X

Acıktığınız için mi yoksa canınız sıkıldığı için mi yemek yiyorsunuz?

TV’nin önünde bir paket cips yemek veya günün diğer yarısını tamamlamak için bir parça çikolata ayırmak; hepimizin zaman zaman başvurduğu sağlıksız alışkanlıklar. Bu tür bir yeme şekli, sadece can sıkıntısından kaynaklanabilir ve genellikle suçlulukla karışık bir zevkle sonuçlanır. Eğer bu duygu sizin için çok tanıdıksa, kendinize kızmayın. Çünkü beynin metabolik, bilişsel ve ödül mekanizmaları birbiriyle yakından bağlantılı; bu da iştah düzenlemesini daha zor bir hale getiriyor…

İştah düzenlemesinin arkasındaki bilim

İştahın biyolojik ve psikolojik düzenlemesi ve bunların metabolik sağlığa etkileri, şu anda bilim dünyasının sıcak gündemlerinden. Ama bu konular, aynı zamanda inanılmaz derecede karmaşık. Bu nedenle araştırmacıların, beynin açlığı düzenleme konusuna nasıl yardımcı olduğuna dair farklı yorumları var. Örneğin, iştah düzenlemesini etkileyen biyolojik girdiler şu şekilde:

  • Stres seviyeleri
  • Duygular
  • Hormonlar (Tiroid, cinsiyet, açlık, adrenal vb.)
  • Yağ dokusunda uzun vadeli enerji rezervleri (Yani depolanmış vücut yağı)
  • Enerji gerektiren yağsız kas kütlesi
  • Bağırsak-beyin ekseni (Besin algılama ve mevcudiyet)
  • Duyular (Tat, koku, doku, görme)
  • Bireysel metabolik gereksinimler
  • Tat ve yiyecek tercihinin oluşturulması (Örneğin, beyninizin yiyecekleri belirli deneyimlerle nasıl ilişkilendirdiği)

İştah düzenlemesi, beslenme durumu ve yiyecek ödül değeri sinyallerini işleyen beyin devrelerini içerir. Başka bir deyişle, hem homeorhetik yeme (enerji homeostazını sürdürmek için yiyecek tüketimi) hem de hedonik yeme (zevk için yiyecek tüketimi) aynı nöral aktivite kullanılarak işlenir.

Tahmin edebileceğiniz gibi, sadece “vücudunuzu beslemek” için yemek yemiyorsunuz; aynı zamanda beyninizin ödül sisteminin beslenmesi için de yiyeceklerin tadını çıkarıyorsunuz. Bu nedenle günümüzde, pek çok diyetisyen, danışanlarını sevdiği sağlıklı tatları keşfetmeye teşvik ediyor. Çünkü bazı yiyecekleri tamamen kesmek sürdürülebilir ve tatmin edici olmayabilir.

Can sıkıntısından yemek yemek, açlık hormonlarını nasıl etkiler?

Normalden daha fazla stresli olduğunuz, üzgün hissettiğiniz veya sağlıksız atıştırmalıklara bayıldığınız için başvurduğunuz can sıkıntısından yemek yeme, “hedonik yeme” kategorisi altında açıklanıyor. Ve kendinizi homeorhetik olarak değil de hazcı bir şekilde yemek yerken bulduğunuzda, açlık ve tokluk hislerini ayarlamakta zorlanabilirsiniz. Bunun nedeni, iştahımızı düzenleyen üç ana açlık hormonunun (ghrelin, leptin ve insülin) diyetimizden ve yeme alışkanlıklarımızdan büyük ölçüde etkilenmesi.

  • Ghrelin “açlık” hormonudur. Mide boşken salınır ve mide gerildiğinde seviyeleri düşer.
  • Leptin “tokluk” hormonudur. Yağ dokusu (yani yağ hücreleri) tarafından üretilir ve aşırı yememeniz için yeterli vücut yağı depolandığında beyne haber verir.
  • İnsülin “depolama” hormonudur. Enerji olarak kullanılmak veya karaciğerde glikojen olarak depolanmak üzere hücrelerin kan dolaşımından glikoz almasına yardımcı olmak için pankreas tarafından salınır.

Bu hormonlar, iç faktörlere (örneğin azalmış leptin ve insülin duyarlılığı) veya dış faktörlere (örneğin diyet, fiziksel aktivite) bağlı olarak dalgalandığında, açlık ve tokluk hissini belirleme yeteneğimizi etkileyebilir:

“Boş kaloriler” (yani basit karbonhidratlar, şekerli yiyecekler vb.) aldığınızda mideniz fazla gerilmez, bu da karbonhidrat ağırlıklı bir yemek veya atıştırmalıktan sonra sizi aç bırakabilecek statik ghrelin seviyeleri ile sonuçlanır.

Aldığınız enerji (yani kalori), harcadığınızdan fazlaysa, fazla enerji leptin ve insülinin iştah düzenleme üzerindeki etkisini azaltır. Başka bir deyişle, beyninizin tokluk sinyallerini alması daha zordur, bu da gıda alımına ve vücut kompozisyonunda değişikliklere yol açabilir.

Beynin açlık sinyallerine nasıl yeniden uyum sağlarsınız?

Dalgalanan hormon seviyeleri, sürdürülemez diyetler, kalori sayımı ve duygusal yeme gibi çeşitli nedenlerle, zaman zaman açlık sinyallerinden kopabiliriz. Neyse ki leptin ve ghrelin seviyelerimizdeki değişikliklerle ilişkili içsel hisleri algılamayı, yeniden öğrenmek mümkün.

  • Açlık nasıl bir duygu?: Açlık, guruldayan bir mide ile eş anlamlı görünse de aslında çeşitli fiziksel ve duygusal yan etkilerle kendini gösterebilir. Örneğin, açsanız kendinizi yorgun veya sinirli hissetmeye başlayabilir veya konsantre olmakta güçlük çekebilirsiniz. Bu ince ipuçlarına dikkat etmek, yeme alışkanlıklarınızı daha iyi düzenlemenize yardımcı olabilir.
  • Tokluk nasıl bir duygu?: Tokluk, memnuniyet ve tatminlik duygusuyla kategorize edilebilir. Midenizin rahat bir şekilde dolduğunu veya artık yemek yeme isteğinizin kalmadığını fark edebilirsiniz. Bu ipuçlarına dikkat etmek, aşırı yemek yemekten kaçınmanıza yardımcı olabilir.

Uzmanlar açlık sinyalleriyle yeniden bağlantı kurmaya başlamak için içsel farkındalık uygulamanızı, yani vücudunuzdaki fiziksel duyumlara (açlık sancıları, tokluk hissi ve enerji seviyeleri) dikkat etmenizi öneriyor. Eğer bu sinyallere uyum sağlarsak stres, can sıkıntısı gibi dış sinyallere göre yemek yemek yerine, açlığa yanıt olarak yemek yemeye başlayabiliriz.

  • Bu noktada, deneyebileceğiniz pek çok farklı içsel farkındalık egzersizi var. Bunlardan en basiti, bir açlık günlüğü tutmak. Acıktığınızı hissettiğinizde, fiziksel ve duygusal olarak neler yaşadığınızı not etmek için birkaç dakikanızı ayırın. Bunu yapmak, zamanla açlık sinyallerinizdeki kalıpları fark etmenizi ve bunlara daha iyi yanıtlar geliştirmenizi sağlayacak.
  • Açlık sinyallerine uyum sağlamakta zorlanıyorsanız, beyninize bu sinyalleri işlemesi için biraz zaman tanıyın. Vücudun yiyecek sinyallerini tanıması yaklaşık 15 dakika sürer. Bu nedenle, beyninizin midenize yetişmesi için zaman ayırmayı ve yavaş yemeyi deneyebilirsiniz.
  • Bazen yetersiz beslenmeye bağlı olarak yaşanan fiziksel açlık da can sıkıntısından yemek yemeyle karıştırılabilir. Bundan kaçınmak için öncelikle gün boyunca yeterince beslendiğinizden emin olun. Bu miktar kişiden kişiye, günden güne değişmekle birlikte, genel olarak her 3-4 saatte bir yağ, protein ve karbonhidrat içeren bir ana öğün ya da birkaç farklı besin grubuyla birlikte bir atıştırmalık yemek anlamına gelir.
  • Gerçekten aç hissettiğinizi fark ediyorsanız veya en son yemeğin üzerinden uzun saatler geçtiyse, gerçekten tatmin edici bir şeyler yemeye çalışın. Çünkü zaman zaman insanların can sıkıntısından yemek yeme olarak tanımladıkları şey, aslında yaşadıkları açlık düzeyine hitap edecek kadar tatmin edici bir şey seçmemelerinden kaynaklanır.

Sonuç olarak açlık ve tokluğa dair bu içsel sinyallerden koptuğumuz zaman, homeorhetik açlığı hazcı açlıktan ayırt etmek çok daha zor hale gelir. Bu da can sıkıntısından yemek yemeye, sağlıksız atıştırmalıklara yönelmeye ve vücudumuzdan kopuk hissetmemize neden olabilecek çeşitli yeme alışkanlıklarına yol açabilir. Biraz dikkat ve farkındalıkla, siz de vücudunuzun içsel sinyalleriyle yeniden uyumlanabilir, metabolik sağlığınızı destekleyebilirsiniz.

Can sıkıntısından yemek yemenin her insanın yaşayabileceği bir durum olduğunu unutmayın. Elbette bu davranış, bir alışkanlık haline geldiyse ve size yarardan çok zarar vermeye başladıysa, konuyu ele almaya karar verebilirsiniz. Kendinizi yargılamak yerine, durumun altında yatan nedenleri keşfetmeye odaklanın. Eğer yeme alışkanlıklarınızla ilgili sorun yaşadığınızı ve tek başınıza çözemediğinizi düşünüyorsanız profesyonel desteğe başvurun.

Kaynaklar: mindbodygreen, medicalnewstoday

İlginizi çekebilir: Duygularınız yemekle doymaz: 5 adımda duygusal yeme sendromuna son

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale