X

Cambridge: Yaşamın sırrının bulunduğu şehir

Dünyanın en eski ve prestijli üniversitelerinden birine, Cambridge Üniversitesi’ne ev sahipliği yapan Cambridge sadece bir üniversite şehri değil. Burası aynı zamanda yaşamın sırrının bulunduğu yer.

Cambridge Universitesi 1209’da kurulmuş. Şehir pek çok insanın sandığının aksine üniversite ile birlikte var olmamış, üniversite kurulmadan önce de bir kasabaymış. Günümüzde ise üniversite şehri var etmiş ve dev bir kampüse çevirmiş durumda.  

Cambriedge Londra’dan trenle 1 saat uzaklıkta, trenler Liverpool Station’dan kalkıyor. Biletler kişi başı 18 Pound. Biz günübirlik bir hafta sonu gezisi planladık ve oldukça da keyifli bir gün geçirdik.

Şehri sevip sevmeyeceğiniz hangi mevsimde gezdiğinizle oldukça ilgili. Biz güneşli başlayıp yağmurla devam eden bir günde gezdik ve kendimizi de şehri sevmeye programlamıştık. Ama bir 7-8 sene kadar önce dil okuluna buraya gelen bir arkadaşım şehirden nefret ediyor, benim gördüğüm Cambridge ile onun yaşadığı şehir arasında üniversite binaları ve köprüler dışında en ufak bir benzerlik yok.

Buraya bizim gibi 1 gün ayıracaksanız sabah erken saatlerde gidip akşam 18.00-19.00 civarı bir trenle dönmekte fayda var. Çünkü 18.00’den sonra yaz olmasına rağmen sokaklar boşalmaya başlıyor ve hayat bitiyor. Sokakların gündüz saatlerinde turistlerle dolu olduğunu, ayrıca pek çok okulun da öğrencilerine turlar düzenleyerek burayı ziyarete getirdiklerini söylememe sanırım gerek yok.

Biz iner inmez üniversiteye ait Botanik Bahçesi’ne gittik. İstasyondan şehir merkezine doğru yaklaşık 15 dakika yürüme mesafesinde. Kapıdan bilet alınıyor ve bilet fiyatı kişi başı 6 Pound civarı. 16 hektarlık alana inşa edilen ve 8.000 tür bitkinin yer aldığı bu bahçe eğer çiçek, bahçe, toprak sever bir insansanız adeta bir cennet. Bahçenin geçmişi ise çok eskiye dayanıyor; 1831’de Darwin’in mentoru tarafından tasarlanan bahçe 1846’da halka açılıyor ve şu anda da Cambridge Üniversitesi himayesinde. Çeşitli temalar altında farklı bitki türlerini doğal ortamlarında görebiliyorsunuz. Beni asıl cezbeden kısım kaktüsler, sukulentler ve tropik bitkilerden oluşan cam bölüm oldu.

Buradan yaklaşık 20 dakika yürüyerek şehir merkezine ulaşabilirsiniz. Yürüyüş yolu kanal kenarından ilerliyor ve etraf tabi ki yemyeşil. Yeşilin her tonunu burada göreceksiniz. Üniversiteyi tek bir bina olarak hayal ediyorsanız şaşkınlığınız daha da büyük olacak. Çünkü üniversite aslında şehir demek. 100’den fazla akademik departmanın 6 okul içinde yaklaşık 31 yüksek okulu/üniversiteyi kapsadığını düşünün. İşte Cambridge Üniversitesi bu. Burada klasik bir şehir turu atmak, Kings College Chapel’e çıkan tura katılmak tamamen size kalmış. Şehir kanalların etrafında oluştuğu için kano turu çok popüler ve turistik bir etkinlik. İsterseniz siz kullanın sadece kişi başına kiralama ücreti ödeyin, isterseniz rehberli bir paket alın, ki böylesi çok daha mantıklı. Rehberler üniversite öğrencileri, yazın harçlıklarını çıkarmak için bu işi yapıyorlar. Kanal boyunca gördüğünüz tüm tarihi binaları anlatıyorlar. Turun bu avantajının yanı sıra, kanoyu kullanacağım diye ıslanmak ya da daha kötüsü alabora olup kendinizi nehirde bulmak tehlikesinden kurtuluyorsunuz. Biz bu turu almadık, 2 kişi için rehberli tur güzergaha göre fiyat değişse de yaklaşık 40 Pound civarındaydı. Nehir kenarında oturup kanoları izleyerek ve rehberlerin yolcularına anlattıklarını dinleyerek aynı şeyleri öğreniyorsunuz, tecrübeyle sabit.

Cambridge’in gezilecek, görülecek yerlerinden ziyade beni asıl ilgilendiren her zamanki gibi yeme içme kısmı oldu. Yolunuz buraya düşerse öğlen birası veya yemeği için mutlaka Eagle’a gidin. Burası sıradan bir İngiliz pub’ı değil. Ana barı, RAF barı (RAF; Royal Air Force’un kısaltması) ve beer garden’ı var. Barın orijinal adı The Eagle and Child iken Child zamanla yok olmuş ve 19. yüzyılda RAF bar yeniden inşa edilmiş.

RAF kısmında 2. Dünya Savaşı pilotlarının isimleri duvarları ve tavanı süslüyor. 2. Dünya Savaşı’nda RAF pilotları isimlerini çakmakla tavana yakarak yazmışlar, yani tavan kargacık burgacık grafitilerden oluşmuyor.

Barın tek hikayesi bu da değil. RAF barın sadece bir kısmı. 1953’te Cambridge Üniversitesi’nin Cavendish Laboratuvarı hala açık alandayken bar üniversitede çalışan iki kişi için popüler hale gelmiş. Francis Crick ve James Watson keşfettikleri hayatın sırrını “DNA” olarak isimlendirmeye burada karar vermişler. Günümüzde bar bu keşfe ve onu onurlandırmaya yönelik “Eagle’s DNA” adında bir bira servis ediyor. Burada İngilizlerin klasik yemeklerinden biri olan ve her barda mutlaka servis edilen Pie’dan yiyin ve bu birayı için. Özellikle kasvetli, yağmurlu bir günde mekanın loş ışıklarıyla çok güzel oluyor. Bu arada garsonların kalabalıkla çok iyi baş ettikleri söylenemez, özellikle hafta sonu siparişinizin takibini iyi yapmazsanız aç kalırsınız.

Sonrasındaki rotanız Fitzbillies olsun. Burası 1921’den beri açık ve alamet-i farikası “Chelsea Bun” olan bir pastane & kafe. Haftanın 7 günü açık, pastaları da var ama dediğim gibi asıl ürünü “Chelsea Bun.” Bunu yerken dikkatli olun, çünkü kanal ve yeşil birleşimi tehlikeli bir birliktelik oluşturuyor ve arıları etrafınıza topluyor. Esnaf ve yerel halk arılarla birlikte yaşamaya çok alışkın olsa da bizim gibi mantıklı turistler için tedbirli olmakta fayda var.

Şehirde biraz daha yürüyüşün ardından Jacks Gelato’ya uğrayın. Yolu bulamazsanız kime sorsanız gösterir, o derece ünlü. Her gün ortalama 12 çeşit dondurma sunuyorlar, sene boyunca yaklaşık 200 çeşit dondurma servis ediyormuş. Dondurmalarının en büyük özelliği organik süt, organik çikolata, Madagascan vanilya, meyve, bitki ve sebzeleri mevsimsel olarak kullanması. Mürver çiçeği, yanık şeker gibi ilginç aromaları var. Ben tarçınlı bisküvili yedim, fotoğraftaki bizzat kendisi.

Dönüşte tren istasyonuna tekrar yürüyüp zonklayan bacaklarınızı biraz dinlendirmek isterseniz adresiniz Old Ticket Office. Burası istasyonun hemen yanındaki oldukça güzel bir pub. Oturma alanları tren stilinde ve mekan tren renklerinde tasarlanmış. O yeşili pek trenle bağdaştıramadık ama güzel duruyor… Fish and chips, pie ve kuzu şiş buranın ana yemek spesyalleri. Ev yapımı bira da satıyorlar. Bu arada barların biraları çok değişken, sabit bira bulmak zor. Camden Hells, Guiness gibi fiks biraları bile bulamayabilirsiniz. Her barda farklı bir bira tadıp pek çok çeşidi denemiş oluyorsunuz böylece.

Cambridge’de 1 günde toplam 18 km yürüdüğümüz için, günün sonunda Cambridge’in en güzel kısmı bizim için eve dönüş trenine binmek oldu. Trenler yaz kış soğuk yanınıza kalın bir şeyler almazsanız morararak inmeniz çok olası. Cambridge akşamları emekli kahvesine dönse de yazın küçük bir hafta sonu kaçamağı yapmak için ideal.

 

İlginizi çekebilir: Başka bir “Notting Hill” hikayesi: Notting Hill Karnavalı

Didem Tekin: 1985 Hatay doğumluyum. Anadolu Üniversitesi Reklamcılık ve Halkla İlişkiler bölümünden mezunum. Türkiye’nin büyük global reklam ajanslarında yaklaşık 11 sene kadar müşteri ilişkileri departmanında farklı pozisyonlarda çalıştım. 2017 yılında, klasik anlamda reklamcılığı bırakmaya karar vererek, sene sonunda About Us isimli organizasyonu kurdum. Reklam geçmişimi kullanarak markalarla yetenekli insanları buluşturduğum ve iletişim çözümleri sunduğum bir iş yapıyorum. Yeme, içme ve seyahat kendimi bildim bileli en büyük tutkum. Seyahatlerimi planlarken, sıradan tavsiyeleri okuyup, farklı bir yolculuk yaratmaya çalışmayı hiçbir zaman sevmedim. Bu yüzden buradayım, gezdiğim yerlerin birilerine farklı bir bakış açısı sunmasını sağlamak istedim. Onlyforeaters isminde, yeme içmeye dair deneyimlerimi paylaştığım, mütevazı bir Instagram hesabım var. Yurt dışı seyahatlerimi planlarken “nereye gitsem?” yerine önce “ne yesem?”i düşünürüm. Bu yüzden daha çok yiyebilmek için spor yapıyorum.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale