suyun temel özelliklerini daha yakından inceleyeceğiz.
Canlı suyun en temel ve birincil özelliği suyun temiz olmasıdır. Aslında temizlik birçok konuda temeldir ve en önemli özelliktir. Bu sayede hastalıklardan korunmamız mümkün olmaktadır. Bu temel kuralı iyi bilir ve dikkat ederiz.
Su; biyolojik, kimyasal ve fiziksel olarak ne kadar temiz ise o kadar canlı demektir. Uzun yıllar süren su çevrimi sayesinde yüzyıllar boyunca su, doğal yollarla kendi kendisini temizlemiştir. Tarih boyunca da en fazla biyolojik olarak kirlenmesi nedeni ile insan sağlığı için bir tehdit oluşturmuştur.
Sanayi devriminden sonra kimyasal kirlilikler de büyük bir tehdit haline dönüşmüştür. Tüketilen sular ile birlikte vücutta yavaş yavaş toksinler birikmektedir. Peki bu toksinler bizi nasıl etkilemekte?
Suda biyolojik kirliliklerin bulunması
Su, mikroorganizmaların üreyebilmesi için harika bir ortamdır. Suya çeşitli yollarla bulaşan mikroplar hızlı bir şekilde üreyerek koloniler oluştururlar. Bu nedenle, içme suyunun bu kirliliklerden korunması ve doğru yöntemler ile dezenfekte edilmesi gerekmektedir.
Dezenfeksiyon yöntemleri suyun faydalarını azaltmadan ve niteliğini değiştirmeden yapılmalıdır. Doğanın kendi kendini temizleme yöntemi bu konuda muhteşemdir ancak günümüzde bu sürecin uzunluğu nedeni ile dezenfeksiyon klorlama, ozonlama, filtreleme gibi yöntemler ile yapılmaktadır.
Tarih boyunca su kaynaklı hastalıkların toplu ölümlere nasıl yol açabildiğini biliyoruz. Özellikle bebek ve küçük yaştaki çocukların yakalandığı hastalıkların hatırı sayılır bir oranı su kaynaklıdır. Suda bulunan bakteri, virüs ve parazitler; tifo, dizanteri, kolera gibi ölümle sonuçlanabilecek hastalıklara neden olabilmektedir.
Günümüzde doğal kaynak sularından günlük su ihtiyacını karşılayan çok az topluluk kaldı. Bazı ülkelerde içme ve kullanma suyu olarak şehir şebeke suları tercih edilirken; bizim ülkemizde yaygın olarak kullanma suyu şehir şebekesinden karşılanıyor, içme suyu olarak da paketlenmiş veya evsel arıtma sistemleri kullanılıyor.
Suyun temiz olduğundan emin olmamız önemlidir. Bununla birlikte hava ile temas etmeye başlamasıyla suyun biyolojik olarak kirliliği de açık olacağını bilmemiz gerekir.
Suda kimyasal kirliliklerin bulunması
Günümüzde suyu kirleten birçok faktör vardır. Biyolojik olarak suyun kirli olması kadar kimyasal olarak kirli olması da birçok sağlık sorununa neden olduğu için, bu istenmeyen bir durumdur. Suyun canlılığını yitirmesine neden olur.
Kimyasal kirlilikler canlı olan doğal kaynak sularına karıştığında suyun yapısını bozarak ölü su haline dönüşmesine neden olurlar. Hatta suyun canlılığını korumak için biyolojik kirliliği önlemek adına suyun dezenfekte edilmesi dahi suyun canlılığını yitirmesine neden olmaktadır.
Sudaki mikroorganizmaları arıtma tesislerinde dezenfekte edilse bile, tesisten son kullanım noktası kadar birçok risk olduğu için tedbir amaçlı klor gibi dezenfektanlar su ile birlikte şebeke hattına verilir.
Klor ve bileşenleri kanserojen olduğu için tüketmek son derece zararlıdır. Suyun canlılığını yitirmesine neden olan klorlama işlemi farklı açılardan insan sağlığına zararlıdır. İçmek dışında harici olarak kullanmak da sağlık açısından zararları bulunabilmektedir. Örneğin; klorlu su ile dişleri fırçalamak, diş eti çekilmesine neden olabilmektedir. Klorlu su duş almak da buhar yoluyla akciğerlere zarar vermektedir gibi.
Hastalıklara neden olan mikroorganizmaları etkili ve düşük maliyetli olarak dezenfekte eden klor, suyun bir yandan canlılığını sağlarken, diğer yandan da yavaş yavaş zarar vermektedir. Sudaki oksijen miktarının azalması da klorlamanın diğer bir yan etkisidir.
Klor dışında suda bulunan diğer kimyasal kirlilikler şu şekilde özetlenebilir:
- Organik su kirleticileri: Deterjanlar, kimyasal olarak arıtılmış içme suları, gıda işleme atıkları, böcek ilaçları ve bitki ilaçları, petrol hidrokarbonları, benzin, dizel yakıt, jet yakıtı, motor yağı, yanlış depolama sonucu ortaya çıkan sanayi solventleri gibi uçucu gazlar (VOC), hijyen ve kozmetik atıkları…
- İnorganik su kirleticileri: Kükürt dioksit gibi asidik fabrika atıkları, gıda işleme atıkları arasında yer alan amonyak, kimyasal fabrika atıkları, gübrelerdeki azotlu ve fosforlu bileşikler, ağır metaller, çeşitli insan kaynaklı alüvyonlar…
Tüm kirleticilerin sağlık üzerinde farklı zararları bulunmaktadır. Sanayi devrimi ile birlikte suya kontrolsüz deşarjlar artmıştır. Kimyasal olarak su kirliliğinin artması beraberinde farklı riskleri de getirmiştir.
Suda fiziksel kirliliklerin bulunması
Suyun fiziksel olarak kirli olması, biyolojik ve kimyasal olarak kirli olmasına oranla daha az zararlıdır ve çözümü daha kolaydır. Filtreleme yöntemi ile giderilebilir.
Suyun hafızasının kirli olması
Su hafızasından bilgi taşıyabilen muhteşem bir yapıdır. Bu konuda özellikle “Masaro Emoto”nun çekmiş olduğu resimler bilim dünyasından hem şaşkınlık hem de ilgi ile karşılanmıştır. Bilim insanlarının sağlıklı ömürler süren toplulukları incelediğinde hafızalarının da temiz olduğunu görmüşlerdir. Bu nedenle suyun temiz olduğunu söyleyebilmek için aslında hafızasının da temiz olduğunu söyleyebilmek gerekir.
Not: İlerleyen haftalarda suyun hafızası konusunu detaylı bir şekilde yazacağım.