Çağın hastalığı: Sosyal medya, sosyal anksiyete bozukluğunu artırıyor
Sürekli işleyen parmaklar, bitmeyen mesajlar, adeta ikinci bir organ gibi kulağa yapışmış telefonlar… Chat yapıyoruz, snap atıyoruz, selfie yapıyoruz. Kısacası gün içinde dünyayla ne kadar iletişim halinde olduğumuzu göstermek için birçok şey yapıyoruz. Bilim insanları ise sessizce incelemeler yapıp, tespitlerde bulunuyor: Hepimiz gün geçtikçe sosyal açıdan kaygılı insanlara dönüşüyoruz.
Peki bu ne demek oluyor?
Yavaşça başınızı telefonunuzdan kaldırın. Emin olun bunu yapabilirsiniz. Etrafınıza bir bakın. Ne görüyorsunuz? Ellerimizdeki elektronik cihazlarla etrafta uçuşan sosyal kelebekler gibi görünüyoruz. Ancak biraz daha dikkatli baktığınızda aslında başka bir şeyi görmeye başlıyoruz; o da saklandığımız gerçeği. Artık insanlık ayan beyan, açık alanda saklanmanın formülünü buldu. Nasıl da zekice değil mi? İnsan akıllı bir varlık. Ancak kendi insani duygularımızdan kaçamayacağımızın farkına varma konusunda başarısız olduk. Duygularımız bir şekilde dışarı fırlayıp koşmanın yolunu buluyor. İnsan davranışları ise düşünceler ve duygularla şekilleniyor. Robota dönüşmediğimiz sürece bunu aşmak mümkün değil. İnsani özelliklerimizi hiçe sayarak ilerleyemeyiz.
Sosyal anksiyete bozukluğu
Sosyal anksiyete bozukluğu veya sosyofobi, sosyal ortamlarda aşağılanma veya utanma korkusu anlamına geliyor. Sosyal anksiyete bozukluğunu utangaçlıkla karıştırmamak gerekiyor. Sosyal anksiyete derin bir korkuya neden oluyor ve kişiyi sosyal ortamlardan sakınma, sosyal hayatta bir şey söyleme veya yanlış bir şey yapma korkusu olarak ortaya çıkıyor. Sosyal anksiyete bozukluğu yaşayan kişiler, kaygılı duyguları yüzünden kendilerini izole etme eğilimi sergiliyor. Grupça yapılan tartışmalara katılmama, grup içinde fikir veya öneri sunmama, sohbetlere dahil olmama bunun en belirgin özellikleri.
Sosyal medya bizi felce uğratıyor
Kendimizi böyle bir duygu durumu içinde bulduğumuzda, yani etrafımızdaki kişilerle etkileşim kurma konusunda yoğun bir kaygı hissettiğimizde sosyal medya saklanmak için çok güzel bir teklif olarak karşımıza çıkıyor. Sosyal medyaya sığınarak saklandığımızda ise anksiyete duygusundan da kaçmış oluyoruz. Oysa bu kaçış, gerçekte bizi felce uğratıyor, işlevsiz kılıyor. Tabletler, telefonlar, bilgisayarlar sosyal olarak rahatmışız gibi davranmak için bir çıkış yolu sunuyor. Ama gerçekte sosyal olarak pek de rahat olmuyoruz. Sosyal medya ise teknolojik bir kaçış bileti. Bu kaçış biletini kullanarak sosyal anksiyeteyle mücadele mekanizması devreye giriyor.
Sosyal becerilerimizi daha az kullandıkça, bu beceriler köreliyor. Çok kısa süre içinde ise elektronik aletlerin arkasında gizlice yaşayan varlıklara dönüşüyoruz. Kendini sosyal açıdan izole etme eğilimi ise sosyal anksiyeteyi güçlendiriyor ve depresyona davetiye çıkarıyor.
Sosyal medya yüzünden kendimizi zihinsel mutluluğumuzu azaltan aletlere teslim ediyoruz. Steve Jobs, 2010 yılında verdiği bir röportajında, çocuklarının teknoloji kullanımını sınırlandırdığını söylemişti. Aslında hepimiz Silikon Vadisi’nin “bilgelerinden” kendimize dersler çıkarabiliriz. Bugünün sosyal medyasını yaratanlar, kendi çocuklarını ve gençlerini sosyal medyadan uzak tutmaya çalışıyor.
Sosyal anksiyeteden korunmak için nereden başlayabilirim?
Eğer siz de sosyal medyanın size verdiği zarardan ve sosyal anksiyeteden korunmak istiyorsanız ancak nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız, işte size ufak bir yol haritası:
- Telefon kullanımınızı sınırlandırın.
- Kendinizi kaygılı ve endişeli hissettiğinizde telefonu elinizden bırakın ve hareket etmeye başlayın. Hareket etmek ve ellerinizi başka şeyler için kullanmak, beynin vites değiştirmesine yardımcı olur.
- Ufak gruplarla sosyalleşmeye çalışın. Göz teması kurmayı ve yanınızda telefon olmadan ufak konuşmalar yapmayı deneyin.
- Zaman zaman sosyalleşirken herkesin kendini gergin hissedebildiğini unutmayın. Tek başınıza değilsiniz. Sizin gibi hisseden başkaları da var.
- Kendinizi aşırı gergin ve endişeli hissediyorsanız, yardım almaktan çekinmeyin. Davranışsal terapi bu anlamda çok işinize yarayabilir.
Şunu unutmayın; hayatınız sosyal medyada topladığınız beğenilerden ibaret değil, sosyal medya gerçek hayatın kendisi değil. Sosyal medya bir çeşit modern zaman sanatı. Herkes resmi istediği şekilde boyuyor. Derin nefes alın ve hayattaki gerçek başarısızlıklarınız, mükemmel olmayan taraflarınızla harika göründüğünüzü unutmayın.
Kaynaklar:
PsychCentral
Bridge Mind Body