“Kadınlık durumunun birinci koşulu, size hayatı izah etmeyi kendine görev edinmiş adamlarla başa çıkmayı öğrenmektir” diyor 5harfliler, “çünkü okul çağından itibaren, erkekler size neyi nasıl yapmanız gerektiğini anlatacaktır.” Bunun abartılı bir iddia olduğunu düşünenlerin, günlük hayatlarına ya da ofis ortamlarına şöyle bir bakmalarını öneririm. Mutlaka bir köşede konuyla ilgili uzmanlığı karşısındaki kadından daha az olmasına rağmen ona akıl verir tarzda konuşan bir erkek göreceksiniz. Akademik kariyer kovalıyorsanız, yüksek lisans tezinizi size anlatma cüreti gösteren bir erkek varlık mutlaka karşınıza çıkacaktır. Kendisiyle aynı programa konuk olan bir başka ziyaretçiye, sırf kadın diye, tepeden tepeden konuşan ünlüleri de hatırlayabilirsiniz, örnekleri çok.
Çağımızın sık görülen rahatsızlıklarından biri olan mansplaining, bu eyleme maruz kalan kadın tarafı için epey sıkıntı yaratırken, eylemi gerçekleştiren erkekte de büyük bir sıkıntı olduğunun göstergesi. Mansplaining sözcüğü henüz Türkçeye çevrilmediği için, bir çeviri uydurmak yerine şimdilik olduğu ve anlaşıldığı gibi kullanıyoruz.
“Kadınların sesi daha çok çıktığı için”
Peki bu durum hep böyle miydi? Erkekler eskiden daha geri planda ya da daha uysal olmadıklarına göre, bu konunun günümüzde bu kadar sık gündeme gelişi kadın davranışının değişmesinden kaynaklanıyor olmalı. Kadınların profesyonel hayatta daha çok boy göstermeleri, özel hayatlarını gizleme ihtiyacı duymamaları, yani daha görünür olmaları bu durumu beraberinde getirdi. Mansplaining yanlısı kitleden biri, kadınların “seslerinin daha çok çıktığını” öne sürebilir ve cümlenin içerdiği küçümseme ifadesini bir yana bırakırsak, haklı da olabilirdi.
Evet, kadınların sesi daha çok çıkıyor. Doğal olarak.
Yine de sadece erkekleri suçlamamak için bir paragraf ayırmak isterim. Hadsizliğe varan cüretkarlığın artık her iki cinsiyette de oldukça yaygın olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle de kişisel olarak tanımadığımız ve yüz yüze olmadığımız kişilere karşı oldukça gevşek olabiliyoruz. Çocuk doğurmadığı ya da tıp okumadığı halde hamilelik ve annelikle ilgili ahkam kesmek, doktorlara ve bilim insanlarına akıl vermek, bunlar artık sıkça görülen cüretkarlıklar. Hatta bir keresinde Papa’nın resmi hesabına yanıt verip “İncil’i okumasını öğütleyen” bir dini bütün Hristiyan bile çıkmıştı karşıma, hadsizlik gölü haline gelen Twitter’da.
Vallahi bilerek yapmayanlar için ipuçları: Nelere mansplaining deniyor?
Mansplaining terimini literatüre kazandıran kişi olduğu söylenen Rebecca Solnit’in tanımına göre “aşırı öz güven ve yetersiz bilginin buluşması” mansplaininge neden oluyor. Diğer bir deyişle “bihaber” erkek, egosunun da verdiği teşvikle kadını susturma, baskılama, ona ille de bir şey öğretme arzusu ile yanıp tutuşuyor.
Mansplaining yapan ve bunun ayırdında olmayan birkaç iyi niyetli erkeğe rastgelme düşüncesi (ve ümidi) ile, nelerin bu kusurlu hareketten sayılabileceğine dair birkaç ipucu aradım. Karşıma çok şaşırtıcı şeyler çıktığını söyleyemem. Özetle;
- İletişimi hem sözel, hem de bedensel olarak baskı altında tutma hali, erkeği ele verebilir. İletişim halindeyken karşınızdakinden fiziksel olarak yukarıda olma, ellerinizi tehditkar bir şekilde belinize koyma ya da kemerinize takma, kişisel alanı boşverip karşınızdakinin dibine girme gibi hareketler tipik mansplainingci kişi hareketleri. Unutmayın, beden dili her zaman ağzınızdan çıkan sözcüklerden daha çok akılda kalacaktır.
- Ses ve tonlamaya dikkat: Giderek daha yüksek sesle ya da tizleşen bir ses tonuyla konuşuyorsanız da karşınızdakini domine etmeye çalıştığınız düşünülebilir.
- Karşınızdakinin gerginliği ya da alaycılığı size davranışınızla ilgili fikir verebilir. Gözlemci olun. Konuştuğunuz kadını kızdırdığınız takdirde dişlerini sıktığını ya da çenesini sağa sola oynattığını, burun deliklerinin açılıp kapandığını gözlemleyebilirseniz, mansplaining ile yaftalanmadan hatanızdan dönmeniz mümkün olabilir.
İlginizi çekebilir: Kadın-erkek eşitsizliğini yıkmak için neler yapılabilir?
Kaynaklar:
Life Hacker
5harfliler