Büyüdükçe ne kadar çok değişiyor algı… Aslında burada büyüdükçe yerine, yaş aldıkça demeliyim. Çünkü insanoğlu, yaş aldıkça büyümez; büyümeye cesaret ettiğinde büyümeye başlar.
Büyümek; göz kenarlarında kaz ayaklarının belirginleşmesi demek değildir, seks yapabiliyor olmak değildir, çocuk sahibi olmanız demek değildir. Büyümek hayatınızdaki her bir noktanın sorumluluğunu almak demektir. Düşüncelerinizin bile… Onlar için bile sorumluluk almak… Aklımdan geçen her şeyin bedelini karşılamaya hazırım demektir…
İnsanoğlu… Küçükken büyüyeceğim diye uğraşır, büyüyünce çocukluğunu özler. Andan kopuk hayaller diyarının bebeleriyiz işte biz… Nasıl olsun ki başka? Azıcık konuşmaya başlayınca yaş almışlardan gelen ilk soru: “Ne olacaksın büyüyünce?”
Büyüyünce olacağımız şey, sahip olacağımız meslekten mi ibaret?
İnsan olacağım ben büyüyünce!
Büyük hipnozlar, garip kodlar ile yaş alıyoruz bizler. Her jenerasyon biraz daha farklı olsa da, her birimiz bir önceki jenerasyonun tedavülden kaldırılmış bilgileri ile gelişiyoruz ve hayata tutunmaya çalışıyoruz. Hakkında korku senaryolarından fazlasını çok bilmediğimiz hayata…
Küçükken hayal kurmak hepimizin yaptığı bir şeydi. Daha doğru bir anlatımla; olağan hayatımızı sürdürme şekliydi. Hayal dünyamız ile rasyonel dünya arasında biletsiz kaçak yolcu gibiydik. Acıkınca, ebeveynlerimiz bir tepkide bulununca, toplum içerisinde bir ilgiye veya bir etkinliğe maruz kalınca geçtiğimiz bir yerdi rasyonel hayat… Fakat günler geçtikçe, hayata dair öğretiler adı altında kafamıza sokulanlar -ki hepsi gayet iyi niyetle yapıldılar- bizi daha sık rasyonel dünyanın insanı yapmaya başladı. Günde beş bilet aldığımız rasyonel dünya trenine, paso almak zorunda kalışımız çok uzun sürmedi.
“Ne olacaksın sen büyüyünce?”
“Ayıp! Yapılmaz öyle şey!”
“Çok akıllıdır benim kızım, hem de çok güzel…”
“Dokunma onlara mikrop kaparsın!”
“Pembe giymez erkekler.”
“Çok yaklaşma, ısırır!”
Metafizikçiler bu söylemleri hipnoz olarak değerlendirirler. Çeşitlendirmeye kalkarsak her kültürün ve ailenin birbirinden farklı hipnozlarının yanına toplumsal bilincin hipnozları da eklenince, binlerce örnek verilebilir bunlara. Böylelikle, hayal kurmayı yavaş yavaş bırakır; hatta korkmaya başlarız her şeyden, gülmekten bile!
Çok gülersen, çok ağlarsın çünkü!
Sıkıştırılmaya çalıştığımız bu kalıplar, bizleri bize benzeyen başka canlılara dönüştürür. Mutsuz, tatmin olmayan, ne istediğini bilemeyen, savrulup giden insana benzeyen canlılar. Daha çok insan makineleri… Ve bu sefer gerçekten büyümüş olmaktan mutsuz oluruz! Çocukluğumuzu özlemle anmamız bu yüzdendir.
Oysa hepimiz hala birer çocuğuz… O kadar masumuz, o kadar cesuruz, o kadar açık fikirliyiz, hayallerimizin peşinden koşabilecek güçteyiz… Hala ve her şeye rağmen! Sadece üzerimize bizim bile olmayan binlerce koruma kalkanı, yara bandı, vida, halat sıkıca bağlanmış durumda.
Büyümeye başlamanın tek yolu tüm bu fazlalıklardan, size ait olmayan emanetlerden kurtulmaktır. O zaman büyümek, daha önce büyümek olarak tarif edilen hissiyattan çok daha sihirli ve büyüleyici bir yolculuğa dönüşecektir.
Uyanarak büyüyelim…
Tüm sevgimle!
İlginizi çekebilir: Uyanış hikayesi: Kendi mucizenizi kendiniz gerçekleştirin