Çok eskidendi. Artık tam zamanını hatırlamıyorsun. Ailendeki ve okulundaki birileri kalbini kırdı. Sana, senin hakkında kötü laflar söyledi. Çocuktun, savunmasızdın. Onlara inandın. Geceleri yatağına yattığında yastığın göz yaşlarınla ıslandı. Kendine söz verdin, bir daha kimse seni böyle üzemeyecekti. İçten kahkahalarını, neşeni, çocukluğunu, geleceğe yönelik hayallerini zihninin tavan arasında saklamaya karar verdin. Anahtarını da kimse bulamasın diye kalbinin derinliklerine sakladın.
Aradan zaman geçti. Artık sen ergenliğe adım atmış bir gençtin. Bir yanın insanlardan uzak olmak diğer yanın da kendini kalabalıklarda kaybetmek istiyordu.
Yanına yaklaşmak, arkadaş olmak istediklerin seni ittiler. Okuldaki bir öğretmenin seni sürekli sınıf arkadaşlarının yanında küçük düşürdü. “Belki de çocukken kendi hakkımda duyduğum kötü sözler doğruydu” deyip bu sefer içindeki ergeni zihnindeki tavan arasındaki çocuğun yanına gönderdin. Sen yavaş yavaş yetişkin olmaya başlarken içindeki çocuğu da, ergeni de unuttun.
Ama onlar sana kendilerini hatırlattılar. Kimi zaman mana veremediğin öfke nöbetleri geçirdin, oysa öfkelenen içindeki çocuktu. Kimi zaman da kendini nedensiz bir şekilde endişelenirken buldun, oysa endişelenen içindeki ergendi. Bastırdığın tüm eski hallerin çeşitli duygular aracılığıyla seninle iletişim kurmaya çalıştılar ama sen onları dinlemedin. İçindeki çocuğun ve ergenin seslerini bastırmaya devam ettin.
Kendini kendine hapsetmeye karar verdiğinde içindeki renklerin de yavaş yavaş solacağının farkında değildin. Zihninin tavan arası karanlık. Orada varlıklarını çoktan unuttuğun çocukluğun ve ilk gençliğin tüm duyguları bastırılmış, renksiz ve üzgün bir şekilde yaşıyorlar. Sahi kendini daha ne kadar böyle yaşatmak istiyorsun?
Çocukken seni üzmüş olabilirler. Sana koşullu bir sevgi de vermiş olabilirler. Artık bir yetişkin olarak sen kendi kendinin annesi, babası olmak zorundasın. İçindeki çocuğa ve gence sen iyi bakmak zorundasın. Artık zihninin tavan arasını havalandır. Oraya hapsettiğin eski hallerini dışarı çıkar. Camları aç ve tıpkı şarkıda söylediği gibi bırak güneş ışığı içeri girsin.
İçindeki çocuğa ve ergene kulak ver. Onların sevgi ve saygı istediklerini duy. Kendilerini gerçekleştirme arzusu içinde olduklarını anla. Anımsa. Senin çocukluğun resim yapmayı ne kadar severdi… Ergenken en sevdiğin şey şarkı söylemekti. Çocukluğuna ve ergenlikteki hallerine sırt çevirdiğinde içindeki, özündeki renklere de sırt çeviriyorsun. Kendini daha mutlu bir hayat yaşamaktan alıkoyuyorsun. İçindeki çocuğu ve ergeni şu anki yetişkin halinle birleştir. Hayallerini hatırla. Bastırdığın yaşama sevincini açığa çıkar. Kırılmış kalbini şifalandır. Unutma biz benliğimizin tüm yönlerini kucakladığımız kadar mutluyuz. İçindeki senleri kucaklaman ve onlara hak ettikleri sevgiyi vermen dileğimle.
Bu arada sizlere bir eğitim haberim var. WhatsApp ya da FaceTime üzerinden birebir görüşmeler şeklinde ilerleyen üç haftalık “Öz Sevgi” eğitimimle ilgileniyorsanız bilgi için rsolaker@gmail.com adresine yazabilirsiniz. Hayatı güzelleştirmeyle ilgili psikoloji egzersizlerini ise @ranakutvan Instagram hesabımdanrsolaker@gmail.com paylaşıyorum.
Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.
İlginizi çekebilir: Benlik saygınızı yükseltin: Çocukluktan kalma fikirleri geride bırakmak