Canım kendim…
Hayatın zamanlamasına güven. Biliyorum bazen istediklerim, dilediklerim neden olmuyor diyeceksin; isyan ettiğin anlar olacak. Fakat daha güzelinin senin için hazırlandığını ancak zamanı gelince öğreneceksin.
Yolculuğunda inişler, çıkışlar olacak; bazen çok mutlu olacaksın, bazen bütün dertler üstüne binecek. Hepsini nasıl ağırlayacaksın önemli olan o. “Vardır her şerde bir hayır” diyebilecek misin? Şerri de misafir edebilecek misin? Öğretilerini yanına alıp güneşli günlere yürüyebilecek misin?
Bebekliğinden ergenliğine, gençliğinden olgunluğuna sürekli değişeceksin. “Huydur çıkmaz” diyecekler inanma; hep aynı kalacak sandığın sana dair ne varsa zaman içerisinde şekil değiştirecek. Bazen eski seni tanıyamadığın anlar gelecek. Ne mutlu ki aynı yerde kalmak yerine, kendi özüne daha çok yaklaşacaksın.
Canım kendim…
Her gün yaptıkların, küçücük davranışların birleşecek; büyük seni oluşturacak. Nasıl biri olmak istiyorsan, rutinlerini ona göre ayarla. Ne yediğin, ne dinlediğin, ne okuduğun birleşecek ve seni sen yapacak, unutma! Nelere önem verirsen onlar büyüyecek; önce kök salacak, sonra dallanıp budaklanacak hayatında.
Mükemmeli beklemeyi bırak. İnsanız eksikler, yanlışlar, düşmeler kalkmalar hep bizim için. “O mu, bu mu? Bu mu, şu mu?” sorgulamalarında kaybolmaktan vazgeç. At kendini suya; bazen su yutacaksın, bazen akıntıya karşı kulaç atacaksın. Ama “Evren hareketi alkışlar” dememişler miydi ki sana?
Zihnin oyunlar oynayacak, buna hazırlıklı ol. Kalbin bambaşka şarkılar söylerken, başarabileceğine inanırken; zihnin korku salacak içine. “Ya yapamazsam? Ya beceremezsem? Ya ya ya…” sorularından bir havuz problemi yaratacak. Havuz problemini çözebilmek için zihninin saçmalıklarına kulaklarını tıka; kalbinin sesini sonuna kadar aç, olur mu? Ve işte o anlarda çok sevdiğin sözü hatırla. “ Yüreğin şarkı söylerse eğer, hayat seni mutlaka dansa kaldırır.”
Canım kendim…
Belirsizliklerden her korktuğunda; hayatın asıl sürprizlerinin onlar olduğunu söyle kendine. Sonunu bildiğin bir filmi izlemek, ne kadar keyif verir ki insana? Belirsizlikle başa çıkabilmeliyim deme boşu boşuna. Belirsizliğe kollarımı nasıl açabilirim diye sor kendine. Hem dedikleri gibi “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden bileceksin hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını?”
Canın sıkıldığında, kırıldığında, umutsuz olduğunda “ağla”; içinden geldiği gibi “ağla”. Kendine yapabileceğin en büyük kötülük; hep güçlü durman gerektiğine inanmak. Gülmek kadar, ağlamak da hayata dair. Ağlıyorsun diye zayıf değilsin; aksine ağlamaya cesaret edebilenlerdensin, iyi ki!
Kendi başına her yere yetmek zorunda değilsin. Yardım isteyebilmek, sevdiklerine hayatında yer açabilmek demek. Hayatının tek renk, tek düze olmasına engel olmak; başka renklerin de senin tuvaline karışmasına izin vermekle başlayacak. Rengarenk dünyalar yaratabilmek, ancak bu şekilde mümkün olacak.
Canım kendim…
Dünyanın yükü ağır geldiğinde güneşe dön yüzünü, çiçeklerin yaptığı gibi. Karanlık gecelerin aydınlandığını, bu hayatta her şeyin geçici olduğunu unutma. Hiç geçmeyecek sandığın ne varsa iyi ya da kötü; her zaman geçmedi mi ki?
Bu arada kötü olmadan iyinin, çirkin olmadan güzelin, zor olmadan kolayın bir anlamı olmayacağını hep hatırla. Zorluklar dediklerin, göğüs gerdiklerin, emek verdiklerin, sabrettiklerin sonrasında sana kalanları düşün. Başarıların, mutlulukların, sevinçlerin tadı başka nerede var ki?
Çevrene yardım etmeden önce kendine dön ve dürüstçe sor. Sen iyi misin? Gücün var mı? Peki ya gönlün? Sadece yapmak zorunda olduğunu düşündüğün için, kendini yiyip bitirme. “Canım kendim” demeyi ihmal etme. Önce seni dinleyeyim, gel elinden tutayım, sırtını sıvazlayayım. Aferin’leri dışarıya bol bol dağıtmadan önce, gel seni alkışlayayım.
Sana iyi gelenleri yapayım, başkalarının akıl verdiklerini değil. Ne zaman bilerek seni üzmek istesem durayım. İçime sinmeyenler varsa durayım. Bazen çok içinde kaybolmaktansa, dışarıdan bakayım. Her yeni nefes yeniliklere gebe hatırlayayım.
“Canım kendim” diyebilmek için yeni yaşımda daha çok an, daha çok alan yaratayım. Hadi gelsene önce seninle şöyle bir oturayım.
Not: Yeni yaşımı şahane gün batımlarıyla, kristal gibi sularda, virajlı ama nefes kesen yollarında karşıladığım Kaş seyahatimizden fotoğraflar. (Eylül 2019)
İlginizi çekebilir: Göz doymayınca, gönül doymuyor: “İyi yaşam” çılgınlığına kapılmadan kendini dinlemek